Kutsal mekânların savunucuları, kahraman mazlumlar

Kutsal mekânların savunucuları, kahraman mazlumlar
Fatımiyun, 2013 yılında bir grup olarak varlığını ilan etti. Bu örgüt, başlangıçta Suriye’de Lübnan Hizbullahı ve Iraklıların oluşturduğu Seyyidu’ş-Şuheda Tugayı ile birlikte faaliyet gösteriyordu. Daha sonra aşamalı olarak önce tugaya ardından da tümene dönüştü. Şu an bu güçlerin sayısı 20 bine ulaşmış bulunuyor.

 

 

 

Ferzan Şehidi

 

 

Basirat.ir

 

 

 

Kutsal mekânların savunucularından Muhsin Huceci'nin kahramanca şehadeti, kamuoyunu diğer şehitlerden çok daha fazla etkiledi. Onun bir IŞİD'linin eline geçmiş olmasına rağmen güçlü ve kararlı duruşunu gösteren fotoğrafı, sosyal medyada hala paylaşılıyor. Siyasi ve askeri yetkililerden sıradan halka kadar her kesimden insan onunla ilgili duygularını yazıyor, onun yiğitliğini övüyor.

 

1991'de İsfehan'ın Necefabad ilçesinde doğan Muhsin Necef-i Eşref 8. Zırhlı Tümeninde görev yapan bir devrim muhafızıydı. Yaşı çok büyük değildi; ama büyük bir cihat ve şehadet aşkı vardı ve kutsal mekân savunucuları bölüğüne katılmıştı. Muhsin Huceci, 7 Ağustos'ta Irak, Suriye, Ürdün sınırındaki Tenef üssü yakınlarındaki el-Cemuna bölgesinde IŞİD teröristlerini temizleme operasyonu sırasında tekfircilerin eline esir düştü ve iki gün sonra yani 9 Ağustos'ta da feci bir şekilde şehit edildi.

 

Her şeyiyle Kerbela destanını, Aşura irfanını, kanın kılıca galip olduğunu ve sevgilinin yoluna baş koyma fedakarlığını yansıtan bir şehadet.

 

Onun kement gibi zülfüne bağlanma ey gönül

Orada kesilmiş başlar görürsün suçsuz, cinayetsiz…    

 

Muhsin Huceci'nin mazlumca şehadeti, iddia ve gösterişten uzak kutsal mekân savunucularını ve onların görevlerini daha fazla tanımak için bir sebep oldu.

 

 

Kutsal mekânların savunucuları teşkilatının arka planı

 

Kutsal mekânların savunucuları Suriye ve Irak'taki geniş çaplı bir Şii askeri teşkilattır. Tekfirci teröristlerin saldırılarına karşı koymak ve başta Hz. Zeyneb ve Hz. Rukayye olmak üzere Ehlibeyt mezarlarının tahrip edilmesini önlemek için kurulmuştur. Bu teşkilatın ilk nüvesi, İran İslam Cumhuriyeti'nin öncülüğünde Lübnan Hizbullahı ve Iraklı direniş gruplarının işbirliği ile 2013'te kurulan Ebulfazl Abbas Tugayı'ydı.   

 

Bu tugayın ilk görevi Zeynebiye'yi ve Hz. Zeyneb'in türbesinin çevresini tekfirci teröristlerden temizlemekti. Bu görev başarılı oldu ve Ebulfazl Abbas Tugayı, tekfircileri Zeynebiye'den çekilmeye zorladı ve Şiilerin yaşadığı Raaz bölgesini kurtardı.

 

Şii savaşçılara Suriye'deki kutsal mekânları koruma kararlılığına sevk eden olay, terörist grupların Hz. Zeyneb'in türbesini bombalayarak havaya uçurmaya yönelik girişimiydi. Bu gruplar, 2013 yılında bomba yüklü bir kamyonla Hz. Zeyneb'in türbesini havaya uçurma girişiminde bulundu. Ancak kamyon Harem'in yakınlarındaki araç terminali girişinde patladı ve Harem'i yok etmeye yönelik bu tehlikeli saldırı başarısız oldu.

