İbn Kuteybe Dineverî’nin Şiîliği hakkında

İbn Kuteybe Dineverî’nin Şiîliği hakkında
İbn Kuteybe ve eserleri konusunda Pakistanlı bir Sünnî âlim Mizanu’l-kutub adında bir kitap yazmış ve kitabında İbn Kuteybe’nin ve birçok Ehlisünnet âliminin aslında Şiî olduğunu ileri sürmüştür. Bu makale bu iddiayı araştırmayı, Pakistanlı müellifin iddiasını kaynaklar ve kanıtlar çerçevesinde tenkit etmeyi amaçlamaktadır.

 

 

 

İzzetullah Mevlayî – Niyaz Ali Esedî

 

 

 

III./IX. yüzyılın en ünlü ve seçkin âlimlerinden biri, İslâm literatürüne edebiyat, hadis ve tarih alanlarında onlarca eser kazandıran İbn Kuteybe Dineverî'dir.

 

 

Eserlerinin sayısı ve çeşitliliği ilminin ve malumatının genişliğinin ve derinliğinin göstergesidir. İlmî şahsiyetinden ve eserlerini erken dönemde kaleme almış olmasından dolayı İbn Kuteybe'nin kitapları İslâm tarihinin en önemli kaynaklarından olmuştur. İbn Kuteybe ve eserleri konusunda Pakistanlı bir Sünnî âlim Mizanu'l-kutub adında bir kitap yazmış ve kitabında İbn Kuteybe'nin ve birçok Ehlisünnet âliminin aslında Şiî olduğunu ileri sürmüştür.

 

 

Bu makale bu iddiayı araştırmayı, Pakistanlı müellifin iddiasını kaynaklar ve kanıtlar çerçevesinde tenkit etmeyi amaçlamaktadır.

 

 

*

 

Mizanu'l-kutub, Pakistanlı Sünnî bir âlim tarafından kaleme alınmış Urduca bir kitaptır. Müellif kitabında, eserleri bilinen çok sayıda Ehlisünnet âliminin aslında Şiî olduğunu iddia etmiş ve iddiasını, söz konusu âlimlerin kitaplarında müellifin kendi akidesine ters düşen tarihî ve ilmî gerçeklerden bahsetmeleri üzerine temellendirmiştir. Anlaşılacağı üzere müellifin amacı, gerçekleri gizlemek için Ehlisünnet âlimlerini Şiîlikle itham etmektir. Pakistanlı âlimin iddiasına göre incelediği kitaplarda söz konusu edilen aykırı konular Şia'nın uydurmasından başka bir şey değildir! 1993 yılında Lahor'da yayımlanan bu kitabın müellifi, Resuliyye Medresesi'nin müderrisi de olan Şeyhü'l-Muhaddis (muhaddislerin şeyhi) unvanına sahip Muhammed Ali Sahib'dir. Sahib, kitabını iki bölüme ayırmıştır. Birinci bölüm, müellifleri genelde Sünnî olan kitaplara tahsis edilmiştir. Müellif bu bölümde ele aldığı kitapların müelliflerin Şiî olduğunu ileri sürmüş; böylece bu müelliflerin sözünü ettikleri meselelerin aslında Şiî görüşü yansıttığını varsaymış ve bu yolla da Şiîlerin, Sünnî kaynaklar olarak göstererek bu kitaplardan kanıt ileri sürmelerini engellemek istemiştir. Bu makalede, Mizanu'l-kutub'da Şiî oldukları ileri sürülen otuz sekiz âlim arasından el-İmame ve's-siyase'nin müellifi İbn Kuteybe'ye atfedilen Şiîlik isnadı, Ehlisünnet ve Şia âlimlerinin kabul edeceği deliller esasınca incelenecek ve tenkit edilecektir.

 

 

İbn Kuteybe'nin Hayatı ve Eserleri

 

Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe Dineverî Muruzî, III./IX. yüzyılda yaşamış büyük edip ve tarihçilerdendir. Bazı kaynaklarda İbn Kuteybe'nin Kufe'de doğduğu da kaydedilmiş, Kufî olduğu söylenmiştir. Muruzî nispeti ise babasının etnik kökenine işaret etmektedir. Hem ilahiyatçı hem de edebiyatçı olan İbn Kuteybe 213/828 tarihinde Kufe'de doğmuştur.1 Çocukluğu ve gençliği hakkında elimizde yeterince bilgi bulunmamaktadır. İbn Kuteybe, 276/891 yılında memleketinde vefat etmiştir.2

 

İbn Kuteybe bir kısmı yayımlanan çok sayıda kitap kaleme almıştır. İbn Nedim, İbn Kuteybe'nin otuz dört kitabı olduğunu3; İsmail Paşa ise otuz sekiz eserinin bulunduğu yazmışlardır.4 İbn Kuteybe'nin eserleri genellikle edebiyat, tarih ve ilahiyat konularındadır. Makalemizde yeri geldikçe birkaç eserinden söz edeceğiz.

 

İbn Kuteybe'nin en ünlü eseri Uyunu'l-ahbar'dır. On bölümden oluşan bu kitabın bölümleri birbiriyle bağlantılıdır.5

 

Bir diğer eseri el-Maarif başlığını taşır. el-Maarif aslında döneminin tarih ansiklopedisi olarak kabul edilir. Bu kitapta, I./VII. yüzyıldan III./IX. yüzyıla kadar yaşamış, dönemlerinin siyasî ve ilmî faaliyetlerinde etkili olmuş şahsiyetlerin biyografileri yer almaktadır.6

 

el-İmame ve's-Siyase, diğer adıyla Tarihü'l-hülefa da İbn Kuteybe'ye izafe edilmiştir. Oldukça önemli olan bu kitabın İbn Kuteybe'ye aidiyeti şüphelidir. Makalemizin ilerleyen sayfalarında söz konusu kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğu ispatlanmıştır.

 

 

Muhammed Ali Sahib'nin İbn Kuteybe'nin Şiîliği ile İlgili Kanıtları

 

Muhammed Ali Sahib'in İbn Kuteybe'nin Şiî oluşuyla ilgili olarak ileri sürdüğü kanıtları iki gruba ayırmak mümkündür: Birinci gruptaki kanıtlar, Ehlisünnet ve Şia âlimlerinin İbn Kuteybe hakkındaki sözlerinden oluşturur. İkinci grupta ise müellifin İbn Kuteybe'nin kitaplarından alıntıladığı ve onun Şiîliğine kanıt gösterdiği ifadeleri yer alır.

