Pepe Escobar: Ve DAEŞ sonrası dönemin kazananları…

Pepe Escobar: Ve DAEŞ sonrası dönemin kazananları…
Hizbullah ise bugün, 2006’da olduğundan daha da güçlü. Kısa ve öz olarak söylemek gerekirse, Suriye’de El Kaide’yi yenilgiye uğratan temel olarak Hizbullah oldu. Suriye de Irak da parçalanmayacak. Ve Boru Hattı-istan cephesinde – ki bu savaşın temel nedenlerinden biri – öngörülebilir bir gelecekte İran ve Katar’ın Avrupa’ya doğalgaz satmak için bir araya geldiğini dahi görebiliriz.

 

Ve DAEŞ sonrası dönemin kazananları…

 

 

 

Pepe Escobar

 

 

Asia Times

 

 

 

Suud Hanedanı'nın Iraklı ulusalcı lider Mukteda el-Sadr'a duyduğu muhabbet, Suriye'de aldığı sefil yenilgi sonrasındaki çaresizliğini ve İran'a Şam yerine Bağdat'ta karşı koymaya yöneldiğini ortaya çıkarıyor.  

 

Mukteda el-Sadr bir şeyler yapabilecek güce sahip. 2004 yılında işgal altındaki Irak'ta, daha ilerde Sadr hareketini kuracak olan ulusalcı lider, Amerika'nın bir numaralı düşmanı olarak şeytanlaştırılma noktasına dahi gelmiş, bu açıdan Amerika için kısa süreliğine Usame bin Ladin'in yerini almıştı. Şimdi ise, alışılagelmiş Vehhabiliğe ısındırma şüphelileri tarafından bir tür uzlaştırıcı olarak resmediliyor.

 

Geçtiğimiz ay El-Sadr, Suud Hanedanı'nın Yemen'i yıkan mensubu Veliaht Prens Muhammed bin Selman'la – namı diğer MBS'yle – görüşmek üzere Cidde'ye uçtu. Bu, El-Sadr'ın önde gelen Şii din adamı Nimr el-Nimr'in Suudiler tarafından idam edilmesi nedeniyle Bağdat'taki Riyad büyükelçiliği önünde protestolar düzenlenmesi çağrısı yapmasından yalnızca bir yıl sonra oldu.

 

Birkaç gün önce ise El-Sadr, MBS'nin ustası olan, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zeyid el-Nahyan'la görüşmek üzere Abu Dhabi'ye uçtu.  

 

Şu halde orada neler oluyor?

 

Sadrcılar temel olarak, ulusalcı, işçi sınıfından kentli Iraklılardan meydana geliyor ve sadece Şiilerden oluşmuyorlar. El-Sadr Başbakan Haydar el-Abadi hükümetini bir hayli eleştiriyor - geçmişte eski başbakan Nuri el-Maliki'yi hayli desteklerdi. Hayati önemde bir mesele olarak, Daeş'e karşı savaşta rol oynayan İran destekli Haşd el-Şaabi'nin (Halk Seferberlik Güçleri, HSG) dağıtılmasını istiyor.

 

Resmi KİK anlatısına göre El-Sadr'ın gezileri tümüyle, Şii yönelimli İran'ın yayılmacılığının ve “saldırganlığının” karşısına çıkılmasına dair.

 

Fakat Irak'taki İran etkisinin püskürtülmesi hakkındaki resmi anlatı, hikâyenin yalnızca bir kısmı. Sadr gerçekte her türlü müdahaleye – hem İran'dan, hem de Vehhabi Suudi Arabistan, Sünni Türkiye ve Kürt yanlısı İsrail'den gelen müdahalelere – karşı. Diğer yandan El-Sadr geçen yıl Suriye'de Beşar Esad'ın istifa etmesi çağrısı yapmıştı – bu ise onu müdahale ve rejim değişikliği yanlısı Riyad ve Ankara'yla yan yana getirmişti.

 

El-Sadr'ın ofisinden teyit edilen haliyle, Suud Hanedanı'nın Şii çoğunluklu güney ve orta Irak'a yatırım yapmayı ve ülke içinde yer değiştirmiş Iraklılara insanı yardım göndermeyi düşüneceği fikri, Orwell tarzı berbat bir uydurma haber gibi görünüyor. Suud Hanedanı'nın Yemen'deki ve kendi Doğu eyaletindeki Şiilere nasıl muamele ettiğine hızla bir göz atmak, bu iddiayı kesin olarak çürütüyor.

 

Suudiler aynı zamanda Necef ve Kerbela'daki “Arap Şii otoritesini güçlendirme” sözü verdi. Bu, Şiilerin dini meselelerine açık müdahaledir – zira sükunet yanlısı Necef, Humeyni yanlısı Kum'a açıkça karşıdır. Suudiler ayrıca Necef'te bir konsolosluk açmayı ve Necef'ten Suudi Arabistan'a uçuşlar düzenlemeyi “düşünecek.”