 

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, bu olaydan sonra yaptığı açıklamada ‘‘Bu türbeyi savunacak ve bunu savunmak için şehit olmaktan kaçınmayacak kişiler var. Bunlar fitneyi önlüyorlar. Silahlı grupların Hz Zeyneb'in kabrine hâkim olmasını önlemek ve tekfircilerin bu türbeyi yok etmesini engellemek vaciptir'' dedi.

 

Bu açıklamadan sonra Lübnan Hizbullahı Suriye'deki ciddi varlığını ilan etti. İşgalci siyonistlere karşı gerilla savaşında parlak bir geçmişi olan Hizbullah, Suriye'ye girdi ve tekfirci teröristlere karşı mücadeleye başladı ve bu mücadele hala devam ediyor.

 

Suriye'den, Irak'tan, Lübnan'dan, İran'dan kutsal mekân savunucularına katılımlar oldu. Ebulfazl Abbas Tugayı, askeri faaliyetlerinin yanı sıra Şam'ın Zeynebiye bölgesinde geniş çaplı kültürel, toplumsal çalışmalarla hayır faaliyetlerinde de bulunuyor.

 

Suriye'deki savaşın ve tekfircilerin mukaddesata yönelik saldırılarının zirveye ulaştığı 2013'te Hz. Peygamber'in (s.a.a) sahabilerinden Hucr bin Adiyy'in Şam'ın Adra bölgesindeki mezarı Nusra Cephesi tarafından; yine Hz. Peygamber'in sahabelerinden Ammar bin Yasir'in mezarı, 2014'te IŞİD tarafından bombayla havaya uçuruldu. Bu olaylar üzerine kutsal mekân savunucularının ilk nüveleri de genişlemeye başladı ve Suriye'nin çeşitli bölgelerine yayıldı.

 

Bugün kutsal mekân savunucularının askeri teşkilatı çeşitli milliyetlere göre taksim edilmiş bulunuyor. Bunlardan her biri zorunluluk durumuna göre bazen savunma bazen taarruz göreviyle Kudüs Gücü'nün denetimi altında Suriye'de faaliyet gösteriyorlar.

 

Afganlı savaşçılar ‘Fatımiyun' adı altında Suriye'de savaşa katılıyor. Iraklı Şii gruplar, (Bedir, Serayatu's-Selam, Asaibu Ehl-i Hak, Ketaibu'l Hizbullah, Ketaibu's-Seyyidi'ş-Şuheda, Haraket-i Nuceba) ‘Haydariyun' genel adıyla, Pakistanlılar da ‘Zeynebiyun' adıyla tekfircilerle savaşta yer alıyorlar. İranlılar ise Devrim Muhafızları, Besic ve ordu bünyesinde sınırlı düzeyde askeri danışman olarak kutsal mekânların savunulması görevine katılıyorlar.

 

Irak'ta da IŞİD'in 2014'teki özellikle de Samerra'ya yönelik geniş çaplı saldırıları sırasında kutsal mekânları savunma görevi daha ciddi bir şekil aldı. Necef'teki dini merceiyetin (Ayetullah Sistani'nin) fetvasıyla Haşd Şabi adı altında gönüllü halk güçleri oluşturuldu ve dışarıdan Şii grupların gelmesine gerek kalmadı. Bununla birlikte Kudüs Gücü'nün, askeri danışman düzeyinde Iraklılara tecrübelerini aktarmak için ciddi bir varlığı söz konusu.