 

 

Birinci Kanıt

 

Müellifin İbn Kuteybe'nin Şiîliği bağlamında ileri sürdüğü ilk kanıt, el-İmame ve's-siyase'den alıntıladığı pasajdır. Sahib'in alıntıladığı bu pasajda müellif şunları kaydeder:

 

Mervan, Yezid'in karısıyla evlenmişti. Bir gün Yezid'in oğlu Halid ile Mervan arasında bir tartışma oldu. Halid olayı annesine anlatıp Mervan'ı şikâyet etti. Annesi, ben onun hakkından gelirim, dedi. Mervan eve gelip uyuduğunda Ümmü Halid'in emriyle hizmetçiler Mervan'ı boğarak öldürdüler. Hizmetçiler sonra yakalarını çekiştirerek “Ey Müminlerin Emiri!” diye feryat figan edip ağlaştılar.7

 

 

Birinci Kanıtın Tenkidi

 

Sahib, bu alıntıyı İbn Kuteybe'nin Şiîliğine kanıt olarak ortaya koymuştur. Ancak alıntıda söz konusu edilen olay tam manasıyla müellifin iddiasının aksini, İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu ispatlamaktadır. Çünkü:

 

1. Alıntıda “Ey Müminlerin Emiri” lakabının Mervan için kullanıldığı geçmektedir ve bu da İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu gösterir. Çünkü Şiîler bu lakabı Hz. Ali'ye özgü bir lakap kabul etmiş ve başka birisi için kullanmamışlardır.

 

2. Bu gibi tabirleri genellikle Sünnî âlimler kitaplarında kullanmışlardır. Nitekim Mizanu'l-kutub'un müellifi de Muâviye için Müminlerin Emiri lakabını kullanmıştır! Bununla birlikte İbn Kuteybe el-İmame ve's-siyase'sinde ilk üç halife hakkında onlarca rivayet nakletmiş ve onları Ehlibeyt'ten üstün tutmuştur. Ayrıca el-Maarif'te de ilk üç halife hakkında onlarca rivayet mevcuttur. Bu rivayetlerden birinde (s. 58) Hz. Peygamber'den sonra İslâm'daki ilk şahsiyetin Ebubekir olduğunu ve onun ashabın ilkinden sayıldığını yazmıştır. Yine ashaptan söz ederken Ebubekir'in İslâm'ın ilk, Ömer'in ikinci, Osman'ın ise üçüncü şahsiyeti olduğunu ifade etmiştir. İbn Kuteybe, Ebu Nadra'dan Ebubekir'in halife iken “Hilafete kim benden daha layıktır! Peygamber'e inanıp İslâm'a ilk inanan ben değil miyim? Hicrette Efendimizin yareni ve yol arkadaşı ben değil miydim?” dediğini nakleder ve ekler: “Sahihtir, Ebubekir ilk müslümandır.”8 İbn Kuteybe'nin eserlerinde sıkça karşılaştığımız bu ve buna benzer rivayetler onun Ehlibeyt'e değil de halifelere bağlı olduğunu gösterir.

 

 

İkinci Kanıt

 

Sahib'in ikinci kanıtı el-Maarif'ten alıntıladığı bir rivayettir: “Hattab b. Neyfel Kureyşliydi ve annesi Fehm kabilesinden olup Neyfel'in eşiydi. Neyfel'den sonra onunla Amr evlendi ve bu evlilikten Zeyd dünyaya geldi. Şu halde Hattab'ın annesi Zeyd'in de annesidir.”

 

Sahib bu rivayeti naklettikten sonra şöyle sorar: Böyle bir rivayeti kitabına alan bir müellif nasıl Ehlisünnet'ten olabilir?

 

 

İkinci Kanıtın Tenkidi

 

1. Yukarıdaki ifadeler İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu göstermektedir. Çünkü müellif sözlerinin devamında Zeyd'in cennetle müjdelenen on sahabîden olduğunu yazar: “Zeyd, Ebu Said b. Zeyd b. Amr b. Neyfel olup Resullah tarafından cennetle müjdelenen aşere-i mübeşşeredendir.”

 

Açıktır ki on kişinin büyük günah işleseler dahi cennete gideceklerine dayanan aşere-i mübeşşere itikadı Ehlisünnet'e has bir inançtır.

 

2. Bu inançtan başka Sünnî âlimler de kitaplarında söz etmişlerdir. Örneğin:

 

a) İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye, c. 2, s. 238.

 

b) Ebu Rabi Süleyman b. Musa Endülüsî, el-İktifa bi-ma tadmine megâzî Resullillah, c. 1, s. 148.

 

c) Ebu Amr Yusuf b. Abdullah Nemrî, el-İstiab fi marifeti'l-ashab, c. 1, s. 164.

 

d) Ebu'l-Fida İsmail b. Kesir, es-Siretü'n-nebeviyye, c. 2, s. 496.

 

e) Ebu Vaki, Mucemu's-sahabe, c. 2, s. 157.

 

f) İsmail Buharî, Tarihü'l-kebir, c. 3, s. 379.

 

g) Efhamu'l-adâ ve'l-husum, c. 3, s. 45.

 

ı) Tuhfetü'l-eşraf bi-marifeti'l-etraf, c. 5, s. 202.

 

i) Takribü't-tezhib, c. 1, s. 223.

 

j) Tezhibü's-sireti İbn Hişam, c. 1, s. 63.

 

k) Zehebî, Tarih, c. 1, s. 375.

 

l) Salahuddin Halil b. Ebik Safedî, el-Vefa bi'l-vefeyat, c. 5, s. 6.

 

m) el-Müstedrek bi-taliki'z-Zehebî, c. 3, s. 252.

 

n) el-Mucemü'l-kebir, c. 5, s. 80.

 

Şayet bir sahabînin kötü sıfatlarını zikretmek bir müellifin Şiî olduğuna delalet ediyorsa, Mizanu'l-kutub'un müellifine göre yukarıda adı geçen müelliflerin tamamının Şiî olması gerekir. Bu, Sahib'in söz konusu iddiasının kesinlikle hatalı olduğunu göstermektedir.

 

 

Üçüncü Kanıt

 

Sahib'in İbn Kuteybe'nin Şiîliği bağlamında öne sürdüğü üçüncü kanıt Lisanü'l-mizan'dan yaptığı bir alıntıya dayanır:

 

Ben Miratü'l-zaman'da Daru Katanî'nin İbn Kuteybe hakkında, “O, Şiîliğe temayül gösterdi ve itretten (Ehlibeyt'ten) münharif idi” yazdığını okudum. Bu söz, İbn Kuteybe'nin Şiîliğine delalet eder.9

 

 

Üçüncü Kanıtın Tenkidi

 

1. Müellif, alıntı yaparken vefalı davranmamış, tahrife başvurmuştur. Zira Lisanü'l-mizan'dan alıntılanan pasajın orijinali şu şekildedir: “İbn Kuteybe teşbihe temayül gösterdi ve itretten münharif idi.”

