Neoconlar ABD'nin çıkarlarını İsrail'in çıkarlarıyla birleştirerek George Washington’un “yabancı karışıklıklardan” kaçınma tavsiyesini görmezden geliyorlar. Filistin'deki Siyonist sömürgeciliğe karşı direnişin yok edilmesinin ancak Tahran'ı yenerek başarılabileceğini anladıkları için ABD'nin İran ile savaşa girmesini istiyorlar.
Zafer Bengaş yazdı: ABD liderliğindeki tek kutuplu dünya sona doğru gelirken, küresel siyasette büyük değişiklikler ufukta görünüyor. Yeni ve daha sağlam oyuncuların aktif olduğu çok-kutuplu bir dünya doğuyor. İslami İran bu yeni düzenin temel bileşenlerinden biri.
Gerçek ise, El Kaide ve akabinde IŞİD’in, stratejik önem arz eden Ortadoğu coğrafyasının istikrarsızlaştırılması ve İngiliz Emperyalizmi tarafından yüzyıl önce tatbik edilen işgal et ve böl teorisini uygulanabilir kılmak için örtülü bir şekilde yaratıldığıdır.
Direniş, hiçbir aracı devre dışı bırakmaksızın şimdi, çekirdek kimliği ve misyonu, varlık nedeni olan İsrail’e karşı direnişe bağlı kalsa da, aynı zamanda Nasrallah’ın deyimiyle Direniş’in “belkemiğini” korumaya da adanmış olan ulus-üstü bir Direniş Ordusu’na dönüşmüştür.
Mahdi Darius Nazemroaya yazdı: Kaddafi’nin Afrika kıtasını Libya liderliği altında birleştirmeyi hedefleyen Pan-Afrikan tutkuları sebebiyle, Afrika’yı ele geçirme projesine paralel olarak Libya’nın nötralize edilmesi gerekiyordu. Libya ve onun kalkınması ve siyasi projeleri, Afrika kıtasının yeniden sömürgeleştirilmesinin önüne etkili bir bariyer örüyordu.
Filistin Yahudi Komisyonu’ndan Rabbi Fischmann’ın, 9 Temmuz 1947’de Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi’ne hitaben: “Vaddedilmiş topraklar Nil Nehri’nden Suriye ve Lübnan’ın bir kısmını da içine alarak yukarıya Fırat’a kadar uzanır.” dediğini yazar Michel Chossudovsky.
Aşağıdaki üç nokta, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan tarafından ortak olarak tasarlanmış olan bu Filistin karşıtı senaryoya ışık tutmaktadır: