İslam hadis mirasındaki bazı meşhur rivayetler, her dönemde İslam ümmeti arasında din ilminin âdil taşıyıcısı ve koruyucusu olan birisinin kesinlikle var olduğunu ortaya koymaktadır. O, Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’indendir ve O’nun ümmetinin hidayet kaynağıdır.
Bu suçun en alt seviyede, bu mübarek evin ‘‘yakılması tehdidiyle” kaldığını kabul etsek dahi yapılan korkunç bir cürümdür. Bu öyle bir evdi ki Hz. Resûlullah (s.a.a.) eşiğine uğrar, kapısının iki kolunu tutar ve bu hanenin halkına “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb, 33) ilahî buyruğunu okurdu.
Ben Ömer b. Abdülaziz’in huzurunda idim. Bir şahıs Yezid b. Muaviye’yi anmak için ‘‘Emirü’l-Müminin Yezid’’ deyince Ömer ‘‘Emirü’l-Müminin Yezid ha!’’ dedi ve ona yirmi kırbaç vurulmasını emretti.
Buharî'ye göre Haricî lider İmran b. Hıttân’da herhangi bir problem yok! Ama Câ’fer b. Muhammed es-Sâdık’ta sorun var! İmam Medine’de yaşamıştır. İlginç olan nokta şudur ki İmam Sâdık’ın talebelerinden bir grup Buhârî’nin şeyhlerindendir. Buhârî’nin bunlardan rivayeti var, ama İmam Sâdık’tan (a.s.) tek bir rivayeti yok!
Şimdiki konumuz ‘‘Şeyhü’l-Ekber Muhyiddin İbn Arabî’nin Mehdîlik akidesi bağlamında O’nun hayatta oluşunun incelenmesi’’dir. Şeyhü’l-Ekber’in açıklamalarının bir bölümüne işaret etmek istiyorum. Konuyla ilgili olarak önemli ve temel bir kaynağa işaret etmek istiyorum. Abdülvehhab eş-Şârânî’nin (h. 973) el-Yevâkît ve’l-Cevâhir adlı eseri.
Âriflerin dediği gibi bahsedilen makam kemâle yolculuktaki hâtemiyet makamıdır. Hz. Ali (a.s.) da bu makamda Resûlullah’ın (s.a.a.) ortağıdır. Hâtemü’l-Enbiyâ denince kastımız seyr-i ilallah’ın bütün mertebelerini sonlandırmaktır. Yoksa zamansal olarak peygamberlerin sonuncusu olmak değildir.
Gadir-i Hum, İslam tarihinin en kilit önemdeki ve kader belirleyici noktalarından biridir ve en azından Şiî itikadına göre Resûlullah (s.a.a.) bununla İslam tarihinin geleceğini tayin etmiş ve içinde gündeme getirilen konuda İslam ümmetinden biat ve bağlılık sözü almıştır. Gadir-i Hum’u, Hz. Peygamber’in risalet döneminin Şia’ya kaynaklık eden en bariz hadisesi saymak mümkündür.