Suriye’den hiçbir kuvvet çekilmeyecek / İran ve Hizbullah ile yapılacak en büyük Ortadoğu savaşı için hazır bekliyorlar

Suriye’den hiçbir kuvvet çekilmeyecek / İran ve Hizbullah ile yapılacak en büyük Ortadoğu savaşı için hazır bekliyorlar
İyi haber alan kaynaklara göre Ortadoğu’da şu sıralar yeni askeri eylemi tartışıp planlamak, İran ve müttefikleri karşısındaki savaş senaryolarını incelemek için politik ve askeri seviyelerde düzenli görüşmeler yürütülüyor. Bu senaryolar birkaç düzine füzenin çok ötesinde bir seviyede tartışılıyor.

 

 

 

Elijah J. Magnier

 

 

Ejmagnier.com

 

 

Şam

 

 

Başkan Vladimir Putin Suriyeli muadili Başkan Esad ile yaptığı Soçi görüşmesinde Suriye'deki tüm yabancı güçlerin geri çekilmesi dileğini belirtti. Rusya başkanı, bununla birlikte Suriye'nin kuzey ve doğusunun neredeyse %50'sini işgal eden Amerikalı ve Türk güçlerin çekilmesini nasıl sağlayacağını açıklamada başarısız kaldı. Bu güçler uzun süreli bir işgali ima eder şekilde kendi yayılmacı planlarına ve jeopolitik hedeflerine sahipler.

 

Fakat işin doğrusu, Ortadoğu'nun pek çok cephede infilaka hazır halde beklediği göz önüne alındığında hiçbir kuvvetin yakın zamanda geri çekilmesi öngörülmüyor. Önümüzdeki aylar Ortadoğu'yu çok daha kapsamlı bir savaşa taşıyacak mütecaviz planları ortaya çıkarabilir. Bu nedenle, ABD ve Türkiye'nin ikisi de kuvvetlerinin sahadaki mevcudiyetini ve dünyanın en sıcak bölgesine müdahaleye hazır olmak için yakınlarda durmayı gerekli görüyorlar.

 

Başkan Donald Trump aylar önce kuvvetlerini Suriye'den çekmeye niyetlendiğini ilan etmişti. Kuvvetlerine el-Haseke ve Deyr-ez Zor bölgelerindeki IŞİD'e saldırıp yenilgiye uğratma emri vermiyor. Geçtiğimiz aylar boyunca IŞİD karşısında çok sınırlı askeri aktivite gerçekleşti, bunlar Amerikan kuvvetlerinin varlığını haklı kılacak ve terörist grubu yok etme amaçlı savaş açma niyetini gerçekçi gösterecek ciddiyette değiller.

 

Bu arada Washington kuzeyde iki ana askeri havaalanı ile kalabalık sayıda unsura ev sahipliği yapacak pek çok üsse sahip ve Kürtler ve Araplardan müteşekkil yaklaşık 35.000 militanı komuta ediyor. Ayrıca ABD, Britanya ve Fransa kuvvetleri kuzeydeki Kürdistan bölgesinde ve doğudaki el-Tenef geçidinde kendi komutalarındaki diğer 30.000 militanı da eğitip besliyor ve hazır tutuyor.

 

Fakat bölgedeki tek işgal gücü ABD değil: Türkiye, Afrin ve İdlib'in kontrolünü ele aldı ve burada 70.000 ila 100.000 arasında militan üslenmiş durumda. Bunlar arasında el-Kaide (eski formuyla Heyet Tahrir el-Şam, yani Nusra Cephesi) ve yeni ve daha radikal versiyonu Huras ed-Din (Dinin Koruyucuları) de yer alıyor. Türkiye burada okullar kurdu, Türkçeyi dayatıyor ve Suriye'nin bu bölgesini Türkiye'ye ait sayıyor.

 

Suriye sadece kuzeydeki tehdit ile yüzleşmiyor, güneyden İsrail de kendisini Suriye tiyatrosuna dahil etmek istiyor. Tel Aviv, Suriye ve İran mevzilerini savaş yılları boyunca 100'den fazla kez vurdu.

 

Levant bölgesindeki her an alevlenebilir bu durum Trump'ın Kudüs'ü İsrail başkenti ilan etmesi ve burada ABD elçiliği açmasıyla birlikte Filistin'e doğru kaydı ve yerel halk arasında geniş protestolara yol açtı.

