"Önce rahmet gelir; gazap arızîdir. Önce tevhid gelir; şirk arızîdir. Aslolan şirk midir, tevhid midir? Tevhiddir. Bizler Hakk’ın rahmetinden mi geldik, gazabından mı? Rahmetten geldiğimize göre, yine rahmetine mi döneceğiz, yoksa gazabına mı? Geldiğimiz yere, yani rahmete döneceğiz."
İşte Tûsî böyle bir ortamda kelâm ilmini zirveye taşımış ve ona felsefî bir hüviyet kazandırmıştır. Tûsî’nin yaptığı, işte buydu. Fahrüddîn Râzî ise tam tersine felsefeyi çökertmeye ve kelâm ilmini Eş‘arî bir renge büründürmeye çalışmıştır. Râzî de felsefe okumuştu, hatta Gazâlî de bir dönem felsefe üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak onlar bu okumalarını, çalışmalarını felsefeyi Eş‘arî bir kelâma döndürmek için yapmışlardı
CGT sendikasına göre Perşembe günü ülke çapında yapılan genel grevde yaklaşık 3,5 milyon kişi sokaklara döküldü ve halkın öfkesinde azalma belirtisi görülmedi. Fransız medyasına göre, çoğu Paris'te olmak üzere sadece bu hafta 500'den fazla protestocu gözaltına alındı; bu sayı Ocak ve Şubat aylarındaki protestolarda gözaltına alınanlardan çok daha fazla.
Bakınız insan, kendini yaratmalıdır. Büyük insanlar, yani Allah’ın velîleri, nebîleri, ârifler, marifet ve hikmet ehli kimseler kendilerini yaratabilmiş kimselerdir. Eğer kendilerini bıraksalardı, “hekîm” ve “ârif” olamazlardı. Kendiniz, kendi kendinizin yaratıcısı olmalısınız. İnsan nasıl kendi kendisinin yaratıcısı olur? Bilinçle. İnsanın, kendisini tekrar yaratabilmesinin tek yolu bilinçtir.
Ebu’t-Tufayl sahâbenin küçüklerinden olup Mekke’de ikamet etmekteydi. Hz. Peygamber (s.a.a.) vefat ettiğinde sekiz yaşındaydı. Bu bilgiler ışığında İmam Ali’ye biat edildiğinde 33 yaşında olmuş olur. Mekke’de ikamet ettiğinden ve siyasî otoritenin hem bu hadisin hem de Ehl-i Beyt hakkındaki diğer hadislerin rivayetine mani olması yüzünden, o yaşına dek bunu işitmemişti! Onun zihnini tırmalayan şeyin, Gadîr Hadisi’nin İmam Ali’ye (a.s.), Rasulullah’ın ümmet üzerindeki velayeti gibi bir velayet tahsis etmesi oluşunda herhangi bir kuşku yoktur.
Adeta hem Salâmân ve Absâl kıssasını hem de Makâmâtu’l-Ârifîn’i okumuş gibi [hatta okumuştur]. Hâfız muhakkak bunları okumuştur. İbn Sînâ’nın ârif olmadığını söyleyenler [bilmelidirler ki] İbn Sînâ [Batı’nın öngördüğü/dayattığı] ıstılahî anlamda bir filozof değildir. İbn Sînâ bir Bertrand Russell, bir Wittgenstein değildir ki... O, ilâhî bir hekîmdir.
"Din, sanat ve felsefe, insanlığın en üstün idrak mertebeleridir. Tabii ki bilimin de yeri başkadır. Biz burada bilimi küçük görmüyoruz fakat felsefe daha üstten bakıyor, bilim ise deney ve tecrübe düzeyinden. Sonuçta deneyi de muteber sayan yine akıldır. Dolayısıyla akıl mutlak hâkimdir."