 

Görüldüğü üzere adı geçen eserde Şiîlik/teşeyyü ifadesi geçmemektedir. Buna rağmen Mizanu'l-kutub'un müellifi teşbih yerine teşeyyü yazmayı tercih etmiş, bunu da iddiasını kanıtlamak için yapmıştır.

 

2. Miratü'z-zaman'daki ifadenin Sahib'in alıntıladığı şekilde olduğunu kabul etsek dahi Şiî, itrete (Ehlibeyt'e) tabi olan kimseye denir; itretten münharif olan, sapan kimseye değil! Buna göre ifadenin kendisinde bir çelişki, tutarsızlık söz konusudur. Bu bakımdan Sahib itibarını kaybetmiştir; çünkü ifadelere ve rivayetlere arzusuna göre müdahale etmekte, tahrif etmektedir.

 

3. İbn Kuteybe hakkındaki bu rivayetten onun Şiî olmadığı, Ehlibeyt mektebini kabul etmediği; bilakis halifelere bağlı olduğu ve kendi görüşünü temellendirmek için rivayet naklettiği anlaşılmaktadır.

 

 

Dördüncü Kanıt

 

Sahib, İbn Kuteybe'nin Şiîliğini ispatlama sadedinde el-İmame ve's-siyase'den bir alıntı yapar:

 

Ebubekir, Ömer'i, kendisine biat etmeyip Ali'nin evinde toplananlara gönderdi. Ömer, Ali'nin kapısına gelip içeridekilerden dışarı çıkmalarını istediğinde kimse onun çağrısına kulak asmadı ve dışarı çıkmadı. Bunun üzerine Ömer odun (tedarik edilmesini) isteyerek şöyle dedi: Ömer'in canını elinde tutan Allah'a kasem olsun ki, eğer dışarı çıkmazsanız evi siz içindeyken ateşe veririm! Orada bulunan birisi Ömer'e: Peygamber'in kızı Fatıma da içeride, deyince Ömer: İçeride o olsa bile! dedi.10

 

Sahib, el-İmame ve's-siyase'deki bu rivayeti naklettikten sonra şöyle sorar: Bu rivayetine kitabına alan birisi nasıl Sünnî olabilir?

 

 

Beşinci Kanıt

 

Bu kanıt da el-İmame ve's-siyase'deki bir rivayete dayanır:

 

Ömer, yanındaki toplulukla Fatıma'nın kapısına geldi ve kapıyı çaldı. Fatıma onların sesini işitince yüksek sesle: Ah babacığım! Ey Resul! Senden sonra Hattaboğullarından ve Kahafe'nin babasından çektiğimiz nedir? dedi. Topluluktan bazıları Fatıma'nın sesini duyunca geri döndü, ancak bir grup Ömer'le birlikte beklemeye devam etti.11

 

 

Dördüncü ve Beşinci Kanıtların Tenkidi

 

Mizanu'l-kutub'un müellifi sırf mezkûr rivayetleri ve benzeri rivayetleri naklettiği gerekçesiyle İbn Kuteybe'yi Ehlisünnet dairesinin dışına çıkarmış ve onun Şiî olduğunu iddia etmiştir. Bu noktada akla şu soru gelmektedir: Sahabe hakkında bu ve benzeri hadisleri kitaplarında nakleden bütün muhaddisler ve tarihçiler Şiî midir? Acaba Sahib'in Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî vb. birçok müellif hakkındaki görüşü nedir? Çünkü bu müellifler de kitaplarında benzeri birçok rivayet nakletmişlerdir. Hatta Hz. Peygamber hakkında onun şanına yakışmayan rivayetleri dahi nakletmişlerdir. Kimisi bazı sahabîlerin münafık olduğunu, kimisi ise mutaassıp olduklarını belirtmişlerdir. Her halükarda benzeri rivayetleri İbn Kuteybe dışında nakledenler de olmuştur. Bu müelliflerden bazıları şunlardır:

 

1. İbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-belağa, c. 2, s. 21.

 

2. İbn Şehne, Ravzatü'l-menazir, (İbn Esir'in el-Kamil'inin haşiyesinde) c. 11, s. 1301.

 

3. İbn Abdürabbih, el-Ikdü'l-ferid, c. 4, s. 247.

 

4. İbn Atiyye, el-İmame ve'l-hilafe, s. 160-161.

 

5. Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, el-Musannef, c. 6, s. 348.

 

6. Ebu Ubeyd Kasım b. Selam, Kitabü'l-emval, s. 144.

 

7. Ebu'l-Fida, el-Muhtasar fi ahbari'l-beşer, c. 1, s. 156.

 

8. Ebu'l-Kasım Süleyman b. Ahmed Taberanî, el-Mucemü'l-kebir, c. 1, s. 62.

 

9. Ahmed b. Hacer Askalanî, Lisanü'l-mizan, c. 1, s. 268.

 

10. Belazurî, Ensabü'l-eşraf, c. 1, s. 587.

 

11. Muhammed b. Cerir Taberî, Tarih, c. 3, s. 207.

 

12. Mesudî, Murucü'z-zeheb, c. 2, s. 301.

 

13. İbrahim Nizam Mutezilî, el-Vafi bi'l-vefeyat, s. 17.

 

14. Şehristanî, el-Milel ve'n-nihal, c. 1, s. 57.

 

 

Acaba bu trajik vakıayı kitaplarında nakleden bütün bu müellifler Şiî miydi? Eğer hepsi Şiî idiyse Sünnî âlim kimdi? İbn Kuteybe'nin mezhebî temayülü hakkında elde ettiğimiz netice itibariyle, Ömer'in Hz. Fatıma'nın evini yakmakla tehdit ettiğine dair rivayeti Ehlibeyt taraftarlığından dolayı naklettiğine inanmak mümkün değildir. Buna göre kendimizi bu asılsız iddianın ardına düşmekten kurtarmalı ve İbn Kuteybe'nin söz konusu rivayeti başka ne amaçla nakletmiş olabileceğini araştırmaya koyulmalıyız.

 

 

el-İmame ve's-siyase'nin müellifi İbn Kuteybe midir?

