Batılı bir düşünürün çok güzel bir sözüne denk gelmiştim: “Şeytan daima tikellerdedir (cüz’iyât).” Şu sözün derinliğine bir bakın! Şeytan’ın var olmadığı bir yer düşünülebilir mi? O her yerde mevcut. Ancak o nerede bulunuyorsa, bulunduğu yer mutlaka bir tikelin yeridir. Bu ne anlama geliyor? Şeytan’ın tümellere ulaşamaması anlamına… Bu da onun akıl âlemine ulaşamadığını gösterir.
Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'
İnsanın derinliklerinde bir gurbet mevcuttur. Her ne kadar birazdan sayacaklarımız da bir gurbet sayılsa da bizim gurbet ile kastettiğimiz; kişinin kendi şehrinden ya da ülkesinden bir başka yere gitmesi değildir; bilakis insanın bu âlemde gurbeti az veya çok hissetmesini kastediyoruz. İnsan burada hüznü deneyimlemektedir. Bazıları hüznü çok derin bir şekilde deneyimler ve çoğunlukla hüzünlü ve gamlıdırlar.
"Auguste Comte’un dinin kaynağı hakkındaki teorisi, Freud ve William James’in tapınma olgusundaki farklı yorumları, Nikki R. Keddie ve Michel Foucault’un İran İslâm İnkılâbı hakkındaki görüşleri, Anthony Giddens’in yapılandırma kuramı; teorilerin felsefî temellerden ve inançlardan doğrudan etkilendiklerinin açık örnekleridirler."
Al-Mayadeen’in iyi haber alan kaynakları, Irak Kürdistanı’nın Erbil şehrinde bugün Devrim Muhafızları tarafından hedef alınan MOSSAD istihbarat karargâhının, ikincil değil büyük bir operasyon merkezi olduğunu ve aynı karargâhın geçtiğimiz günlerde İran'a yapılan bir saldırının da sorumluluğunu üstlendiğini belirtiyor.
"Bir kâğıt parçasından okuduğunu zar zor anlayan bunak krallarının - o eşeğin - konuşmalarına bakın! Okurken kekeliyor... O eşek okumayı bile beceremiyor... Tüm mücahitlerin efendisi Hizbullah'ı terörist olarak nitelendirene bakın hele! Gerçek terörist odur! O bir Nazi’dir!”
Sartre, bu doğal özgürlüğe engel olabilecek hiçbir şeyin var olamayacağını savunur. Ona göre insan kendi özgürlüğünden ve sorumluluğundan kaçmak için tanrı kavramını türetmiştir. Bu makale, söz konusu delilleri, Zorunlu Varlık’ın (Vâcibu’l-Vücûd), kendisinde önemli bir role sahip olduğu Hikmet-i Müteâliye’nin temellerine göre açıklamış ve eleştirmiştir.