General Kasım Süleymani… Sıcak cephelerin sürprizi

General Kasım Süleymani… Sıcak cephelerin sürprizi
Ardından, “Süleymani, Tikrit çarpışmalarında motorsiklete binerdi ve saldırıdan önce düşmanı gözlemek için ileri çıkardı; cesurdu ve ölümden kormuyordu. Yakınlarında bir bomba patladığı zaman, adeta hiçbir şey olmamış gibi, tepki vermezdi" diye belirtti.

 

 

Sümeyye Ali

 

 

El Menar

 

 

Yazar ve araştırmacı Muhammed Sadık el-Hüseyni'ye göre İranlılar, 1979'daki İslam Devrimi'nin zaferi sonrasında dört unsurun ülkelerinin temeli haline geldiğine inanıyor: inanç, kararlılık, eğitim ve akıl. Bunların yanında bir de diğer dördünü koruyan ve Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani tarafından temsil edilen beşinci bir unsur var. Pek çok kişi Süleymani'nin, hem Irak'ı işgal etmesi üzerine Amerikan ordusunu, hem 2006'da Lübnan'a saldırması sonrasında İsrail ordusunu hem de Irak ve Suriye cephelerinde IŞİD militanlarını kovalayan kişi olduğunu ileri sürüyor.

 

El-Hüseyni ayrıca Süleymani'nin “direniş ekseninin destekçileri arasında yenilgi hissinin oluşmasını engellediğini, morallerini yükselttiğini ve aynı zamanda bütün düşmanları korkuttuğunu”, bu yüzden de “sahada savaşırken gösterilmesi gerektiğini” düşünüyor.

 

Bu durum, General'in yakın zamanda, çatışmalarla paralel olarak, hatta çatışmaların başlamasından önce Irak ve Suriye'deki pek cephede hazır bulunduğu yönündeki sızdırılan haberlerin arkasındaki nedeni açıklayabilir. Bu haberlerde sahadaki savaşçılar arasında bulunduğunu gösteren fotoğrafar da yayınlanırken, bu denli tartışmalı bir figürün her zaman etrafında olan güvenlik ortamı korunuyor.

 

El-Hüseyni, bu hipotezi Irak'ta Direniş Bloğuna Sadakat lideri ve IŞİD'le savaşa katılmış olan  "El Risali Tugayları” lideri Adnan Şahmani'nin söylediği şu sözlerle bağlantılandırdı:  "Hacı Kasım'ın Curf el-Sahar'da bizimle bulunması, özellikle de onun çatışmaların en başından beri orada olduğu haberlerinin yayılmasından sonra düşmanın kurduğu dört savunma hattının çökmesinde büyük bir rol oynadı. Öyle ki, büyük çabalar sonrasında dördüncü hatta ulaştığımız zaman, tekfircilerin yanında paralı asker olarak faaliyet yürüten 8 Afgan'dan başka kimse kalmamıştı.”

 

General Süleymani'nin IŞİD'in ilerlemesini durdurmak için kurulmasında kilit rol oynadığı Irak Halk Direnişi içindeki bir kaynak, istihbarat bilgilerine dayanarak, El Menar sitesine “düşman, Süleymani'nin şahsen sahada bulunduğu haberleri yayıldıktan sonra büyük kafa karışıklığı yaşadı” şeklinde konuştu ve onun varlığının tekfirciler açısından “muharebeyi kaybetmek” anlamıma geldiğini vurguladı. 

 

Eylül 2013'te El-Hüseyni, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la Şam'da bir araya geldi. Hüseyni, o tarihte Suriye'deki saha gelişmelerini tartıştıktan sonra Başkan Esad'ın kendisine "General Kasım Süleymani'nin bir çok çatışma sahasında bizimle birlikte olması, görünümün değiştirilmesinin temel ve önemli nedenlerinden biriydi" dediğinin altını çizdi.

