Yükselişteki yeni Müslüman Doğu

Yükselişteki yeni Müslüman Doğu
1979 İran İslam Devrimi eski düzene ilk büyük darbeyi indirdi ve onu iki bacaklı bir tabureye dönüştürdü. Gericiler, İslam Devrimi’ni sevinçle karşılayacakları yerde kendi iktidar konumlarını korumak için ona komplolar hazırlamak üzere kafa kafaya verdi. Mısır Siyonist toplulukla barış anlaşması imzaladı, Türkiye’de 12 Eylül askeri cuntası iktidarı ele geçirdi...

 

 

Zafer Bangaş

 

Crescent-online.net

 

 

Yükselişteki yeni Müslüman Doğu (nam-ı diğer Ortadoğu), Condoleezza Rice'ın öngördüğü şey değildir; çok daha cüretli ve kendinden emindir ve emperyalist/Siyonist güçlerin değil, halkın çıkarlarına hizmet etmektedir. 

 

Ortadoğu'daki eski düzen çöküyor. Bu düzenin temelini oluşturan 1916 tarihli Sykes-Picot anlaşması 100 yıl sürmüşse bunun nedeni Arap yöneticilerin sebatsız tabiatı ve Ortadoğu'daki Müslüman toplumların siyasi yapısına enjekte edilen milliyetçilik zehiridir. Bir dizi faktör bir araya gelerek şimdiki düzeni savunulamaz hale getirmiştir. 

 

Kendini süper güç ilan etmiş olan ABD, bütün cephelerde kaybetmiştir. Eski düzenin bekçiliği mantosu İngiltere ve Fransa tarafından yaratılmış olsa da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bu iddiaya sahip çıkan ABD oldu. Bu yapıyı sürdüren üç temel sacayağı vardı: Şah yönetimi altındaki İran, Kemalist Türkiye ve Suudi Arabistan Vehhabi krallığı. Bu düzenin parçası olan başka oyuncular da olsa da, onların rolü sınırlıydı. Bu düzenin temel fonksiyonu, gayrimeşru Siyonist İsrail topluluğunu korumak ve onun varlığını sürdürmekti. Bu, bugün bile temel hedef olarak kalmaya devam etse de, eski düzenin sacayakları ya yıkılmış ya da fena halde sarsılmıştır. İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion açıkça, Arap rejimlerinin İsrail'in ilk savunma hattı olduğunu söylemişti. Buna Türkiye ve İran'ı da eklemeliydi. Sonuç olarak Kemalist Türkiye, bir intikam hissiyle Filistin'deki Siyonist işgali hemen tanımıştı, zira Filistin bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı. İngiliz-Arap komplosu Filistin'i Osmanlı Türkiyesinden kopararak Siyonist topluluğun kurulmasını kolaylaştırmıştı.

 

1979 İran İslam Devrimi eski düzene ilk büyük darbeyi indirdi ve onu iki bacaklı bir tabureye dönüştürdü. Gericiler, İslam Devrimi'ni sevinçle karşılayacakları yerde kendi iktidar konumlarını korumak için ona komplolar hazırlamak üzere kafa kafaya verdi. Mısır Siyonist toplulukla barış anlaşması imzaladı, Türkiye'de 12 Eylül askeri cuntası iktidarı ele geçirdi ve Saddam Hüseyin liderliğindeki Baasçı teröristler, yeni filizlenen İran İslam Devleti'ne saldırmaya teşvik edildi, bunun için desteklendi ve silahlandırıldı. Bunu kısa süre sonra Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman'dan oluşan Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) kurulması izledi. Körfez monarşilerinin hem ayrı ayrı hem de toplu amacı, gayrimeşru iktidarlarını korumak, emperyalist güçlere askeri üsler sunmak yoluyla İslam Devleti'ni kuşatmak ve sonuç olarak Kutsal Topraklar'da Siyonist kanserin devamlı yayılmasını garanti etmekti.