 

Gerilim olarak bütün bunlar yetmezmiş gibi Trump yasadışı bir şekilde İran ile nükleer anlaşmadan çıktı ve Avrupalı partnerler için hiçbir pay bırakmadı. ABD-AB ekonomik işbirliğini ve İran ile ticarete devam edip anlaşmadan çıkmamaları durumunda Avrupalı şirketleri tehdit etti.

 

Trump neredeyse her gün İran karşısında yeni yaptırımlar dayattı ve İran'ın baş müttefiki Hizbullah karşısındaki yaptırımları yeniledi. Böylece “tüm dünyanın düşmanının” kim olduğunu ve sıradaki hedefi -ve kuvvetle muhtemel silahların kime yöneltileceğini de- hatırlatmak istedi.

 

İyi haber alan kaynaklara göre Ortadoğu'da şu sıralar yeni askeri eylemi tartışıp planlamak, İran ve müttefikleri karşısındaki savaş senaryolarını incelemek için politik ve askeri seviyelerde düzenli görüşmeler yürütülüyor. Bu senaryolar birkaç düzine füzenin çok ötesinde bir seviyede tartışılıyor: önce İran'ın vurulup sonra da Şam'a dönülecek çok daha büyük bir savaş. Tüm bunlar, “rejim değiştirme” fanatiklerinin olguların gerçekliğini kabul etmeyi ve Levant'ı Rusya'ya ve Direniş Eksenine bırakmayı reddetmesinden kaynaklanıyor.

 

Yukarda bahsi geçtiği üzere Suriye'nin kuzeyinde ve doğusunda 150.000'den fazla mücehhez militan, İran -ve kuvvetle muhtemel Hizbullah- doğrudan saldırıya uğradığında yeniden öne sürülmeye hazır bekliyor. Planlayıcılar İran ve Hizbullah'ın bu durumda Suriyeli müttefiklerini savunamayacaklarına inanıyorlar. Türkiye kontrolündeki kuvvetler de Kürtlere saldırmaya hazırlanıyor ya da kontrol sahalarını Halep'e kadar genişletmeyi planlıyor olabilirler. Levent'ta bir şey hariç hiçbir şey kesin değil: Daha her şey bitmedi.

 

Bu Lübnan, Suriye ve İran'a “yeni Ortadoğu” dayatıp dolaylı yoldan da Rusya'yı yenilgiye uğratmak için uygulanacak en karamsar senaryo. ABD, İsrail ile birlikte, askeri aygıtıyla bunun en büyük katılımcısı olurken Ortadoğu ülkeleri de bu kampanyayı finanse etmekten memnunluk duyacaklar. Trump'ın İran karşısındaki son kararları petrol fiyatlarını son 4 yılın en yüksek seviyesine yükseltti. Bu durum yeni bir savaşa girecek tüm ülkelere ek finans sağlıyor, İran ve Rusya bile petrol fiyatlarının yükselmesinden faydalanıyorlar.

 

Bununla birlikte, böyle bir savaş senaryosunun İran dahil Ortadoğu ve Avrupa halklarına ağır maliyetleri olacak, zira kati suretle deniz ve hava ablukasını, dünya petrol ticaretinin neredeyse %20'sinin aktığı Hürmüz Boğazı'nın vurulmasını (ya da gemilerin ele geçirilmesini) içerecek. Hürmüz Boğazı, 1988, 2007 ve 2008'de ABD ve İran arasındaki çatışmalara tanık olmuştu. Bölgenin trafiğe kapatılması dünya ticaretini etkileyecek ve fiyatların tüm dünyada yükselişe geçmesine yol açacaktır.

 

Hayır! Suriye'den hiçbir kuvvetin çıkması beklenmiyor. Başkan Putin herkesi siyasi bir uzlaşıya iknayı sadece diliyor olabilir, sahadaki oyuncular üzerinde bir kontrolü olmadığını biliyor. Putin'in Suriye'de bölge işgal eden hiçbir ülkeyle çatışarak daha geniş bir savaşa dahil olmaya niyeti yok. Bu nedenle bu ülkeleri dışarı çıkmaya razı edecek bir koza sahip değil.

 

Şam ve Tahran oyun hakkında aynı gerçekçi kavrayışa sahipken Putin'in arzuları gerçekçi değil ve bu günlerde uygulanabilmekten çok uzaklar.

 

“Ulusların oyunu” giderek daha da ısınıyor, barış görüşmeleri hala uzakta. Savaş davulları ise tüm Ortadoğu'da, belki daha da ötesinde işitilmeye devam ediyor.

 

 

Çeviri: Medya Şafak