Katar’ı uydu devlet statüsüne zorlamak: “S. Arabistan öncülüğündeki KİK devletleri, çöküp unutulmaya yüz tutacak”

Katar’ı uydu devlet statüsüne zorlamak: “S. Arabistan öncülüğündeki KİK devletleri, çöküp unutulmaya yüz tutacak”
İran için bu, Katar’la ilişkilerini yoğunlaştırarak KİK’in daha da fazla dağılmasını sağlamak için bir fırsattır. Ülkeye yaptığı gıda ihracatını arttırabilir ve Katar uçuşlarına ev sahipliği yapabilir. Bunun karşılığında Katar’ın Suriye’den çekilmesi beklenecektir. Bu durumda ABD ve Suudilerin KİK aracılığıyla İran’ın karşısına çıkma planı tamamen riske atılacaktır.

 

 

 

“Moon of Alabama”

 

 

Global Research

 

 

 

ABD desteğinden cesaret alan Suudi Arabistan, en sonunda Katar'ı bir uydu devlet statüsüne getirmeyi amaçlayan bir kampanya başlattı. Birkaç saat önce Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Katar'la bütün bağlarını kesti.

 

Tüm deniz ve hava sahaları Katar trafiğine kapatıldı ve kara yolları kesildi. Bütün Katarlıların bu ülkeleri 14 gün içinde terk etmesi gerekecek. Katarlı diplomatlara yalnızca 48 saat süre verildi.

 

Bunun yakın sonuçları devasa olacaktır. Her yıl Doha'dan yaklaşık 37 milyon yolcu geçiyor. Fakat Katar Havayolları'nın şimdi Avrupa'ya ulaşmak için İran, Irak ve Türkiye hava sahası üzerinden uçması gerekiyor. (Eğer durum devam ederse, BAE'nin sahibi olduğu Emirates Airways muhtemelen dev miktarda yeni uçak sipariş edecek.) Katar'daki gıdanın yarısı, Katar'ın tek kara sınırı üzerinden, Suudi Arabistan yoluyla geliyor. Günde 600-800 kamyon artık geçemeyecek. Doha ve Dubai arasındaki günlük 19 uçuş iptal edildi. Petrol fiyatları yaklaşık %1.6 oranında yükseldi ve Katar borsası altüst oldu.  

 

Bu kavganın çok çeşitli sebepleri var ve İran'la yalnızca sınırlı ilgisi bulunuyor.

 

Suudiler Katar'ı teröristleri desteklemekle suçluyor. Bu, Britanya'nın ABD'yi emperyalizmle suçlamasına, yahut mafyanın gangsterlik yaptığı gerekçesiyle bir çeteyle ilişkisini kesmesine benziyor. Joe Biden'ın ABD Başkan Yardımcısı olduğu esnada ifade ettiği gibi, her ikisi de Vehhabi ülkeler olan Katar ve Suudi Arabistan, Suriye'de, Irak'ta ve başka yerlerde terörizmi finanse etti ve besledi. Fakat Suudi görüşüne göre daha “liberal” olan Katar basit bir şekilde, “yanlış” türden teröristleri destekliyor.

 

Katar hükümeti ve onun sözcüsü olan El Cezire, Mısır'da Müslüman Kardeşler hükümetini yerleştirdi ve destekledi. Suudiler bir askeri darbeyi finanse ederek bu hükümeti devirdi. Katar Türkiye'deki Müslüman Kardeşler'e yakın hükümeti destekliyor. Yine Müslüman Kardeşler'in bir kolu olan Filistin Hamas hareketini destekliyor. Katar, Libya'da, Suriye'de ve Afganistan'dan El Kaide çizgisindeki çeşitli grupları finanse ediyor. Taliban'ın tek diplomatik misyonu Doha'da bulunuyor. Yakın zamana kadar Suudiler IŞİD'i finanse etti. Şimdi esas olarak, Suriye'de CIA kontrolü altında çeşitli başka cihadçı grupları destekliyorlar. BAE, Katar'ın desteklediği, El Kaide çizgisindeki gruplarla savaşan Libyalı general Hafter'i destekliyor. Suudiler İsrail'le iyi geçiniyor ve Katar'ın desteklediği Filistin davasına hiçbir ilgi göstermiyor.  

 

Hidrokarbon konusunda ayrıştırıcı çıkarlar bulunuyor. Katar dünyanın en büyük doğalgaz ihracatçısı ve bu, Suudilerin petrol ihracatlarıyla ciddi bir rekabet demek. Katar yakın zamanlarda Körfez bölgesindeki ve ötesindeki başka üreticiler ve müşterilerle olan ilişkilerini yoğunlaştırdı.