 

İbn Kuteybe'nin eserleri arasında el-İmame ve's-siyase'den (Tarihü'l-hulefa) söz edilir. Oldukça önemli bir yeri olan bu eserin İbn Kuteybe'ye intisabı konusunda görüş ayrılığı vardır. Eseri iki açıdan incelemek mümkündür: İbn Kuteybe'ye aidiyeti açısından ve muhtevası ve kaynakları açısından. el-İmame ve's-siyase, müellifi tam olarak bilinmese de, ihtiva ettiği rivayetler açısından, İslâm'ın ilk yıllarının tarihi hakkında bilgi veren kitaplar arasında önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte kitapta birinci ve ikinci halife dönemleri hakkında muhtasar rivayetler mevcuttur. Ayrıca müellif, Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) hilafet dönemine ilişkin, kendi görüşü için zemin hazırlayacak yedi detaylı rivayet nakleder.12 Kitabın bu bölümü halifelerin ekolüne ilgi duyanlar için zengin bir kaynaktır. Kitap bu bölümünden ötürü şüphe uyandırmış, kimi araştırmacıları kitabın gerçekten İbn Kuteybe'ye ait olup olmadığı sorusunu sormaya yöneltmiştir.

 

Kuşkusuz İbn Kuteybe, Kur'ân ilimler, edebiyat, tarih, hadis ve fıkıh alanlarında Ehlisünnet'in önde gelen âlimlerinden biridir. Bu yüzden İbn Kuteybe'nin güvenilirliği ve şahsiyeti hakkında olumsuz bir görüş ileri süremeyen Vahhabîler el-İmame ve's-siyase'nin ona ait olmadığı görüşünü gündeme getirerek en azından kitabın itibarını zedelemeye çalışmış, bunu yaparken de bu görüşü ilk defa gündeme getiren oryantalistlerin yazılarına tevessül etmişlerdir.

 

el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olmadığını ilk kez oryantalist Dozzy ileri sürmüştür. Dozzy'ye göre el-İmame ve's-siyase ne eski bir kitaptır ne de sahihtir; içerisinde tarihî yanılgılar barındıran, hayalî ve akıl almaz rivayetler bulunan bir kitaptır. Dolayısıyla böylesine zayıf bir kitabın İbn Kuteybe'ye izafe edilmesi mümkün olamaz.13

 

Müslüman araştırmacılar oryantalistlerin Müslüman saflarını dağıtmayı ve Müslümanlar arasına fitne sokmayı amaçladıklarını çok iyi bilmektedirler. Ayrıca bu görüşü İslâm dünyasında sadece Vahhabîler dillendirmiş ve bu yoldan kitapta sözü edilen gerçeklerin üstünü örtmeyi amaçlamışlardır.

 

 

el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye Ait Olmadığına Dair Kanıtlar

 

el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olmadığını iddia edenlerin ileri sürdükleri kanıtları beş maddede özetlemek mümkündür:

 

1. İbn Ebî Leylî'nin (öl. 148) İbn Kuteybe'nin doğumundan yıllar önce meydana gelen Endülüs'ün fethi hakkında bir kadından naklettiği rivayetlerin kitapta yer alması.14

 

2. Kitapta müellifin Dımaşk'ta bulunduğunun kaydedilmesi. Hâlbuki İbn Kuteybe Dinever dışında Bağdat'tan ayrılmamıştır.

 

3. Müellif kitapta Musa b. Nusayr'ın Marakeş'e hamlesinden söz etmektedir. Bu şehir H 454 yılında kurulmuştur ve bu bilgi, İbn Kuteybe'nin biyografisiyle bağdaşmamaktadır.

 

4. Kitabın başında bir mukaddime bulunmaktadır; oysa İbn Kuteybe kitaplarına mukaddimesiz başlamaktadır. 15

 

5. İbn Kuteybe'nin eserlerinin kaydedildiği kaynaklarda el-İmame ve's-siyase'den söz edilmemiştir.16

 

 

Cevap ve Tenkit

 

Yukarıda özetlenen kanıtlar şu şekilde tenkit edilebilir:

 

a) İbn Kuteybe, İbn Ebî Leylî'den vasıtasız, doğrudan rivayet nakletmiştir. Nitekim el-Maarif'inde de aynı metodu izlemiştir. Ayrıca isnadda kimi ravilerin ismi hazfedilmiştir. Eserin bazı nüshalarında “zekerû” (zikrettiler) ifadesi görülmektedir.

 

b) İbn Kuteybe'nin Dımaşk'ta bulunmadığı görüşü de sağlıklı bir görüş değildir. Çünkü İbn Kuteybe'nin hayatı hakkındaki bilgilerimiz yeterli değildir. Tezkire müellifleri İbn Kuteybe'nin biyografisine birkaç satır ayırmışlardır ve yazılanlar genellikle ölümü hakkındadır. Ayrıca kitap dikkatlice mütalaa edildiğinde müellifin Dımaşk'ta ikamet ettiğine dair açık bir ifadesinin bulunmadığı anlaşılır.

 

c) Kitabın H 1331'de yapılan baskısında Marakeş ifadesi geçmemekte; Mağrip'ten söz edilmektedir. Büyük olasılıkla İspanyol oryantalist Gayangos, Musa b. Nusayr'ın hâkimiyetindeki toprakların tespitinde hataya düşmüş ve Marakeş'i metne eklemiştir.

 

d) Sırf bir mukaddime ile başlaması kitabın İbn Kuteybe'ye ait olmadığı anlamına gelmez. Bir müellif bazı kitaplarına mukaddimeyle bazılarına mukaddime olmadan başlayabilir.

 

e) Yazıldığı dönemdeki problemlerden dolayı kitap tarihçilerin eline ulaşmamış olabilir. Nitekim tarih ilminin üstadlarından İbn Ebi'l-Hadid bu kitabın tahrife uğradığını, çoğaltılırken bazı bölümlerinin çıkarıldığını bildirmektedir. Hazfedilen bu bölümler İbn Ebi'l-Hadid'in Şerhu Nehci'l-belağa'sında nakledilmiştir.

 

f) İbn Kuteybe'den söz eden müelliflerin eserlerinin tamamının adını zikretmemiş olmaları mümkündür. Yalnızca ünlenen eserlerinden söz etmiş olabilirler. Nitekim kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğunu belirtip alıntı yapan tarihçiler de vardır.

 

g) O dönemde İslâm memleketlerine hâkim olan mezhep taassupçuluğu kitabının adının anılmasını engellemiş olabilir. Zira İbn Kuteybe, kendi görüşüne zemin hazırlamak için dahi olsa birtakım tarihî gerçeklerden söz etmiştir.

 

ı) Dönemin yöneticilerinin kitabı yasaklamış olmaları da imkân dâhilindedir. Çünkü müellif kitabında Hz. Peygamber'in vefatından sonra meydana gelen olayları, ayrıca Hz. Ali'nin faziletlerini açıkça beyan etmiştir.

 

i) Bu kitap, İbn Kuteybe'nin adına Mısır'da ve farklı ülkelerde yayımlanmıştır. Ayrıca başta Mısır, Hindistan, Türkiye ve Londra olmak üzere dünya kütüphanelerinde kitabın çok sayıda elyazması nüshası bulunmaktadır.