 

General Süleymani'nin yayınlanmış pek çok fotoğrafını sorduğumuzda – ki bunlardan en sonuncuları Halep kırsalında ve Hama kırsalındaki Sahl el-Ghab'da çekilmişti – El Hüseyni bu fotoğrafların yayınlanmasının “düşmana karşı yürütülen psikolojik savaş” açısından önemli olduğunu anlattı. Süleymani'nin varlığının sahadaki gelişmelerde ne kadar etkili  olduğunu anlatan Hüseyni, "Örneğin, ona yakın kişilerden gelen bilgilere göre orada olduğunu teyit edebildiğim Baba Amr çatışmalarında General Süleymani militanların bu bölgedeki yenilgi sürecini izledi. Burası, Şam'ı devirmek için planlanan operasyonlar için ana operasyon odasını temsil ediyordu" diye ekledi.

 

Suriye'den Irak cephesine geçen Süleymani, 2014 yılının Haziran ayı ortalarında IŞİD'in Musul'u ve El Anbar eyaletinin önemli kısımlarını ele geçirdiği, başkent Bağdat'ı ve kutsal Samarra şehrini tehdit ettiği kritik gelişmelere tanıklık etti. Halk Seferberlik güçleri içindeki bir kaynak, El Menar web sitesine "o tarihte Hacı Kasım Süleymani Bağdat'ta ilk defa görünmüş, bu şehre Irak'ı IŞİD yayılmasından kurtarmak için acele içinde gelmişti" şeklinde konuştu. Kaynak, devamında şunları ekledi: "Süleymani uçaktan indiği zaman Irak Halk Seferberlik Güçleri lideri Ebu Mehdi el-Muhendis, Ehlü'l-Hak Birliği lideri Şeyh Kais el-Hazzali ve ulusal güvenlik bakanı Faleh el-Feyyad tarafından karşılandı. Kendilerinden doğruca Samarra'ya gitmeleri istendi; bu şehir bir taraftan General'in caydırıcı eylemlerinin başlangıç noktası olurken, aynı zamanda da Irak topraklarının özgürleştirilmesinin başlangıcıydı."

 

El Menar Kanalı muhabiri Hasan Hamza arkadaşımız, Diyala eyaletinde, özellikle de Hankin bölgesinde IŞİD'e karşı yürütülen muhaberelerle ilgili haber yaparken, Kudüs Gücü komutanıyla bir araya geldi. Hamza, “efsanevi liderin özellikle, kendisinin oradan haber yaptığını öğrendikten sonra Suriye'nin Halep şehrindeki durumu sorduğu zamanki mütevazılığını” farkettiğini söyledi ve “sonra da benim güvenliğim ve oradaki ekibin güvenliği hakkında sorular sordu” dedi. O görüşme esnasında Hacı Kasım, “tek cephe” olarak gördüğü Irak ve Suriye cepheleri arasında fark olmadığını söyledi. Hamza ayrıca Süleymani'den bir röportaj istediği zaman “burada zaman çalışmak için, röportajlara zaman yok” yanıtını aldığını aktardı.

 

Hamza'nın gözlemlerine göre Süleymani'nin sahadaki etkisi sadece düşmana değil, Halk Seferberlik Güçleri savaşçılarına ve öteki savaşçılara da ulaşıyor: "O oradayken savaşanlar, işlerin zafere ve kazanımlara doğru gittiğinden emindi” diyen Hamza, “bu ruh bizim, gazetecilerin içine de nüfuz ediyordu” diye ekledi. Hamza bu noktada Diyala eyaletindeki “Sadiye” kasabasını özgürleştirme savaşını hatırlatarak, askeri ortamlarda bunun çok zor olduğunun söylenmesine karşın Süleymani'nin çatışmanın başlamasını takip eden ilk anlardan itibaren, militanların saatler içinde kasabadan çıkarılması hedefine ulaşılacağından emin olduğunu belirtti.

 

Halk Seferberlik Güçleri içindeki, birçok çatışmada “Hacı”ya eşlik etmiş olan kaynak, Süleymani'nin savaşçılara verdiği desteğin düzeyini "muharebenin ön saflarında onların arasındaydı ve çatışmalar esnasında riskli noktaları terk etmeyi reddederek, kurşungeçirmez yelek bile giymeden orada kalmakta ısrar etti; aynı zamanda da çatışmanın zırhlı olmayan araçların içinde gerçekleştiği bölgelerde hazırdı" sözleriyle anlattı. Ardından, “Tikrit çarpışmalarında motorsiklete binerdi ve saldırıdan önce düşmanı gözlemek için ileri çıkardı; cesurdu ve ölümden kormuyordu. Yakınlarında bir bomba patladığı zaman, adeta hiçbir şey olmamış gibi, tepki vermezdi" diye belirtti.

 

Hamza'ya göre Süleymani bu temelde "kendisiyle birlikte faaliyet yürütenlerin arasında, devasa askeri deneyiminin yanında dostane bir varlık da gösteriyordu; sakin kişiliği ve bütün toplantılarda, fikirlerini ifade etmek için sözünü kestiklerinde bile insanları dinleme becerisi buna damgasını vuruyordu". “Buna ilave olarak savaşçılara karşı, onların yanında oturup onlar uyuduğu zaman uyumasında ve durumlarını sormasında kendisini gösteren bir sevgi taşıyor” diyen Seferberlik kaynağı, Hacı Kasım'ın “savaşçıların ve yaralıların pek çok kez elini öptüğünü” gördüğünü vurguladı.

 

Iraklı gruplar arasındaki savaşçılarla ilişkisine gelince, “Hacı”nın onlara “gerçekçi ve mütevazı bir uzman lider” olarak yakın olduğunu vurgulayan El-Hüseyni, kendisini ilk kez 2009 yılında Tahran'da Kudüs Gücü'ne bağlı İmam Ali Fakültesi'nde tanıdığını söyleyerek   "aramızdaki tartışmalar Kudüs ve Filistin davası etrafında dolanıyordu ve Süleymani bu dava için bütün cephelerde savaşmayı düşündüğünü söylüyordu” dedi ve “bu yakınlığa rağmen Amerikalılar için kendilerine musallat olan bir hayaletti” diye ekledi.

 

Aynı bağlamda El Menar muhabiri, Irak'ta bir araya geldiği üst düzey bir kaynağın, Amerikalıların Kudüs Gücü komutanına “Diyala'daki askeri faaliyetlerinizi izliyoruz ve yardım sunmaya hazırız” şeklinde bir mesaj gönderdiğini, kendisinin ise “amaçlarımıza ulaşmak için yeterince potansiyelimiz ve üyemiz var” şeklinde cevap verdiğini söylediğini aktardı. Dahası İsraillilere göre Süleymani, tıpkı Lübnan'la olan 33 Gün Savaşında olduğu gibi “kalıcı bir hedef”. El-Hüseyni'nin ortaya çıkardığına göre İsrailliler, savaş sırasında onun sahada bulunduğunu biliyorlardı ve “belki de Sur şehrindeki meşhur karaya asker çıkarmanın hedefi oydu”.

 

Sözü edilen şeyler, İran-Irak savaşında bilinen adıyla 41. Tugay Komutanı'nın çifte etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bir yandan, kendi denetimiyle savaşçıları etkiliyor ve savaşçılar, Curf el-Sahar zaferlerinde, Samarra, Tikrit, Halep kırsalı ve başka yerlerdeki zaferlerde ortaya çıktığı üzere, ondan yüksek bir savaşçı ruh ediniyor. Diğer yandan o, General'in varlığının sonuçlarını anlayan ve ondan korkan hasımlarını etkiliyor. Bu yüzden, zaferin ve yenilginin ölçüsünü başkalaştıracak olan varlığının kendilerine anlatılması gerekiyor.

 

 

www.medyasafak.net