Suriye: ABD’nin Gizli Operasyon Kanadı Olarak El Kaide

Suriye: ABD’nin Gizli Operasyon Kanadı Olarak El Kaide
"El Kaide’nin Afganistan savaşı zamanında olduğu gibi şimdi de Ortak Özel Harekat Komutanlığı ve Gizli Operasyonlar Komutanlığı’nın komutası altında ve ABD Hükümeti ile ahenk içinde çalıştığı yönündeki belgelenmiş gerçek, Amerika’da kafaların kalkmasına ve kamuoyunun öfkesine neden olmalıdır."

Suriye: ABD'nin gizli operasyon kanadı olarak El Kaide

 

John Robles

 

Voice of Russia / Information Clearing House

 

İnandırıcı reddedilebilirlik (plausible deniability), ödenek faturalarının ve benzerlerinin içine zekice sokulmuş ve saklanmış sorgulanabilir “yasal otorite”, daha ziyade kendi siyasi refahlarıyla ilgilenen yasakoyucular, korkmuş, ilgisiz, apolitik ve uysal bir nüfus, bütünüyle kontrol ettikleri bir medya. İşte bunlar, Ortak Özel Harekat Komutanlığı'nın (JSOC), CIA'in Ulusal Gizli Servisi'nin (NCS) ve CIA'e bağlı Özel Faaliyetler Dairesi (SAD) altında çalışan Gizli Harekat Grubu'nun, Psikolojik Harekat Müdürlüğü'nün (POD) ve Gölge Hükümet'in, herşeyi kontrol etmelerini ve yaptıkları şeylerin hesabını vermekten kurtulmalarını sağlayan şeylerden bazılarıdır.

 

Temmuz ayı sonunda Suudi Prensi Bender, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le bir araya geldi ve Amerika Birleşik Devletleri'nin tam desteğiyle önce Rusya'nın Suriye'ye ve Başkan Beşar Esad'a destek vermeye son vermesi için Putin'e rüşvet vermeyi denedi, arkasından da Devlet Başkanı'nı ve Rusya Federasyonu'nu  Sochi Olimpiyatları sırasında gerçekleşebilecek terörist eylemlerle tehdit etti.

 

Bender'in Suudilerin Çeçen teröristleri ve Suriye'deki El Kaide unsurlarını kontrol ettiğini kabul etmesi (Başkan Putin'in görüşme sırasında Bender'e söylediği gibi, yıllardan beri Suudilerle ABD Gizli Operasyonlar Topluluğu arasındaki bağlardan şüphe edildi ve bu bağlar ortaya çıkarıldı) bir dönüm noktasıydı, ancak egemen bir ülke olarak Rusya'yı terörist eylemle tehdit etmesi o denli büyük bir olaydı ki, eğer Devlet Başkanı Putin isteseydi bu, Suudi Arabistan'ı hizaya getirmek için meşru bir özsavunma gerekçesi işlevi görürdü.

 

Bu itirafın, 11 Eylül olaylarının çözülmesi ve 2001 Eylül'ündeki o sonbahar sabahında 2,999 sivilin öldürülmesi işinin içinde gerçekte kimin olduğunun gösterilmesi bakımından temel önemde olduğunu iddia edeceğim. Usame Bin Ladin, El-Kaide, Suudiler, MOSSAD, CIA, Ulusal Güvenlik Dairesi ve Amerika Birleşik Devletleri'ni kontrol eden Gölge Hükümet açıkça yan yanadırlar ve amaçlarına ulaşmak için ahenk içinde bir arada çalışmaktadırlar.

 

El Kaide'nin Afganistan savaşı zamanında olduğu gibi şimdi de Ortak Özel Harekat Komutanlığı ve Gizli Operasyonlar Komutanlığı'nın komutası altında ve ABD Hükümeti ile ahenk içinde çalıştığı yönündeki belgelenmiş gerçek, Amerika'da kafaların kalkmasına ve kamuoyunun öfkesine neden olmalıdır, ancak itaatkar bir hükümet kontrollü medya nedeniyle çok az şey duyuluyor ve Bender ile Suudi Arabistan'ın gerçek terörist devlet olarak ortaya çıkması, çok az ilgi çekti.

