Amerika’nın savaş davulları: Beyaz Saray, İran’a karşı savaş tehdidinde bulundu

Amerika’nın savaş davulları: Beyaz Saray, İran’a karşı savaş tehdidinde bulundu
Trump yönetimi içinde, damadı ve üst düzey danışmanı Jared Kushner gibi Siyonist yanlısı figürler ve İran’a derin bir düşmanlık besleyen politikacılar ve generaller de bulunuyor. Göreve yeni getirilen CIA başkanı Mike Pompeo, 2015 yılında Kongre içinde İran’la nükleer anlaşmaya varılmasını engelleme kampanyasına öncülük etmişti.

 

 

 

 

Peter Symonds

 

 

 

Global Research

 

 

 

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, Çarşamba günü yaptığı, olağandışı derecede savaşçı bir açıklamada İran'ı “Ortadoğu genelinde istikrarsızlaştırıcı davranışlarda” bulunmakla suçladı ve “Bugün itibariyle İran'a resmen dikkat ediyoruz” ikazında bulundu.

 

Flynn, Tahran'ı önceki Pazar günü bir balistik füze denemesi gerçekleştirdiği için kınadı ve İran rejimini, herhangi bir kanıt olmaksızın, Pazartesi günü Yemen'de Husi isyancıların Suudi Arabistan'a ait bir savaş gemisine düzenlediği saldırıdan sorumlu olmakla suçladı.

 

Flynn, kendisinin bir açıklama yapacağına dair önceden bilgilendirilmemiş olan Beyaz Saray gazetecilerine verilen günlük brifingde söz aldı. Beyaz Saray Basın Sekreteri Sean Spicer tarafından, yalnızca İran'a karşı değil, aynı zamanda Obama yönetimine karşı sert bir nutuk atmak üzere sahneye davet edildi ve ardından, hiç soru almadan gitti.

 

ABD'nin İran'a karşı eyleme hazırlandığına dair herhangi bir gösterge sunmayan Flynn, saatler sonra, medyaya kapalı kapılar ardında verilen bir brifingde yönetimin üst düzey yetkililerine, ABD'nin füze denemesi nedeniyle İran'a karşı “uygun eyleme” girişme niyetinde olduğunu duyurdu. “Bütün bir seçenekler yelpazesi üzerinde düşünüyoruz” diyen bir yetkili, İran'a karşı askeri eylem seçeneğini dışarıda bırakmayı reddetti.

 

Önceki Pazar günü “provokatif bir şekilde balistik füze fırlatılmasını” kınayan Flynn, “Bu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İran'a ‘bu tür balistik füze teknolojisi kullanmak da dahil olmak üzere, nükleer silah üretebilir hale gelmek için tasarlanan balistik füzelerle ilgili hiçbir türden faaliyete girişmeme' çağrısı yapan 2231 sayılı kararına ters düşüyor” iddiasında bulundu.

 

İran pek çok defa, balistik füzelerinin nükleer silah taşıyabileceğini reddetti. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu – 2231 sayılı kararın izlenmesinden sorumlu kuruluş – da bunu doğruladı. İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamada, füze testlerinin “İran'ın kendini savunmasının ayrılmaz bir parçası” olduğu söylendi ve “İran'ın füze programı hakkında siyasi motivasyonlara dayalı yorumların” reddedildiği belirtildi.

 

Flynn, füze testi hakkındaki iddialarını da, Suudi savaş gemisine yönelik varsayılan saldırı hakkındaki iddialarını da destekleyecek bir kanıt sunamadı.  

 

Ulusal Güvenlik Danışmanı, Pazartesi günü Suudi deniz kuvvetlerine ait gemiye düzenlenen saldırı hakkında “Bu, geride bıraktığımız altı ay boyunca, İran'ın eğittiği ve silahlandırdığı Husi güçlerinin Emirlik ve Suudi gemilerini vurduğu ve Kızıldeniz'den geçen, ABD'ye ve müttefiklerine ait gemileri tehdit ettiği bir dizi olaydan biriydi. İran bu ve benzeri eylemlerle, ABD'nin bölgedeki dostlarını ve müttefiklerini tehdit ediyor” iddiasında bulundu.