 

j) Müslüman araştırmacıların kitabın İbn Kuteybe'ye aidiyeti meselesine dair olumlu veya olumsuz görüşleri varken Hz. Peygamber'in varlığını dahi inkâr etme cüretinde bulunan Dozzy vb. oryantalistlerin sözlerine istinat etmek Müslüman araştırmacının şanına yakışmaz.

 

k) Birçok Sünnî âlim kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğunu beyan etmiş ve kitaptan alıntı yapmıştır. Bu âlimlerden bazıları şunlardır:

 

1. İbn Hacer Heysemî, Tathiru'l-cian ve'l-lisan, s. 72.

 

2. İbn Arabî Malikî, el-Avasim mine'l-kavasim fi tahkiki nevakifi's-sahabe ba'de vefati'n-Nebi, c. 1, s. 261 (Müellif kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğunu beyan etmiştir).

 

3. İbn Haldun, Tarih, c. 2, s. 166.

 

4. Takiyüddin Fasî Mekkî, el-Ikdü's-semin, c. 6, s. 72.

 

5. Mısır Üniversitesi'nde Arap edebiyatı profesörü Ahmed Zeki Safvet, Cemheretü hutebi'l-Arab.17

 

6. Ömer Rıza Kehhale, Mucemü'l-müellifin, c. 2, s. 297.

 

7. Ferid Vecdî, Dairetü'l-maarifi'l-karnu'l-aşrin, c. 2, s. 754.

 

8. Kalkeşendî, Subhü'l-aşa. (Kalkeşendî, Ömer b. Abdülaziz'in Süleyman b. Abdülmelik'e yazdığı ahdnameyi el-İmame ve's-siyase'den nakletmiş, kitabın adını Tarihü'l-hulefa şeklinde yazmıştır).18

 

9. Kadı Abdullah Tenuzî, es-Sılatü's-semtiyye, s. 72.

 

10. Necmüddin Ömer b. Muhammed Mekkî (İbn Fahd), İthafü'l-vera bi-ihbari'l-ümmü'l-kura, c. 1, s. 120.

 

11. Yusuf İlyan Sarkis, Mucemü'l-matbuati'l-Arabiyye, c. 1, s. 211.

 

12. Mustafa b. Kahtan, el-Evhamü'l-vakıa fi esmai'l-ulema ve'l-alam, c. 2, s. 8. (el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olmadığını iddia edenlerin Ehlisünnet âlimine, hatibine ve sözcüsüne, yani İbn Kuteybe'ye iftirada bulunduklarını yazar.)

 

13. Mevsuatü'l-fıkhiyye, Suudi Arabistan Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı Yayını, c. 3, s. 8.

 

İbn Arabi el-Avasim mine'l-kavasim adlı eserinde şöyle yazar:

 

Toplumdaki en çetin ve en kötü durumlardan birisi bilinçsiz âlim, diğeri hilekâr bidatçidir. Bilinçsiz âlimle gelince; buna İbn Kuteybe'yi örnek verebiliriz. O, el-İmame ve's-siyase'sinde sahabe hakkında, naklettiği rivayetlerin tamamı sahih olsa da, üstünü örtme metoduna riayet etmemiştir. Ehlisünnet'e göre tarihçi ve hadisçilerin, sahabenin kötü davranışlarına dair rivayetlerde sessiz kalması veya rivayetleri gizlemesi veyahut örtbas etmesi farzdır.19

 

el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olduğunu gösteren başka bir kanıta sahip olmasak bile tek başına İbn Arabî'nin bu sözünün gerçeği arayanlara kifayet etmesi gerekirdi. Bu itiraf yalnızca kitabın İbn Kuteybe'ye aidiyetini kanıtlamaz; aynı zamanda Ehlisünnet'in kitabın İbn Kuteybe'ye aidiyetini inkâra kalkışma nedenini de ortaya koyar.

 

İbn Hacer Heysemî de bu konuda şunları kaydeder: “Bizim seleflerimiz ve diğer fırkaların selefleri, sahabenin kötü davranışlarını ve çatışmalarını nakletmekten sakınmanın farz olduğunu açıkça beyan etmişlerdir.” İbn Hacer sözlerinin devamında İbn Kuteybe konusuna gelir: “İbn Kuteybe, hadiselerin detaylarını nakletmekten sakınmalıydı. Şayet nakletmek zorunda idiyse, rivayetleri Ehlisünnet usulünce değiştirmeli ve açıklamalıydı.”20

 

İbn Hacer sessiz kalmayı ve sakınmayı tek başına yeterli görmez. O, tarih rivayetlerini tadil etmeyi, hatta tahrif etmeyi farz bilir.

 

Netice itibariyle Ehlisünnet büyükleri el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olduğunu kabul etmiş, ancak müellifi İslâm tarihinde meydana gelen trajik hadiselere dair rivayetleri, acı gerçekleri örtbas etmediği, sansürlemediği için eleştirmişlerdir. Onlara göre İbn Kuteybe diğer müellifler gibi davranmalı, hakikatleri nakletmekten sakınmalıydı!

 

Görüldüğü üzere Ehlisünnet'in büyük âlimlerinin ifadeleri el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye aidiyeti bağlamında gündeme getirilen bütün tartışmaları sonlandırmakta, şüpheleri bertaraf etmektedir.

 

Öte taraftan el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye ait olmadığını iddia eden kimi araştırmacılar kitabın müellifinin İbn Hazm (öl. 456) olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

Cebrail Cebur, kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğuna dair kanıtları reddeder ve İbn Bessam'ın ez-Zahire fi mehasini'l-cezire'sine dayanarak kitabın gerçek müellifinin İbn Hazm olduğunu ileri sürer. Cebrail Cebur'un ortaya attığı bu iddianın tek amacı zihinleri karıştırmaktır. Nitekim araştırmacı iddiasını ispatlayacak herhangi bir kanıttan yoksundur. Biz yukarıda yaptığımız açıklamalarla onun bu iddiasını da çürütmüş olduk.

 

 

Sünnî ve Şiî Âlimlere Göre İbn Kuteybe'nin Mezhebi

 

 

a) Ehlisünnet Âlimlerinin Görüşleri

 

Bir insanın mezhebi iki mezhebin âlimlerinin görüşleri esas alınarak tespit edilebilir. Biz burada Sünnî ve Şiî âlimlerin İbn Kuteybe'nin mezhebi hakkındaki görüşlerini ele alacağız.

 

1. İbn Kuteybe, III./IX. yüzyılda yaşamış Sünnî edip ve tarihçidir.21

 

2. İbn Kuteybe, İshak b. Rahviyye'nin talebesidir ve tamamen onun görüşlerinin etkisinde kalmıştır.22 İbn Rahviyye, Mutezile düşmanı, Cebriyye mensubudur ve Arabın Aceme üstünlüğünü savunur. İbn Hanbel'in takipçileri arasında yer alır. İbn Kuteybe, kendisine dini öğretecek bir hadisçi aramış, o dönemde Merv'de ortaya çıkan ve ünlenen İbn Rahviyye'yi kendisine üstad kabul etmiştir.23

 

3. İbn Kuteybe, Ahmed b. Hanbel gibi hadisin manalarına ilgi duymuş ve selefe tabi olmuştur.24

 

4. İbn Hacer Askalanî, İbn Kuteybe hakkında şöyle yazar: İbn Kuteybe'nin Nişabur hâkimi ile ihtilafı mezhep konusundaydı. İbn Kuteybe Ehlibeyt'ten sapmıştı; hâkim ise böyle bir inhirafı yoktu.25

 

5. İbn Nedim el-Fihrist'inde İbn Kuteybe'nin Sünnî (âmme) olduğunu yazar.26

 

6. Mustafa b. Kahtan Mecelletü'l-hikmet'inde İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu belirtir.27

 

7. İbn Kuteybe, İbn Hanbel ve İbn Rahviyye'nin düşüncelerini gönülden benimsemiş, onlar gibi Kur'ân'ın yaratılmadığı görüşünü kabul etmiş ve bir tür cebre inanmıştır. Hadis tevilinde reye inananlarla, bilhassa Ebu Hanife ile mücadele etmiştir. İstihsan ve kıyası şiddetle reddeden İbn Kuteybe bu ikisine inananların insanları bidate sürüklediğini söylemiştir. 28

 

8. İbn Müfelleh el-Furu'da İbn Kuteybe'nin Ehlisünnet ravilerinden olduğunu yazmıştır.29

 

9. İbn Teymiye de İbn Kuteybe'nin kendi mezhebinden olduğunu yazmış, kaza kader konusunda ileri sürdüğü kanıtlarda “Bu görüşü büyük âlimimiz İbn Kuteybe savunmuştur” ifadesini kullanmıştır.30 Başka bir yerde ise “Biz Ehlisünnet âlimleri İbn Kuteybe'nin söylediği şey hakkında ihtilaf etmeyiz” demiştir.31

 

10. Muhyiddin Sabir de onun Sünnî olduğunu yazar. 32

 

11. İbn Hazm, İbn Kuteybe'nin dinde ve ilimde sika, güvenilir olduğunu yazar.33

 

 

b) Şiî Âlimlerin Görüşleri

 

Şiî âlimler de İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğu görüşündedir.

 

Şeyh Tusî, İhtiyaru marifeti'r-rical'de; Aga Buzurg, Tahranî ez-Zeria ila tesanifi'ş-Şia'da; Allame Meclisî, Biharu'l-envar'da; Keşşî, Ricalü Keşşî'de; Şeyh Müfid, Kitabü'l-hikâyet ve'l-muhakka'da İbn Kuteybe'yi eleştirmişlerdir. 34 İbn Şehraşub da bu hususu dile getirmiştir.35

 

Şusterî, İhkaku'l-hakk'ında; Şeyh Abbas Kummî, el-Küney ve'l-elkab'da; Halid Berkî, el-Eşkal ve'l-karain mine'l-mehasin'de; Muhammed Cerir Taberî, el-Müsterşid fi'l-imameti Ali b. Ebi Talib'de; Allame Abdülhüseyin Eminî, el-Gadir'de ve Hayatu Halife Ebibekr'de; Allame Hıllî, Minhacu'l-kerame fi marifeti'l-imame'de ve Nehcü'l-hak ve keşfü'l-batıl'da; Seyyid Hamid Hüseyin, Abakatü'l-envar'da (müellif el-İmame ve's-siyase'nin İbn Kuteybe'ye aidiyeti konusuna geniş bir bölüm ayırmış ve Ehlisünnet âlimlerinin görüşlerine dayanarak kitabın İbn Kuteybe'ye ait olduğunu ispatlamıştır)İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu yazmışlardır.36

 

Abdülhüseyin Şerefüddin, İbn Kuteybe'nin üç halifenin faziletleri konusunda aşırı gidenlerden, gulattan olduğunu yazar.37

 

Ayetullah Mekarim Şirazî, Peyam-ı Emirelmüminin'de İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğunu ifade eder.38

 

Buraya kadar yaptığımız alıntılardan İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

 

İbn Kuteybe'nin Mezhebî Görüşü

 

Görünüşe bakılırsa İbn Kuteybe edebiyat yeteneğini açıkça Sünnîliği ıslah etme yönünde kullanmıştır. Bu, onun bir kısım eserini mezhebini açıklamak için kaleme aldığı anlamına gelir. İbn Kuteybe Sünnîlik çizgisinde ilerledi ve İbn Hanbel ile İbn Rahviyye'yi takip etti. Allah'ın adaleti konusundaki görüşleri İbn Hanbel'in görüşüyle örtüşmektedir. Bununla birlikte kader hakkındaki görüşü İbn Hanbel'in görüşüyle bağdaşmaz. Sünnî topluma katılmak için belli şartlar ortaya koymayan İbn Kuteybe'nin sünnetin ölçütü olarak sahabe algısı sonraki nesillere intikal etmiştir. Hz. Peygamber'in Ehlibeyti'ne siyasî konularda tarafsız kaldıkları sürece saygılı ve edepli olunması gerektiğini söyler. Hanefîleri ve Şafiîleri tahkir eder. Ebu Hanife'nin rey, Şafiî'nin kıyas görüşüne şiddetle saldırır. Kur'ân ve Sünnet onun için iki ölçüttür. Kur'ân ve Sünnet'ten sonraki ölçüt ise icmadır. Bütün bunlar İbn Kuteybe'nin Ehlisünnet'in temsilcisi, hatta sözcüsü olduğu görüşünü desteklemektedir.

 

 

Sonuç

 

Bütün bu söylenenlerden İbn Kuteybe'nin Sünnî olduğu açıklığa kavuşmuş oldu. Kitapları onun Ehlibeyt ekolüne çok uzak, halifeler mektebine çok yakın olduğunu göstermektedir. İbn Kuteybe her iki mezhebin âlimlerine göre Şiî değildir ve âlimlerin çoğunluğu onun Sünnî olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca Sünnî âlimlerin bir kısmı onu Ehlisünnet'in sözcüsü sözüyle nitelemektedir. Bütün bunlar Mizanu'l-kutub'un müellif Sahib'in İbn Kuteybe'nin Şiî olduğu iddiasının yersiz olduğunu göstermektedir. Çünkü:

 

1. İbn Kuteybe'nin Nasırîliğe varan Ehlibeyt'ten inhirafı başta Zehebî ve İbn Hacer Askalanî olmak üzere Ehlisünnet âlimlerince teyit edilmiştir. 

