Suriye’de İsrail’in Yanıltma Harekâtı: 3. Dünya Savaşı’nın Tetikleyicisi mi?

Suriye’de İsrail’in Yanıltma Harekâtı: 3. Dünya Savaşı’nın Tetikleyicisi mi?
"Siyonistler, dünyayı 3. Dünya Savaşı’nın eşiğine – hatta belki eşiğin de ötesine – getirmenin, kaderine terk edilmiş “Büyük İsrail” projesini kurtaracağını umuyorlar."

Dr. Kevin Barrett
 

Press TV

 

İsrailliler bizi Üçüncü Dünya Savaşı'na sürüklemek mi istiyor?


ABD'nin ordu ve istihbarat topluluklarının – ve dünya çapındaki diğer ordu ve istihbarat topluluklarının – “yurtsever” unsurları tarafından sorulan soru bu.

İsrailliler, hemen kimin yaptığını bildiklerini iddia ederek, Suriye'deki kimyasal saldırılı yanıltma harekâtındaki olası suç ortaklığını farkında olmadan ortaya çıkardı. Suriye'deki kimyasal saldırı hikayesinin ortaya çıktığı andan itibaren İsrailliler bağırarak Esad'ın Obama'nın “kırmızı çizgisini” çiğnediğini söylemeye ve ABD müdahalesini talep etmeye başladılar.

Fakat yakın zamanda yabancı destekli isyancılara karşı büyük kazanımlar elde etmiş olan Suriye hükümeti neden, tam da BM silah denetçilerinin Şam'a vardığı sırada büyük bir kimyasal silah saldırısı gerçekleştirerek kendi ayağını vursun? Esad'ın intihar edecek kadar aptal olduğuna inanmamız mı bekleniyor? 

Esad'la ilgili ne söylenirse söylensin, kendisi aptal olmadığı gibi intihara meyilli de değildir.

Bu suçu çözmek için – tüm diğer suçlarda olduğu gibi – kimin bunu yapacak araçlara, gerekçelere ve fırsata sahip olduğunu sormamız gerekir.

Önce gerekçeyle başlayalım. Esad'ın büyük bir kimyasal silah saldırı gerçekleştirmek için bir gerekçesi yok – ve bunu yapmamak için büyük bir gerekçesi var.

Peki kimin gerekçesi vardı? Yahut Latince deyimle, cui bono: “Kim kazanıyor?” 

Yanıt: İsrail ve El Kaide müttefikleri. 

İsrail ve El Kaide aynı jeostratejik amacı paylaşıyor: Ortadoğu'nun istikrarsızlaştırılması. Her ikisi de, Suriye'den başlayarak, şu anda var olan Arap devletlerini yok etmek istiyor.


İsrail, Suriye gibi büyük ülkeleri ezip küçük etnik ve mezhepsel toprak parçalarına ayırarak, Ortadoğu'yu Balkanlaştırmak istiyor. Bu, en azından 1970'lerde Oded Yinon planının yayınlanmasından bu yana İsrail'in temel stratejik doktrini olageldi. İsrail'in şu anda istikrarsızlaştırılması, temel olarak bir İsrail projesidir – 11 Eylül sonrasında Gen. Wesley Clark tarafından açığa çıkarılan “beş yılda yedi ülkenin” yıkılması projesinin bir parçasıdır.

El Kaide, tıpkı İsrail gibi, şu anda mevcut olan Arap devletlerini yıkmak istiyor. Nihai amacının birleşik bir İslam dünyası olduğunu söylüyor. Fakat Arap ve Müslüman dünyasında El Kaide adı popülerlikten o denli uzaktır ki, El Kaide liderliğindeki bir halifelik fikri gülünçtür. El Kaide'nin gerçekleştirebileceği tek şey, İsraillilere ve onların Suudi ve Amerikalı kuklalarına hizmet edecek şekilde Müslüman ülkelerin yok edilmesine yardım etmektir.

Bu yüzden İsrail ve onun Suudi Arabistan ve ABD'deki varlıkları, Suriye'yi – ve de İsrail'in kuklası El Sisi'nin demokrasiyi yıktığı ve Mübarek'in hayal ettiği her şeyden daha otokratik ve vahşi bir diktatörlük tesis ettiği Mısır'ı – istikrarsızlaştırmak için birlikte çalışıyorlar. 

Şam'daki kimyasal silah saldırısı açıkça, ABD'yi Suriye çatışmasına daha fazla sürükleme amaçlı bir Siyonist girişimdi. Dünyanın yanıltma harekâtı terörizmindeki büyük ustaları olan İsrailliler, araçlara, gerekçeye ve fırsata sahiptir.


Şu ana kadar Suriye'de gerçekleşen en sofistike ve büyük ölçekli saldırıların – sığınak yıkan mega bombalamalar ve diğerleri – hepsinin, El Kaideci isyancılara yardım etmek için tasarlanan İsrail saldırıları olduğu unutulmamalıdır. İsrail yığınla zehirli gaza sahiptir ve büyük ölçekli terörist saldırılar gerçekleştirip Arap düşmanlarını suçlama becerisini kanıtlamıştır. Dolayısıyla İsrail'in desteklediği El Kaideci isyancıların kazanç sağladığı her tür büyük, sofistike saldırı, aksi kanıtlanmadığı sürece İsrail saldırısı olarak düşünülmelidir.

Jeff Gates'in izah ettiği gibi, İsrailliler oyun teorisinin efendileridir. Gerçek dışı bir şekilde Esad'ın suçlanacağı büyük bir kimyasal silah saldırısının ABD'nin Suriye'ye yönelik bir hava saldırısını tetiklemek için iyi bir bahis olduğunu biliyorlar. Neden? Çünkü Siyonist banka gangsterleri tarafından finanse edilen ve Siyonist ajanların nüfuz ettiği ABD hükümeti, İsrail'in yanıltma harekâtı saldırılarını asla ve asla ifşa etmez, Lavon olayında, USS Liberty olayında ve 11 Eylül'de olduğu gibi, kurbanlar Amerikalı olsa bile.  

Fakat İsrailliler, Rusya'nın da Suriye'de kendi “kırmızı çizgisini” çizdiğini biliyor. Rusya, Batı'nın Suriye'ye yönelik büyük çaplı hava saldırılarını tolere etmeyecek ve Batı'nın dayattığı rejim değişikliğini kabul etmeyecektir.

Rusya şimdiden, Suriye'deki kimyasal saldırının Esad karşıtı bir yanıltma harekâtı olduğunu ileri sürdü. Çin de bunu kabul etti ve Esad'ın kimyasal saldırının arkasında olduğu yönündeki iddiaların, Bush'un 2003'te Irak'taki varsayılan kitle imha silahlarıyla ilgili yalanlarına benzediğine işaret etti.

Esad da, Batı'dan gelecek büyük ölçekli hava saldırılarına, İsrail'e karşı yıkıcı misillemeyle cevap vereceğini söyledi. Gerçek düşmanın kim olduğunu biliyor. 

Irak, İran ve Lübnan, Suriye'nin arkasında ve İsrail'e karşı yan yana geliyorlar. İranlı yetkililer, Suriye'ye karşı Batı'nın olası bir büyük saldırısı durumunda İsrail'in “ilk kurban” olacağını söylediler.  

Suriyeli yetkili Halef Muftah'ın “Stratejik silahlara ve yanıt verme kapasitesine sahibiz” dediği aktarıldı.

Dolayısıyla Batı'nın Esad'a karşı olası bir büyük müdahalesi, Tel Aviv üzerine bomba yağması sonucunu getirecektir. Bütün Ortadoğu (yani halklar, hükümetler değil) bu bombaları atan ülkeleri ve devlet dışı aktörleri desteklemek üzere yan yana dizilecektir. 

Rusya Suriye'yi savunacak, Çin en azından moral ve mali destek verecektir. 

Siyonist lobilerin hâkim olduğu Amerikalılar ve Avrupalılar, kendilerini savaşı tırmandırma baskısı altında bulacaktır. 

Dünya, Üçüncü Dünya Savaşı'na sürüklenme riskiyle karşı karşıyadır.

Neden? Çünkü İsrail'in raf ömrü doluyor ve “o güzel geceye usul usul gitmek” istemiyor. Siyonist apartheid devleti demografik bakımdan sürdürülebilir değildir ve bütün Ortadoğu halkı tarafından hakir ve gayrimeşru görülmekte, dünya çapında da artan sayıda insandan tepki görmektedir. İşte bu yüzden İsrailli liderler, 11 Eylül yanıltma harekâtı saldırısını sahneleyebilecek kadar deliydiler: Eyleme geçerek kaybedecek hiçbir şeylerinin olmadığını düşündüler ve “Büyük İsrail” umuduyla Batı'yı, Siyonist devletin bütün düşmanlarına karşı topyekûn bir savaş için aldattılar.

Fakat şimdi, dünya çapında artan sayıda insan 11 Eylül hakkındaki resmi hikayeyi reddediyor. 11 Eylül hakkındaki hakikatin kaçınılmaz olarak ifşa olması, ABD imparatorluğu ve Siyonist imparatorluğun çöküşünü getirecek ağır çekim bir deprem anlamına gelmektedir.

Bu yüzden Siyonistler bir başka büyük kumara girişiyorlar. Onlar, dünyayı Üçüncü Dünya Savaşı'nın eşiğine – hatta belki eşiğin de ötesine – getirmenin, kaderine terk edilmiş “Büyük İsrail” projesini kurtaracağını umuyorlar. Devasa bir savaş, Siyonistlere Yahudi olmayanları tarihsel Filistin'den kovmak, 1948'den beri süregiden etnik temizliği tamamlamak ve “demografik bombayı” etkisiz hale getirmek için bahane verecektir. Ve Siyonistler ile Amerikalı maşaları her yıl görece güç kaybettikleri için, taviz vermeyen kişiler şimdi büyük savaşa girmek istiyor ve halen avantajın ellerinde olduğunu düşünüyor.   

Suriye'deki kimyasal yanıltma harekâtı, İsrail'in 11 Eylül'den beri “medeniyetler çatışmasını” en büyük tırmandırışı olacaktır. Bu kez dünya, gerçeği hızlı bir şekilde ortaya çıkarmalıdır, aksi halde milyonların değil, on milyonların, hatta yüz milyonların hayatı riske girecektir.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com