 

Flynn da, Trump yönetiminden başka biri de, İran'ın Husi isyancıları eğittiğini ve silahlandırdığını ortaya koyamadı. Bununla birlikte açık olan bir şey varsa Suudi Arabistan'ın, ABD ve çeşitli Körfez devletleriyle birlikte, Yemen'de Husiler liderliğindeki hükümeti devirmek için kanlı bir savaş yürüttüğü ve bu savaşta 10 binden fazla kişinin öldürüldüğüdür. ABD silahlı kuvvetlerinin desteklediği Suudi savaş uçakları, hastanelere ve diğer askeri olmayan tesislere düzenlenen saldırılarda çok sayıda sivili öldürmüştür.

 

Flynn'ın söyledikleri, ABD'nin BM Büyükelçisi Nikki Haley'in geçtiğimiz Salı günü Washington'un İran'ın füze testi nedeniyle talepte bulunması üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi'nin olağanüstü oturumunda yaptığı savaş yanlısı yorumların arkasından geldi. Söz konusu toplantıda Haley, füze fırlatılmasını “kesinlikle kabul edilemez” olarak tanımladı ve şunları söyledi: “Harekete geçeceğiz. Güçlü olacağız. Ses çıkaracağız ve Amerikan halkını ve dünya çapındaki insanları korumak için ne gerekiyorsa yapacağız.”  

 

Trump yönetiminin İran da dâhil olmak üzere Müslüman ağırlıklı yedi ülkeye uyguladığı vize yasağı nedeniyle Tahran'ın hâlihazırda Washington'la arası açık. Tahran geçtiğimiz Salı günü Amerikan vatandaşlarının İran'a seyahat etmesini yasaklayarak misilleme yaptı. 

 

Trump yönetiminin yakın hedefi, 2015 yılında Obama yönetiminin Britanya, Almanya, Fransa, Çin ve Rusya'yla birlikte İran'la vardığı nükleer anlaşması. BM'nin 2231 sayılı kararıyla resmileşen anlaşma, İran'ın nükleer programlarının durdurulması ve davetsiz teftişler karşılığında, İran'a uygulanan sakatlayıcı ekonomik yaptırımları sonlandırıyordu.

 

Flynn, Obama yönetimini “Tahran'ın zararlı eylemlerine uygun şekilde yanıt veremediği” için kınadı ve şöyle devam etti: “Başkan Trump, İran ve Obama yönetimi arasında varılan çeşitli anlaşmaları sert bir şekilde eleştirdiği gibi, BM'yi de zayıf ve etkisiz olmakla eleştirdi.”  

 

Geçen Mart ayında Siyonist lobi grubu Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi'ne konuşan Trump, “Benim bir numaralı önceliğim, İran'la varılan felaket getiren anlaşmayı ilga etmek olacak… Bu anlaşma, Amerika için, İsrail için ve bütün Ortadoğu için felaket getiriyor” diye konuşmuştu. İran'ın İsrail'i, Avrupa'yı ve ABD'ye tehdit ettiğini iddia ettiği füze programını durdurma sözü veren Trump, “bunun olmasına izin vermeyeceğiz” demişti.

 

Washington'un Ortadoğu'daki en yakın müttefiki olan İsrail, Amerika Birleşik Devletleri'nin yardım ve desteğiyle tepeden tırnağa silahlanmış halde ve kendisi için oldukça zengin bir nükleer cephanelik inşa etti. 2015'teki nükleer anlaşmasına sert bir dille karşı çıkan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, geçtiğimiz Pazartesi günü İran'ın füze testini hemen kınadı. Bu ay Washington'u ziyaret ettiğinde Trump yönetimine, Tahran'a yönelik ekonomik yaptırımları yenilemesi için baskı yapacağını söyledi.

 

Trump yönetimi içinde, damadı ve üst düzey danışmanı Jared Kushner gibi Siyonist yanlısı figürler ve İran'a derin bir düşmanlık besleyen politikacılar ve generaller de bulunuyor. Göreve yeni getirilen CIA başkanı Mike Pompeo, 2015 yılında Kongre içinde İran'la nükleer anlaşmaya varılmasını engelleme kampanyasına öncülük etmişti.

