Suriye: CIA – MI6 İstihbarat Operasyonları ve Sabotaj

Suriye: CIA – MI6 İstihbarat Operasyonları ve Sabotaj
"Bu isabetli makale tecrübeli savaş muhabiri Felicity Arbuthonot tarafından bir yıl evvel, 2 Şubat 2012’de Global Research’de yayımlandı. Bunu New York Times'ta okuyamazsınız."

Michel Chossudovsky

El Menar


Medya fabrikasyonunun tırmandığı bir zamanda, “tarafsız doğrular etkisini kaybediyor” ve “yalanlar tarihe geçiyor.”  Bu analiz ABD-NATO terörizminin insanlık dışı yöntemlerini ve ulus devletlerin çöküşüne sebep olan şartları tetiklemek için nasıl örtülü istihbarat operasyonları uygulandığını ortaya koyuyor. Bu “şartlar”dan bir tanesi örtülü operasyonun bir parçası olarak masum sivillerin sınırsızca öldürülmesi ve daha sonra Beşar Esad'ın kendi halkına karşı acımasız suçlar işlemekle suçlanmasıdır.
 

Global Research, 27 Ocak 2012
 

“Özgürleştirici kuvvetlerin faaliyetine yardım amacıyla, bazı önemli kişileri elimine etmek için özel bir çaba gösterilmelidir. Bu, ayaklanma ve müdahalenin başlangıcı süresince başarılmalıdır…


Önce Suriye'deki iç karışıklıkları devam ettirmeye yönelik politik bir karara ulaşıldı, bunu CIA hazırladı ve sonra SIS (MI6) ilişkide olduğu kişilerle çalışmak yoluyla Suriye içinde küçük sabotajlara ve darbeye götürecek büyük olaylara teşebbüs edecek… Olaylar Şam'da yoğunlaştırılmamalıdır…


Daha ötesi: “Korkunun gerekli olan miktarı… sınır olayları ve (tertiplenen) sınır çatışmaları” “müdahale için bir bahane sağlayacak… CIA ve SIS (MI6) psikolojik ve eylem alanının her ikisini de gerilimi arttırmak için kullanmalı…” (ABD-İngiltere birliğine dair sızdırılmış İstihbarat Belgesi, Londra ve Washington, 1957)

 

“Tamamen tarafsız gerçek kavramı dünyada zayıflayıp kayboluyor. Yalanlar tarihe geçecek.” (George Orwell – Eric Arthur Blair, 1903 – 1950)


Suriye'de gerçekten ne olduğuna ve on yıl evvel “Bugünün Atatürk'ü” olarak selamlanan Cumhurbaşkanı Esad'ın en son megalomanyak despot olup olmadığına, ABD öncülüğündeki ulusların birliğinin kitle, ev, insan, halk ve maişet imha silahlarıyla insanlara “özgürlük” ulaştırmak zorunda olup olmadığına dair kesin bir karara varamayan herkes için burada modern tarihten faydalı bir öykü vardır.


Çok daha yakın bir zamanda -2003 yılında açığa çıkarıldı- Suriye'ye karşı savaş tehditleri ABD-İngiltere hükümet belgelerinde yer almadı mı ve bu ülke BBC programlarından bile çıkarılmadı mı? (1)


2003'ün sonlarında, Irak'ın işgali yılında, Londra Kraliyet Holloway Koleji'nde Uluslararası Tarih Doçenti Matthew Jones “Korkutucu derecede açık sözlü” belgeler ortaya çıkardı: O zamanın İngiltere Başbakanı Harold Macmillan ile o zamanın ABD Başkanı Dwight Eisenhower arasındaki 1957 tarihli planlar şunu onaylıyordu: “Suriye'nin Batı yanlısı komşuları tarafından işgaline bir bahane olmak üzere sahte sınır olayları tertipleyecek olan bir CIA – MI6 planı.” (2)


O zamanın Cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvetli'nin arkasındaki güç varsayılan kişiye yönelik suikast bu planın kalbiydi. Hedefler şunlardı: Askeri İstihbarat Başkanı Abdülhamit Sarray; Suriye Genelkurmay Başkanı Afif el Bizri ve Suriye Komunist Partisi lideri Halid Bektaş.


Bu belge Eylül 1957'de Washington'da hazırlanmıştı:
 

“Özgürleştirici kuvvetlerin eylemlerini kolaylaştırmak, rejimin organize olma ve doğrudan askeri faaliyet yeteneklerinin azaltılması… mümkün olan en kısa zamanda arzulanan neticeleri meydana getirmek amacıyla bazı önemli kişileri elimine etmek için özel bir çaba gösterilmelidir.”


“Onların ortadan kaldırılmaları ayaklanmanın ve müdahalenin başlangıç evresinde ve o an var olan koşulların ışığında tamamlanmalıdır.”


Cumhurbaşkanı Esad'ın bazı yabancı kuvvetler ve müdahaleler, sınır ötesi saldırılar (Ondan evvel Albay Kaddafi'nin gibi, Batılı hükümetler ve medya tarafından dudak büküldü ve elbette, en sonunda doğruluğu çınlayarak kanıtlandı.) iddiaları ışığında, bu belgede bazı etkileyici ve faydalı paragraflar var:


“Önce Suriye'deki iç karışıklıkları devam ettirmeye yönelik politik bir karara ulaşıldı, bunu CIA hazırladı ve sonra SIS (MI6) ilişkide olduğu kişilerle çalışmak suretiyle Suriye içinde küçük sabotajlara ve darbeye götürecek büyük olaylara teşebbüs edecek…”


“Olaylar Şam'da yoğunlaştırılmamalıdır… Suriye rejiminin önemli liderlerinin ilave kişisel koruma önlemleri almalarına sebebiyet vermeyi önlemeye dikkat edilmelidir.”


Daha ötesi: “Korkunun gerekli olan miktarı… sınır olayları ve (tertiplenen) sınır çatışmaları” (o zamanlar hala İngiliz mandası altında olan Irak ve Ürdün tarafından) “müdahale için bir bahane sağlayacak.”  


Suriye, “komşu hükümetlere karşı yöneltilen komploların, sabotajın ve şiddetin destekçisi olarak gösterilecek… CIA ve SIS (Majeste'nin Gizli İstihbarat Servisi, MI6) gerilimi tırmandırmak için psikolojik ve eylem alanının her ikisinde de yeteneklerini kullanmalıdır.”


Irak, Ürdün ve Lübnan içine saldırılar şunları içerecek: “Sabotaj, ulusal komplolar ve çeşitli güçlü askeri faaliyetler”, Şam'ı suçlamak için bu belgede tavsiye edildi.


Aralık 2011 sonlarında “Suriye Ulusal Konseyi” isimli muhalefet ”ülkeyi özgürleştirmeyi” ilan etti ve temsilcileri Hillary Clinton ile görüştü. Bu,  şimdi ABD onaylı “Suriyeli Devrimci Konsey” olarak görünüyor.


Eisenhower – Macmillan planı Suriye içindeki “Özgür Suriye Komitesi” ve “politik grupların paramiliter veya diğer aksiyoner kapasitelerle silahlandırılması”na finansman sağlıyordu.  
 

CIA – MI6 iç karışıklık yaratmayı ve Baas – Komünist eğilimli hükümetin yerine, Batı ile uyumlu, kullanımı kolay birisini yerleştirmeyi planladı. Halk düşmanlığı ile karşılaşmalarını umarak, şunu planladılar: “Muhtemelen, ilkin baskıcı önlemlere ve gücün keyfi kullanımına dayanmak gerekir.”




Bu belge Londra ve Washington'un her ikisi tarafından da imzalandı. Macmillian'ın günlüğünde şöyle yazıldı: “Çok müthiş bir rapor.” Bu, “İngiltere Genelkurmay Başkanı'ndan bile gizli tutulmuş” bir rapordu.


