"Husi Krallığı"

"Husi Krallığı"
Suudi finansmanlı ünlü Şark-ül Evsat gazetesinde yayınlanan, Yemen Husi Hareketinin ulaştığı gücü ele alan bir analiz...

Husi Krallığı

 

Arafat Madabish

 

Şark el Avsat

 

Diğerleri gibi hükümete meydan okuyan sıradan bir grup olmaktan çok daha fazlası olan Yemen Husi hareketi, 2004 yılından bu yana Sanaa hükümeti karşısında altı şiddetli savaş vermiş askeri bir güç. Ülkenin kuzeyindeki geniş bölgeleri, Saada eyaleti ve Cawf, Amran ve Haccah gibi bölgeleri hakimiyeti altında tutuyor. Buralardaki kontrolü devlet içinde “de facto” bir devlet yaratmak suretiyle, güce dayalı olarak sağlıyor.

 

Saada'yı ziyaret eden birisi ilk bakışta bu eyaletin Sanaa merkezli federal hükümete boyun eğdiğini düşünmekte mazur görülebilir, oysa gerçekte bütün kontrol Husilerin elinde. En küçük ayrıntıya varıncaya kadar herşeyi kontrol ve takip ediyorlar ve Husiler eyaletteki diğer gruplarla çatıştığında bu durum, vaziyeti daha da karmaşıklaştırabiliyor. Husilerin dini yapıları da kendilerini bölgenin geri kalan politik ve dini gruplarından ayrı kılıyor ki bu durum bölgeyi çok daha patmamaya hazır kılıyor.

 

Husiler ABD ve İsrail karşıtı bildiriler yayınlıyorlar. Giderek artan kışkırtıcı retorikleri son günlerde özellikle başkentte dikkat çekiyor ve kamuoyunda gürültüye ve çatışmaya yol açıyor.

 

Husi söyleminin İranlılarınkine olan benzerliği İran'ın Husi hareketiyle ilişkisi hakkında tartışmalara yol açıyor. Bazıları İran'ın Yemen'in bu stratejik önemdeki bölgesindeki (Yemen-Suudi Arabistan sınırına sadece bir taş atımı mesafede bulunuyor) etkisini güçlendirme çabası olarak, Husi hareketine mali destek ve silah yardımı yaptığına inanıyor.

 

Husiler son birkaç sene içinde, kendilerine karşı insan hakkı ihlali ve ayrımcılık yapmakla suçladıkları Yemen'in egemen rejimiyle savaşmalarına ek olarak pek çok yerel kabileyle de savaştılar ve kendi etkilerini onlara dayattılar. Aynı şekilde Saada şehri yakınındaki Dammac'da üslenen Selefi gruplarla da çatışıyorlar. Selefiler Husileri kendi mezhebi ve politik etkilerine engel olmakla suçluyor.

 

Şark el Avsat gazetesi geçenlerde BM'in Yemen elçisi Cemal bin Ömer ile Saada eyaletinin başkenti Saada şehrini ziyaret etti. Bin Ömer, ziyaret esnasında Husi isyancı lideri Abdülmalik Husi ile görüşmeler gerçekleştirdi. Bu buluşma, Husi hareketinin şehrin her köşe bucağına silahlı adamlar yerleştirdiğini açığa çıkardı. Şehirdeki hayatın her faaliyetini kontrol ediyorlar, hükümet kurumları ve ordu ise sadece vitrin süsü işlevi görüyor.

 

Şark el Avsat gazetesine konuşan ünlü Yemenli askeri liderler neredeyse tüm eyaleti kontrol eden ve Yemenli otoritelere neredeyse hiçbir şey bırakmayan silahlı gruplarla savaştıklarının altını çiziyorlar. Bin Ömer'in ziyaretinin şehirdeki devlet otoritesini biraz restore ettiğini, böylelikle kendilerine askeri araçlarını sürüp resmi kıyafetlerini giyme şansı tanındığını söylüyorlar! Bu hareket daha önce Husi militanları için kolay hedef olma korkusuyla yasaklanmış.