 

Kutsal mekânların savunucuları, düşmanla savaşta yüksek bir moral ve motivasyona sahiptir. Çünkü birincisi gönüllü olarak, ikincisi ise dini inançla savaş sahnesine adım atıyorlar. Savaşın en zorlu ve tehlikeli durumlarına tahammül ediyorlar. Kutsal mekânların savunucularının tamamının şehadet arzusu içinde olduğu belki iddia edilemeyebilir; ancak bunların savaş için gerekli cesarete ve savaşı sürdürecek morale sahip olduğu kesindir. Doğal olarak bu tür bir moral, diğer direniş güçlerini ve özellikle de Suriye ordusunu etkiliyor; en azından onların gayretlerini tahrik ediyor.

 

Buna karşılık tekfirci gruplar da dini motivasyonlarla ve cihat duygusuyla savaş katılıyor. Yani iki taraf arasında bir çeşit denge kurulmuş oluyor. Sonuç itibariyle güçlü bir morale ve operasyon tasarlama zekâsına sahip olan taraf sahadan zaferle çıkacak.

 

Irak ve Suriye'de Direniş'in birbiri ardınca kazandığı zaferler ve tekfircilerin uğradığı hezimetler, güç dengesinin kutsal mekân savunucularının lehine değiştiğini gösteriyor.

 

Fatımiyun Tümeni

 

Kutsal mekân savunucuları arasında Fatımiyun Tümeni'nin özel ve seçkin bir yeri var. Fatımiyun Tümeni, Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü tarafından örgütlenen ve Ehlibeyt haremini savunmak için Suriye'ye gönderilen Afganlı gönüllülerden oluşuyor. Fatımiyun Tümeni'nin ilk nüvesi, ‘Muhammed Ordusu' adını taşıyan bir grup Afganlıdan oluşuyordu.

 

Bu grup, Afganistan'da 1980'li yıllarda Sovyetlere karşı savaşmış ve İslam Devrimi'nden sonra İmam Humeyni'ye ve İran İslam Cumhuriyeti'ne eğilim göstermişti. Bunlardan bazıları Irak'ın İran'a dayattığı savaşa katılmış ardından da Taliban'a karşı yapılan savaşta yer almıştı.

 

‘Muhammed Ordusu' içindeki birçok Afganlı, Taliban rejiminin çökmesinden sonra İran'a yerleşti; çünkü bunlar Afgan hükümetinin ve ABD istihbaratının takibi altındaydı. Suriye krizi başladıktan sonra bu güçler, Suriye'ye gidip tekfirci teröristlerle savaşmaya hazır olduklarını açıkladı. Bunun üzerine Kudüs Gücü bunları yeniden örgütledi. Hem İran'da yaşayan Afganlılardan hem de Suriye'de yaşayan Afganlılardan oluşan birçok genç buna katıldı.

 

Fatımiyun, 2013 yılında bir grup olarak varlığını ilan etti. Bu örgüt, başlangıçta Suriye'de Lübnan Hizbullahı ve Iraklıların oluşturduğu Seyyidu'ş-Şuheda Tugayı ile birlikte faaliyet gösteriyordu. Ancak daha sonra aşamalı olarak önce tugaya daha sonra da tümene dönüştü. Şu an bu güçlerin sayısı 20 bine ulaşmış bulunuyor.

 

Fatımiyun'un komutanı Şehit Ali Rıza Tevessüli'ydi (Ebu Hamid). Ebu Hamid, Sovyetlere karşı savaşa ve 8 yıllık İran-Irak savaşına katılmış, yiğit ve tecrübeli bir komutandı. O, Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin güvendiği bir komutandı. Ebu Hamid, 28 Şubat 2015'te Suriye'nin güneyindeki Dera cephesinde Nusra'ya karşı savaşırken yardımcısı Rıza Bahşi (Fatih) ile birlikte şehit oldu.

 

Fatımiyun Tümeni, Suriye'nin çeşitli cephelerinde teröristlere karşı çok etkili rol oynadı ve çoğunlukla düşmanın savunma hattını kıran öncü birlik oldu. Bu tümenin cesur güçleri, 2016'da Halep çevresindeki Nasr operasyonu sırasında ve Aralık 2016'da Halep'in kurtarılması operasyonunda çok etkin bir rol oynadılar.

