Ambargo ve Tehdit Stratejilerinin Yenilgisi

Ambargo ve Tehdit Stratejilerinin Yenilgisi
Iran Meclis Seçimleri ve Büyük Çatışma Sahnesi
 

 

Dr. Yedullah Cevani

 

Giriş

 

 

9. İslami Şura Meclisi seçimlerinin İran’ın 2012’deki en önemli siyasi olayı olduğunu söyleyebiliriz. Bu seçimler İslami düzen, İran halkı, siyasi grup ve partiler, bütün dünyadaki devrim taraftarları ve bilhassa İslami uyanış dalgası, devrim karşıtı hareketler, muhalifler ve Amerika ile İsrail gibi fitneci devrim düşmanları açısından farklı açılardan da olsa büyük bir öneme haiz idi. Bu nedenle İran’daki bu seçim ülke içindeki siyasi gruplar arasındaki rekabetin çok ötesinde bir anlam ifade ediyordu. Bu seçimde iki grup birbiri karşısında saf almış ve her biri diğerine yenmeye çalışmıştır. Seçimler bitti ve bu karşılaşmanın sonuçları belli oldu. İran halkı bu sahnede Bedir ve Hayber gibi bir destan yarattı ve düşmanların stratejik ambargo ve tehditlerini alaşağı etti. Bu seçimin iyi bir şekilde tahlil edilmesi gerekir ki biz bu makalemizde kısaca bu konuya değineceğiz.

 

9. Meclis Seçimleri ve Büyük Çatışma Sahnesi

 

2009’daki 10. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ortaya çıkan fitnelerden ötürü birçok uzman, İran’daki seçimlerin ülke içindeki siyasi gruplar arasındaki rekabetten çok öte bir duruma dönüştüğü inancına sahipti. 2009’da yapılan seçimlerde eski saltanat taraftarları, geleneksel devrim karşıtı hareketler ve reform iddiasında bulunan aşırılıkçılar aracılığıyla İslam Cumhuriyeti aleyhine en karışık ve en yıkıcı komplolar hayata geçirildi. Bunun sonucunda ortaya çıkan derin fitne ateşi bilinçli İran haklı tarafında 29 Aralık’ta söndürüldü.

 

Fitne ateşini yakanlar zeminlerini hazırladıkları yeni ortamda 9. Meclis seçimlerinde güçlenmeyi ve 2014 Cumhurbaşkanı seçimlerinde de 2009 fitnesini tekrar yakarak o yılda yapamadıklarını becerebileceklerini düşünüyorlardı. Muhammed Hatemi ve Mücadeleci Alimler Birliğinin seçimlere katılmak için bazı şartlar öne sürmelerinin nedeni de bu düşüncelerdi. Kerubi ve Musevi’nin ev hapsinden çıkarılması, 2009 fitnesinden ötürü zindanlarda bulunan mahkumların serbest bırakılması ve basın yasağının sona erdirilmesi Hatemi’nin öne sürdüğü şartlar arasındaydı.

 

Bu grup öne sürdükleri şartların kabul edilmesi durumunda yabancı güçler ile devrim karşıtı kuvvetlerin yardımıyla duygusal bir ortamda toplumun büyük bir kısmının oylarını alarak İslami Şura Meclisi’nde güçlü bir şekilde yer bulacaklarına inanıyordu. Ancak öne sürdükleri şartların kabul edilmemesi bu grubun yabancı hamilerini sistemin meşruiyetini sorgulayacak girişimlerde bulunmaya sevk etti. Söz konusu algı da 9. Meclis seçimlerini, İslam nizamı ile mücadele sahasına dönüştürdü. Bu sahnede iki stratejik hedef birbiri karşısına dikildi. Bunlardan biri İslam Nizamı ve İran halkının, diğeri de düşman güçleri ve onlarla birlikte hareket eden devrim karşıtı hareketlerin stratejik hedefleri idi.

 

İslam Nizamının Seçimlerdeki Stratejik Hedefi

 

9. Meclis seçimlerinde İslam nizamının stratejik hedefi halkın seçimlere geniş katılımını sağlamak ve sakin bir ortamda seçimler yaparak nihayetinde de etkin ve verimli bir meclis kurmaktı.

 

Düşmanların Seçimlerdeki Stratejik Hedefleri

 

Düşmanlar 9. Meclis seçimlerinde İslam nizamının amaçlarının karşısında yer alan bir hedefle seçimlere katılımın azalmasını, adaylar arasındaki rekabetin en aza indirgenmesini ve çatışmalı bir ortamda seçimlerin yapılarak işlevsiz bir meclisin kurulmasını istiyorlardı.

 

Hedeflerin Tahakkuku İçin Girişimler ve Politikalar

 

Eğer fazla geriye gitmeyip sadece seçimlerden önceki altı ayı inceleyecek olursak düşmanların stratejik hedeflerine ulaşmak için ne kadar çabaladıklarını ve bunun için ne kadar maddi harcamalara girdiklerini rahatlıkla görebiliriz. Onlar yaptıkları bu harcamalara güvenerek sabırsızca seçim gününü bekliyor ve bundan bir sonuç alacaklarını ümit ediyorlar, ambargo ve tehdit stratejilerine göre hareket yürütüyorlardı. Tabiî medya organları ve uluslararası kurum ve kuruluşların benzeri görülmemiş yardımıyla, ambargo ve tehditlerini insan hakları, terörizm ve nükleer santrali bahane ederek kamufle ediyorlardı.