Washington ve İngiliz hükümeti Suriye'nin Batı yanlısı tesirlerden ziyade giderek artan Sovyet yanlısı (tutumundan) endişelendiler ve Baas (Pan Arap) ve Komünist Parti ittifakı da Suriye ordusu içinde en büyük ittifaktı.


Bununla birlikte, Saddam Hüseyin öncesi günlerde Irak'ın petrol sahalarının Batı damarından gelen ana boru hattı, bunu daha sonra kontrol eden Suriye tarafından politik endişelerle de koz olarak kullanıldı.


Kısaca ifade edersek: 1957'de Suriye Moskova ile ittifak kurdu (askeri ve ekonomik yardım için bir anlaşma dahil olmak üzere) yeni Çin'i tanıdı -ve sonra şimdi olduğu gibi, çok geçmeden Sovyetler Birliği Batıyı Suriye'de bir müdahaleye karşı uyardı.


Suriye hür fikirli ve sadakatli bir ülke olarak değiştirilemezdir. O, Saddam Hüseyin rejiminin düşüşünden bu yana Baasçılığın Pan Arap idealinin beşiği olarak açıkça yalnız kalmıştır.


1957'de, bu hür fikirlilik Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi Loy Henderson'un şöyle demesine sebep oldu: “Suriye'deki mevcut rejim gitmek zorunda…”


Sonunda, bu plan İngiliz mandası olsun veya olmasın komşu ülkeler oynamayı reddettiklerinden kullanılmadı. Bununla birlikte, açıkça bu proje, son on yılı aşkın bir zamandır Suriye'de ve bölgede yaşanan olayların gerçekliğine çarpıcı bir şekilde benzemektedir.


1957'dekine yakın bir biçimde İngiltere'nin Dışişleri Bakanı William Hague Birleşmiş Milletler'de Suriye'nin lehine Rusya-Çin vetosu sebebiyle Cumhurbaşkanı Esad “cesaretlenecek”, dedi.


Hillary (Geldik, gördük, öldü) Clinton “Demokratik bir Suriye'nin dostları”nı Esad hükümetine karşı birliğe ve harekete geçmeye çağırdı. Söylendiğine göre, Usame Bin Ladin ve diğerlerinin hukuk dışı, gayrı meşru suikastına dair filmi izleyen bu kadın, “Ona (Esad'a) açık bir mesaj göndermek için birlikte çalışmamız gerekir: Silahla geleceği zapt edemezsin”, dedi fakat kesinlikle insanlar ABD'nin gayrı meşru işgalcileri tarafından birçok silahla öldürüldü.


Fevkalade ironik olarak, Clinton, 5 Şubatta Münih'te tarihi bir konuşma yapıyordu: “Nazi partisinin doğum yeri.” Suriye'ye karşı faaliyetlere Birleşmiş Milletler'deki Rusya ve Çin vetosu ABD tarafından değişik bir şekilde, “iğrenç”, “utanç verici”, “müessif”, “komedi” olarak kınandı.


ABD vetolarının ulaşılabilir listesi şaşırtıcıdır. Can sıkıcı çifte standartlara sadece hayret edilebilir. (3)


Muhtemelen 1957'de Suriye'nin önemli bir rolü elde tuttuğu Irak'ın petrolü gündemin en üst noktasındaydı. Bu gün o, İran'ın petrolüdür ve Michel Chossudovsky'nin çok kısa ve öz bir şekilde ifade ettiği gibi: “Tahran'a giden yol Şam'dan geçer.” (4)
 

Dipnotlar:
1. http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-14703995
2. http://www.guardian.co.uk/politics/2003/sep/27/uk.syria1
3. http://www.jadaliyya.com/pages/index/4237/us-on-un-veto_disgusting-shameful-deplorable-a-tra
4. http://www.globalresearch.ca/a-humanitarian-war-on-syria-military-escalation-towards-a-broader-middle-east-central-asian-war/25955

medyasafak.com