Suudi, Pakistanlı ve Iraklı cezaevi mahkumları El Kaide’ye takviye sağlıyor

Suudi, Pakistanlı ve Iraklı cezaevi mahkumları El Kaide’ye takviye sağlıyor
Irak’ta özenle korunan hapishanelerden kaçan yüzlerce hüküm giymiş suçlu, kısa süre önce Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) ve El Kaide bağlantılı isyancı güç El Nusra Cephesi’ne katıldı.

Mahkumlar Suriye'de “özgürlük savaşçısı” işlevi görüyor: Suudi, Pakistanlı ve Iraklı cezaevi mahkumları El Kaide'ye takviye sağlıyor

 

Prof. Michel Chossudovsky

 

Global Research

 

Irak'ta özenle korunan hapishanelerden kaçan yüzlerce hüküm giymiş suçlu, kısa süre önce Irak ve Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) ve El Kaide bağlantılı isyancı güç El Nusra Cephesi'ne katıldı.

 

 

NYT'nin haberine göre: Hapishane firarları aynı zamanda deneyimli savaşçılara duyulan artan ihtiyacı yansıtıyor. Bu ihtiyaç militan grupların, özellikle de Irak ve Şam İslam Devleti'nin, yahut IŞİD'in, onları yığın halinde bulundukları tek yerde – Irak'ın hapishane hücrelerinde – arama yönünde yoğun bir çaba göstermesine yol açtı.” (Tim Arango  ve Eric Schmitt, Escaped Inmates From Iraq Fuel Syrian Insurgency [“Irak'tan gelen firari mahkumlar Suriye isyanını besliyor”], NYT, 12 Şubat 2014):

 

“Amerikalı yetkililer, yüzlerce firarinin Irak ve Şam İslam Devleti'ne katıldığını, bazılarının üst düzey liderlik rolü üstlendiğini düşünüyor.”

 

NYT'nin kabul ettiği hapishane firarları, Suriye isyanına katılmak üzere cihadçıların istihdam edilmesinin parçasıdır. Ancak burada bahsedilmeyen şey, paralı askerlerin istihdamının Obama yönetiminin desteğiyle, NATO, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından koordine edildiğidir. Dahası, bilindiği ve belgelendiği üzere, El Kaide bağlantılı güçlerin çoğu, aralarında CIA, Mossad ve İngiliz MI6 kuruluşunun da bulunduğu Batılı istihbarat servisleri tarafından örtülü olarak desteklenmektedir.

 

Irak'taki hapishane firarları, IŞİD'in Temmuz 2012'de başlattığı, “Duvarları Yıkma Operasyonu” isimli koordineli bir çabanın parçasıdır. NYT tarafından görüşlerine yer verilen bir Amerikan anti-terör yetkilisinin kabul ettiği üzere:

 

 “Kolektif olarak on yılların çatışma deneyimine sahip olan bu teröristlerin akışı muhtemelen grubu güçlendirmiş ve liderlik heyetini derinleştirmiştir.”

 

Hapishanelerde bulunan ABD işgal güçleri ve askeri personel, firarlar karşısında kör oldu.

 

“Ebu Ayşa başlangıçta Amerikalılar tarafından tutuklanmış ve Irak'ın güneyindeki kötü şöhretli Bucca kampından 2008'de serbest bırakılmıştı. 2010 senesinde ise Iraklılar tarafından yeniden tutuklanmıştı.

 

Ebu Ayşa, ‘Nihayet beni Ebu Gureyb'e koydular ve ben bir kez daha, aralarında Iraklı, Arap ve başka milletlerden El Kaide prenslerinin de olduğu, tanıdığım bazı liderler ve savaşçılarla karşılaştım' dedi. ‘Onların çoğu da Bucca'da bulunmuştu.'