 

Flynn, Müslüman karşıtı yabancı düşmanlığıyla ve tuhaf görüşleriyle kötü nam salmış bir isim ve bu durum onun Savunma İstihbaratı Teşkilatı'nın (DIA) başından alınmasında etkili olmuştu. New York Times gazetesi, 2012 yılında Libya'nın Bingazi şehrinde ABD'ye ait diplomatik yerleşkeye düzenlenen saldırıyla ilgili bir örnek aktarmıştı. Flynn bu olayda İran'ı suçlamış ve DIA'de kendisine bağlı çalışanlardan haklı olduğunu gösteren kanıtlar bulmalarını istemişti. Ancak böyle bir kanıt yoktu.  

 

Flynn 2015 yılında Beyaz Saray Dış İlişkiler Komitesi'ne, “İran'da rejim değişikliği”nin İran'ın nükleer programlarını durdurmanın en iyi yolu olduğunu söyledi. The Field of Fight: How We can Win the Global War Against Radical Islam and Its Allies [“Mücadele Sahası: Radikal İslam'a ve Müttefiklerine Karşı Küresel Savaşı Nasıl Kazanabiliriz”] başlıklı kitaplarında o ve İran karşıtı şahin Michael Ledeen, İran'a karşı savaş için bir taslak çizdi. İki isim, İran'ı ABD'ye saldırmaya odaklanan ulus-devletler ve terörist grupların oluşturduğu bir koalisyonun “kilit taşı” olarak tanımladı.

 

Aynı zamanda Trump yönetimi içinde, 2015 tarihli nükleer anlaşmasını yırtıp atma konusunda görüş ayrılıkları da mevcut. Zira böyle bir adım, önemli Avrupalı müttefiklerle büyük bir bölünmeyi beraberinde getirebilir ve gözünü İran pazarına ve büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine çevirmiş Amerikan şirketlerinin fırsatları dâhil pek çok fırsatın altını oyabilir.

 

Geçtiğimiz ay düzenlenen bir teyit oturumunda Dışişleri Bakanı James Mattis, nükleer anlaşmasının “mükemmel olmayan bir silah kontrol anlaşması” olduğunu, ancak ABD'nin buna uymaya devam etmek zorunda olduğunu söyledi. Mattis'e göre bu bir taktik meselesi: Trump Çin'le karşı karşıya gelmeye hazırlandığı için, İran'la çatışma üst düzey bir öncelik olmayabilir. Mattis ilk deniz aşırı seyahatinde, iki Amerikan müttefiki olan Güney Kore ve Japonya'yı ziyaret etmek üzere Doğu Asya yolunda.

 

Bununla birlikte, Mattis prensipte İran'la savaşa karşı değil. ABD Merkez Komutanlığı'nın başında olduğu dönemde, İran rejiminin ortaya koyduğu varsayılan tehditle meşguldü. Söylendiğine göre 2011 yılında Obama yönetimine, Irak'ta İran destekli milislerin ABD güçlerine karşı düzenlediği iddia edilen saldırılara misilleme olarak İran içinde askeri eylemde bulunma tavsiyesi verdi. İran'la savaşa hazırlık olarak Fars Körfezi'ne üçüncü bir uçak taşıyıcısı muharebe grubu sevk etme çağrısı yaptıktan sonra görevden alındı.

 

İran'la tırmanan söz savaşının kendi mantığı var. Bu, Ortadoğu'daki ve uluslararası alandaki başka ülkeleri de hızla çekebilecek bir çatışmaya yol açabilir. İran'a yönelik tehdidin, eski generallerden ve faşist Stephen Bannon dâhil aşırı sağcı figürlerden oluşan topluluk olan Ulusal Güvenlik Konseyi'nden gelmesi, ikazların en keskin olanı.

 

Görevde iki haftadan daha az bir zaman geçiren Trump yönetimi hızla, temsil ettiği süper zengin oligarşinin çıkarlarının önündeki her türlü engeli karşısına alan bir militarizm ve savaş rejimi niteliği alıyor.

 

 

Çev: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net