"Bölgeyi Parçalamak İçin Asırlık Komplo / 3"

"Bölgeyi Parçalamak İçin Asırlık Komplo / 3"
Daha önce iki bölümünü sunduğumuz analizin son kısmını sunuyoruz.
Bölgeyi Parçalamak İçin Asırlık Komplo / 3

Batının Suriye’yi Düşürme Planları / Arabistan ve Yemen’in 3-4 Parçaya Bölünmesi

Fars Haber Ajansının bildirdiğine göre el-İntikad Haber Ajansında yayınlanan makalenin üçüncü ve son bölümünde Amerika’nın bölge ülkelerini parçalama planları içinde Suriye’deki olaylara değinilmiş ve Suriye’deki hadiselerle Libya’dakiler arasındaki irtibat Libya’nın parçalanması meselesinden sonra incelenmiştir.

Rusya’nın BM temsilcisi Vitaly Churkin’in Suriyeli muhaliflerin devrimden sonra Libya topraklarında eğitim gördüklerini açıklamasından sonra Libya ile Suriye olayları birbirleriyle ilintilendirilmeye başlandı.

Vitaly Churkin, “Kendilerine Suriyeli devrimciler diyen bir grup için Libya’da özel eğitim merkezi kurulduğunu ve bu ülke yetkililerinin de bu merkezi destekledikleri haberlerinin Rusya’ya ulaştığını” söylemişti.

Vitaly Churkin sözlerinin devamında “Suriye yönetimine muhalif kimseler bu merkezde gerekli eğitimi aldıktan sonra çatışmalara katılmak için Suriye’ye gittiklerini ifade ediyorlar” demişti.

Libya Batı’nın Suriye Aleyhindeki Komplolarına Niçin Aracı Oldu?

Vitaly Churkin’in bu önemli açıklamaları Suriye’deki gerçeklerin sadece bir kısmını göstermektedir. Avrupalıların da içlerinde olduğu farklı ülkelerin vatandaşları Beşşar Esed yönetimini düşürmek için çabalamaktadırlar.

Libya, diktatörlük ile Milli Konsey arasındaki aşamada kaybolduğu bu dönemde Batılıların Suriye hakkındaki projelerini icra etmek için en iyi rolü oynayacak durumdadır. Zira bu ülkede yaşanan kaos ve hareket etmeye başlayan parçalanma treni Milli Konseye Şam aleyhindeki faaliyetlerin sorumluluklarından kaçınma imkanı vermektedir. Bu durum Libya’nın yeni hükümetinin nihai bir şekilde iş başına gelip Libya’nın her tarafında hâkimiyetini kuracağı güne kadar geçerli olacaktır.

Bu yüzden Esed’in düşmesi hususunda bir şeyler yapmak isteyen ülkeler için en iyi seçenek Libya’dır. Tabii Arabistan ve Katar gibi ülkeler de açık bir şekilde Suriyeli muhaliflere para ve silah yardımı yapılmasının zaruretini dillendirmektedirler. Farklı haber kaynaklarından elde edilen bilgilere göre Arabistan silahları Suriye devleti aleyhinde kullanılmaları için Ürdün ve diğer ülkelerin topraklarından Suriye’ye intikal ettirilmektedir.

Batılılar Tarafından Suriye’nin Parçalanması Planının Aşamaları

Bütün bu olaylar resmin bütününü göstermektedir. Bazı ülkeler Suriye’deki olayların artarak bunun çatışmalara dönüşmesini ve oluşacak kaos ile Suriye toplumunun içersindeki ayırımı arttırmak istemektedirler. Zaten iç savaş başlarsa artık bunu durdurmak çok zor olacaktır. Özellikle bu savaş din ve mezhep elbisesine bürünür ve Suriye toplumunun farklı yapıları arasındaki güveni ortadan kaldırarak ihtilafları daha da derinleştirirse bunun önünün alınması imkânsız olacaktır. Bütün bu aşamalar Suriye’nin psikolojik parçalanmasıyla beraber bölgesel ve mezhebi ayrışmasını da kendisiyle birlikte getirebilir. Bu Suriye’deki her hareketin alt yapısı sayılmaktadır. Güvenli bölgelerin oluşturulması ve komşu ülkelerde insani yardım koridorları ile mülteciler için kampların kurulması gelecekteki bu parçalama planı için zemin hazırlamaktır. Nitekim bu planlar daha önce Irak ve Sudan’da kullanılmıştır.  

Suriye aleyhinde hazırlanan planlar zamanla meselenin Beşşar Esed’i devirmekten öte bir şey olduğu göstermiştir. Hedef bu ülkenin parçalanması ortamını hazırlamak için Suriye’de yönetimi düşürmek,  ülkede kaos yaratmak ve iç savaş başlatmaktır. Batılıların ve Arapların hareketleri de bu teoriyi doğrulamaktadır. Batının Suriye’yi parçalama temayüllerini gösteren birçok nişane ve belge vardır. Nitekim bazı politikacılar bunu aleni bir şekilde dile de getirdiler. Bunlardan biri Velid Canbolat’tır. Lübnan’ın el-Ahbar gazetesinin 7 Martta yayınladığı haberinde Velid Canbolat Londra’ya gitmeden önce partisinin yetkililerine yaptığı konuşmada “Beşşar Esed’in artık iş başında kalamayacağını, Suriye devletinin de Sünniler ve Aleviler olmak üzere iki devlete parçalanacağını ve Suriyeli Dürzîlerin Sünnilerin yanında yer alacaklarını” söylemişti.

Fransızların Suriye’yi Parçalamak İçin Yaptıkları Geniş Araştırmalar

Bu, iki ay önce Fransa’da yapılan bir araştırmanın da ulaştığı bir sonuçtur. Bu proje Fransa İstihbarat Araştırma Merkezi ile Uluslararası Terörizm ile Savaş ve Terör Mağdurlarına Yardım Araştırmaları Merkezi tarafından masaya yatırılmıştır. Bu projede yer alan farklı uzmanlardan heyet Suriye’deki olaylar hakkındaki değerlendirmelerini tarafsız olarak yazmak için 3–10 Aralık tarihinde Suriye’ye gitmişti.

Bu heyet Suriye dışındaki farklı muhalif grupların temsilcileri ile yaptıkları görüşmelerin ardından değerlendirmelerini bitirdiler. Söz konusu heyet araştırmaları için Avrupa’daki Ortadoğu uzmanlarıyla, Rusya, Avrupa ve Arap ülkelerindeki birçok Suriye vatandaşı diplomatla, istihbarat örgütleriyle, insani yardım kuruluşları ve uluslararası gazetelerin muhabirleriyle de görüştüler.

Bu araştırmalar şunu gösteriyordu: Suriye’nin Lübnanlaştırılması, Suriye’de mezhebi ve kavmi çatışmaların çıkması ve bütün ülkeyi kapsayan iç savaşın gerçekleşmesi kesin değildir. Ancak uzmanlar muhaliflerin uluslararası müdahalelere ümit bağladıkları için silahlarını bırakmayacaklarına ve Suriye olaylarında üç olası büyük tehlikenin mevcut olduğuna vurgu yaptılar.

Bu araştırmanın işaret ettiği bu üç olasılık şunlardır:

1- Bölünme ve ardından mezhebi ve etnik temizlik. (Dayton Anlaşmasında ve eski Yugoslavya’da vuku bulan olaylar gibi)

2- Sorunu çözmek için Libya örneğinde olduğu gibi azınlıkların ve diğer taifelerin Lübnan’a gönderilmeleri

3- 1989’da Lübnan’da yapılan taifeler anlaşması esas alınarak farklı gruplara dayanan liberal bir sistemin kurulması.

Batılıların Hedefi Beşşar Esed’i Devirmekten Öte Bir Şeydir

Bu araştırmada, Suriye olayları hakkındaki değerlendirmelerde ilginç bir noktaya değinilmiştir; bu stratejilerin yerel, bölgesel ve uluslararası boyutlardaki asli hedefi Suriye’deki Beşşar Esed yönetimini devirmek değildir. Zira bu yönetim yapacağı bazı reformlarla bölgede daha ılımlı bir politika güdebilirdi. Bilakis hedef, Suriye toplumunu ortadan kaldırmaktır.

Bu cümle Beşşar Esed aleyhindeki bölgesel ve uluslararası bütün faaliyetlerin nedenini anlatmaktadır. Bu faaliyetler Beşşar Esed’i devirmenin ötesini amaçlayan girişimlerdir. Suriye devletinin hüviyetinde köklü değişimlere giderek bu ülkenin gücü yok edilmek istenmektedir. Nitekim bu ülke aleyhindeki kapsayıcı bir savaş direniş güçleri ile İsrail arasındaki mücadelenin geleceğini de belirleme özelliğine sahiptir.  

Bu araştırma bu projenin Suriye’ye uyarlanmasının zorluklarını da dillendirmekte ve Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’nin uzun zaman alacak bu değişimlerin farklı aşamaları olduğunu söylemektedir. Bu ülkeler arasında her ne kadar benzer özellikler bulunsa da her birinin kendisine has konumundan ötürü özel planların yapılması gerekmektedir. Suriye’nin tarihi, içtimai, dini ve coğrafik yapısı göz önünde bulundurulduğu zaman bu güçlü ülke için daha fazla faaliyete ihtiyaç duydukları açıktır.

Teoriden Pratiğe Yemen’in 4 Bölgeye Ayrıştırılması

Abdulhüseyin el-Şeyb kaleme aldığı makalesinin devamında şunları söylemektedir: Yukarıda zikredilenler Batılıların bugün bölge için göz önünde bulundurdukları projeleridir. Bu projenin bir bölümünde Yemen’in adı da değişim aşamasında olan 5 ülke arasında zikredilmiştir. Bu ülke dünyanın en yoksul ülkelerinden birine dönüşmüştür ve parçalanmanın sıkıntılarını her şeyi ile hissetmektedir. Her ne kadar devlet ismi almamış olsalar da bugün Yemen dört küçük idareye bölünmüştür ve bir tür federal yapıya sahiptir. Tek farkı merkezi hükümetin şuanda bile Sana’da güçlü bir şekilde varlığını devam ettirmesidir.

Bu arada Güney hareketi ülkenin güneyinin Kuzey Yemen’den ayrılması için çabalamakta ve rejimi bölgelerini ve halklarını fakir bırakmakla ve servet ve kaynaklarını yağmalamakla itham etmektedir. Üstelik Yemen Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden daha 20 yıl bile geçmemiştir. Bu müddet de Yemen’in farklı dini ve kabilevi yönelimlere sahip birleşik bir ülke olması için az bir zamandır. Öte yandan Yemen, daima bölgesel ve uluslararası çekişmelerin yaşandığı bir bölgede yer almaktadır.

Ayrıca el-Kaide’nin İslami emirlik ilan ettiği ve buradaki nüfuzunu her geçen gün arttırdığı Ebyin eyaleti de burada yer almaktadır. Arabistanlı kuvvetlerin doğrudan müdahalede bulundukları Sade bölgesi ise Husilerin kontrolü altındadır. Bu arada geriye sadece farklı gruplar arasında çatışmaların yaşandığı ve herkesin bir noktaya hükmettiği kuzey bölgesi kalmıştır. Yemen’de halk arasında Amerika’nın bu ülkeyi dört küçük devlete parçalayacağı söylemi çok yaygındır. Bu projeyi daha önce ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice sunmuştu.

Amerika’nın Yemen’de Kaos Yaratmadaki Hedefleri

Terörist eylemler ve terörü destekleme bahaneleriyle Amerikalılar tarafından aranan Şeyh Abdulmecid el-Zindani ülkenin bölünme tehlikesinin devam ettiğine inanmaktadır. Rice buna yaratıcı kaos adını vererek “Bizler şuanda kaosun başlangıcında yaşamaktayız” demişti.

Şeyh el-Zindani Yemen’in dört küçük ülkeye parçalanmasının Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Amerikan Savunma Bakanlığının planı olduğunu söylemektedir. BOP, İsrail aleyhinde güçlü bir varlık göstermemesi için Arap ülkelerinin parçalanmasını ve zayıflatılmasını öngören bir projedir.

ABD’nin eski Yemen Büyükelçisi Edmund Hall’un açıklamalarından da Yemen’in parçalanma projesinin hayata geçirilmesi için yeşil ışık yakıldığını anlamamız mümkündür. Hall, Hazeral Mevt bölgesine yaptığı bir ziyaretinde bölgenin önde gelen şahısları ve grup başkanları ile yaptığı görüşmede “Hazeral Mevt bölgesinin bir devlet olma yeterliliğine sahip olduğunu” söylemişti.

El-İntikad’ta yayınlanan yazının devamında bu projenin Batılılara getirisi ele alınmakta ve Yemen’in bugünkü özellikleri şu sözlerle açıklanmaktadır; Yemen birleşik bir ülke olup yoğun bir nüfusa sahiptir. Akdeniz’de, Adn Körfezi’nde ve Arap Denizi’nde 2400 kilometrelik bir sahili vardır. Bu ülkenin farklı birçok farklı zenginliği bulunmaktadır ve İslami eğilimleri her şeyden önce gelir. Ülke kabile örflerine ve eyalet sistemine göre yönetilir ve İslam ümmetinin önemli meselelerinin destekleyicisidir. Küresel ve bölgesel arenada daima Amerika ve İsrail projelerinin aksi yönünde etkili tutum takınmaktadır. Bu yüzden Batılılar bölge aleyhindeki yıkıcı projelerinde bu ülkeye güvenilemeyeceğini söylemektedirler.

Arabistan da Batılıların Parçalama Projelerinden Yana Güvende Değildir

Makalede Batılıların Arabistan’ı parçalama planlarına da değinilmekte ve şunlar ifade edilmektedir: “Bu proje Arabistan’ın üç küçük devlete ayrılmasını öngörmektedir. Söz konusu proje 11 Eylül saldırılarından sonra Rand Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanarak Pentagon’a sunulmuştur. Bu proje yayınlandığı zaman büyük tartışmalara neden olmuş ve ardından da ABD Arabistan’ı 11 Eylül saldırılarına karışmakla itham etmişti.

Arabistan’ı parçalamayı öngören bu projeye göre Arabistan’ın petrol yataklarının olduğu doğuda ve el-İhsa’da, Necd bölgesinde ve batıda ayrı devletler kurulacaktır. Ülkenin Batısında kurulması planlanan din devletinin sınırları içinde Mekke ile Medine gibi mukaddes mekânlar da yer alacaktır.

Arabistan’ın parçalanması planını hazırlayanlar arasında yer alan Hudson Akademisinin kurucusu Maks Senger’in Suriye’de de önemli roller ifa etmesi ilginçtir.

Fars News’te yayınlanan bu makale medyasafak için çevrildi.