Narkotik: Batı Savaşlarının Finansmanı

Narkotik: Batı Savaşlarının Finansmanı
Afganistan eroininin tümü -geçen yıl bir milyondan fazla kişinin ölümüne yol açan madde- Amerikalı yetkililerin dillendirilmeyen fakat herkesin bildiği onayıyla üretilip ihraç ediliyor. Eroin kaçakçılığı, Batılı politik hareketliliğin istenilen yöne gitmesi için tekerleklerinin yağlanmasından ibarettir.

Narkotik: Batı Savaşlarının Finansmanı

 

Gordon Duff

 

Press TV

 

Sadece bir hafta önce Amerikan hükümeti, yabancı destekli El Kaide teröristleri ve CIA ile birlikte Suriye'deki Esad hükümetine karşı savaşan eski bir asker olan Eric Harroun'u serbest bıraktı.

 

Bu hafta da emekli başçavuş Joseph Hunter ve biri Alman silahlı kuvvetlerinden olan bir dizi emekli asker benzer bir nedenle, Kolombiya uyuşturucu kartellerine “güvenlik servisi” sağlama suçundan tutuklandı.

 

Eğer dünya çapındaki basın sansürü kalkarsa, kamuoyu Amerika'nın insansız uçak programının terörizmle mücadeleden çok uyuşturucu üretimi ve dağıtımında kullanıldığını öğrenecektir. Gerçekte, Rus yetkililere göre Afganistan eroininin tümü -geçen yıl bir milyondan fazla kişinin ölümüne yol açan madde- Amerikalı yetkililerin dillendirilmeyen fakat herkesin bildiği onayıyla üretilip ihraç ediliyor. Uyuşturucu üretimi, ekonomik modeli kullanırsak eğer, petrol ve silah kaçakçılığından çok daha ilerde. Teknoloji kullanılmıyor, gübre yapımı IMF programlarıyla finanse ediliyor, haşhaş tarlaları USAID programlarıyla sulanıyor, eroin Alman yapımı laboratuvarlarda işlenerek Amerikan tır konvoylarına ya da CIA'nin kiraladığı uçaklara yükleniyor ve dünyanın dört bir yanında %10.000 kârla satılıyor.

 

CIA bu işi 1980'lerden beri yapıyor ve dünyadaki her akıllı insanın bildiği gibi dünyadaki en büyük uyuşturucu imparatorluğu olan Afganistan'dakini de o inşa etti.

 

Biz “güvenlik” derken öldürmeyi kastederiz, bu durumda bu grup da Amerikalılar tarafından gerçekte Kolombiyalı uyuşturucu taciri kılıfıyla kiralanmıştır.

 

Bunların işi herkesi öldürmektir; uyuşturucuyla mücadele yetkililerini ve ailelerini öldürmek, hatta istenirse ABD başkanını bile.

 

Bütün bunlarda bir problem var, belki de birden çok problem.

 

Bu binlerce Amerikalı ordu ve istihbarat servisi mensubunun, USAID ve sivil toplum kuruluşları için çalışan kişilerin uzun zamandır yaptıkları şey değil mi?

 

Uyuşturucunun Politik Gücü

 

Amerikan hükümeti iflasla yüz yüze, çünkü güçlü bankalar ve sigorta şirketleri, kârlarının ve siyasi güçlerinin, uzun zamandır devam eden aşağılık pratiklerini dengeleyecek sağlık tedavisiyle ilgili kanunlarca tehdit edildiğini düşünüyorlar.

 

Sigorta ve sağlık şantajcıları tarafından rüşvetle satın alınan düzinelerce Kongre üyesi, aslında, uyuşturucudan gelen kara parayı aklayan offshore hesaplarını kontrol eden sabık başkan adayı Mitt Romney tarafından ofislerine taşınmıştır.

 

Bu narkotik ve savaş yanlısı lobinin evliliği -özellikle McCain, Graham ve Lieberman'ınki- aynı zamanda İsrail lobisinin de kalbini teşkil ediyor.

 

Son seçimden önce FBI'ın uyuşturucuyla mücadele görev gücünün eski başkanıyla yaptığım görüşmelerde bana, üst düzey Cumhuriyetçi Parti liderleriyle Meksikalı uyuşturucu kartellerinin ilişkilerini yansıtan belgeler verilmişti.

 

Bu karteller tarafından kiralanan katil çeteleri Cumhuriyetçi Parti tarafından tamamen desteklenerek Amerika'nın güneybatı bölgesinin genelini kontrolleri altında tutuyorlar ve LDS (Kıyamet Günü Azizleri) dini tarikatıyla da çok yakın işbirliği içindeler.

 

Bunlar ABD içersinde “Deseret” dedikleri kendi krallıklarını kurmuşlar ve dini yönetimle organize suçları evlendirmiş haldeler.

 

“Deseret Krallığı” hala mevcut, ABD'nin yaklaşık %18'ini kapsıyor ve Meksika sınırından Idaho'nun karlı zirvelerine kadar uzanıyor.

 

Deseret yurttaşları FBI ve CIA'nin genelini kontrol ediyorlar, Las Vegas'taki kumar operasyonlarına hâkimler ve Meksiko'daki kanunsuz unsurlarla yüzyılı aşkın süredir sürdürdükleri ortaklığın faydasını devşiriyorlar.

