New York Times'ın (NYT) yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre İran, işgal altındaki Batı Şeria'daki Filistin direnişine işgalci İsrail güçlerine karşı koymaları için silah ve mühimmat sağlamak amacıyla en az iki yıldır gizli bir kaçakçılık operasyonu yürütüyor.
Açıklamada, "ABD işgal güçleri ve paralı askerlerinin - ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) atıfta bulunuluyor - doğu bölgesinde işgal altındaki alanlardan her gün 66 bin varil çaldığı" ifade edildi. Bu miktar Suriye'nin günlük petrol üretiminin yaklaşık yüzde 83'üne denk düşüyor.
İslam Cumhuriyeti, Batılı veya Doğulu yabancı modellerin bir karbon kopyası değildir ve benzersiz bir İran icadıdır. Hem geleneğe (dinî ve ulusal) hem de halkın temsilinin doğru biçimi nosyonuna ve İslam hukukunun uygulanmasına dayalı olarak karmaşık bir modeldir. Büyük güçlerin hiçbiri –ve İran şüphesiz onların arasındadır – son yıllarda yeni bir tür devlet inşa etmede bu türden bir yaratıcılık göstermedi. Benzer bir deneyime sahip olan son ülke Sovyetler Birliği'ydi.
“Latin Amerika’nın İsrail”i şeklinde tanımlanan ve kıtadaki karşı devrimci güçlerin merkez üslerinden Kolombiya’da, sağ hükümetlerin yüz yıllık hakimiyetine son veren sosyalist lider Gustavo Petro’nun attığı twitlerde, Şehid General Kasım Süleymani’nin terör karşıtı faaliyetlerini övdüğü ve ABD’nin gerçekleştirdiği suikastı lanetlediği ortaya çıktı.
“ABD tarafından finanse edilen Irak'la savaşa ve Batı'nın süreğen yıkım ve boykotlarına rağmen, köylülere toprak dağıtıldı ve ülke tahıl üretiminde kendi kendine yeterli hale geldi. Artık tüm İranlılar okuyabiliyor ve yazabiliyor, sağlık klinikleri köylere kadar ulaştı ve yaşam beklentisi 1970'lerde 56 yıldan az iken 2000 yılında 70'e çıktı.”
Tahran'ın yeni belirlenen angajman kurallarından öğrenilecek bir şey varsa, o da "İsrail" ile topyekûn bir savaşa girmenin Devrim Muhafızları için hiç sorun olmadığıdır. Biraz sabırla bölgedeki direniş güçlerinin nasıl bir ciddi darbe indireceğini görmek kolay olacaktır. "İsrail", belirli kırmızıçizgileri geçmemesi için defalarca uyarıldı ve öldürdüğü kişilerin mezarları üzerinde dans ederek bu çizgileri sürekli ihlal ediyor.
NATO-Rusya ekonomik savaşının muhtemelen on yıl veya daha uzun süreceği belirtilmelidir. Vladimir Putin başkan olarak görevden alınsa bile, NATO güçleri her şeyi unutup yoluna devam etmeyecek. Rusya'nın şu anda Ukrayna'da yaptığı gibi NATO'ya meydan okuma yeteneğine hiçbir zaman erişememesi için daha geniş bir strateji, büyük olasılıkla uzun yıllar yürürlükte kalacaktır. Putin ayrılsa bile, halefinin ve etrafındakilerin eşit derecede Batı karşıtı olması muhtemeldir.