 

Tüm bu maskaralık, Riyad'ın Necef'i bir tür Bağdat köprüsü olarak kullanması olarak yorumlanabilir. MBS, Başbakan El-Abadi'nin Riyad ve Tahran arasındaki zorlu ilişkilerde arabulucu olmasından hoşlanacağını belli etti. İran – bunu Suudilerin dikkati başka tarafı çekme amaçlı bir taktiği olmadığını varsayarak – fikre olumlu yaklaştı.

 

Suud Hanedanı'nın oyunu büyük ölçüde Irak'ta 2018'de yapılacak seçimlere ilişkin. El-Sadr, önceki seçimlerde sonuçları etkilemesiyle biliniyor. Abadi ve Maliki (ki kendisi HSG tarafından güçlü bir şekilde destekleniyor) seçime birleşik halde girecek ve Parlamento'da 120'den fazla sandalye kazanabilirler. Bu durumda Sadr için oyun bitecektir.

 

Suudilerin bu güç oyununun açığa çıkardığı şey, bir kez daha, çaresizliktir – temel olarak, Suriye'deki sefil yenilgisinin sebep olduğu çaresizlik. Beraberinde de, bu sebeple, İran “saldırganlığını” Suriye yerine Irak'ta önlemeye yöneliştir.

 

Suriye: sahadaki gerçekler

 

Sadr-Suudi aşkının ötesinde, Daeş sonrası dönemde Mezopotamya ve Levant, 2010'ların başlarındaki gidişatla karşılaştırıldığında, gerçekten de anlaşılmaz halde.  Suriye savaş sahnesindeki gerçekler keskin.

 

Beltway rejim değişikliğiyle kör olmuşken, Moskova baskın yaptı ve küçük bir sefer gücüyle Ortadoğu'daki oyunu altüst etti. Rus jetleri sahadaki bir dizi güçle tam koordinasyon sağlarken, Rus diplomasisi en sonunda her türden savaş cephesini kapadı ve ateşkesleri veya çatışma dindirme bölgelerini kabul ettirdi.

 

Yürüyen bir ölü olan ÖSO yerine bir Yeni Suriye Ordusu (YSO?) şimdi hem konvansiyonel savaşta hem de gerilla savaşında tam manasıyla sınandı ve moral düzeyleri o denli yüksek ki, Hizbullah artık yalnızca her bir Suriyeli birimle koordinasyon kurmak üzere birkaç subayını konuşlandırmaya ihtiyaç duyuyor.

 

Şam tarafından, ülkeyi doğrudan veya vekâleten istilaya yönelebilecek her türlü unsura karşı geleceğin direniş güçlerinin bel kemiği olarak, Hizbullah tarzı, hatta Haşd el-Şaabi tarzı ulusal halk birimleri kuruluyor.

 

CIA ve Suud Hanedanı, Katar (ki daha sonra nedamet getirdi) ve Türkiye (ki daha sonra Rusya'yla yan yana geldi) rejim değişikliği seferi saplantısına girip “ılımlı isyancılar” ve çıldırmış cihadçılar aracılığıyla kaos yaymaya “yatırım” yaparken, İran Suriye'ye milyarlarla ifade edilen nakit yardımları yaptı – buna birliklere maaş ödenmesi, petrol satın alınması, lojistik destek ve ilaç fabrikalarının kurulması dahil.

 

Bu yüzden Yeni Suriye Ordusu dışında, sahada cihadçılarla savaşan bir dizi Şii milis grubu bulunuyor. Bunların arasında zaman zaman Irak Hizbullahı olarak adlandırılan direniş grupları ile, Halep'teki Yerel Savunma Güçleri ve Ulusal Savunma Güçleri de yer alıyor. Aleviler ve Sünnileri birleştiren bu grupların tümü, İranlı askeri danışmanlar tarafından destekleniyor.

 

Hizbullah ise bugün, 2006'da olduğundan daha da güçlü. Kısa ve öz olarak söylemek gerekirse, Suriye'de El Kaide'yi yenilgiye uğratan temel olarak Hizbullah oldu.  

 

Hepsinden önemlisi, böl ve yönete dayalı Tekfiristan projesi öldü. Daeş ve El Kaide eziliyor ve varlıkları kirli vur-kaç operasyonlarından ibaret kalacak. Trump yönetimi “Esad gitmeli” söylemini, CIA de “ılımlı isyancıları” finanse etmeyi bıraktı.

 

Suriye de Irak da parçalanmayacak. Ve Boru Hattı-istan cephesinde – ki bu savaşın temel nedenlerinden biri – öngörülebilir bir gelecekte İran ve Katar'ın Avrupa'ya doğalgaz satmak için bir araya geldiğini dahi görebiliriz.

