Stepan Bandera, 20. yüzyılın başlarında Ukrayna için bağımsız bir devlet kurmak isteyen Ukraynalı bir milliyetçiydi. Ancak bu arayış onu Nazi Almanyası ile el ele vermeye götürdü. Bandera ve bugünlerde Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN) olarak bilinen destekçileri, daha sonra Nazi rejiminin emriyle binlerce Polonyalının sistematik olarak öldürülmesinden sorumlu olacaktı. OUN sonunda Sovyetler tarafından ezilecek ve hapsedilecek olsa da, hücreleri Ukrayna'nın batı kesiminde on yıllar boyunca güçlü kalmaya devam etti.
"Burada, ABD’de ve Batı Avrupa devletlerinde gelişmiş olan çelişkilerden dersler çıkarmalıyız. Sıkı bir anti-emperyalist ve ırkçılık karşıtı karaktere sahip olmayan her türlü sol hareket, nesnel olarak emperyalist sisteme yardım eden ulusal istisnacılığından kaynaklı olarak başarısızlığa mahkumdur."
2006 33 Gün Savaşının kısa bir süre sonrasında İsrailliler tarafından Winograd Komisyonu olarak adlandırılan bir araştırma kurulu oluşturuldu. Komitenin nihai raporunda Hizbullah’ın zaferinin arkasındaki ana nedenin Suriye yönetiminin Lübnanlı gruba esirgemeksizin sunduğu silah yardımı ve etkili destek olduğu vurgulanmıştı. İşte elde edilen bu neticeden sonra Tel Aviv Şam’ı devirmek için dolaylı da olsa savaş başlatma kararı aldı.
Beyaz Saray, bir asırdan uzun zamandır peşinden koştuğu dünya hakimiyeti arayışında, iki temel araca dayandı: ABD doları ve askeri güç. Bazı ülkeler, Washington’un topyekün küresel hegemonya kurmasını engellemek için yakın zamanda, alternatif askeri ittifaklar kurmak ve ABD dolarına olan bağımlılıklarını kırmak yoluyla, bu iki unsur karşısındaki pozisyonlarını revize etmeye başladılar.
Yemen’in başkenti Sana’da bulunan gazeteci Nasır Arabyi, The Cipher Brief sitesine, Yemen’de süren savaşın “en büyük kazananlarının El Kaide ve IŞİD olduğunu” söyledi. Arabyi ayrıca Yemen vatandaşlarının Husileri, ülkelerini Suudi saldırganlığına karşı savunan kahramanlar olarak görmeye başladığını anlattı.
"Saddam’ın Kuveyt’e girdiği haberlerini aldığımız gün, Kum şehrindeydim. O anda aklıma gelen tek şey, Kuveyt Hapishanesi’nde bulunan ve aralarında Seyyid Mustafa Bedreddin’in de olduğu tutuklulardı. Kendi kendime, Saddam’ın girmesinden sonra kaderlerinin nasıl olacağını soruyordum.” El-AMAN Stratejik Çalışmalar Ağı Koordinatörü Enis Nakkaş, El-Menar web sitesine böyle konuştu.
Komplo teorilerinin – ki bunlar her şeyin bir plan veya gündemin parçası gibi göründüğü bir dönemde sıklıkla doğrulanmaktadırlar – ötesinde, neden IŞİD liderlerinin çoğunun, Irak’ın güneydoğusundaki Umm Kasr yakınlarında, ABD işgal kuvvetlerinin kontrolünde olan Bucca kampında, aynı hapishanede tutuklu bulundurulduklarını sorma hakkına sahibiz.