Neden ABD’nin IŞİD’e karşı savaşı başarısız olacak?

Neden ABD’nin IŞİD’e karşı savaşı başarısız olacak?
Soğuk Savaş’ın sona ermesi, ABD’nin küresel savaşlar ilan etme meylini ortadan kaldırmadı. Barrington Moore Jr. tarafından Stalin Rusyası için geliştirilen teori (Sovyet liderinin ülke içindeki yönetimini güvence altına almak için dış düşmanlara yönelik korku ve düşmanlık yaratmak zorunda olduğu), kesinlikle ABD İmparatorluğu için de geçerlidir.

 

 

 

Esad Ebu Halil

 

 

El Ahbar

 

 

 

ABD tarafından yeni bir küresel savaş ilan edildi. ABD, 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden bu yana küresel savaşlar ilan etmeye bir an olsun ara vermedi. Komünizme karşı savaşı, bundan fazlasıydı: dünya çapında feminizme, sekülarizme, sosyalizme, hatta liberalizme karşı verilen bir savaştı bu. Gelişmekte olan ülkelerde sağcı gerici düzenleri dayatmak ve Batı Avrupa'da serbest seçimlerin yapılmasını güç yoluyla ve anti-demokratik bir şekilde engellemek için yürütülen bir savaştı. ABD'nin, sosyalistlerin ve komünistlerin seçim zaferini engellemek için, sahip olduğu mali araçları kullandığını ve kirli hilelere başvurduğunu biliyoruz.

 

Soğuk Savaş'ın sona ermesi, ABD'nin küresel savaşlar ilan etme meylini ortadan kaldırmadı. Barrington Moore Jr. tarafından Stalin Rusyası için geliştirilen teori (Sovyet liderinin ülke içindeki yönetimini güvence altına almak için dış düşmanlara yönelik korku ve düşmanlık yaratmak zorunda olduğu), kesinlikle ABD İmparatorluğu için de geçerlidir. Bu, frene basmayan ve hem askeri-endüstriyel bloğunun çalışmaya devam etmesi, hem de silahlı kuvvetlerinin hazır olma durumunun sürdürülmesi için devamlı olarak dış düşmanlar bulan bir imparatorluktur. Dahası, ABD hükümeti Amerikan halkı arasında korku ve endişe duygusunu arttırmaya ihtiyaç duymaktadır. Korkan bir nüfusun itaatkar olma ihtimali çok daha yüksektir: bu, hem Stalin Rusyası, hem de Amerikan demokrasisi için geçerlidir.

 

Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından ABD, bir sonraki küresel tehlikenin İslam olduğuna karar verdi. Deklarasyonun ilk olarak Avrupa'daki NATO  merkezlerinden gelmesi ironik değildir. Ancak ABD, 11 Eylül'den sonra ve Eylül 2002'de ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından sonra, bir küresel üstünlük ve agresif gerçekçilik vizyonu benimsedi. Obama, Bush yönetiminin Ulusal Güvenlik Stratejisi'nden sapmadı; sadece bu stratejiyi, insansız uçaklara ve seyyar özel kuvvetlere daha fazla dayanacak şekilde, farklı bir biçimde yürüttü (bu arada, Donald Rumsfeld'in benimsediği yöntem de buydu).

 

“Terörizme” karşı savaş ve El Kaide'ye karşı savaş – bu ikisi aynı şey miydi yoksa “terörizme karşı savaş” ABD ve İsrail'in başka siyasi düşmanlarını da içeriyor muydu? – ile geçen on yıldan daha uzun bir zaman sonra, görev tamamlanmamış gibi görünüyor. El Kaide, Afganistan işgalinden, Pakistan'da ABD'nin taşeronluğunun yapıldığı savaştan ve Bin Ladin'in öldürülmesinden büyük zarar gördü. Hareket hiçbir zaman bir kitle hareketi olmamıştı ve yok edilmesi hedefine neredeyse ulaşılmıştı. Fakat hareketin, El Kaide'den daha ölümcül ve tehlikeli olduğunu gösterebilecek veya halihazırda göstermiş olan kopyaları meydana geldi. El Kaide, az çekiciliği olan, belki de hiç çekiciliği olmayan bir elit terör örgütü iken, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) bir kitle hareketidir.

 

Fakat ABD'nin IŞİD'e karşı savaşının başarılı olması, pek çok nedenden ötürü muhtemel değildir:

 

1) ABD, IŞİD'in ideolojisini paylaşan Suudi Arabistan ve Katar gibi müttefiklerine güveniyor.

 

2) ABD, kendi yerel nüfuslarına karşı çok kötü bir duruşu olan Arap ve Müslüman müttefiklerine güveniyor.

 

3) ABD'nin geçmiş sicili bellidir. Genellikle Ortadoğu'da kötü bir canavarın yerine daha da kötü bir canavar getirir.

 

4) ABD'nin savaşları her zaman masum sivilleri kurban eder ve onların yakınlarını ABD'nin düşmanlarına katılmaya iter.

 

5) ABD, doğru ve mantıksal sonucu çıkarmayı reddediyor: IŞİD ve El Kaide'nin ideolojisi, yakın müttefiki Suudi rejiminin ideolojisidir.

 

6) ABD, askeri çabasında, berbat performansı bilinen yerel ordularla mezhepçi milislerin bir kombinasyonuna güveniyor.

 

7) ABD ordusu, Yemen'de kötü donanımlı Husi isyancılar grubu karşısında küçük düşmüş Suudi ordusuna özel bir rol veriyor.

 

8) ABD'nin planı bir zaman çizelgesine ve herhangi bir siyasi hedefe sahip değil: George W. Bush'un muğlak bir şekilde adlandırılan “terörizmle savaş”ına çok benziyor.

 

9) Obama yönetimi, planı büyük ölçüde, kamuoyuna ve Kongre'deki homurdanmalara yanıt olarak formüle etti.

 

10) ABD'nin mezhep marjinalizasyonuna karşı durduğu iddiası, Irak'ta, Bahreyn'de ve mezhepçi rejimlerle yanyana durduğu öteki ülkelerde izlediği politikalarla çelişiyor.

 

11) Batı hükümetleri, Müslümanlar arasında, Müslüman kamuoyunu ABD dış politikasının yönelimlerine doğru meylettirecek kadar güvenilirliğe sahip değil.

 

12) Suudi hükümetinden birileri ABD hükümetini, Suudi Arabistan'daki din adamları yapısının IŞİD'le teolojik açıdan savaşabilecek yeterliliğe ve itibara sahip olduğuna ikna etti, oysa bu yapı, Suudi kraliyet ailesinin basit bir aletinden ibaret olma konusunda zor kazanılmış bir şöhrete sahiptir.

 

13) IŞİD'le savaştaki Amerikan hedefleri açık değildir: zafer – eğer elde edilirse – nasıl ve ne zaman ilan edilecektir?

 

14) ABD genellikle bölgedeki bir savaş alanını, büyük bir tantanayla duyurduğu bir misyonu tamamlamadan, bir başka savaş alanına gitmek üzere terk eder.

 

15) ABD tuhaf bir pozisyondadır: bir düşmanı yenmeyi amaçlarken, farkında olmadan başka bir düşmanın yardımına gelmektedir.

 

 

www.medyasafak.net