 

Geçen yaz bir gece Ebu Ayşa, her gün yaptığı gibi, hücresinde oturmuş idam tarihini beklerken, patlama ve silah sesleri yükselmiş ve tanıdığı bir gardiyan hücresinin kapılarını açarak  hemen çıkmasını istemiş. Başka yüzlerce kişiyle birlikte Ebu Ayşa hapishanenin koridorları boyunca koşarak, sonunda bir duvarda açılan bir delikten kaçmış. Orada bekleyen bir Kia marka kamyon onu alıp özgürlüğe – ve yeniden çatışma sahasına – götürmüş.

 

Ebu Ayşa, Irak ve Şam İslam Devleti'nin liderlerinin kendisine iki seçenek sunduğunu söylüyor: gidip onlarla birlikte Suriye'de savaşmak veya kalıp Irak'ta savaşmak. (NYT, agy, vurgular bize ait)”

 

Koordine program: Suudi Arabistan

 

Son hapishane firarları, ABD askeri personelinin ve Irak hapishane personelinin suç ortaklığını gerektiren, titizlikle planlanmış bir örtülü operasyonun izlerini taşıyor.

 

Hapishane firarları sadece Irak'la sınırlı değil. Cihadçı isyana katılmak üzere gerçekleştirilen planlı hapishane firarları, eşzamanlı olarak birden fazla ülkede gerçekleştirildi ve bu, koordine edilmiş bir istihdam programının varlığına işaret ediyor.

 

Washington adına cihadçılara, uçaksavar füzeleri de dahil olmak üzere silah aktarılmasında merkezi bir rol oynayan Suudi Arabistan, krallığın hapishanelerinden paralı askerlerin istihdam edilmesinde aktif bir şekilde yer aldı.

 

Diğer yandan Suudi Arabistan'da gerçekleşen bir firar olmadı: cezalarını çeken suçlular, Suriye cihadına katılmaları şartıyla krallığın hapishanelerinden salıverildi.

 

Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen çok gizli bir bilgi notu, “Suudi Arabistan'ın kafaları kesilerek idam edilmeye mahkum edilmiş, ölüm hücrelerindeki mahkumları, cezalarının kaldırılması karşılığında Suriye hükümetine karşı cihad etmek üzere bu ülkeye gönderdiğini açığa çıkardı.”

 

17 Nisan 2012 tarihli bilgi notuna göre, Suudi Arabistan 1200 kadar mahkumu istihdam etti,  “Suriye'de cihada gönderme amaçlı eğitim” karşılığında “onlara tam bir af ve aileleri için aylık ücret sundu.”

 

Suudi Arabistan'daki hapishanelerden serbest bırakılıp istihdam edilenler arasında Yemen, Filistin, Suudi Arabistan, Sudan, Suriye, Ürdün, Somali, Afganistan, Mısır, Pakistan, Irak ve Kuveyt'ten mahkumlar bulunuyor.

 

“Mahkum edilmiş suçlu”dan “özgürlük savaşçısı”na

 

Batı askeri ittifakı, terörist bir isyanı desteklemesinin, finanse etmesinin ve ona gelişmiş silah sistemleri sağlamasının yanında, mahkum edilmiş suçluların istihdam edilmesinde de suç ortaklığı yapıyor. 

 

Söz konusu olan şey, hapishane firarları/salıvermeler, paralı askerlerin istihdam edilmesi, “özgürlük savaşçıları”nın eğitilmesi ve isyana silah tedarik edilmesinden oluşan, birbiri ardına gelen birkaç aşamanın koordine edilmesidir:

 

1.       Hapishanelerden mahkum edilmiş suçluların salıverilmesi ve/veya kaçırılması;

2.      Salıverilen/kaçırılan mahkumların Suriye'deki isyancı oluşumlar içinde istihdam edilmesi;

3.      Uygun olan yerlerde, yani Suudi ve Katarlı eğitim programlarında salıverilen/kaçırılan mahkumlar için, dini doktrin aşılamayı da içeren paramiliter eğitim;

4.      Yeni eğitilen cihadçı isyancıların savaş sahnesine gönderilmesi. Eski mahkumlar isyana katılmak üzere Suriye'ye gönderilir. El Kaide bağlantılı güçlerden birine, paralı askerler olarak entegre edilirler.

5.      Yeni eğitilen paralı askerlerin askeri yönden teçhizatlandırılması (Suudi Arabistan, Türkiye, Katar) ve isyana, silah akışını finanse eden ABD Yönetimi adına askeri donanımlar tedarik edilmesi.

 

İsyan için hapishane mahkumlarından istihdam: süregiden bir sürecin parçası

 

2013 yazında Libya'da, Pakistan'da ve Irak'ta, titizlikle koordine edilmiş bir program gibi görünecek şekilde, hapishane firarları gerçekleşti. NYT tarafından aktarılanlar, daha önceden başlamış olan hapishane firarları projesinin devamıdır.  

 

23 Temmuz 2013 tarihinde Ebu Gureyb ve Taci hapishanesinin duvarları, titizlikle yürütülen bir operasyon sonucunda yıkıldı ve 500 ila 1000 mahkum firar etti. Bunların çoğu IŞİD saflarına katıldı:

 

“Saldırıların, El Kaide'nin Suriye ve Irak'taki bağlaşıklarının birleşmesi olan Irak ve Şam İslam Devleti adına aylar boyunca sürdürülen hazırlıkların arkasından geldiği varsayılıyor.

 

Parlamento'daki güvenlik ve savunma komitesinin önde gelen bir üyesi olan Hakim Zamili, saldırı sonucunda 500 ila 1000 mahkumun kaçtığını söyledi ve “bunların çoğu El Kaide'nin üst düzey üyeleriydi ve ölüm cezasına çarptırılmıştı” dedi.

 

Pazar gecesi intihar bombacıları Bağdat'ın dış kısımlarında bulunan hapishanenin kapılarına doğru patlayıcı yüklü araçları sürerken, silahlı kişiler gardiyanlara havan toplarıyla ve roket güdümlü el bombalarıyla saldırdı. (Russia Today, Temmuz 2013)”

 

 

26 Temmuz Cumartesi günü, Libya'nın Bingazi şehrinde azami güvenlikli bir hapishanede, Irak'ta olanın neredeyse aynısı bir hapishane firarı gerçekleşti:

 

 

“Hapishanede ayaklanmalar vardı, bazı yerler ateşe verilmişti. Birdenbire silahlı adamlar hapishaneye doluştu ve ateş açtı. Libya'nın en ölümcül mahkumlarından yaklaşık 1,200 kadarı firar etti. (Peregrino Brimah, Obama's Syria Endgame: New Al Qaeda “Recruits” Dispatched to Syria [Obama'nın Suriye finali: Yeni “istihdam” edilen El Kaide'ciler Suriye'ye gönderildi”], Global Research, 4 Eylül 2013, vurgular bize ait)”

 

29-30 Temmuz geceyarısı ise:

 

“Roket fırlatıcılar ve intihar bombacılarıyla birlikte, polis üniformaları giymiş silahlı kişiler, Kuzey Pakistan bölgesindeki en büyük hapishane olan Dera İsmail Han'a saldırdı ve 300'den fazla mahkumu bıraktı. İyi koordine olmuş bir şekilde, RPG'lerle geldiler ve üst düzey militanları serbest bıraktılar – bunlar Taliban'ın en ölümcül adamlarından bazılarıydı. İhtiyaç duydukları kişilerin isimlerini anons etmek için hoparlörler kullandılar. Bir yetkiliye (Reuters) göre, o gece görevli 200 gardiyandan sadece 70 tanesi oradaydı, bu ise daha üst düzeyde güvenliğin-hükümetin parmağı olabileceğine işaret ediyor. (Aynı yerde, vurgular bize ait)”

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com