İsrail 230 bin füzelik tehdide hazırlanıyor ama en mantıklı senaryoyu görmezden geliyor

İsrail 230 bin füzelik tehdide hazırlanıyor ama en mantıklı senaryoyu görmezden geliyor
Ancak İsrail liderliği, en mantıklı senaryoyu görmezden gelme eğiliminde oldu. Bu senaryo ise İsrail’in yıllar içinde geliştirdiği ve kamuoyuna da taşınan, Hizbullah’ın İsrail’in derinliklerindeki yüzlerce askeri ve stratejik hedefi vurabileceği yönündeki tahminlerde ifadesini buluyor.

 

 

 

Ali Haydar

 

 

 

El Ahbar / El Menar

 

 

Önümüzdeki hafta başlaması beklenen iç cephe tatbikatlarına yönelen İsrail, ülkedeki kitleyi korkutmaksızın onları füze tehdidinin büyüklüğüne “uyarlamaya” ve farklı cephelerde hazır olduğunu göstermeye yönelik, üzerinde çalışılmış bir yığın propaganda bilgisi paylaşmaya niyetlendi.

 

Tel Aviv'in Hizbullah'la olan 2006 savaşı sonrasındaki politikasının parçası olarak ve bu savaştan çıkarılan dersler doğrultusunda İsrail, kitlesine, gelecekteki olası bir asker çatışmanın iç cephenin bombalanmasına yol açacağını anlatmaya hazırlanıyor.

 

Karşısında yer alan grubun füzelerinin sayısı kamuoyunda bilinir hale gelince, kitleyi dev tehdide “uyarlama” politikası yüzeye çıkıyor.

 

İsrail liderliği, başka şeylerin yanında iç cepheyi güçlendirip savaşı düşmanın toprağına taşımaya dayanan İsrail dogmasının temel sacayaklarından birini yıkarak, karşılaştırma amacıyla kitlesine, en kötü senaryoda İsrail'in Lübnan, Suriye, Gazze ve İran'la çok cepheli bir savaşa gireceğini, en iyi senaryonun ise en az can kaybının yaşanması ve İsrail hedeflerinin mümkün olan en az sayıda füze tarafından vurulması olduğunu anlatmaya koyuldu.

 

Öte yandan İsrail, rapor üzerinden, düşmanına özel bir mesaj göndermeye çalıştı ve hazırlığının devam ettiğini vurguladı. Rapor, caydırıcı gücünü arttırmak için bu imaja (iç cephenin hazırlığı) daha fazla ihtiyaç duyduğu tespiti üzerine kuruldu. Tel Aviv'in siyaset ve güvenlik alanındaki karar alıcılarının bu tespiti ise Hizbullah'ın gelecekteki çatışma stratejisi konusunda kaydettiği ilerlemeye dayanıyor. Hizbullah, İsrail'in havadaki, karadaki ve denizdeki teknolojik ve askeri üstünlüğüne karşı hem stratejik he de pratik düzeylerde mümkün olan en caydırıcı güze ulaşmak için füze silahını karşı stratejinin temel bir sacayağına dönüştürdü.

 

Yönlendirilmiş propagandaya paralel olarak, İsrail, bu tür tatbikatların ve medya faaliyetlerinin, bir gerçeğin doğrudan ve resmi olarak itiraf edilmesini beraberinde getireceğini görmezden gelemezdi: olası bir askeri çatışmada iç cephe, savaş sahasının ayrılmaz bir parçası olacaktır. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah 2006 savaşının onuncu yıldönümünde yaptığı konuşmada buna işaret etmiş ve şunu söylemişti: “İsrail'in askeri inancı ordunun düşman topraklarında savaşmasına, iç cephenin ise güven içinde olmasına ve deniz kıyısında rahat olmasına dayanıyordu… Tüm bunlar geride kalmıştır.” İsrail, ordunun bütün planlarında ve manevralarında muhtemel hale gelen bu pratik ve stratejik konsept dönüşümünün, 2006 savaşının sonuçları doğrultusunda apaçık hale geldiğini ve bu sonuçların siyasi kararı etkilediğini inkar etmiyor.

 

Bunun yanısıra İsrail medyasının, füzelerin iç cephe üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu göstermeye çalışan mesajı, İsrail'in özel olarak Hizbullah'la karşı karşıya gelmedeki fazlasıyla disiplinli pratik performansıyla çelişiyor. Bu çelişkinin en dikkat çekici yanı karşılıklı caydırıcılık denklemi ve bu denklemde Hizbullah ve müttefikleri, geniş bir marjda askeri becerilerini ve füze becerilerini inşa edip geliştirmeye yeniden başladığı gibi, aynı zamanda Suriye ve Lübnan'daki silahlı ve terörist gruplarla karşı karşıya gelmekle de bu becerilerini geliştirdi.

 

İsrail, kitlesini korkutmamak için yüzlerce hassas hedefin vurulması senaryosunu ise görmezden geliyor.

