Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'
El-Bistevi söz konusu eserinde bütün Müslümanların ittifakı ile bu konuda 50’ye yakın sahih hadis olduğunu belirtiyor. Önceki programda bir rivayetin 5 sahabî tarafından rivayet edilmesi halinde mütevatir olduğunu söylemiştik. 30 sahabî tarafından rivayet edilen ve en az 50 sahih rivayeti bulunan bir konu hakkında ne söylenebilir ki!
Resulullah “Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir” buyurdular. Hadisin isnadı sahihtir. Hadisi İmam Ahmed, İbn Ebi Şeybe, İbn Hibban, el-Bezzâr, el-Hâkim, İbn Ebi Asım rivayet etmişlerdir. Hâkim hadisin Buharî ve Müslim’in şartlarına göre sahih olduğunu söylemiştir. Aslında Nesaî, ricâl noktasında Müslim’den daha dakiktir. Fakat Şiilik izlerini taşıdığından...
"Öncelikle defalarca üzerinde durduğumuz bir hususa işaret etmek istiyorum. Şeyh İbn Teymiyye’nin eserlerinin genelinde görülen manzara şudur: O, Ali (a.s.) ile ilgili bir fazilet, menkıbe ve özelliği ele aldığında şu adımları izler..."
Elinizdeki makalede bu konuda varid olan hadislerden bazıları incelenecek ve Masum İmamların (a.s.) isimlerinin Kur’ân’da bulunmamasının hikmetleri açıklanmaya çalışılacaktır.
Kimi Vehhabî müellifler, mevcut koşulları fırsata çevirerek ilahî kitabın azametine halel getirecek birtakım görüşler ileri sürmüşler, Ehl-i Beyt Mektebi’nin, Şia’nın Kur’ân’ın tahrif edildiğine inandığını iddia etmişlerdir. Bu makalede, Şiî ulemanın görüşleri çerçevesinde Vehhabîlerin bu iddiası çürütülmeye çalışılacaktır.
Hz. Peygamber (s.a.a.), Veda Hutbesinde, kendisinden sonra gelecek olan On İki İmamı haber vermiştir. Bu hadis Ehl-i Sünnet kaynaklarında üç râvi tarikiyle nakledilmiştir. Ehl-i Sünnet âlimleri ise üçünden yalnızca Câbir b. Semure tarafından nakledilen rivayete ilgi göstermişlerdir.