 

Saada'daki ordu güçlerinin komutanı Tümgeneral Hassan Libuza Şark el Avsat'a yaptığı açıklamada “Ordu Saada eyaletindeki statükoyla birarada yaşamaya çalışıyor… Zaman zaman birbirleriyle savaşıyor, bazen de barışıyorlar” diyor, ordu ile Husilerin son birkaç yıl içersindeki savaşlarını kastederek.

 

Şark el Avsat'ın görüştüğü komutanlar sayı ve teknoloji olarak üstünlüklerine rağmen, Husilerin Saada eyaletindeki tekelleri nedeniyle onlar karşısında denk güçte olmadıkları izlenimini veriyorlar. Bu durum Husilerin 2011 başlarında Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in devrilmesi amacıyla caddelere döküldüklerinden bu yana geçerli. Bu denklemdeki hayati faktör “Muzaffer” olarak bilinen silahlı grubun Saada'daki hayatın tüm alanlarına egemen oluşu. Bazıları Saada'da devletin, kuzeydeki diğer eyaletlerde olduğu şekilde mevcut olmadığını ve Saada'daki hâkimiyetin tek başına Husilere ait olduğunu iddia ediyorlar.

 

Saada valisi Şeyh Faris Mana -aynı zamanda uluslararası üne sahip bir silah tüccarı- eyalet dışında yolculukta olduğu için Şark el Avsat ile görüşemedi. Bununla birlikte BM elçisinin Husi lideriyle Saada'daki İdari Ofisin yeraltındaki mekânında yapılan görüşmesinde, bütün güvenlik önlemlerinin Husi hareketi tarafından sağlandığı söyleniyor.

 

“Barış şehri” olarak adlandırılan Saada'daki Husi varlığı her yerde çok aşikâr. Hareketin kurucusu Hüseyin Bedreddin Husi'nin posterleri ve Yemen tarihinde daha önce rastlanmayan ABD ve İsrail karşıtı İran sloganları her yerde göze çarpıyor. Dahası, Yemenli otoriteler Tahran'ı Husi hareketine silah göndermekle de suçluyorlar.

 

Tümgeneral Libuza Saada'daki güvenliğin iki parçaya ayrıldığını belirtiyor: Husi grubu düzenlediği toplantılarda emniyeti kendisi sağlıyor, devlet törenlerinde de resmi güvenlik güçleri işbaşında. Bununla birlikte, Yemen'deki Selefi partilerin liderlerinden biri Saada eyaletindeki hükümet varlığının formaliteden başka bir anlamı olmadığını söylüyor.

 

Selefi Reşad Partisi lideri Muhammed Musa el Amiri, Şark el Avsat ile yaptığı görüşmede “Milis gücüne sahip olan ve politik sürece katılan bir grup var. Yemen Cumhuriyeti'nin bir kısmına hükmediyor, mesela Saada bölgesine. Yerel otoriteden bankalara, bölge savcılarından hapishane yönetimine, dini kurumlardan okul müfredatına kadar her alanda gücü ellerinde tutuyorlar” dedi.

Amiri'ye göre “Yemen halkı bunu kabul edilebilir bulmuyor. Bir insanın hem barışçıl politik süreçte yer alıp hem de yasadışı silahlı gruba sahip olması kabul edilemez.”

 

Amiri Husilerin kendi mezheplerine bağlı kalma haklarının olduğunu, fakat kanun dışına çıkma haklarının bulunmadığını söylüyor.

 

Amiri, Husilerle Selefiler arasında diyalog ihtimali hakkında ise “Bu aralar Ulusal Diyalog konferansı düzenliyoruz. Duruşumuzun bilinmesini sağlıyoruz, tıpkı onların ve diğer politik güçlerin yaptığı gibi. Husi hareketiyle özel bir meselemiz yok. Yemen Cumhuriyeti ile genelde sorunu olan onlar” diyor.

 

Selefi lider şöyle devam ediyor: “Saada eyaleti gaspedilmiş durumda ve artık Yemen Cumhuriyeti'nin dışında sayılır. Oradaki devlet varlığı formaliteden ibaret. Tuhaf olan şey Sanaa'daki merkezi hükümetin, orada etkisi olmamasına rağmen Saada'daki yerel yönetimin aktivitelerini finanse etmeyi sürdürmesi.”

 

Kuzey Yemen'deki isyancı ve silahlı Husi grubu “Ensarullah” ismiyle siyasi bir yapıya evrilmiş. Kendi temsilcileriyle Ulusal Diyalog konferansına katılırken, bir yandan da Yemen'in Ulusal Uzlaşma hükümetine ve onun cumhurbaşkanı Abd Rabbu Mansur Hadi'ye karşı da muhalefet rolü üstleniyor. Dahası, Ulusal Diyalog üyesi olan Körfez İnisiyatifi'ne de karşı çıkıyor.

 

Sanaa'daki Husi propagandası, hareketin kalesi olan Saada eyaletindekini bile geride bırakarak almış başını yürümüş. Husi militanların çok iyi eğitildikleri de dikkat çekiyor ve bu durum İran ve Lübnan'dan askeri eğitim aldıkları şüphesini besliyor.

 

Geçmişte Husilerin gücü sadece Saada eyaletiyle sınırlıydı. Fakat rejimin çöküşünden sonra Yemen'in diğer eyaletlerine de yayılarak ülkenin politik atmosferinde meşhur olan farklı siyasi gruplardan insanları aralarına çektiler. Şark el Avsat'a konuşan kaynaklar “Pek çok Yemen eyaletinde Husilere destek toplamak için İran parası devreye giriyor. Güney Hareketi ile, özellikle de sabık Güney Yemen başkan yardımcısı Ali Salim'in önderlik ettiği fraksiyonu ile bağlantıları bulunuyor” diyorlar.

 

Husilerin bazı Yemenli gençleri Beyrut'ta medya ve askeri alanda eğittikleri, sonra da onları güney Yemen'deki bölgelere gönderdikleri iddia ediliyor. Aynı şekilde Husilerin Suriye'deki savaşta, özellikle de Kusayr şehrinde, İran ve Hizbullah desteğiyle rejim güçlerinin yanında savaştıkları yönünde haberler geliyor.

 

Yine İran'ın Yemen'deki bazı gruplara, özellikle de Husilere silah kaçakçılığı yoluyla destek verdiği söylentileri de mevcut. Yemen otoriteleri bu iddia için bazı deliller sunmuş durumda ve Birleşmiş Milletler de, üzerindeki Husi hareketi mürettebatıyla silah taşıyan bir İran gemisinin Yemen sularında durdurulmasının ardından konuyla ilgili doğrudan bir soruşturma açmış.

 

Şimdilerde askeri analist olan emekli general Muhsin Hüsrev, Şark el Avsat'a Yemen'deki mevcut politik süreç hakkında yaptığı açıklamada “İranlı ve Türk şirketler ya da diğerleri tarafından yapılan silah kaçakçılığının başlıca hedefi Yemen'i istikrarsızlaştırmaktır. Bu aktörlerin her birinin belli politik hedefleri var ve silah kaçakçıları da Yemen'in halihazırdaki şartlarını suistimal ediyorlar. Bunlar Saada eyaletinde, Jahana Buni Matr ve Sanaa eyaletindeki El Heyma'da üsleniyorlar” şeklinde konuştu.

 

Hüsrev, “Yemen'de Husiler ve diğer radikal gruplarla yapılan yeni silah anlaşmalarının Yemen'e kaçırılan yeni tür silahları içerdiğini, bunlar arasında daha önce Yemen pazarında rastlanmayan suikast silahları, sniper parçaları ve zırhlıların, susturuculu tabancaların ve gece görüş sistemlerinin yer aldığını” belirtti.

 

Hüsrev ayrıca, “Husilerin Humus adı verdikleri vergilerle finansal kaynaklar üzerinde de kontrol sahibi olduklarını” sözlerine ekledi.

 

Çev: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

medyasafak.com