İsrailli usta gazeteci Ben-Yishai aynı kaynaklardan aktarmaya devam ettiği makalesinde, İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızlarına bağlı güçlerin Suriye’de, Lübnan Hizbullahı’nın kurduğunu cepheye ilaveten, İsrail’e karşı yeni bir cephe oluşturma çalışmalarına yoğunlaştıklarını aktardı.
Ortada garip bir durum var. İmam Ahmed’den, Sahihü’l-Buhari’den, Sünenü Ebi Davud’dan ve benzerlerinden hadis almakta sıkıntı yokken, Ehl-i Beyt kanalından hadis geldiğinde yüz çevirmemiz isteniyor. Bir şahıs Hz. Rasulullah (s.a.a.) ile altı ay birlikte yaşasa bile ondan hadis alabiliyoruz...
İnsansız hava araçları tarafından çekilen fotoğrafların da oraya koyduğu gibi 700 km uzaktan hedefini mikro hassasiyetle vurabilen İran füzeleri, "İran'ın füze teknolojisi, bu füzelerin hassasiyeti ve yıkıcı gücü" hakkında Amerika ve İsrail tarafından 30 yıldır piyasaya sürülen yalanları bir kalemde çürüttü.
Şii topluluklara yönelik haftalık saldırılara ilave olarak, daha da ölümcül olan koordineli saldırılar oldu. Temmuz 2016’da IŞİD Bağdat’ın bir Şii mahallesini vurarak 300’den fazla insanı öldürdü. IŞİD 2014’te Irak’ın kuzeyinin kontrolünü ele geçirince, Şiiler son yılların en ölümlü saldırısının kurbanı oldu: Camp Speicher katliamı olarak bilinen olayda binden fazla Şii acemi asker ve hava harp okulu öğrencisi diğerlerinden ayrıldı ve soğukkanlılıkla işkence edilerek öldürüldü.
Güney Amerikalı (bir kısmı ABD’de eğitilmiş) faşist ölüm müfrezeleri, siyasi hareketleri ve partileri tümüyle tasfiye ediyor, fakat biz onların iktidarı yeniden ele geçirmesini engellemek için hoş ve temiz taktikler ve “demokratik araçlar” kullanmalıyız, öyle mi?
Vahhabîler ve onların öncüsü İbn Teymiyye, Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyti’nin (a.s) faziletleriyle ilgili hadislerle karşılaştıklarında mümkün mertebe inkâr yoluna başvurur ve bunu yaparken de farklı metotlardan faydalanırlar. Bu stratejileri üç temele; tekzip, tevil ve teşrik (belli bir fazilete bir başkasını ortak etme) dayanır. Bu makalede biz, söz konusu metotları örnekleriyle ele almaya çalışacağız.
"Uluslararası ve bölgesel alanda yalnızlaştığını hissetmesinden beri Suudi Arabistan kendisini taktiksel bir kayıptan genel bir stratejik kayba sürükleyen histerik ve telaşlı davranışlarına devam etmektedir. Geçen hafta Beyrut’un ortasında yapılan terörist saldırı, bunun getirdiği sonuçlarla birlikte Suudilerin Lübnan’daki amaçlarına ulaşma imkanı hakkında ciddi sorular ortaya koydu."