 

Askeri gücünden sarhoş olmuş Siyonistler ve onların emperyalist destekçisi olan ABD, Haziran 1982'de Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) yok etmek üzere Lübnan'a saldırdı. Beyrut'taki Sabra ve Şatila mülteci kamplarına yapılan korkunç saldırı da dahil olmak üzere gerçekleştirilen katliamlarda onbinlerce kişi öldürüldü. FKÖ Lübnan'dan çıkarıldı ve bu nedenle, İşgal Altındaki Filistin sınırlarından çok uzakta, Tunus'ta merkez açmak zorunda kaldı. Siyonistler ve emperyalistler, Filistin problemini kalıcı olarak çözdüklerini düşünüyorlardı. Amerikan, Fransız ve İngiliz askeri kuvvetleri, İsrail'i güvende tutmak amacıyla, BM bayrağının altına gizlenerek Lübnan'ı işgal etti.

 

İran İslam Devrimi örneğinin verdiği esinle Hizbullah'ın ortaya çıkması, emperyalist güçleri Lübnan'dan çıkardığı gibi, Siyonistlerle de bir vuruşma getirdi ve onların cesaretini kırdı. Siyonistler, güneyde bulunan ve gergin bir yenişmezlik durumunun bugün bile devam ettiği Şebaa Çiftlikleri hariç olmak üzere Lübnan'ın tamamından çıkarıldı. 2006 yazında Siyonistler Hizbullah'ı yok etmeye giriştikleri zaman öyle bir dayak yediler ki, utanç içinde geri çekilmek zorunda kaldılar.  Dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, gururla bunların yeni bir Ortadoğu'nun “doğum sancıları” olduğunu iddia ediyordu. Bayan Rice açıkça büyük bir yanılgı içindeydi. Gerçekte, kendini küresel meselelere güçlü bir şekilde kabul ettiren yeni bir Müslüman Doğu ortaya çıkmaktadır.  

 

FKÖ Filistin meselelerine yabancı hale geldi ve yerini, Siyonist işgale karşı mücadeleye devam etmeye kararlı olan Hamas ve İslami Cihad aldı. Saddam'ın İslami İran'a karşı komplosu başarısız oldu; Irak diktatörü, kendisine verilmiş olan görevi başaramamanın bedelini Aralık 2006'da canıyla ödedi. Siyonistlerin Aralık 2008–Ocak 2009'da ve Kasım 2012'de Hamas'ı ezme girişimleri, dillere destan başarısızlıklarla sonuçlandı.  

 

Mart 2011'de başlatılan Suriye savaşı, İslami İran, Suriye, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad'dan oluşan Siyonist işgale karşı Direniş Cephesi'ni yıkma yönündeki üçüncü girişimdi.  Suriye'ye yönelik Emperyalist-Siyonist-Vehhabi komplosu da, devasa insani kayıplara ve ülkenin altyapısının önemli bir bölümünün yıkılmasına yol açmasına karşın başarısız oldu. Bir dizi başka ittifak, özellikle de KİK ve Türkiye'nin NATO'daki rolü, aşınıyor. Suudi rejimi kaosun içinde sallanıyor ve yardım bulamayan bir yaralı hayvan gibi çırpınıyor. Direniş Cephesi, henüz çok fazla ağırlık ekleyebilecek durumda olmasa da Irak'ı da içine alacak şekilde genişledi. KİK üyeleri bile bölgedeki gerçek güç olan İslami İran'la olan farklılıkları ortadan kaldırmak için çabalıyorlar.

 

Eski düzen çökmek üzeredir. Yeni düzenin nasıl bir şekil alacağı, bölge halkının Muhammedi İslam'ın öğretileri temelinde doğruluk ve adalet ilkelerini benimsemesine veya Vehhabiliğin geliştirdiği tekfirciliğin nefret dolu ideolojisinin kendilerini tüketmesine izin vermesine bağlı olacaktır. Tekfirciler, doğru bir şekilde Müslüman Doğu olarak adlandırılması gereken daha geniş Ortadoğu'da evrensel İslam'ın ve onun saf değerlerinin yükselişini geciktirebilir, ancak engelleyemeyeceklerdir.

 

 

medyasafak.com