 

Tatbikat senaryosu da kuzey tümeni kumandanının itiraf ettiği şeyle çelişiyor. “Maariv” gazetesine göre, Tümgeneral Eren Makov Hizbullah'la gelecekteki savaşın hem kuzey cephesinde hem de iç cephede çok çetin geçeceğini söyleyerek, Hizbullah'ın farklı menzillerde 100 binden fazla füzeye sahip olduğunu, bunun da İsrail'de güvenli bir bölgenin olmadığı anlamına geldiğini belirtti.

 

Manevra hakkındaki propagandanın çok büyük bölümünün Hizbullah ve Suriye'nin kararlarını etkileme yönünde ciddi ve faydalı bir girişim olmaktan ziyade kamuoyuna yönelik olduğu görece açıktır. Bu aynı zamanda bölgesel denklemde gerçek bir etkiye giriş değildir.

 

İsrail'deki karar alıcılarının deneyimleri sayesinde, kuzey cephesindeki düşmanlarının derin inançlarını hissettiği ileri sürülebilir ve buna, kuzey cephesindeki tırmanışın yolunun kritik etkide, ancak orantılı olmasını sağlayan bölgesel derinliği de eklemek gerekir. Direnişin, temel olarak füze gücüne dayanan ve aynı zamanda Hizbullah'ın hem nicel hem de nitel düzeylerdeki gelişme modelleriyle paralellik taşıyan direnişin caydırıcılık kapasitesine karşı radikal bir çözüm sunmanın epey uzağındalar.

 

Bu durumu yansıtan bir kanıt, İsrail'in geçtiğimiz yıllarda Lübnan'daki doğrudan askeri saldırılar çemberini genişletme girişimlerine veya Suriye'de bazı sınırları aşmasına Hizbullah'ın verdiği yanıtların ardından İsrail'in geri çekilmesi. Geçtiğimiz aylarda Seyyid Nasrallah'ın verdiği caydırıcılık mesajlarını da unutmamak gerekir.

 

Her durumda, İsrail askeri liderliğinin, adını “Dönüm Noktası” iken “Sıkı Durma” şeklinde değiştirdiği iç cephe tatbikatı, Direniş Ekseninin Suriye'de birbiri ardınca elde ettiği saha zaferleri arasında geliyor ve bu, mevcut durumu ulusal güvenliğine yönelik risk indeksinde artış olarak gören Tel Aviv'de de yankısını buldu. İsrail, Suriye'de olanların Hizbullah'ı bu gelişim düzeyine gelmekten ve artan hazırlıklardan alıkoymaya yeteceğini iddia ediyor, Suriye rejiminin devrilmesi ve Hizbullah'ın kuşatılmasıyla hareketin iç ve bölgesel denklemden çıkarılacağını düşünüyordu. Ancak Knesset'in Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Avi Dichter'e göre tüm bu iddialar yok oldu. Dichter, tıpkı Batı ve Arap istihbaratları gibi İsrail istihbaratının da Başkan Esad'ın devrilmesine ilişkin öngörülerinde yanıldığını söyledi.

 

İsrail bazı şanslara sahip olmakla birlikte inkar edilemez derecede riskli bir gerçeklikle karşı karşıyayken, halen hazırlıklarını arttırmaya devam ediyor ve buna önümüzdeki hafta yapılacak olan kuzey cephesi tatbikatları da dahil. Bu tatbikatların duyurusunu yapan İsrail, Lübnan, Golan, İran ve Gazze'yle çok cepheli savaşı içeren varsayılan simülasyon senaryosu hakkında bazı bilgiler verdi. Tatbikat, İsrail'in derinliklerine fırlatılacak olan füzelerin yalnızca %1'inin doğrudan meskun bölgeleri vuracağını varsayıyor. Bu noktada İsrail medyası, farklı türlerden ve menzillerde yaklaşık 230 bin füzenin İsrail'e yöneldiğini söyledi.

 

İsrail medyasının yayınlarına göre tatbikat senaryosu çok cepheli savaşta en az 350-400 İsraillinin öleceğini varsayıyor.

 

İlgili bir bağlamda İbranice haberler dün, gelecekteki savaşta İsrail'in, sınırların yakınında Hizbullah Özel Kuvvetleri tarafından düzenlenecek baskın operasyonlarına maruz alacağını yazdı. Haberler, Hizbullah'ın çoğu saldırı amaçlı ve İran yapımı olan, amacı da İsrail'in hava gücüyle mücadele etmek olan yüzlerce insansız uçağa sahip olduğunu ekledi. Bunun yanında erken ikaz sistemlerinin çalışacağını ve tahliye edilen kişi sayısının 750 bine indirileceğini belirtti.

 

Ancak tüm bu tatbikatlar içinde en önemli nokta, savaşa kıyasla daha az sayıda yaralı, daha az sayıda başarılı füze ve en düşük kara istilası derinliği hipotezini uygulamaya geçirmeye çalışması. Ancak İsrail liderliği, en mantıklı senaryoyu görmezden gelme eğiliminde oldu. Bu senaryo ise İsrail'in yıllar içinde geliştirdiği ve kamuoyuna da taşınan, Hizbullah'ın İsrail'in derinliklerindeki yüzlerce askeri ve stratejik hedefi vurabileceği yönündeki tahminlerde ifadesini buluyor.

 

 

www.medyasafak.net