Siyonist rejimi vekil olarak kullanan ABD hükümeti, bölgedeki Direniş Ekseni'ni stratejik bir yenilgiye uğratacağı inancıyla Gazze nüfusunun tamamını ezmeye yönelik bir politika izlemektedir. Bu strateji, Washington'un Batı Asya üzerindeki Amerikan hâkimiyetini yeniden tesis etmek ve bölgedeki bağımsızlıkçı güçleri dağıtmak için son girişimi olabilir.
Bu, Amerikalılara sığ Körfez sularının küçük, hızlı saldırı gemileri için ideal bir ortam sunmasına rağmen büyük ve yavaş ABD savaş gemileri için uygun olmadığını hatırlatan son yıllardaki bir dizi olaydan sadece biri. Tüm hesaplara göre, Amerika'nın milyarlarca dolarlık donanması bu kaotik, sığ su savaşında suda yüzen ördeklere [kolay hedeflere] dönecek.
Bu hafta, Taliban liderliğinin talebi üzerine İran, hareketin enerji ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olmak için Afganistan'a petrol ve gaz tedarik etmek için harekete geçti. İran'ın Afganistan'a petrol ihracatı hacmi günde yaklaşık 20.000 varil olup, bunun Taliban yönetiminin ilk aylarında ikiye katlanması bekleniyor. Taliban, İran malları üzerindeki vergileri %70 oranında düşürmeye de karar verdi.
Haritalar değişmeyecek çünkü onları değiştirmek yeni çatışmalara ve istikrarsızlıklara yol açabilir. Bununla birlikte, sınırların minimum kısıtlamaları olacaktır. Başka bir deyişle, siyah sınır çizgisi, neredeyse var olmayan AB sınırlarına benzer şekilde açık gri bir çizgiye dönüştürülecektir.
Yakın zamanda Zoom üzerinden gerçekleştirilen ve YouTube'da yayınlanan bir konferansta, kıdemli Orta Doğu analisti [Merhum] Enis Nakkaş, 2014 yılında yayımlanan Doğu Konfederasyonu: Kimlikler ve Politikalar Mücadelesi adlı kitabından bahsetti.
Neoconlar ABD'nin çıkarlarını İsrail'in çıkarlarıyla birleştirerek George Washington’un “yabancı karışıklıklardan” kaçınma tavsiyesini görmezden geliyorlar. Filistin'deki Siyonist sömürgeciliğe karşı direnişin yok edilmesinin ancak Tahran'ı yenerek başarılabileceğini anladıkları için ABD'nin İran ile savaşa girmesini istiyorlar.
Muğîre b. Şu’be’nin Emevî ailesine en üst düzeyde bağlı olduğunu ve onları başkalarına karşı candan desteklediğini biliyoruz. Ebû Lülü’nün Muğîre b. Şu’be’nin hizmetkârı olduğunu ve Muğîre’nin adına çalıştığı bir Emevî teşkilatın bulunduğunu da biliyoruz... Yazar, Mekke’nin fethinden sonra “tulekâ”nın oluşturduğu gizli bir teşkilatın varlığına dair kanıtlar zikretmektedir.