ABD’nin gözde teröristleri

ABD’nin gözde teröristleri
Gizliliği kaldırılan resmi Amerikan belgeleri, mevcut IŞİD elebaşı Muhammed Sa'id Abdurrahman el-Mevla'nın ABD muhbiri olarak görev yaptığını gösteriyor. Bu bilgi, İslam dünyasında on yıllardır yaşanan olayların genel çerçevesine çok iyi uymaktadır.

 

 

 

Crescent International

 

 

Gizliliği kaldırılan resmi Amerikan belgeleri, mevcut IŞİD elebaşı Muhammed Sa'id Abdurrahman el-Mevla'nın ABD muhbiri olarak görev yaptığını gösteriyor. Bu bilgi, İslam dünyasında on yıllardır yaşanan olayların genel çerçevesine çok iyi uymaktadır.

 

ABD rejimi belgelerinden alıntılar yapan 7 Nisan tarihli Washington Post yazısında, "Kısmen redaksiyona tabi tutulmuş 53'ün üzerindeki raporda belirtildiği üzere, Mevla'nın Amerikan kuvvetleriyle yaptığı işbirliği, başlıca terör zanlılarının ressamlar tarafından yapılan eskizlerine yardımcı olmayı ve eski yoldaşlarının yemek yediği restoran ve kafeleri tespit etmeyi içeriyor" deniyor.

 

ABD'nin Müslüman dünyasındaki tekfirci teröristlerle bağlantıları, yıllar boyunca yalnızca alternatif medya kuruluşları tarafından dillendirildi ve bunlar komplo teorileri olarak reddedildi. Günümüzdeyse bu durum yaygın bir şekilde gerçeklik olarak kabul edilmektedir.

 

Son Post raporunun şaşırtıcı yönü, önceden de bilinen, ABD'nin tekfirci terörist liderleriyle işbirliği gerçeği değil.

 

Daha ciddi olan konu, Batılı kamuoyunun ve ana akım medyanın neden daha derin sorular sormadığıdır.

 

Mevla'nın ellerinde kan bulunan orta düzey bir IŞİD üyesi olduğunu bilmesine rağmen, ABD ordusu onu neden serbest bıraktı?

 

Mevla’nın ABD muhbirliği yapmaya devam etmesi şartıyla, Iraklılar ve Suriyeliler karşısındaki cinayetlerine yeşil ışık mı yakıldı?

 

Mevla hâlâ ABD güçleri tarafından mı yönetiliyor ve yıkıcı milisleri vekil olarak mı kullanılıyor?

 

Batı kurumsal medyasının bu soruları doğrudan sorması pek olası değildir.

 

Post'un IŞİD hakkındaki raporu, son zamanlarda yayımlanan ve Müslüman dünyasındaki tekfirci terörü ifşa eden tek yazı da değildi.

 

Londra merkezli Middle East Eye'a göre, Mısır güvenlik güçleri kendi muhbirlerini düzenli olarak IŞİD teröristlerine satıyor.

 

Terörizmle mücadelenin temellerine aşina olanlar, insan zekâsının terörist kıyafetleri yenmede en önemli araç olduğunu bilirler.

 

Mısır rejimi teröristleri kendi topraklarında yenmek konusunda ciddiyse, neden kendi istihbarat ağını baltalasın?

 

Bu sorulara verilecek yanıt, bölgesel otokratik rejimlerin terörizmle mücadele kisvesi altında Batılı ülkelerden aldıkları milyarlarca dolarlık kaynaklarda yatıyor.

 

Terörizm yenilirse, Batı rejimlerinin yardımlarına bağımlı Batı Asya'daki otokrasiler yararlılıklarını ve dolayısıyla fonlarını yitirecekler.

 

Bu nedenle, yabancı efendilerini sağmak için terörizmin varlığından emin olmak ve bunun için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya devam etmek zorundalar.

 

Aynısı, Batı Asya'daki kaos ve güvensizliğin, kendi varlığı için gerekli yüksek hükümet finansmanı için fırsatlar sağladığı Batı’nın askeri sanayi kompleksi için de geçerlidir.

 

Mısır, BAE ve Suudi rejimi gibi Batı Asya'daki otokratik ABD vekilleri, milyarlarca dolarlık askeri teçhizat satın alıyorlar. Bu rejimler bu türden ekipmanı kullanabilme kapasitesinden de yoksunlar.

 

Bu rejimlerin tek işlevi, kendi vatandaşlarını baskı altında tutmak veya diğer halkları sömürmektir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak