Dr. Velayeti: Mevlana, Hafız ve Sadi Şiîydi

 Dr. Velayeti: Mevlana, Hafız ve Sadi Şiîydi
Havza Haber Ajansı muhabirleriyle söyleşisinde İslam kültürü ve medeniyeti alanındaki dev eserinden söz eden Dr. Velayeti, bazı şairlerin mezhebî eğilimleri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.

İslam kültürü ve medeniyeti alanındaki araştırmalarıyla yerli ve yabancı bilim insanlarının ilgisini çeken Dr. Ali Ekber Velayeti ile bir söyleşi yaptık. Önce söyleşiyi aynı zamanda İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei'nin uluslararası ilişkiler danışmanı olan Dr. Velayeti'nin ofisinde yapacağımız düşüncesiyle Kum'dan Tahran'ın merkezine hareket etmeyi düşündük, ama sonra kendimizi beyaz elbiseli insanlarla dolu Tahran'ın kuzeyindeki bir hastanede bulduk. Dr. Velayeti'nin odasında hastanenin ağır havasından eser yoktu; artık kültürel meselelere odaklanabilir ve söyleşimize başlayabilirdik.

Dr. Velayeti söyleşinin öncesinde ve sonrasında, hatta söyleşi sırasında cevapladığı telefonlarda ve gerçekleştirdiği görüşmelerde birbiriyle hiç irtibatı olmayan çok farklı konular hakkında konuşuyordu; kimi zaman hastaneyle ilgili konulardan söz ediyor, kimi zaman kitaplarının tercümesinden ve yayımından bahsediyor, kimi zaman da siyasete giriyordu.

Havza Haber Ajansı muhabirleriyle söyleşisinde İslam kültürü ve medeniyeti alanındaki dev eserinden söz eden Dr. Velayeti, bazı şairlerin mezhebî eğilimleri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.

İslam Kültür ve Medeniyetinde Şia'nın Rolü (Kenan Çamurcu ve Ozan K. Sarıalioğlu tarafından çevrilen bu eser yakında Kevser Yayınları tarafından neşredilecek; medyaşafak) başlıklı kitabınız bilim ve kültür insanlarının yoğun ilgisiyle karşılaştı. Siyasî sorumluluklarınıza ve doktor kimliğinize rağmen sizi bu konuda bir kitap yazmaya iten ne oldu?

Bendeniz ve birlikte çalıştığım arkadaşlarım uzun yıllardır İslam ve İran kültür ve medeniyeti üzerine çalışıyoruz. Başlangıçta Kanal 4'ün talebi üzerine İslam ve İran kültür ve medeniyeti konulu programına katıldım.  Bu konuda yazmaya başlamamız ise 1997 yılına tekabül eder. Televizyondaki konuşmalar deşifre ediliyor, dipnot ekleniyordu. Bu yazılar sonradan iki ciltlik bir kitaba dönüştü ve bu kitap İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinin Dinamizmi adıyla yayımlandı. Tabii ilk baskısı dört cilt olarak yayımlandı, sonradan iki cilde dönüştü. Bu iki ciltlik kitap şimdiye dek birçok baskı yaptı ve yabancı dillere tercüme edildi. Mesela Lübnanlı, Iraklı ve İranlı mütercimlerden oluşan on iki kişilik bir ekip tarafından titizlikle Arapçaya tercüme edildi ve Lübnan'da yayımlandı.  Kitabın Fransızca tercümesi de bitti. Kitabımızın yurtdışında gördüğü ilgiyi müşahede edince başka dillere tercüme edilmesini de programımıza aldık.

Sizi İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinde Şia'nın Rolü'nü yazmaya iten neydi?

İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinin Dinamizmi yayımlandıktan sonra Şia'nın bu alandaki rolünün ne olduğunu görmek, konuyu bir de bu çerçevede incelemek istedik. İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinde Şia'nın Rolü'nde biz, merhum Aga Buzurg Tehrani, merhum Seyyid Muhsin Cebel-i Amilî, merhum Seyyid Hasan Sadr gibi seçkin üstadların işlemedikleri konular üzerinde durmaya çalıştık. Mesela Şia'nın hat ve minyatür sanatındaki, tarih, coğrafya, matematik ve astronomi bilimlerindeki ve şiirdeki rolünü saptamaya çalıştık. Biz İranlılar için önemli olan ve ilgi çeken konulardan birisi Şiî şairlerdir. Firdevsî'nin Şiî olduğunu gösteren birçok delile sahibiz. Başka şairler için de durum aynı. Şiî olmayanların birçoğunun da Şiî eğilimleri olduğunu gözlemledik. Mesela, belki size garip gelebilir ama birbirinden farklı fakat sağlam delillere dayanarak Mevlana'nın Şiî olduğunu ortaya çıkardık.

Mevlana'nın Şiî olduğuna dair delil nedir?

Merhum Allame Celal Hümayî Mevlevî-name adlı eserinde Mevlana'nın Şiî olduğunu vurgulamıştır. Merhum Hümayî İran'ın edebiyat alanında iftihar duyduğu bir şahsiyettir. Tahran Üniversitesi'nde hocalık yapmıştır ve felsefe ve hikmet alanında merhum Mirza Cihangir Han Kaşkayî'nin, fıkıh ve usul alanlarında ise merhum Hatunabadî'nin öğrencisidir.  Bu, merhum Hümayî'nin müçtehid, âlim, ârif ve filozof olduğu anlamına gelir. Erdemi muahhar ve çağdaş bütün edebiyatçılar tarafından bilinir. Kendisi Mevlana hakkında iki ciltlik bir kitap kaleme aldı: Mevlevî-name. Kitabın önsözünde şöyle der: “Kim ne derse desin ben Mevlana'nın Şiî olduğuna kesinkes inanıyorum.” Daha sonra delillerini sıralar. Delilerinden birisi Mevlana'nın “Amelde ihlâsı Ali'den öğren…” diye başlayan şiiridir.



Mevlana halifeleri de benzeri sözlerle övmüştür. İmam Ali hakkındaki bu övgüsü Mevlana'nın Şiî olduğunu gösterir mi?

Şöyle, Mevlana takiyyeden başka hiçbir çarenin olmadığı bir dönemde yaşadı. Bununla birlikte Mevlana şiirinde övdüğü kimseler hakkında Hz. Ali hakkında söylediği gibi bir söz söylememiştir: “Amelde ihlâsı Ali'den öğren, Allah'ın aslanını hileden arınmış bil. O, kendini her nebi ve velinin iftiharı Ali'nin üzerine attı.”

Diğer meşhur şairler hakkındaki görüşünüz nedir? Mesela Hafız ve Sadi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Merhum Hümayî Mevlana'dan sonra Hafız hakkındaki görüşlerini kaydeder. Bazı şiirlerine, özellikle başka kaynaklarca da doğrulanan iki rubaisine gönderme yapar. Bu rubailer Allame Kazvinî ve Dr. Gani tarafından, ayrıca Dr. Hanlerî'nin onayını alan muteber kaynaklar tarafından da teyit edilmiştir. Merhum Hümayî ayrıca kasideleri ve gazelleri Said Nefisî tarafından neşredilen Nizamî-i Gencevî'nin de Şiî olduğunu yazar. Said Nefisî'nin din ve diyanet iddiası olmayan bir zat olduğunu hatırda tutmak gerekir. Bununla birlikte edebiyat sahasında güvenilir biriydi ve Nizamî'nin merhum Vahid Destgirdî tarafından yayımlanan Hamse'sinde yer almayan kaside ve gazellerini neşretmişti. Said Nefisî Nizamî'nin bir şiirinde şöyle dediğini yazar: “Sonu olmayan Tanrı'nın marifeti boyutundan, Ali ve âl-i Ali'yi elçi bilirim.” Bu tasrihtir, açıklamadır. Sadi de bir gazelinde -bu gazel Muhammed Ali Furuğî tarafından neşredilen ve en güvenilir metin kabul edilen Külliyat'ta da mevcuttur- şöyle der: “Kim Ali'yi vasıflandıracak güce kudrete sahiptir, Cabbar onun hakkında hel ata buyurmuştur.” (Sadi burada Hz. Ali hakkında nazil olan İnsan suresinin birinci ayetine gönderme yapmıştır- ç.n.) Bu şiirin son beyti şöyledir: “Yarın herkes bir şefaatçiye el uzatırken, biz Masum Ali Murtaza'nın eteğine yapışacağız.” Bu şiir Sadi'nin Şiî olduğunun delilidir.