 

Bu tümen, Hz. Fatıma'nın (aleyhâsselâm) şehadet yıldönümünde kurulmuş olması dolayla Fatımiyun adını aldı. Öte yandan bu tümenin üyeleri, “Hz. Fatıma garipti, biz de Suriye'de garibiz bu yüzden Fatımiyun adı bize yakışır” diyor.

Düşman medyası, Fatımiyun Tümeninden İran'a bağlı Şii milisler ya da İran'ın savaş maşası diye bahsediyor. Onlara göre Fatımiyun, İran tarafından zorla veya vaatlerle Suriye'de savaşa gönderiliyor.

 

BBC'nin haberine göre New York Merkezli İnsan Hakları Gözlem Evi, yayımladığı bir raporunda İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun 2013'ten bu yana ikamet izni olmadan İran'da yaşayan binlerce Afganlıyı savaşta kullanmak üzere Suriye'ye gönderdiğini iddia ediyor.

 

Bu örgütün iddiasına göre İran, Afganlı mültecileri ülkelerine geri göndermekle tehdit ederek Suriye'de savaşmaya zorluyor. Yine bu örgütün iddiasına göre İran, Afganlı mültecilere Suriye'ye gidip Şii kutsal mekanlarını savunmaları karşılığında para ve İran'da ikamet izni vermeyi vaat ediyor ve onları savaşa yolluyor.

 

Düşmanın bu psikolojik savaş operasyonunun aksine Fatımiyun üyeleri savaşa gönüllü olarak gidiyorlar ve dini ve mezhebi motivasyonlarla savaşıyorlar. Kudüs Gücü, gösteriş ve iddia peşinde olmayan Fatımiyun'a özel bir özen gösteriyor ve sınır ötesindeki zorlu savaşlarda onlara özel bir önem veriyor. General Kasım Süleymani, Şehit Ebu Hamid'in ailesiyle yaptığı görüşmede Fatımiyun savaşçılarının cihadı Afganistanlıların çehresindeki mazlumiyet toprağını temizledi demişti.

 

Son söz

 

Kutsal mekânların savunucuları gösteriş ve iddia sahibi olmayan kimselerdir, fitne ve vekalet savaşı döneminde hem Irak ve Suriye'deki Ehlibeyt'in kabirlerini korumak hem de Direniş eksenini IŞİD ve destekçilerine karşı savunmak için tekfircilere ve onları savaşa koştular.

  

Kutsal mekânların savunucuları kahramanlıklarına ve güçlerine rağmen mazlumdurlar; çünkü hem gurbette ve zorlu şartlarda savaşıyorlar hem de düşmanın psikolojik savaşının hedefi oluyorlar.

 

Düşmanlar, kutsal mekânların savunucularını İran'ın kutsal mekânların savunulması bahanesiyle kullandığı bir yayılma aracı olarak niteliyor ve İran'ın mezhep savaşı yaptığını iddia ediyorlar. Ancak Devrim Lideri'nin dediği gibi eğer kutsal mekânların savunucuları olmasaydı bugün Kirmanşah, Hemedan vb. illerde tekfircilerle savaşıyor olacaktık.

 

Irak ve Suriye'nin birçok bölgesi, kutsal mekânların savunucularının temiz kanlarıyla sulandı. Muhsin Huceci gibi mazlum şehitlerin şehadeti, silah arkadaşlarının lanetli tekfircilerle mücadele kararlılığını daha da güçlendirmektedir.

 

General Kasım Süleymani'nin dediği gibi “Biz en başından beri hiçbir tereddüde kapılmadan bu yola adım attık. Bu tür cinayetler bizim İslam topraklarını onların iğrenç varlığından temizleme yönündeki azim ve kararlılığımızı daha da arttırmaktadır.”

 

 

 

Çeviren: Hüseyin Mahir

 

www.medyasafak.net