İslami Uyanışta Kadının Rolü Konferansı

İslami Uyanışta Kadının Rolü Konferansı
İran’ın başkenti Tahran’da Kadın ve İslami uyanış üzerine yapılan sempozyum ikinci ve son gününe girdi. 80 farklı ülkeden gelen Müslüman kadın temsilcileri, Müslüman kadının Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otokratik yönetimlere karşı gerçekleştirilen halk devrimlerinde Müslüman Kadının rolünü tartıştılar.
İslami Uyanışta Kadının Rolü Konferansı
 


İran’ın başkenti Tahran’da Kadın ve İslami uyanış üzerine yapılan sempozyum ikinci ve son gününe girdi. 80 farklı ülkeden gelen Müslüman kadın temsilcileri, Müslüman kadının Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otokratik yönetimlere karşı gerçekleştirilen halk devrimlerinde Müslüman Kadının rolünü tartıştılar. 

Press TV İngiltere’den konferansa katılan tanınmış Müslüman kadın gazeteci Yvonne Ridley ile röportaj yaptı. Aşağıda röportajın tam metnini bulabilirsiniz.

Press TV: Yvonne, bize bu son iki günde yaşadığın deneyimleri anlatır mısın?

Ridley: Selam, inanılmaz iki gündü benim için, duygular sel oldu aktı. Ahmedinecad bize son derece kadın yanlısı duygusal bir konuşma yaptı. Onun söyledikleri şeyleri işittikten sonra Batılı bir feminist şoke olabilirdi. Konuşması kadını güçlendirmeye yönelikti ve kadınlar olmadan İslami uyanışın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını belirtti. Konuşması sürerken kadın olarak kendinizin her saniye daha da güçlendiğini hissedebilirdiniz.

Duygusal açıdan, özgürlüğün bedelinin ödenmesi gerektiğini bizlere hatırlatan Mısırlı bir annenin söyledikleri beni gözyaşlarına boğdu, yanında oğlunun resmini taşıyordu. Oğlu Tahrir meydanında özgürlük mücadelesi verirken şehid düştüğünde 22 yaşındaydı ve bütün herkese oğlunun ülkesi ve halkı için neler yaptığını anlatmaya çalışıyordu. Ayrıca müthiş bir cesaretle mücadele vermiş başka Mısırlı kadınlar da konferansta hazır bulunmuşlardı.

Tam anlamıyla bir duygu seliydi ama büyük mesaj, kadın olmadan Arap Baharı’nın ve İslami uyanışın mümkün olmayacağı yönündeydi.

Press TV: Yvonne, sen ‘Arap Baharı’ ifadesini kullandın. Temelde bu ve bundan önceki üç konferans, Arap Baharı hareketini bir İslami hareket olarak tanımlıyordu ve dün birçok insanla konuştum hepsi de bunun İslami uyanışın bir parçası olarak görülmesi gerektiğini söylediler. Zira insanların oralarda şu an ne istediğini görmektesiniz, ayrıca seçim sonuçlarına baktığınızda insanların istediklerinin kendi köklerine dönmek, kendi dinlerini yaşamak olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca artık bu laik yönetimleri istemiyorlar. Buna katılır mısın?

Ridley: Tamamen katılıyorum. Tunus’ta devrim başladığında insanlar bunun laik bir hareket olduğunu söylüyorlardı, bir Facebook ve Twitter devrimi olduğunu dillendiriyorlardı. Ancak bu çocukların İslam’ın ne anlama geldiği konusunda bir fikirleri yoktu, çünkü şu an sürgünde olan ve Tunus mahkemelerinin mahkûm ettiği diktatör Bin Ali kadınların başörtüsü takmasını yasaklamış ve erkekleri de beş vakit namaz kılmak için camiye gitme dışında İslam’ın hiçbir ritüelini yerine getiremeyen bir varlık haline getirmişti.

Şimdi bu genç insanlar gerçek İslam’ı kendi saf İslamlarını yeniden keşfediyor ve bu şu an Mısır’da da yaşanan bir şey. Her sene ziyaret ettiğim Mısır’da daha fazla örtülü insana rastlıyorum, içine doğdukları İslam’la daha fazla yüzleşiyorlar. Hâlbuki bu pratikleri yerine getirmeleri diktatör Mübarek döneminde mümkün olmamıştı.

Ve Libya’ya gelince… Daha birkaç hafta önce oradaydım ve insanların inançlarını yeniden keşfettiklerini gördüm. Şüphesiz bu bir İslami uyanıştı.

 

medyaşafak