 

2. Hanbelîler ondan övgüyle söz etmişlerdir.

 

3. İbn Kuteybe, Sünnî olduğunda şüphe bulunmayan İshak b. Rahneviyye'nin takipçisidir.

 

4. Hakim Niaşburî, İbn Kuteybe'nin Nasıbî olduğunu yazmıştır.

 

5. İbn Teymiye'ye göre İbn Kuteybe Ehlisünnet'in sözcüsüdür.

 

6. İbn Kuteybe kitabında Ebubekir'in ve Ömer'in Hz. Ali'den üstün olduğunu okuyuculara telkin etmeye çalışmıştır.

 

7. Ayrıca kitabında Ebubekir'in Hz. Peygamber tarafından halife tayin edildiğini yazmıştır.

 

8. İbn Kuteybe, kıyamet gününde Allah'ın görüleceğine inanmaktadır.

 

9. İbn Kuteybe'ye göre Hz. Peygamber vefatından önce gözlerini açıp “Bana dostumu çağırın!” dediğinde Ebubekir'i kastetmiştir, Ali'yi değil!

 

10. Yine İbn Kuteybe'nin iddiasına göre Hz. Peygamber vefat edinceye dek Ebubekir halka namaz kıldırmıştır. Hâlbuki bu rivayet metin isnad hem de metin tenkidi açısından sahih değildir.

 

Son notlar

 

1. Azernuş Azertaş, Dairetü'l-maarifi Buzurg-i İslamî, c. 3, s. 43.

2. Ahmed b. Ali Hatib Bağdadî, Tarihu Bağdad, c.1, s. 170.

3. İbn Nedim, el-Fihrist, s. 131; Hatib Bağdadî, age, c. 1, s. 170; İbn Hallikan, Vefeyatü'l-ayan ve enbau'z-zaman, c. 3, s. 3.

4. İsmail el-Bağdadî, Hediyetü'l-arifin ve esmau'l-müellifin, c. 1, s. 441.

5. İbn Kuteybe, Uyunu'l-ahbar, c. 1, s. 4.

6. İbn Kuteybe, el-Maarif, c. 1, s. 2.

7. İbn Kuteybe, el-İmame ve's-siyase, c. 2, s. 261.

8. İbn Kuteybe, el-Maarif, c. 1, s. 168.

9. İbn Hacer, Lisanu'l-mizan, c. 3, s. 357.

10. İbn Kuteybe, el-İmame ve's-siyase, s. 30.

11. İbn Kuteybe, el-İmame ve's-siyase, s. 30.

12. Dairetü'l-maarif-i Buzurg-i İslamî, c. 10, s. 155.

13.Abdullah Ceburî, Dirase fi kutubi İbn Kuteybe , Adabü'l-mustansiriyye, s. 245.

14. İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 2.

15. İbn Kuteybe, el-Maarif, s. 2.

16. Abdullah Ceburî, age., s. 245; İbn Kuteybe, Uyunu'l-ahbar, c. 1, s. 2.

17. Dairetü'l-maarif-i Buzurg-i İslamî, c. 10, s. 156.

18. Safvet Ahmed Zeki, Cemhertü hutebi'l-Arab, c. 1, s. 422.

19. İbn Arabî, age., c. 1, s. 261.

20. İbn Hacer Heysemî, es-Savaiku'l-muhrika, s. 93.

21. Hatib Bağdadî, age., c. 1, s. 170; İbn Hallikan, age., c. 3, s. 43.

22. İbn Hallikan, age., c. 3, s. 43.

23. Dairetü'l-maarif-i Buzurg-i İslamî, c. 4, s. 1633.

24. İbn Abdülbir, el-İntika, s. 108.

25. İbn Hacer Askalanî, Lisanü'l-mizan, c. 3, s. 270.

26. İbn Nedim, age, s. 123.

27. Mustafa b. Kahtan, age., c. 1, s. 2.

28. Mustafa b. Kahtan, age., c. 1, s. 2.

29. Ali b. Süleyman b. Ahmed el-Hanbelî, el-Furu, s. 79.

30. İbn Teymiye, el-İmanu'l-evsat, s. 8; İbn Teymiye, Tefsiru sureti'l-ihlas, s. 133.

31. Mahmud Eburiyye, Edva ala's-sünneti'l-Muhammediyye, s. 52.

32. Muhyiddin Sabir, Kıssatü'l-hadare, c. 4, s. 4117.

33. Muhammed Zaglul Selam, Nevabigu'l-fikri'l-Arabî, s. 67.

34. Şeyh Tusî, age., c. 1, s. 19; Şeyh Aga Buzurg Tahranî, age., c. 1, s. 351; Muhammed Bakır Meclisî, age., c. 1, s. 25; Keşşî, age., s. 120.

35. İbn Şehraşub, Mealimu'l-ulema, s. 85.

36. Nurullah Şusterî, age., s. 95; Şeyh Abbas Kummî, c. 3, s. 49; Muhammed Halid Berkî, age., s. 101; Muhammed Cerir Rüstem Taberî, age., s. 102; Abdülhüseyin Eminî, age., c. 1, s. 223; Abdülhüseyin Eminî, age., s. 13; Yusuf b. Mutahhar Hıllî, age., s. 102.

37. Abdülhüseyin Şerefuddin el-Musevî, el-Makalat fi fadaili'l-hulefai's-selase, s. 32.

38. Nasır Mekarim Şirazî, age., c. 2, s. 55.

 

 

Kaynakça:

 

 

Âmilî, Ca'fer Murtaza, Ehl-i Beyt der Âyet-i Tathîr, Farsçaya çev. Sipehrî, Kum, Defter-i Teblîgât-i İslâmî, h.k. 1414.

Askalânî, Ahmed b. Hacer, Lisânü'l-Mîzân, 2. Baskı, Beyrut, Müessetü'l-A'lamî, h.k. 1406.

Azertaş, Azernuş, “İbn Kuteybe”, Dâiretü'l-Maarif-i Buzurg-i İslâmî, c. 3, Tahran, Emîr Kebîr, h.ş. 1370.

Bağdâdî, İsmâîl, Hediyyetü'l-Ârifîn ve Esmâu'l-Müellifîn, 2. Baskı, Beyrut, h.k. 1407.

Belazurî, Ahmed b. Yahya, Ensâbü'l-Eşrâf, thk. Bakır Mahmudî, Beyrut,Müessetü'l-E'lâmî, (ty.)

