Bizler, nefsi ve idrâkleri mücerred (soyut) kabul eden kimseleriz. Mücerred, zaman ve mekânın ötesinde olan şeydir. Siz tarihteki olaylara geri döndüğünüzde, zamana geri dönmüş olmuyorsunuz. Tarihe geri dönen, sadece akıldır. Eğer bir insan âkil olmazsa, zamanın geçmiş olduğunu kavrayabilir mi? Geçmişi anlayabilen tek şey, düşüncedir.
Neoconlar ABD'nin çıkarlarını İsrail'in çıkarlarıyla birleştirerek George Washington’un “yabancı karışıklıklardan” kaçınma tavsiyesini görmezden geliyorlar. Filistin'deki Siyonist sömürgeciliğe karşı direnişin yok edilmesinin ancak Tahran'ı yenerek başarılabileceğini anladıkları için ABD'nin İran ile savaşa girmesini istiyorlar.
Pompeo’nun ziyaretinin açıklanmayan hedefiyse, İsrail ve Amerika’nın yaklaşık bir senedir hazırlandığı ancak İşgal Devletindeki siyasi kriz yüzünden ertelenen stratejilerini pekiştirmektir. Yani, gelecek Kasım ayında yapılacak olan Amerikan Başkanlık seçimleri öncesinde ABD ile İsrail; Direniş Ekseni, Suriye, İran ve Hizbullah’a karşı ortak bir saldırı gerçekleştirebilir.
Şöyle bir itiraz gelebilir: ‘‘Bu çıkarım doğru mudur? Muaviye’nin hilafete Ömer b. Hattab’dan daha layık olduğunu söyleyen Emevî yönelimli birisi gerçekten de mevcut mudur?’’ Buna cevabımız evettir, çünkü bu sözü ilk defa söyleyen Muaviye’dir. Hilafete Ömer b. Hattab’dan daha layık olduğunu ilk iddia eden Muaviye’nin kendisidir.
Ben merhum Henry Corbin’in Allame Tabatabaî ile yaptığı o özel görüşmelerin tamamında bulunmuştum. Yani o toplantıların tamamında bulunan tek kişi bendim. Merhum Corbin’le çok yakındım, çok uzun sohbetlerimiz oldu, ben onu çok büyük bir insan olarak görüyorum. İslam felsefesini de çok incelemiş biriydi. Ancak onun hatalı görüşlerinden biri, şu an sizin bu naklettiğiniz kısımda ortaya çıktı.
Golan Tepeleri’nin Siyonist rejim için stratejik önemine baktığımızda, bu bölgenin Direniş Ekseni tarafından kurtarılması Siyonistlerin bölgedeki varlığına güçlü bir darbe oluşturabilir, hatta haritadan silinmesine bile yol açabilir.
Amerikalı tarihçi ve muhalif akademisyen Howard Zinn’e göre, Hiroşima’da 140.000 Japon sivil “toza ve küle dönüştü”. Nagazaki’de 70.000’in üzerinde sivil yandı ve her iki şehrin 130.000 sakini de takip eden beş yıl içinde radyasyona bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybetti.