"Obama, Suriye’deki Militanların Şantajlarına Boyun Eğdi"

"Obama, Suriye’deki Militanların Şantajlarına Boyun Eğdi"
Press TV, Londra’dan siyasi yorumcu Charles Shoebridge ile, ABD Başkanı Barack Obama’nın militanları silahlandırma sözü verdiği ve Suudi Arabistan’ın El Kaide bağlantılı gruplara füze vermek istediğini söylediği bir süreçte, Suriye’deki vekalet savaşı hakkında bir röportaj yaptı.

Shoebridge: Obama, Suriye'deki militanların şantajlarına boyun eğdi 

 

Press TV

 

Press TV, Londra'dan siyasi yorumcu Charles Shoebridge ile, ABD Başkanı Barack Obama'nın militanları silahlandırma sözü verdiği ve Suudi Arabistan'ın El Kaide bağlantılı gruplara füze vermek istediğini söylediği bir süreçte, Suriye'deki vekalet savaşı hakkında bir röportaj yaptı.


Press TV'nin Tartışma programında Bay Shoebridge'e, Chicago'dan yazar ve radyo programcısı Stephen Lendman de eşlik etti. Aşağıda röportajın yaklaşık bir çözümlemesi sunulmaktadır.  

Press TV: Bay Lendman'in Suriye için master planıyla ilgili söyledikleri hakkındaki görüşlerinizi sorabilir miyiz? 

Shoebridge: Evet, Birleşik Krallık, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye için bir tür master planı oluşturması beklenebilir. İnsani müdahale, demokrasi ve insan hakları bakımından ifade ettikleri amaçları düşünüldüğünde, ilerlemek için bunu yapmaya çalışacakları açıktır. 

Press TV: Sorumu biraz daha açık hale getirmek gerekirse, Bay Dumas'nın (eski Fransız dışişleri bakanı) söylediği doğru mu? Burada insan hakları meselesinden bahsetmiyoruz, Suriye için önceden planlanmış bir işgal veya savaştan bahsediyoruz. Meselenin bu olduğunu düşünüyor musunuz?

Shoebridge: Size verebileceğim tek cevap, bilmediğimdir. Yani, bugünkü haberlerde buna dair bazı şeyler çıktı, önceden de vardı. Bu doğru olabilir, olmayabilir de. Bunu bilmiyorum, benden gelip kimyasal silahlarla ilgili konuşmam istenmişti.

Press TV: Birkaç saat önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İngiliz Başbakanı David Cameron bir basın toplantısı düzenledi ve konu Suriye'ydi, ve tek bir İngiliz gazeteci çıkıp Dumas'nın bu yeni varsayımları hakkında bir soru sormadı. Neden bir İngiliz gazeteci böyle büyük bir hikayenin peşinden gitmez veya büyük bir hikaye ne olmalıdır?   

Shoebridge: Evet bu konuda hayli yorum yapabilirim. İngiliz ana akım medyasının, görsel ve yazılı medyanın, hükümetin ortaya koyduğu algılanan anlatıya karşı çıkacak herhangi bir şey yapmaması, hiç de alışılmamış bir şey değildir.

Irak'taki durumda bunu geniş ölçüde gördük; Libya'daki durumda daha da fazlasını gördük. Özgürlük savaşçısı isyancıların ve Batı yanlısı laik demokratların özgürlük için savaştığı anlatısı ortaya konuldu ve ana akım medyada büyük ölçüde kabul gördü. Şimdi Suriye'yle ilgili olarak aynısı yaşanıyor. Bu anlatı iki yıldır ortaya konuluyor ve isyancıların gerçekte ne olduğuna dair çok yanlış bir resim oluşturdu. 

Fakat anketlerle ilgili haberiniz cesaret veriyor; bu sadece ABD'de değil, İngiltere'de de öyle. Kamuoyu yoklamaları, Batı nüfuslarının, özellikle de İngiliz ve Amerikan nüfuslarının, devamlı olarak ve artan oranda, bu özel söylemin medya tarafından geliştirildiğini düşündüğünü gösteriyor.

Ve şimdi medyada yer yer Suriye'de isyancıların konumunu desteklemeyen hikayeler de yer veriliyor. Olaylara dair hükümetlerin anlattığı versiyona karşı çıkan ve isyancıları bazı örnekte oldukları gibi betimleyen bazı haberler görülebiliyor. 