 

Kavganın başka yerel ve kişisel boyutları arasında, Suudi ve Katarlı aşiretler ve aileler arasındaki evlilikler ve rekabetler de bulunuyor. Suudi Arabistan'ın Necd çölündeki önemli aşiret gruplarının, özellikle de El-Tamim aşiretinin yakın zamanda,  şimdiki emir Prens Tamim Bin Hamad el-Sani yönetimi altındaki Katar'la ilişkilerini tazelediği yönünde şayialar bulunuyor. Bu, Suudiler için “kapak olsun” denecek bir olaydı.  

 

Umman ve Kuveyt kavgada taraf olmadı ve arabuluculuk yapmaya çalıştı. Türkiye Katar'ın müttefiki ancak şüpheci bir sessizlik gösterdi. Katar ve Türkiye arasında, Katar'ın saldırıya uğraması halinde Türkiye'nin destek vermesi sözü veren yeni bir savunma anlaşması bulunuyor. Türk ordusunun Katar'da, yaklaşık 600 askerin olduğu bir üssü var. Türkiye'deki yabancı yatırımların oldukça büyük bir yüzdesi Katar'dan geliyor. Türkiye ve Katar hükümetleri Suriye'deki savaşta tekfirci örgütlere verdikleri ortak destekte sıkı bir koordinasyon sağlıyor.

 

Katar ve Körfez İşbirliği Konseyi'ndeki öteki Arap ülkeleri arasında şu anda yaşanan ayrılığa Trump yönetimi olanak sağladı:

 

“Obama yönetimi ABD'nin bir blok olarak KİK'le ilişkilerini geliştirme arayışına girerken, Trump bunun yerine bölgesel yaklaşımının ikiz sacayakları olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne odaklandı. Aktarıldığına göre Trump'ın danışmanı ve damadı Jared Kushner ile Suudi prensi Muhammed bin Selman ve Washington'daki etkili BAE büyükelçisi Yusuf el-Uteybe arasında güçlü bağlar kuruldu. Trump yönetimi içindeki, Savunma Bakanı Jim Mattis ve CIA Direktörü Mike Pompeo gibi kilit isimler, İran ve Müslüman Kardeşler konusunda, Riyad ve Abu Dhabi'deki görüşlerden farksız görüşlere sahip.”

 

Trump bir Suudi-İsrail tuzağına düştü. Pentagon şahinleri, İran'la savaşacak bir “Arap NATO'su”nun hayalini kurdu. Öngörülen “Arap NATO'su” yakında ilk savaşını verebilir, ama bu üyelerinden birine karşı olacaktır. (Şeytani olmayan) “küre” şovu ve Suudi Arabistan'a verilen sınırsız ABD desteği, KİK içindeki çatlakları ağırlaştırdı ve bu durum her türlü ortak operasyona engel teşkil edecektir.

 

ABD, Katar'da ve diğer Körfez ülkelerinde dev askeri çıkarlara sahiptir. Katar'daki El-Udeyd üssü ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük hava üssüdür. Aynı zamanda ABD Merkez Komutanlığı'nın yaklaşık 10 bin askeri bulunan ileri karakoludur ve IŞİD'e karşı savaşa öncülük etmektedir. ABD Beşinci Filosu'na, şimdi Katar'a karşı soğuk savaş ilan etmiş olan Bahreyn ev sahipliği yapmaktadır. Körfez ülkeleri arasındaki her türlü münakaşa ya da zorluk, ABD'nin askeri operasyonlarını engellemektedir.

 

Washington'da aylardan beri Suudiler ve BAE, Katar'a karşı yoğun bir lobi faaliyeti yürüttü. Bir Suudi lobici Katar yöneticisini, “Mursi'yle aynı kaderi yaşamakla” tehdit etti. Misilleme olarak BAE büyükelçisi Yusuf el-Uteybe ile Washington'daki İsrail lobisi kuruluşları arasındaki ele geçirilmiş e-postalar yakın zamanda yayınlandı. Belgeler, Siyonist lobi kuruluşu “Demokrasiyi Savunma Vakfı”nın BAE diktatörlüğüne, Katar diktatörlüğüyle nasıl mücadele edecekleri konusunda tavsiyeler verdiğini gösteriyor.