 

Yabancı güçler de askeri tehditlerde bulunarak ülkeye ekonomik ambargo uygulama yolunu tuttular. Hatta ambargoları arttırma tehditleriyle bütün köprüleri atmak, İran İslam Cumhuriyeti Merkez Bankasına ve İran petrollerine uyguladıkları ambargolar ile bu kuşatmanın sonuçlarını seçimlerde görmek istediler. Devrim karşıtı fitneciler ise seçime gitmeme kararı aldılar. Ülke içindeki fitneci gruplar açıkça seçimleri boykot edemedikleri için aday listesi vermeyeceklerini söylüyorlardı. Alimler Birliği ve Hatemi öncülüğündeki bu grubun yaklaşımının etkisi ambargolardan az değildi. İkisinin de hedefi tek bir şeydi. Hatemi’nin söylediği “Eğer katılım % 40’tan az olursa seçime katılmadan gerçek galipleri oluruz” sözü bu hedefi güzel bir şekilde ortaya koyuyordu. Bu insanlar 2009 fitnesinden sonra kimsenin sandıklara gitmeyeceğini ve seçimlere katılımın çok az olacağını düşünüyor ve böylece halk desteğini kaybeden İslam Devrimi’nin kendisini korumak amacıyla bir taraftan yabancı güçler diğer taraftan içteki muhaliflerle müzakereler yapacaklarını zannediyorlardı. Batılı medya organları bu hedefin tahakkuku için seferber oldu. Tüm uydu kanalları ile Batılılarla işbirliği halinde olan gruplar hedeflerine ulaşmak için seçimlere katılacak olan İran halkını etkilemek amacıyla hep birlikte etkin bir şekilde enformasyon ve propaganda çalışması içine girdiler. Buna karşın İslam nizamı seçim meydanını doğru okuyarak akıllıca hareket etti. İslam Devrimi Önderi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei seçimlerden aylar önce yaptığı konuşmalarla ve aldığı tedbirlerle İslam nizamının, devlet kurum ve kuruluşlarının ve İran halkının düşmanın komploları karşısında uyanık ve hazırlıklı olmasını sağladı. Dini önderin yol göstericiliği ile İran halkının basireti seçime olan ilgiyi artırdı ve sakin ve geniş katılımlı olmasını sağladı. Ümmetin önderi Seyyid Ali Hamanei açık bir şekilde seçim meydanının İran halkının düşmanlarla karşılaşma sahası olduğunu söyledi ve seçimler öncesi son konuşmalarının birinde; “İran halkı bu seçimlerde düşmanlara ağır bir tokat atacaktır” dedi.

   

Büyük Çatışmanın Sonucu

 

3 Mart Cuma günü bütün dünya İran’daki seçimin sonuçlarını bekliyordu. Bütün uzmanlar, düşünürler ve aylar öncesinde bugün için durmadan çalışan kimseler, İran halkının siyasi tutumunu görmek istiyordu. İran halkı dini önderin davetine lebbeyk deyip sandıklar başında uzun kuyruklar mı oluşturacak, yoksa tehdit ve ambargoların etkisiyle seçimlere gitmeyerek İslam nizamının meşruiyetini zan altında mı bırakacaktı? Bunu herkes görmek istiyordu. Yüzlerce yabancı muhabir İran halkının tutumunu dünyaya duyurmak için İran’a gelmişti. Halkın tasavvurlar ötesi bir destan yaratmasından ötürü herkes çok şaşkındı. İnsanların seçim heyecanı ve uzun saflar yabancı düşmanlar ile onların işbirlikçileri olan fitneci devrim karşıtlarını hayrete düşürmüştü. % 40’tan az seçimlere katılımın olması durumunda toplum içindeki konumlarına sağlamlaştıracaklarını ve bunu vesile kılarak İslam nizamının meşruiyetinin olmadığını haykıracaklarını zanneden kimseler bu defasında İran halkının 8. Meclis seçimlerinden bile fazla oranda ilgi göstererek, uzun saflar halinde seçim sandıklarının başına geldiklerine ve İslam nizamının stratejik hedeflerini hayata geçirdiklerine tanık oldular. % 65 oranındaki katılım, bu halkın basiretini, hedef ve düşmanı tanıyıp ona karşı nasıl bir tavır alması gerektiğine dair bilincini de göstermektedir.

 

İran halkı bu seçimlerdeki oylarıyla Bedir ve Hayber türü bir destan yaratarak stratejik tehdit ve ambargoları alaşağı etmiş ve İslam Devrimi’nin hedeflerine ulaşmasının ve ülkenin gelişiminin önünü açmıştır. Seçimde oy alarak milletvekili olanların içinde bulunduğumuz şartları doğru okuyarak halkın isteklerine olumlu cevap vermelerini ve 9. İslami Şura Meclisi’nin devrimin denge terazisi olmasını ümit ediyoruz.

 

Basirat.ir’de yayınlanan bu analiz Sedat Baran tarafından medyasafak.com için çevrildi.