Press TV: Bay Lendman'in söylediği gibi, işini yapan gazeteciler yokken, ne yaptıklarına dair biraz yansıma var. Şimdi ABD Başkanı Barak Obama açıkça, Suriyeli isyancılara silah gönderme zamanı olduğunu söyledi – elbette bunu zaten yapmamış değiller – ama şimdi açıkça bunun yapılması ve belki de uçuşa yasak bölge oluşturulması gerektiğini söylüyorlar. Suriye'de yaşanan bu trajediyi durduracak olan ne olabilir? 

Shoebridge: Her ne kadar Amerikan ve İngiliz yönetimleri uçuşa yasak bölge için “bütün seçenekler masada” dese de, ABD'den uçuşa yasak bölge konusunda net bir öneri gelmediğini unutmayalım. 

Tersine, bu kimyasal silah varsayımlarıyla bile, uçuşa yasak bölgenin nasıl meşrulaştırılacağını görmek kolay değil. Var olsa bile bu kimyasal silahların uçaklar yoluyla kullanılacağını söyleyen bir gösterge yok.

Bu kimyasal silahlar bahanesi, tıpkı Irak savaşına giden süreçte kitle imha silahları bahanesinin kullanıldığı gibi kullanılıyor. Kitle imha silahları tehdidinden Libya ve diğer ülkelerle ilgili olarak da bahsedilmişti.

Mesele açık, isyancıları silahlandırma kararının zamanlamasına bakın – ve bu noktada da açık olmak gerekiyor – Amerikalılar askeri ekipman sağlayacaklarını söylediler. Çok sayıda ekipmandan bahsediyoruz. Medyaya bunların silah olduğuna dair yeterince brifing verildi. 

Buna dair bir karar verilmiş olsun veya olmasın, Amerika sonuçları nedeniyle en azından bu isyancılara silah gönderme konusnuda isteksiz olabilir, medya bu silahların, Amerikalıların vereceği isimle “yanlış türden” isyancıların eline geçtiği yönünde haberler yapabilir. 

Zamanlamaya bakalım, çok kısa süre önce isyancılar Kuseyr'i kaybetti; aynı zamanda Obama, isyancıları silahlandırma tutumunu desteklemesi için İngiltere ve Fransa'dan gelen basınç altında. Ama her şeyden önce – ki bu çok önemli bir nokta ve medya tarafından ele alınmıyor – bizzat isyancılar, Obama ve Putin'in kendi aralarında anlaştığı barış konferansına katılmayı reddetti.

Putin, Esad hükümetini barış görüşmelerine katılmaya ikna etti, fakat isyancılar katılmayı reddetti. 

İki hafta kadar önce The New York Times bile isyancıların, Amerika kendilerine silah sözü vermediği sürece katılmayı reddettiğini yazdı. Ve gerçekten de bu zamanlama, tesadüf olamaz. 

Press TV: Dolayısıyla bunun isyancıları masaya oturtmak için sadece şifahi olarak verilmiş bir söz olduğunu söylüyorsunuz. İsyancılar ABD tarafından bütünüyle finanse edilirken neden böyle bir durum olsun? 

Shoebridge: Çünkü burada kamuoyu algısı meselesi var. 

Amerika kendi fikrinin peşinden gitti ve yakın zamanda politikalarını değiştirdi. Kamuoyu önünde isyancıların zaferini desteklemek yerine, uzlaşmacı göründü ve barış görüşmelerinin olması gerektiğini söyledi… çünkü akan kan öyle bir boyuta vardı ki her yerde insanlar, Batı'nın orada akan kanı teşvik etmek için ne yaptığını sorguluyor. 

Bu yüzden, isyancılar tam olarak Obama'nın istediği gibi hareket etmedi. Birlikte bir müzakere ekibi oluşturamadılar, bu görüşmelere katılmak için her tür ön koşulu ortaya koydular. Açıktır ki isyancılar, Esad'ın düşmesini istiyorlar, barış istemiyorlar ve Suriye'de akan kanın durmasını istemiyorlar.


Sonuç olarak, Obama'ya şantaj yapabilecek bir noktada bulundular. Obama ise isyancıları silahlandırarak, çözüm gücünü ortaya koymadı. Yaptığı şey, şantaja boyun eğerek güçsüzlüğünü göstermek oldu. İsyancılar “bize silah vermezseniz biz de sizin barış konferansına katılmayız” dediler.

Press TV: Bir kez daha Obama, Suriye hükümetinin kimyasal silah kullandığı iddiasında bulundu.  

Bununla birlikte BM'nin, kimyasal silahların isyancılar tarafından kullanılmış olma ihtimalinin daha fazla olduğunu söylediğini ve Suriye hükümetinin kimyasal silah kullandığına dair kanıt olmadığını söylediğini görüyoruz. Ve bu esnada ABD yönetimi bir kez daha, kimyasal silah kullanımı nedeniyle Suriye hükümetini kınıyor. Neden bunu yine görüyoruz ve bunu yapmaktan nasıl vazgeçerler? 

Shoebridge: Evet, Cuma günü Obama'nın sözcüsünün söylediğine baktım, daha önceden gazetecilerin sunduğu bazı kanıtlara da baktım.

Amerikalıların iddia ettiği gibi Suriye'de kimyasal silah kullanılmış olabileceğine dair bazı kanıtlar var. Fakat Obama'nın iddiasının iki unsuru bulunuyor: 

İlki, kimyasal silahların kullanıldığına dair. Bazı kanıtlar tersini söylese de, küçük miktarda kullanılmış olabilir. 

Obama'nın iddiasının ikinci unsuru ise kimyasal silahların sadece kullanıldığı değil, aynı zamanda Esad rejimi tarafından kullanıldığı yönünde ve bu nokta medya tarafından görmezden gelindi.

Ve Obama'nın öne sürdüğü iddialara dair kamuoyu önünde tek bir kanıt kırıntısı ortaya koyamadılar. Tersine, iddiaları varsayım üzerine kurulu gibi görünüyor ve Cuma günü yapılan açıklamada da, bu silahların Esad tarafından kullanılmış olması gerektiği, çünkü isyancıların böyle bir kapasiteye sahip olmadığı söylendi.  

Fakat Türkiye'deki son tutuklamalardan, Irak'taki son tutuklamalardan ve Carla Del Ponte'nin sözünü ettiğiniz vurgularından, bunun muhtemelen gerçek dışı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu, bir müdahale için bahaneden başka bir şey gibi görünmeyen temelsiz bir iddiadır.  

Press TV: Tersi yönündeki kanıtlara rağmen ABD, Suriye hükümetinin kimyasal silah kullandığı konusunda ısrarlı. Şimdi soru şu: ne yapılabilir? Irak'ta olanların Suriye'de olmasını nasıl engelleyebiliriz?

Shoebridge: Yapılması gereken, bu argümanların sahte temelini devamlı surette göstermektir. Örneğin yarın Huffington Post gazetesinde yayınlanması beklenen bir makalede, burada söylediğim ve diğer konuğun da söylediklerinin aynısını yazdım. Kanıtların, Batı medyasında gösterilmeyen diğer boyutlarına, örneğin kullanım gerekçelerine bakmak gerekiyor.

Esad'ın, özellikle böyle küçük miktarlarda bu silahları kullanması için bir gerekçe yok. İsyancılar ise, Obama'nın kırmızı çizgi konuşmasından bu yana, ABD müdahalesini teşvik etmek için, böyle bir görüntü imal etmek için her türlü gerekçeye sahip. Gerçekleşen şey bir yanıltma harekâtı gibi görünüyor.


Esad'ın kimyasal silah kullandığını gösteren bazı kanıtlar olabilir, ama bunu yapması için hiçbir gerekçe bulunmadığı için bu anlamsız görünüyor. Fakat eğer Esad'ın bu silahları kullandığına dair kanıt varsa da, Batı hükümetleri veya medyaları bunu kamuoyuna gösteremedi.

Ve yapılması gereken, eylem için bu sözde açık temelden uzak durmaktır. Bunda bir derecede başarılı da olunmuştur. Kamuoyu Batı'da, Batı'nın Suriye müdahalesine kesinlikle karşı. Dahası, özellikle İngiltere'de ve şimdi Amerika'da da çok sayıda parlamenter, şimdi isyancıların iyi çocuklar, Esad'ın da kötü adam olduğu yönündeki anlatıyı sorguluyor. 
 

medyasafak.com