 

Deseret hiyerarşisindeki aşırılıkçılar, Amerika'nın Akdeniz'deki ve Fars Körfezi'ndeki gemilerini kontrol etmekle ve nükleer silahlara ulaşabilme kapasiteleriyle övünüyorlar.

 

NSA'yı (Ulusal Güvenlik Ajansı) da bu grup kontrol ediyor. NSA'nın Utah'ta –LDS kontrollü bir bölge- yapılmakta olan 4 milyar dolarlık füzyon merkezi Deseret Krallığı için sıfır noktası hükmünde.

 

İlişkileri bugün de hala çok sıcak ve Amerika'nın finans merkezlerinin kalbine kadar uzanarak Amerika'nın daha düşük yasama organını, Temsilciler Meclisini kontrol ediyorlar.

 

Bu organizasyonun asli üyeleri son seçimde halka açıklanan ve sonra da unutulan offshore hesaplarından büyük kârlar elde ediyor.

 

Bu güç İsrail'in AIPAC lobisi ile ortaklaşa olarak NSA casusluğunu desteklemek ve finansal pazarların manipülasyonunu yaygınlaştırmak, özellikle de casuslukla elde edilen özel verileri İsrail'e vermekte  kullanılıyor.

 

Buna isterseniz ABD'nin tüm finansal hareketliliğini, teknolojik ve entellektüel zenginliğini kontrol etmek için en güzel manzaralı koltuk deyin.

 

Afganistan

 

Afganistan savaşı narkotik lobisinin Amerikan ordusunun, istihbaratının ve hükümet kurumlarının üstündeki gücünü daha da aşikar kıldı.

 

Narkotik kartelleri Amerikan medyasını açıkça kontrol ediyor.

 

12 yıllık Amerikan hakimiyeti altında Afganistan bir bağımlılar ülkesi ve dünyadaki işlenmiş eroinin %95'inin üretildiği yer haline geldi.

 

Daha önce uyarılarda bulunan BM bile artık Afganistan'daki eroin üretimi hakkında rapor yayınlamıyor. Eski ABD elçisi Richard Hollbrooke'un açıkça uyuşturucu üretiminin Amerika'nın Afganistan politikası için temel önemde olduğunu itiraf etmesine rağmen ABD, hala uyuşturucu karşıtı mücadeleden söz etmeyi sürdürüyor.

 

Bu konu hakkında hiç kimse yorum yapmış değil.

 

Görünmez Uyuşturucu İmparatorluğu

 

2 hafta önce Amerikan hükümeti, West Point askeri akademisi mezunu bir Afro Amerikalı askeri Afganistan'daki eroin ticaretinde rol oynadığı için hapse mahkum etti. Navy Times şöyle yazıyor:

 

“West Point mezunu ve eski bir ordu yüzbaşısı 4 Eylül'de Afganistan'dan ABD'ye eroin nakliyesi suçundan 10 yıl hapse mahkum edildi. Johns Island'dan Salim Ekber Şerif, 100.000 dolarlık uyuşturucu parasını da teslim etti.”

 

Burada bir sorun var?

 

ABD hükümeti hiçbir zaman Afganistan'da eroin üretildiğini itiraf etmedi. Ülkede sadece afyon macununun üretildiğini iddia ediyorlar.

 

Şimdiye kadar hiçbir belgede Afganistan'da eroin üretildiği itiraf edilmedi ve özellikle de eroin üretiminin yapıldığı tek bir tesisin bile resmi yok.

 

Fakat eroin üretimi mevcuttur. Eroin üretimi için kullanılan kimyasal maddeler Afganistan'a girerken Amerikan hükümetinin masraf kaleminde “kuru temizleme malzemeleri” etiketiyle gözüküyor.

 

Pakistan'daki üst düzey güvenlik yetkililerinin bana söylediğine göre aynı konteynırlar Pakistan'daki Karaçi limanından işlenmiş eroinle yüklü olarak çıkıyorlar. Rakamsız ve kayıtsız bu konteynırlar ABD hükümetinin tam otoritesi altında hareket ediyor.

 

Eğer interneti kontrol edip uyuşturucu karşıtı operasyonları ya da bu konuyla ilgili sosyal iletişim sitelerinde yayınlanan fotoğrafları incelerseniz hiçbir zaman afyon nakliyesini, eroin işleme tesislerini ya da Brüksel'deki NATO karargahlarında yükünü boşaltmak için durdurulan bir konteynır ya da uçak göremezsiniz.

 

Bir düzine yıl içinde yayınlanmış herhangi bir kanıt yok, hiç kimse bu suçtan aranmadı ve çoğu gizlendi.

 

ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, İsrail, İsviçre, Türkiye ve tabii ki Afganistan'daki siyasi liderleri de kapsayan dünyanın narkotik trafiğini koruyan özel (aslında çok da özel olmayan) orduların gücü bu.

 

Eroin kaçakçılığı, Batılı politik hareketliliğin istenilen yöne gitmesi için tekerleklerinin yağlanmasından ibarettir.

 

Çev: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

medyasafak.com