Ahmet el-Kâtib’in veya diğer Ehl-i Sünnet ulemasının inkârları onlara zarar vermez. Nitekim İsrâiloğullarının büyük çoğunluğunun Hz. İsa’nın mucizevi doğumunu inkâr etmeleri de O’na (a.s.) zarar vermemiştir. Şöyle ki küçük bir fırkaları hariç -bu fırka da Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya (a.s.) bağlılarından oluşmaktaydı- Yahudiler, Hz. İsa Mesih’in mucizevi doğumunu inkâr etmiştiler ve günümüze kadar da Mesih beklentilerini sürdürmüşlerdir.
Allah’a kasem ediyorum ki Sahihu İbn Hibban’da, Müsnedu Ahmed’de Ali (a.s.) ve Ehl-i Beyt hakkında nakledilen rivayetler Sahihu Müslim’de geçseydi kesinlikle bu esere "sahih" demezlerdi! Aynı nedenden dolayı Buharî’nin Müslim’den daha sahih olduğunu söylüyorlar.
Muhammed Abduh, Kabü’l-Ahbar'ı İslam kültürüne batıl İsrailiyat ürünlerini yerleştiren şahıs olarak tanıtmaktadır. Kabü’l-Ahbar İslam kültürüne İsrailiyatı nasıl sokmuş? O, Ebu Hureyre’yi seçmiş, Ebu Hureyre de bunları Kab’a değil de Hz. Resûlullah’a (s.a.a.) nispet etmiştir.
Ebu Merzuk, İran’la bağların restore edilmesinin, ilerleme halinde bir mesele olduğunu söyledi ve “Tahran’la ilişkilerin önceden olduğu gibi olduğunu düşünmüyorum, fakat onarmak için çabalar var” dedi. (bu cümle h.söz isimli sitede "Tahran ile ilişkilerin bir daha eskisi gibi olacağını sanmıyorum" şeklinde çevrilmiş; Medya Şafak)
Medya Şafak olarak, Şia'nın zengin fikri ve politik tarihi ile kesişen konularla ilgili, ilmi ve akademik formda makaleler çevirmeye devam edeceğiz...
Siyonist rejimin geçtiğimiz günlerde aldığı yeni yerleşim kararı, Gazze Ateşkesinde varılan anlaşmanın açık ihlali anlamına geliyor.