Direniş ekseni, ABD’nin IŞİD’e karşı savaşından sonrasını düşünüyor

Direniş ekseni, ABD’nin IŞİD’e karşı savaşından sonrasını düşünüyor
Ana kaygı, bir sonraki adımın ne olacağı, yani IŞİD’den sonra neyin geleceğidir. Direniş ekseni, bu sorunun yanıtını beklerken, tehdidi bir fırsata çevirmeye çalışacak, IŞİD’in ortadan kaldırılmasında Washington’la çıkarların nesnel olarak kesişmesinden avantaj sağlayacaktır. Önceki on yılda, Taliban’a ve Saddam Hüseyin’e karşı savaş sonrasında eksenin yaptığı şey tam olarak budur. Eksen, ABD saldırısını, her alanda ayrı ayrı ele alacaktır.

 

 

 

Vefik Kansu

 

 

El Ahbar

 

 

 

Yeni ABD savaşı konusunda Direniş eksenine rehberlik eden vizyon şöyle özetlenebilir: "Yeni saldırıyı parça parça ele alacağız, IŞİD'in ortadan kaldırılmasındaki çıkarların nesnel kesişiminden faydalanacağız.” Ancak bu, şu soruyu beraberinde getiriyor: IŞİD'den sonra ne gelecek?

 

ABD Salı günü Suriye topraklarındaki tekfirci mevzilerine hava saldırıları düzenlerken, Şam, müttefiklerinden farklı bir tutum alıyor gibi görünüyordu. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad açıkça, “terörizmle mücadele etme yönündeki tüm uluslararası çabaları” destekledi. Öte yandan Moskova, “hava saldırıları konusunda tek taraflı formel bir bilgilendirmenin” uluslararası hukuka uymadığı ikazında bulundu. En katı tutum ise, “saldırıların BM yetkisi olmadan gerçekleştirildiği için hiçbir yasal temele sahip olmadığını” düşünen Tahran'dan geldi.

 

Hizbullah Genel Sekreteri  Seyyid Hasan Nasrallah, Salı günü, “Amerika terörizmin anasıdır” dedi ve "etik veya ahlaki olarak, kendisini terörizmle savaşacak bir koalisyonun lideri olarak sunma yetkisine sahip değildir” diye ekledi.

 

Bilgi sahibi bir kaynak, El Ahbar'a, "Bunların hepsi, aynı duruşun farklı varyasyonlarıdır” dedi. “Suriye'nin sözleri, şu ana kadar, terörizmle savaşın rejime karşı savaşa doğru sapacağı yönünde gerçek bir korkunun olmadığının açık bir göstergesidir.”

 

Washington'un inkar etmesine rağmen ABD ve Suriye arasında “koordinasyon”, asgari düzeyde de olsa gerçekleşti. Şam, ilk ABD saldırısından önce operasyonun zamanlaması konusunda bilgilendirildi. Bu ilk işarettir. İşbirliğinin ikinci işareti ise, Washington-Şam hattında çalışan, Irak'ın ulusal güvenlik danışmanı  Faleh el-Feyyad'ın Suriye başkentini ziyaret edip Esad'la görüşmesi oldu.

 

Başka bir düzeydeki koordinasyonu gösteren üçüncü bir işaret, ilk saldırı dalgasının hedef aldığı bölgelerin geleneksel olarak Rus radar kontrolü altında olmasıdır. Çarşamba günü Türkiye sınırına yakın Ayn'ül-Arab (Kobani) yakınlarındaki bir IŞİD mevzisine yönelik saldırı haberleri, dördüncü işaret olabilir. Bu aynı zamanda Türkiye'nin, Suriye sınırları boyunca muhalefet tarafından kontrol edilecek bir tampon bölge kurma hevesini gerçekleştirmekten de uzak olacağı anlamına gelmektedir.

 

Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması, bu açıdan netti. Bakanlık, “ülkelerin egemenliğinin ihlal edilmesi üzerinden özel jeopolitik hedeflere ulaşma girişimleri” konusunda uyarıda bulundu. Ankara'nın tek seçeneği, mütevazı olmaktır. Türkiye, IŞİD'den başlıca kazancı sağlayan ve onun fiili destekçisi konumunda olan ülke olsa da, son kertede, ABD kümesinden çok fazla uzaklaşamaz ve Batı'yla olan stratejik ittifakını riske edemez.