Berkî, Ahmed b. Muhammed b. Hâlid, el-Eşkal ve'l-Karain Mine'l-Mehâsin, thk. Seyyid Celâleddîn Hüseynî, Tahran, Dârü'l-Kitâbi'l-İslâmiyye, h.k. 1370.

Caferî, Muhammed Taki, Şerh-i Nehcü'l-Belâğa, 12. Baskı, Tahran, Defter-i Neşr-i Ferhengi İslâmî, h.ş. 1386.

Caferiyân, Resûl, Menâbi-i Târîh-i İslâm, Kum, Ensâriyân, h.k. 1418.

Cebûrî, Abdullah, Dirâse fî Kütübi'l-İbn Kuteybe, Âdâbü'l-Müstansıriyye, Bağdad, Matbatü'l-Maârif, 1978.

Dâiretü'l-Maarif-i Buzurg-i İslâmî, Kâzım Mûsevî Bucnûrdî gözetimi altında, Tahran, Merkez-i Neşr-i Dâiretü'l-Maârif, h.c. 1370.  

Ebû Reyye, Mahmud, Edvâ Ala's-Sünneti'l-Muhammediyye, Kum, Dârü'l-Kitâb-i İslâmî, h.k. 1428.

Ebu'l-Fidâ, el-Muhtasar fî Ahbâri'l-Beşer, Mısır, Matbaat-ü Hüseyniyye, (ty.)

Elian Sarkis, Josef, Mu'cemu'l-Matbûâtil'-Arabiyye, Kum, Mektebet-ü Âyetullah Meraşî Necefî,  h.k. 1411.

Eminî, Abdülhüseyin, el-Gadîr, Tahran, Merkezü'l-Gadîri li'd-Dirâsâtü'l-İslâmiyye, h.k. 1416.

----------------, el-Gadîr, 4. Baskı, Beyrut, Dârü'l-Kitâbi'l-Arabî, h.k. 1397.

el-Endûnîsî, İbn Rûyeş, eş-Şevâhidu't-Tenzîl li-men Husse bi't-Tafdîl, Kum, Mecmeu'l-Âlimî Ehli'l-Beyt, h.k. 1416.

Fasî, Muhammed b. Ahmed Takiyüddîn, el-Ikdü's-Semîn, Kahire, Vizâretü's-Sekâfet-ü ve'l-İ'lâm, h.k. 1398.

Hatîb Bağdâdî, Ebî Bekir Ahmed b. Ali, Târih-u Bağdâd, Kahire, Mektebetü'l-Hancî, h.k. 1349.

Hüseynî Mîr, Muhammed Bakır, er-Revâşihü's-Semâviyye, Kum, Mektebet-ü Âyetullah Meraşî Necefî, h.k. 1403.

Hüseynî Mîlânî, Seyyid Ali, Nefhâtü'l-Ezhâr fî Hülâsat-i İbkâtü'l-Envâr, Kum, Neşr-i Yârân, h.k. 1420.

Hüseynî Tahranî, Muhammed Hüseyin, İmam-ı Şinâsî, Tahran, Neşr-i Hikmet, h.k. 1402.

İbn Abdirabbih Endülüsî, el-İkdü'l-ferid, Beyrut, Daru'l-Fikr, (ty.)

İbn Atıyye, Kitâbü'l-İmâme ve'l-Hilâfe, Beyrut, Daru'l-Fikr, (ty.)

İbn Ebî Şeybe, Ebûbekir, el-Musannef, Riyad, Mektebetü'r-Rüşd, h.k. 1409.

İbn Hacer Heysemî, Ebu'l-Abbas, Tathîru'l-Cinân ve'l-Lisân, Mısır, Mektebtü'l-Kahire, h.k. 1385.

İbn Haldûn, Ebû Abdullah Muhammed b. Nu'man, el-İber ve Divânü'l-Mübteda' ve'l-Haber (Tarih-i İbn Haldûn), Beyrut, Dâr-u İhyâi't-Terâsi'l-Arabiyye, h.k. 1419.

İbn Hallikan, Ebi'l-Abbâs Şemseddin Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtü'l-A'yân ve Enbâu'z-Zamân, thk. İhsan Abbâs, Beyrut, Dâr-ı Sadr, 1968.

İbn İbad Hanbelî, Beyrut, eş-Şezerâtü'z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, (ty.)

İbn Kesîr el-Dımeşgî, İmâdüddîn, Târih-i İbn Kesîr, Beyrut, Müessetü'l-Maârif,  h.k. 1417.

İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim, el-Maârif, thk: Servet Ukkâşe, Mısır, Darü'l-Maârif, h.k. 1388.

----------------, Muhtelifu'l-Hadîs, Beyrut, Darü'l-Cîl, h.k. 1393.

----------------, Uyûnu'l-Ahbâr, thk. Zeki Adiv, Kahire, Darü'l-Kütüb, h.k. 1349.

İbn Nedim, Muhammed b. İshâk, el-Fihrist, Tahran, Mektebetü'l-Ca'ferî Tebrîzî, h.ş. 1350.

----------------, el-Fihrist, ter. ve thk. Muhammed Rıza Teceddüd, Tahran, Emir Kebir, h.ş. 1366.

İbn Selâm, Ebû Ubeyd Kâsım, el-Emvâl, Beyrut, Külliyât-ü Ezheriyye, (ty.)

İbn Şıhne, Ravzatü'l-Menâzir, (İbn Esir'in el-Kâmil'inin haşiyesinde), h.k. 1301.

İbn Şehrâşub, Muhammed Ali, Meâlimu'l-Ulemâ, Kum, Müessetü'l-Neşru'l-Fukahâ, h.k. 1425.

İbn Şebbât, Kadı Abdullah Tenûzî, es-Sılatü's-Semtıyye, Mektebetü'ş-Şâmileti'l-Kübrâ CD'sinden aktarılmıştır.

İbn Teymiye, Deru Teâruzi'l-Akl ve'n-Nakl, Riyad, h.k. 1391.

----------------, el-İmânu'l-Evsât, Medine, (ty.)

----------------, Tefsîr-u Sûretü'l-İhlas, Kahire, h.k. 1352.

İbnu'l-Arabî, Muhammed b. Abdullah, el-Avâsim Mine'l-Kavâsim fî Tahkik-i Mevâkifu's-Sahâbe ba'de Vefâti'n-Nebi, c. 1, neşr: Muhibuddin el-Hatîb ve Mahmud Mehdiyâl İstânbûlî, Beyrut (ty.)

 

 

Kaynak: Tarih der Âyine-i Pezûhiş, 9. Yıl, Sayı 1, Bahar-Yaz, 1391 (s. 123-143)

 

 

Çev: Ertuğrul Ertekin

 

medyasafak.com