Açıklamalarınız için teşekkür ederim. İsterseniz ilk konumuza dönelim. Televizyonda program yapmanızı İran Radyo ve Televizyon Kurumu'nun talep ettiğini söylemiştiniz. İslam ve İran kültür ve medeniyeti konusunda niçin sizin program yapmanızı istediler?

Dışişleri Bakanlığı'nda iken İslam medeniyetinin farklı yüzyıllardaki yükseliş ve düşüş çizelgesini ortaya koyma düşüncesindeydim. Böyle bir çizelgeyi iki ciltlik İslam ve İran Kültür ve Medeniyeti başlıklı kitabımızın kapağında kullandık. Yıllar öncesinden İslam medeniyetinin, ayrıca Şiilik ve Sünniliğin yükseliş ve düşüş dönemleri üzerinde çalışmaya başlamıştım. İslam âlimlerinin muhtelif sahalarda ve farklı yüzyıllarda ortaya koydukları eserleri esas alan bu çizelge muhtelif ilim sahalarını gösteren bir çizelgeye tebdil oldu. Bu çizelge bendenizin ortaya koyduğu bir şeydir ve zaman içerisinde kabul görmüştür.

Bu çizelgeyi ortaya koymadaki amacınız neydi?

İslam kendi içinde bir cevhere sahiptir. Medeniyet ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın biz bir İslam medeniyetine sahibiz; ben bunu göstermek istedim. Öte yandan öğrencilerin sürekli gündeme taşıdıkları “Biz Müslümanlar hep bilgi tüketicileri mi olduk?” sorusuna cevap vermek istedim. Öğrenciler, “geçmişte Yunanca kitapları tercüme ettik, şimdi de yabancı kitapları tercüme ediyoruz. Biz bilgi üretmiyoruz,” diyorlar. Bizim bilgi üretenler olduğumuzu göstermek için bu konuda çalıştım.

Sizce çalışmalarınız ne kadar etkili oldu?

Zamanla çalışmalarımız bilinir hale geldi ve neticede şu anki duruma geldik. Çalışmalarımızda daima Allah'ın inayet elini üzerimizde hissettik. Farklı yollardan bizim bir İslam medeniyetine sahip olduğumuz açıklığa kavuştu, ispatlandı. En azından insanlık tarihinin on yüzyılında, dokuzuncu yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadarki dönemde etkindik. Dünyanın doğusu ve batısı İslam medeniyetinin yaydığı ışıkla aydınlandı. Söz gelimi, dünya şehircilik tarihi ve sanatı açısından bir şaheser olan Nakş-i Cihan Meydanı on dokuzuncu yüzyılda yapıldı. Aynı dönemde Hindistan'daki Taç Mahal inşa edildi, padişah köşkleri yapıldı. Köşklerin padişahlar için yapıldığı söylenebilir. Şunu söylemek gerekir: Padişahlar köşk yapmak için gelmediler, köşkleri mimarlar yaptı. Mimarlık çok yönlü bir sanattır; geometri, matematik vb. ilimleri bilmeyi gerektirir. Söz gelimi, kümbet yapmak istiyorsan kimya bilmen gerekir. Bütün bunlar bir araya gelir mimarlık olur. Biz Müslümanlar yüzyıllar önce bugün Avrupalı seyyahların gözlerini kamaştıran mimarlık bilgisine sahiptik. Batılı bir araştırmacı Müslüman Hint padişahı Şah Cihan tarafından Müslüman bir İranlı mimara yaptırılan Taç Mahal hakkında şöyle der: “Hindistan'daki binalar doğal afetler sonucu yıkılıp yerle bir olsa ve geriye yalnızca Taç Mahal kalsa, o tek başına binlerce yıllık Hindistan medeniyetini temsil edebilir.” İşte biz bu yüzden İslam medeniyetinde bilimin bu denli ileri seviyede olduğunu göstermek istiyoruz. Isfahan'daki Nakş-i Cihan Meydanı hakkında şunu eklemem gerek; Safeviler döneminde İran'a gelen bir İtalyan seyyah der ki: “Avrupa'da dünyanın en güzel meydanının Roma'da olduğu söyleniyor. Eğer hemşerilerimden korkmasaydım Isfahan'daki Nakş-i Cihan'ın ondan çok daha güzel olduğunu söylerdim.”



İslam medeniyetinde Şii yükseliş üzerine ne zaman çalışmaya başladınız?

Dört yıl kadar önce.

Kaç kişiyle çalışıyorsunuz?

Tam olarak bilmiyorum. Fakat farklı alanlarda onlarca kişi çalışıyor. İki buçuk yılda hazırlanan Medeniyet Tarihi Takvimi adlı kitabın hazırlanmasında ise yüz seksen kişinin emeği geçti.

İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinde Şia'nın Rolü kitabınızda yalnızca Şiî olduğu kesin olan şahsiyetlere mi yer verdiniz?

Bazı şahsiyetlerin hangi mezhebe mensup oldukları açıkça bilinir. Mesela Seyyid Murteza, Şeyh Tusi vb. böyledir. Ama kimi şahsiyetler, her ne kadar belli bir mezhebe mal edilmişlerse de, biraz araştırdığınızda onların ya takiyye yaptıklarını ya da müteşeyyi Sünni olduklarını anlarsanız.

Müteşeyyi Sünni ne demek?

Bazı tarih kitaplarında Abdurrahman Cami'nin Hanefi olduğu, bazılarındaysa Şiî eğilimleri olduğu yazar. Abdurrahman Cami'nin Şevâhidü'n-Nübüvve adında On İki İmam'ı anlatan mensur bir eseri vardır. Bu kitapta Hz. Ali'den İmam Mehdi'ye kadar bütün imamlar anlatılır. Bu kitap muhterem bir araştırmacı tarafından yayımlanmıştı. Baskısının bitmesi üzerine biz Özbekistan ve Semerkand'dan yazma nüshalarını getirttik ve tekrar yayımladık. Bu kitapta Masum İmamlar (a.s) hakkında şiirler vardır. Necef'te İmam Ali'den, Kerbela'da İmam Hüseyin'den söz eder, İmam Rıza hakkında şiir okur. İmam Rıza hakkındaki bu şiir Mefatihü'l-Cinan'da da iktibas edilmiştir. Cami, Hanefi olarak tanınmıştır. Siz bugün İmam Rıza ve Masum İmamlar hakkında böyle şiir okuyan bir Hanefi görseniz ona ne dersiniz?

Peki, meşhur şahsiyetleri Şiileştirmekle suçlanmamak için ne gibi tedbirlere başvurdunuz?

Biz kitabımızda, önsözde de belirttiğimiz gibi, kim Şiî kim değil araştırmasına girişmedik. Kesinliği tartışmasız delilleri ortaya koyduk ve yargıda bulunmayı okuyucuya bıraktık. Söz gelimi, okuyucu, sohbetimizin başında okuduğum Nizami-i Gencevi'nin şiirini görsün, sonrasında istediği yorumda bulunsun istedik.

İslam ve İran Kültür ve Medeniyetinde Şia'nın Rolü kitabınız tanıtımından çok kısa bir süre sonra ilavelerle ikinci baskı yaptı ve yoğun ilgi gördü. Arap ülkelerinde Şiilik ve İran karşıtı propagandaların yürütüldüğü bu dönemde kitabınızın Arap ülkelerinde nasıl bir etki yapmasını bekliyorsunuz?

Kuran ve Masum İmamlarımız (a.s) karşı taraf bize kötü söz söylese de bizim onlara benzemememizi öğütler. Bizim icap ettiği gibi amel etmemiz, kendimizi ortaya koymamız gerekir ve bu en doğru yoldur.

Kitap, literatür açısından Ehlisünnet tarafından kabul görür mü?

Siz Taberi'nin ve İbn Esir'in tarihlerinden ve Ehlisünnet kardeşlerimizin güvenilir kabul ettiği kaynaklardan delil getirirseniz ve ayrıca edebiyat sahasında Şiî taassubu olmayan ve araştırmacı olarak kabul görmüş edebiyatçıların sözlerinden kanıtlar sunarsanız etkili olursunuz. Biz işte bunu yaptık.

medyasafak.com