Yusuf Fernandez: Batı Destekli ÖSO ve SUK Geriliyor

Yusuf Fernandez: Batı Destekli ÖSO ve SUK Geriliyor
The Independent, IHS Jane’s savunma firmasından Charles Lister’den alıntı yaparak, 13 grubun yaptığı açıklamanın Koalisyon’a ölümcül bir darbe olabileceğini yazdı: Sahanın ortasındaki temel oyuncular -Liva el-Tevhid, Liva el-İslam ve Sukur el-Şam- nereye bağlı olduklarını sonunda açıkladılar; bu da ılımlı muhalefet için çok büyük sonuçlar getirecek.

Batı destekli ÖSO ve SUK Geriliyor

 

Yusuf Fernandez

 

Press TV

 

24 Eylül günü Batı ve Suudi destekli Suriye Ulusal Koalisyonu ciddi bir darbe yedi: Batı destekli Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) bağlı üç silahlı grup El Kaide bağlantılı gruplara katıldı ve 13 başka grupla birlikte koalisyonun siyasi liderliğini reddetikleri bir açıklama yayınladı. Bu gruplar, Suriye hükümetini devirme ve Suriye'de Taliban tarzı bir yönetim getirme vaadinde bulundu.

 

Yüksek Askeri Konsey'e (YAK) gönderme yapan açıklamada şunlar deklare edildi: “Ülkeye dönmeksizin yurtdışında kurulmuş olan gruplar bizi temsil etmez. Ulusal Koalisyon ve Ahmed Tomeh liderliğindeki geçici hükümet bizi temsil etmemektedir ve tanınmayacaktır.” Açıklamada ayrıca Suriye'de gelecekte kurulacak bir hükümetin “acı çekmiş ve kurban vermiş olanlardan” gelmesi gerektiği eklendi – burada da açıkça, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen sürgünlerden oluşan SUK'a gönderme vardı.
 

Açıklamanın imzacılarından biri, ABD'nin terör örgütü ilan ettiği, Suriye'deki başlıca iki El Kaide bağlantılı gruptan biri olan El Nusra Cephesi'ydi. Önceden ÖSO'nun Yüksek Askeri Konseyi'ne bağlı olan üç büyük milis grubu olan Liva el-Tevhid , Liva el-İslam ve Sukur el-Şam da bildiriyi imzaladı. Bu gruplar ÖSO'nun en önemli silahlı birimleri olarak görülüyordu.
 

Online yayınlanan bir videoda açıklamayı Liva el-Tevhid lideri Abdülaziz Selameh okudu. Selameh, Suriye Ulusal Koalisyonu'nun (SUK) ve onun askeri kanadı olan, ÖSO'nun Yüksek Askeri Konseyi'nin (YAK) “felaket derecesindeki başarısızlığı”ndan söz etti.
 

SUK'un en son lideri Ahmed Cabra ise açıklamayı kızgın bir dille kınadı ve kendisini desteklemeyen isyancıların “devrimi çalmaya” çabaladığını söyledi. Hatta SUK'u desteklemeyen fraksiyonların arkasında Esad hükümetinin olduğunu iddia etti.
 

Açıklama SUK'un, BM'nin Suriye'deki kimyasal silahların imhası kararını onaylaması nedeniyle zaten hayal kırıklığına uğramış ve tecrit olmuş olduğu bir dönemde geldi. Koalisyon'un önde gelen üyelerinden Samir Neşar, “(BM) Güvenlik Konseyi kararı bizim için büyük bir hayal kırıklığıdır” dedi: “Suriye rejimi de dâhil olmak üzere pek çok bölgesel ve uluslararası gücün çıkarlarına hizmet etmektedir… ancak neresinden bakılırsa bakılsın Suriye muhalefetine hizmet etmemektedir.” SUK, fiilen ABD'nin Suriye'ye saldırması çağrısında bulunmuştu.   

 

SUK'a ölümcül darbe

 
İngiliz gazetesi The Independent,  IHS Jane's savunma firmasından Charles Lister'den alıntı yaparak, 13 grubun yaptığı açıklamanın Koalisyon'a ölümcül bir darbe olabileceğini yazdı: “Sahanın ortasındaki temel oyuncular -Liva el-Tevhid, Liva el-İslam ve Sukur el-Şam- nereye bağlı olduklarını sonunda açıkladılar; bu da ılımlı muhalefet için çok büyük sonuçlar getirecek.”
 

Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi müdürü Joshua Landis, “Bu gruplar ÖSO'nun ağır yük taşıyıcılarıydılar ve şimdi oturup Nusra ile anlaşmalar imzalıyorlar” dedi. McClatchy gazetesi ise açıklamayı, “Obama yönetiminin Suriye'de ılımlı muhalefet yaratma çabalarına zarar veren bir gelişme” olarak adlandırdı.


ÖSO'nun gerilemesi, bazı üyelerinin silahlı mücadele konusunda tereddüte düşmesine neden oldu. The Independent gazetesine göre bazı ÖSO yetkilileri bir buçuk ay önce Şam'ı ziyaret etti ve Suriye Ulusal Güvenlik teşkilatı başkanı General Ali Memluk ile bir araya geldi. Görüşmeler, yerel ateşkesler ve bazı ÖSO tugayları ile üyelerinin sivil hayata dönmesi sonucunu verdi. Lübnanlı bir yetkili, bu eğilimi güçlendirmek üzere yeni görüşmeler için hazırlıklar yapıldığını söyledi.
 

Aynı kaynak, El Kaide bağlantılı ikinci büyük grup olan sözde Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) isyancı kamptaki en güçlü grup haline gelip Suriye'nin sosyal dokusunu tehdit etmeye başladıktan sonra Suriye muhalefeti saflarında belirgin değişikliklerin meydana geldiğini ekledi.

 

IŞİD, ÖSO'yu yenilgiye uğratıyor

 

Şu anda ÖSO, kuzey Suriye'de IŞİD'ye karşı verdiği savaşı kaybediyor. IŞİD, Azez kasabası dahil olmak üzere, Suriye'nin Türkiye sınırındaki geniş bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. Doğu'daki Rakka kasabasından bir aktivist Reuters'a, “Bu, radikal grupların güç bakımından hâlâ büyüdüğünün bir işareti. Bu bölge açırıcıların eline geçebilir. Bunun bir trend haline geldiğini görebiliriz” şeklinde konuştu.


Lister'a göre “geçen bahar aylarında ortaya çıkışından bu yana IŞİD'nin stratejisi, yeni savaşçıların, tedariklerin ve fonların gelişini kolaylaştırmak için Türkiye ve Irak'la olan sınır bölgelerinin kontrol edilmesi oldu.” 
 

Diğer yandan bazı isyancı tugayları, El Nusra Cephesi'ne veya IŞİD'ye katılmak üzere ÖSO'yu terk ediyorlar. Kuzeydoğu Suriye'deki Rakka'da en az iki isyancı tugayı bütünüyle El Nusra Cephesi'ne katıldı. Gruplardan biri olan Rakka Devrimcileri'nin toplam 750 civarında savaşçısı var. Bir diğer grup olan Allah'ın Zaferi Tugayı, Facebook'tan yaptığı bir açıklamada bütün liderlerinin ve savaşçılarının El Nusra Cephesi'ne bağlılık yemini ettiğini söyledi. Selahaddin 313 Tugayı da IŞİD'ye bağlılığını açıkladı. 


Suudi müdahalesi

 
ÖSO'nun gerilemesi ve El Kaide gruplarının yükselişi, silahlı muhalefet üzerindeki kontrolünü kaybedebileceğinden korkan Suudi Arabistan'ı endişelendirdi. Bu nedenle Suudi istihbaratı, Vehhabi Tekfirci grupların üzerindeki etkisini sürdürmek için yeni bir güç geliştirmeye başladı. Eylül ayında, Liva el İslam komutasındaki elli tugay tarafından, “İslam Ordusu” adında yeni bir örgüt yaratıldı. Grup, özellikle Şam kırsalında faal durumda.


Yeni grubun başında bulunan Vehhabi lider Zahran Allui, Suudi Arabistan'da dini eğitim aldı ve Suudi istihbarat şefi Bender bin Sultan'la yakın bağlara sahip. Lübnan gazetesi Es-Sefir'e göre bu milis grubu, “Alevi işgaline ve onun Şii destekçilerine” karşı savaş çağrısı yaptı.


Muhalefet ve Cenevre konferansı 
 

Bu bağlamda, Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü için Suriye'yi gözlemleyen Londra merkezli analist Shashank Joshi, McClatchy gazetesine “SUK ve ÖSO sahada marjinalleşip etki kaybederken, tutucu gruplar coğrafi olarak askeri kazanımlar elde ediyor” dedi.
 

Joshi, “İsyancı güçlerin şu anda yaşadığı dönüşümün getirebileceği tek potansiyel kazanç, Esad'ın gitmesi ön koşulu yerine getirilmeden herhangi bir görüşmeye girmeyi reddeden Suriye muhalif kooalisyonunu Cenevre'de kendini göstermeye zorlayacak olmasıdır. Bu, ABD ve müttefikleri için en azından görünüşte bir zafer olacaktır. Ancak eğer koalisyon rejimin figürlerini de içine alan görüşmelere katılmayı reddetmeye devam ederse, ABD tarafından ‘kaybedilmiş bir dava' olarak gözden çıkarılması riski bulunmaktadır” diye ekledi. 
 

Ancak önceden ÖSO bağlantılı grupların El Kaide güçleriyle yanyana gelmesi ve 13 büyük isyancı grubun ifade ettiği reddiye, ÖSO ve SUK'un muhtemel bir barış konferansında pazarlık gücünü kaybettiğini gösteriyor. Cenevre görüşmeleri planlandığı gibi gerçekleşse bile, Koalisyon'un kararları Suriye içindeki muhalefet tarafından kabul edilmeyecek ve tanınmayacaktır; bu nedenle varlığı hemen hemen faydasızdır. Koalisyonun meşruiyetinin bulunmaması ve El Kaide bağlantılı grupların yükselen gücü, konferansın sonuçlarına rağmen savaşın devam edeceği anlamına gelmektedir. 
 

Diğer yandan ÖSO bağlantılı pek çok grubun radikal ve mezhepçi doğası, Suriye'deki ABD vekâlet savaşının yalanlarının altını çizmektedir. ABD yönetiminin ve müttefiklerinin, El Kaide bağlantılı olanlara karşı “ılımlı” güçleri destekledikleri yönündeki iddiaları sadece yalandan ibarettir. İtalyan gazeteci Gabriele Del Grande'nin Al Monitor için Kuzey Suriye'deki ÖSO üyeleriyle yaptığı bir görüşme, “ÖSO'daki savaşçıların yarıdan fazlasının Alevilere karşı ve Beşar'ın İran ve Hizbullah'la olan ittifakları nedeniyle genel olarak Şiilere karşı savaştıklarına inandığını” göstermişti.


ÖSO'nun sözde “ılımlı” doğası hakkındaki bu yalanlar, daha geniş bir hedef olarak Suriye'nin bölgedeki başlıca müttefikleri olan İran ve Rusya'yı tecrit etme hedefiyle birlikte, Suriye'de ABD yanlısı bir diktatörlük kurma yönündeki gerçek amacın üzerini örtmek için imal edildi.


SUK ile, Yüksek Askeri Konsey olarak bilinen bir avuç Suriye Ordusu kaçağı gibi, bu politikayı desteklemek üzere Washington tarafından yaratılmış olan gruplar, yalnızca birer boş gülleden ibarettir. Bu gruplar halk desteğine ve ABD ile müttefikleri – Türkiye ve Suudi Arabistan – tarafından finanse edilen ve silahlandırılan aşırıcı gruplar üzerinde gerçek bir etkiye sahip değildir. Bu silahlar radikal örgütlerin, ülkenin kontrolleri altında tuttukları bölgelerinde bir terör yönetimi kurmalarına ve her tür inandırıcı barış sürecini yok etmesine yardımcı olmuştur.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com