 

Bu açıdan Türkiye'den de iki ilave işaret geldi: 1,000 savaşçının Suriye'ye girmesinin engellenmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ülkesinin askeri kampanyaya, yalnızca lojistik yönden de olsa muhtemel katılımından söz etmesi.

 

Peki neden “Direniş ekseni” içindeki pozisyonlarda farklılık var?

 

Kaynaklar, bu ittifakta bulunan herkesin kendini tehdit altında hissettiğini ve ABD'nin terörizmle savaş kisvesi altında bölgeye dönmesinden hoşnut olmadığını belirtiyor. Eksen, IŞİD'in ortaya koyduğu tehdidin, bölgede, hatta bölge ülkelerinden herhangi birinin sınırlarında doğrudan ABD varlığının bulunmasıyla karşılaştırılamayacağına inanıyor.

 

Ana kaygı, bir sonraki adımın ne olacağı, yani IŞİD'den sonra neyin geleceğidir. Direniş ekseni, bu sorunun yanıtını beklerken, tehdidi bir fırsata çevirmeye çalışacak, IŞİD'in ortadan kaldırılmasında Washington'la çıkarların nesnel olarak kesişmesinden avantaj sağlayacaktır. Önceki on yılda, Taliban'a ve Saddam Hüseyin'e karşı savaş sonrasında eksenin yaptığı şey tam olarak budur. Eksen, ABD saldırısını, her alanda ayrı ayrı ele alacaktır.

 

Direniş ekseni, IŞİD'in ortadan kaldırılmasıyla hiçbir şey kaybetmeyecektir. Savaşın geniş bir Arap-Sünni kapsamına sahip olmasından fayda sağlayabilir ve bu, bölgeyi yutma tehdidi oluşturan Sünni-Şii mezhep bölünmesini zayıflatabilir. Daha da fazla fayda sağlayacak olan şey, IŞİD'le savaşın, İran-Suudi flörtüne dair açık işaretlerle kesişmesidir. Buna ilave olarak, askeri operasyonların ilerlemesiyle ortaya çıkacak, öngörülemeyen faktörler olabilir.

 

Durumun sonuçlarını seçip ayırmak için henüz çok erken olsa da, süreç önceden belirlenmiş bir ritimde oluyor gibi görünüyor. Washington, kara harekatı için asker göndermeyeceğini tekrar etmeye devam ediyor. Çarşamba sabahı erken saatlerde Reuters, üst düzey bir İranlı yetkilinin, ABD'nin Suriye'de IŞİD'e saldırma niyetleri konusunda ülkesini bilgilendirdiğini söylediğini aktardı. Buna göre yetkili, “Esad ve hükümeti, herhangi bir askeri operasyonun hedefi olmayacaktır” dedi.

 

Reuters ayrıca üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin, “niyetlerin” İranlılara bildirildiğini teyit ettiğini aktardı. Prensip olarak bu, aynı şeyin Washington ve Moskova arasında da yapıldığı anlamına gelir. İlk olarak, İran ve Rusya, uluslararası hukuka uygun olduğu ve çok da endişeli görünmeyen Suriye hükümetinin onayını aldığı müddetçe terörizme karşı savaşı reddetmedi. Öte yandan Washington, saldırının hemen öncesinde Suriye'nin BM temsilcisi Beşar el-Caferi'yi bilgilendirdiği zaman, bir ölçüde “uluslararası meşruiyeti” kullanmıştı.

 

Hizbullah'a gelince, Nasrallah açıkça, ABD ile olan tarihlerinin aynı ittifakta yer almalarına izin vermeyeceğini ifade etti. Lübnan'ın, baş edemeyeceği sonuçları ve sorumlulukları olacak bir ittifakın parçası olamayacağını söyledi. Bu, ilkelere dayanan bir duruştur. Ancak IŞİD'in ortadan kaldırılması veya zayıflatılması, en iyi savaşçıları onlara karşı savaşın işinde olan partiye zarar vermez. Hizbullah, ABD askeri operasyonunun sahadaki ve siyasetteki sonuçlarından yararlanmaya çekinmeyecektir. İşte, “riski fırsata çevirmek”ten kastedilen budur.

 

 

www.medyasafak.net