 

“Küre” şovunun sonunda Suudiler ve ABD, çeşitli örgütleri ve İran'ı “terör destekçisi” ilan eden bir belge hazırladı. Katar bunu imzalamayı reddetti. Ardından Suudi din adamları Katarlı El-Sani hanedanının yöneticilerinin artık “soy olarak Abdülvehhab aşiretinin parçası” olarak görülemeyeceğini ilan etti. Bu Vehhabi yöneticilerin dinsel meşruiyetlerini ortadan kaldırmaktadır.

 

Katar durumu sakinleştirmeye çalışmıştı. Altı askerinin Yemen yakınlarında Suudiler için savaşırken yaralandığını duyurdu. Birkaç Hamas liderini sınırdışı etti. Bir arabulucu Kuveyt'e gönderildi – şu ana kadar bu bir işe yaramadı.

 

Suudilerin ve BAE'nin Katar'a karşı, sınırlarını tamamen kapamaya varacak kadar aşırı derecede sataşması, Katar'ın çok kısa zamanda teslim olmasını sağlamak üzere tasarlandı. Katar kendi yoluna devam ediyor fakat sonunda muhtemelen diz çökecektir. “Terörizm”e, yani Müslüman Kardeşler'e verdiği desteği kesmesi gerekecektir. Bir diğer senaryo ise Doha'da bir darbe yapılmasıdır ve bazı Suudi kuklaları sahneyi devralmaya hazırlanmaktadır. Eğer bu başarısız olursa bunu askeri bir adım izleyebilir. Katar'ın olası bir Suudi istilasının karşısında durabilme kapasitesi sınırlıdır.

 

İran için bu, Katar'la ilişkilerini yoğunlaştırarak KİK'in daha da fazla dağılmasını sağlamak için bir fırsattır. Ülkeye yaptığı gıda ihracatını arttırabilir ve Katar uçuşlarına ev sahipliği yapabilir. Bunun karşılığında Katar'ın Suriye'den çekilmesi beklenecektir. Bu durumda ABD ve Suudilerin KİK aracılığıyla İran'ın karşısına çıkma planı tamamen riske atılacaktır.

 

Katar'la olan kavga ne şekilde biterse bitsin, Körfez İşbirliği Konseyi'nin birliğinin sahte olduğu (bir kez daha) açığa çıkmıştır. Bu onarılabilecek bir şey değildir. Suudi “liderliğinin” sadece kabaca sataştığı görülmüştür ve buna direnilecektir. ABD'nin Suudi liderliği ve kendisinin kontrolü altındaki birleşik bir KİK için yaptığı planlar darmadağın olmuştur.

 

Bütün bunların temel taşı Suudilerin Yemen savaşıdır. Suudiler Yemen'de Hadi'nin kukla hükümetini destekliyor ve iki yıl önce Kuzey Yemen'de Husilere karşı savaşmak için Katar da dahil olmak üzere öteki Körfez devletleriyle birleşti. Husileri İran'dan destek almakla suçluyorlar. Bu iddianın hiçbir kanıtı bulunmuyor. Savaş ve koalisyon başarısız oldu. Husi direnişi yoluna devam ediyor. Suudilerin sınır ablukası ve bir kolera salgınının hızla yayılması nedeniyle Yemen'in bir kıtlığa batması nedeniyle, savaş sona yaklaşmalıdır. Kuveyt, Umman ve Katar Sana'da Husilerle görüşüyor. Geçen hafta BAE birlikleri, güneydeki Aden havaalanı yakınlarında Suudi destekli milislerle savaşmak için helikopterler kullandı. ABD ve İngiltere, savaşın sonlandırılması çağrısı yapıyor ve kapalı kapılar ardında desteğini geri çekme tehdidinde bulunuyor. Yeni yönetimleri altında Suudiler, sahip oldukları kapasiteleri abartıyor. Trump da onların rolünü arttırdığında aynısını yaptı. Suudi “Macbook'lu maymunları” bu dünyada ciddi bir siyasi aktör olmak için gerekli kapasitelere sahip değildir. Onların paraları, bu gerçeğin yalnızca bir süreliğine üstünü örtmüştür.

 

Yukarıdakilerin hepsi yaklaşık iki yıl önce Sana'daki Yemenli bir avukatın twitterda dillendirdiği öngörüyü hatırlatıyor:

 

@Bafana3
#Yemen'e açılan bu savaş son bulunduğunda, Suudi Arabistan'ın öncülük ettiği KİK devletleri çöküp unutulmaya yüz tutacak. Yerlerini ne alır bilmiyorum.

 

 

Çeviri: Selim Sezer

 

www.medyasafak.net