 

Bu yüzden, bir neo-con Yeni Ortadoğu'su olmayacak. Bilakis, “4+1” – Rusya, Suriye, İran, Irak artı Hizbullah – üstünlük kazandı. Bu gerçekle yaşayın.

 

Geriden yönetmenin hazları

 

Adım adım, bu Perşembe başlayacak Şam Uluslararası Fuarı'na doğru gidiyoruz. Bu fuar gerçekten de Suriye ekonomisinin canlanması için temel taş.

 

Fuarda hangi ülkelerin temsil edildiği, gelecek hakkında bilmemiz gereken her şeyi anlatıyor. Bütün BRICS ülkeleri, yanı sıra İran, Irak ve Küba orada.

 

Kim orada değil? Fransa, Birleşik Krallık, Türkiye, Suud Hanedanı ve ABD - yani rejim değişikliğinin, “ılımlı isyancıların” ve vekalet yoluyla Selefi cihadçıların geçmişteki tüm destekçileri.

 

Rusya, Çin ve İran'ın – hayati önem taşıyan, Avrasya entegrasyonunun üç büyük kutbu – Suriye'nin yeniden inşasında Şam'a göre “yüksek öncelikli” olacak olması şaşırtıcı değil. Bu yüzden üstünlük kazananlar sadece “4+1” değil; Çin'in dev gücü de işin içinde.

 

Asia Times'ın aktardığı üzere Arap-Çin Ticaret Derneği de kırmızı halı sererek, Pekin'de düzenlenen “Suriye'nin Yeniden İnşası İçin İlk Proje Eşleştirme Fuarı” isimli bir etkinlikte Şam Fuarı'nı tanıttı. Önemli katılımcılardan biri de Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) idi.

 

Pekin hâlihazırda Suriye'yi Kemer ve Yol inisiyatifinin parçası olarak görüyor. Sonuç olarak bu “Yeni Ortadoğu” Çin için hayati önemde – özellikle de öngörülebilir bir gelecekte %50'nin üzerinde kalması beklenen, en büyük petrol ihracatı kaynağı olarak.

 

Şu andaki durum, uluslararası ilişkiler uzmanı Wang Jisi tarafından 2012 gibi erken bir tarihte öngörülüyordu. Jisi, Marching Westwards: The Rebalancing of China's Geostrategy (“Batıya Doğru Yürüyüş: Çin'in Jeostratejisinin Yeniden Dengelenmesi”) isimli çığır açıcı çalışmasında, Çin'in Orta Asya'dan Ortadoğu'ya doğru olan stratejik yayılmasını kodlamıştı.  

 

Kemer ve Yol inisiyatifi, bu vizyonun somut örneği: Çin, Fars Körfezi ve Akdeniz arasında bir bağlantılar silsilesi meydana getirecek. Pekin için Suriye, Irak'a, Lübnan'a ve Levant bölgesine yönelik bir yük aktarma merkezi ve Akdeniz'e doğrudan erişim sağlayan bir nokta olarak aşırı derecede çekici.

 

Çin Ulusal Petrol Şirketi Suriye'deki iki önemli petrol şirketinde hisse sahibi olduğu gibi, aynı zamanda araştırma-geliştirme desteğine ilişkin önemli anlaşmalara imza attı; Sincochem ise Suriye'nin en büyük iki petrol sahasında haklara sahip.

 

Şam, Çin'in ince “geriden yönetme” politikasını gayet farkında. Moskova'yla müttefik olan Pekin, BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'yi kınama/yaptırım uygulama yönündeki NATO kaynaklı bütün girişimleri boşa çıkardı.

 

Pekin her zaman, Suriye'de Libya'da olduğu gibi – yıkıcı milis çölleri sonuçları getirecek şekilde – rejim değişikliğinin olmaması konusunda kararlıydı. Suriye'deki “ılımlı isyancı”/Selefi-cihadçı korku filmi, bunun Şincan'a “ithal edilmesi” ihtimalini düşünen Çin'i her zaman diken üstünde tuttu.

 

Vehhabi oyununu oynayan El-Sadr, Çin Politbüro'sundan birkaç fikir almaktan bir şey kaybetmez. Uygun zamanı bekle. Geriden yönettiğinin bilinmesine izin verme. Ve gerçek kazananları tanımladığın zaman üzerine atla.

 

Pekin, Amerika'nın “Asya'ya geçiş”i karşısında çatırdamadı – bu arada bu strateji kendi ağırlığı altında çöktü. Doğu cephesinde sorun mu var? Sessizce batı cephesine yatırım yap. Ve “4+1”le yan yana, meyvelerini topla.

 

Bu arada Irak, “4+1”in parçası. Eğer El-Sadr kartlarını doğru oynarsa, MBS'den Xi Jinping'e doğru derece bile atlayabilir.

 

 

www.medyasafak.net