 

11 Eylül'den bu yana ABD Gölge Hükümeti, vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini kısıtlamak ve tarihteki en büyük polis ve güvenlik devletini yaratmak için terörizm öcüsünü kullandı; bu yüzden aynı terörist öcünün hükümet tarafından silahlandırıldığının, finanse edildiğinin, eğitildiğinin ve desteklendiğinin öğrenilmesi, söylediğim gibi, bir yaygaraya neden olmalıdır. Fakat böyle olmadı.

 

Batı'da M.E.K. olarak bilinen, İranlı “muhalefet” grubu Halkın Mücahitleri gibi, Suriye'de El-Nusra ve El-Kaide bağlantılı gruplar da CIA, JSOC ve Gölge Hükümet'in kirli işlerini yapıyor. Ancak inandırıcı reddedilebilirlik, onların şimdiye kadar emniyette kalmasını sağladı.

 

ABD ve onun çok yakın “özel” müttefiki Suudilerin talimatları altında hareket eden bu hayvanların Birleşmiş Milletler kimyasal silah denetimi ekibinin gelişinin arifesinde Şam'da 426 çocuğu öldürmesi ve Obama ile Gölge Hükümet'in Suriye'ye uzun zamandır planlanan saldırıyı gerçekleştirmeye hazır duruma geçmesi, Afganistan, Irak ve Libya işgallerinde olduğu gibi uluslararası ölçekte suçtur. Suriye'de fark, giderek daha açık hale gelmeleri ve kullandıkları alçakça yöntemlerin giderek daha fazla bilinir hale gelmesidir.

 

Geçtiğimiz günlerde Amerikan medyasına bir röportaj veren Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a göre, Suriye'deki onbinlerce “isyancı”nın %80-90'ı El Kaide bağlantılı teröristlerdir. Bunlar, ABD'nin vergi mükelleflerinden gelen milyarlarca dolarla desteklediği ve daha fazla destek için Amerikan Kuvvetleri'ni göndermeye hazır olduğu “savaşçı”lardır ve tek başına bu gerçek bile Amerikan halkının sesini çıkarmasına, hatta isyan etmesine neden olmalıdır, fakat tepki hemen hemen sıfır olmuştur.

 

Suriye halkı için sevindiricidir ki ABD'nin şimdilik Suriye'yi işgal etmesi engellendi; fakat dünyanın bir an, yeni bir ABD saldırı savaşı korkusundan kurtulduğunu düşündüğü sırada, dünyanın Hitler'den beri gördüğü en büyük saldırgan, şimdi namlularını yeni hedefe, İran İslam Cumhuriyeti'ne yöneltti. Yıllardan beri söylediğim gibi, hedef uygun olduklarında önce Suriye Arap Cumhuriyeti, arkasından İran İslam Cumhuriyeti, arkasından Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve bazı Güney Amerika ülkeleri yönetimlerinin devrilmesi, sonrasında tam ve topyekün küresel tahakküm sağlamak için Rusya Federasyonu ve nihayet Çin Halk Cumhuriyeti'nin yıkılmasıdır.

 

“Nobel Barış Ödüllü saldırı savaşı ve yasadışı terör faili baş cellat” için Suriye'de işler iyi gitmedi ve hemen hemen hiç ara vermeden bir sonraki hedefe yöneldi; İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı daha yüksek bir düzeyde retorik, dezenformasyon, yalanlar ve şeytanlaştırma başladı.

 

Tabletmag.com isimi bir internet sitesi (Yahudi Haberleri ve Politikası), bağımsız bir dış politika çizgisi izleyen ve Rusya'yla iyi ilişkileri olan bir diğer ülkeye karşı bir sonraki ABD saldırı savaşı için propaganda kampanyası başlatanların en başlarında yer alıyor. 18 Eylül tarihinde yayınlanan ve “İran ABD'nin askeri eylemlerine zarar vermek için nasıl terör tehditlerini kullanıyor” başlıklı bir makale, İran'a karşı psikolojik harekatları başlatmak için çaba sarfediyor ve Irak'taki savaştan Beyrut'taki saldırılara kadar, güneşin altındaki herşey için İran'ı suçluyor.

 

Yahudi Haberleri, “Washington D.C. merkezli İsrail yanlısı bir örgütün üst düzey bir yetkilisinin” Suriye'deki saldırıyla ilgili brifing verirken “Yetkililer brifingleri yüzlerinden kan çekilmiş şekilde verdiler” dediğini aktardı. Hükümetlerinin 426 çocuğu öldürdüğünü ve El Kaideci yamyamları desteklediğini anlamış olmalarından olabilir mi?

 

Yakın zamanda Manhattan'da bir binaya el konulması da, finanman konusunda umutsuz ve ülkeye saldırmanın eşiğinde bir hükümete işaret ediyor. Gawker.com sitesinde yayınlanan bir makalede ABD, İran'a ait olduğu varsayılan bir gökdelene el konulmasını, satışı ve likidasyonundan gelecek paranın “İran terörizmi kurbanlarına” finansman sağlamada kullanılacak olmasıyla temellendiriyor. Hangi kurbanlardan bahsettikleri hiçbir şekilde açık değil ve makale İran tarafından gerçekleştirilmiş tek bir terörist eylemden bahsedemediği için bu hayli şüpheli; ancak bir şekilde onların parasına ihtiyaçları var ve bunu elde etmenin en iyi yollarından biri de çalmak.

 

İran, Libya, Irak ve Suriye'nin hepsinin de El Kaide'yle çalışmayı reddettiğinin ve ona karşı mücadele ettiğinin belirtilmesi önemlidir. Eğer ABD Hükümeti gerçekten terörle savaş veriyor olsaydı, Beşar Esad hükümetini desteklemeleri ve Suudilerle bütün bağları kesmeleri gerekirdi. Fakat bu, Obama da dâhil olmak üzere ABD Hükümeti'ni kontrol edenlerin gerçek tabiatına aykırı olurdu.

 

11 Eylül sonrası ABD'nin, Bin Ladin ailesi ile Suudilerin ülkeyi terk etmesine nasıl yardımcı olduğunu ve 11 Eylül için nasıl da kimseye yardımcı olduklarını gördük; şimdi bunun neden böyle olduğu açıktır. Kimse kendi kendisine dava açmaz, değil mi? Kimse, kendisinin kirli işlerini yapanlara da dava açmaz.

 

ABD'nin İran'daki teröristleri nasıl desteklediğini ayrıntılı olarak anlatan bir makalesinde Seymour Hersh şunları yazmıştı. “Halkın Mücahitleri'nin Washington vekili Allan Gerson, Halkın Mücahitleri'nin açıkça ve defaatle terörü reddettiğini söyledi. Gerson, Nevada'daki varsayılan eğitim hakkında yorum yapmayacağını söyledi. Ancak eğer gerçekse bu eğitimin ‘Dışişleri Bakanlığı'nın Halkın Mücahitleri'ni terör listesinde tutmaya devam etme kararıyla uyumsuz olacağını' söyledi ve ‘ABD nasıl olur da birileri aynı örgüt için nikel temin ettiği için cezalandırılırken Dışişleri'nin yabancı terör örgütleri listesinde yer alanları eğitebilir?' diye sordu.”  

 

İran'ın, bu ülkeye karşı eylemlerini meşrulaştırmaya çalışan ABD Hükümeti'ne göre bir devlet değil, bir terör örgütü olduğunu biliyor muydunuz? Senato Ödenekler Komitesi'nin Section 215 ve PRISM/702 programlarına ilişkin oturumundan şunları aktarıyorum: “Section 215 iş kayıtlarını sunma programı 2001'de PATRIOT'ta somut şeyler için oluşturuldu: otel kayıtları, kredi kartı beyanatları, vesaire. Telefon ya da e-posta görüşmeleri gibi şeyler için değil. FBI bu yetkiyi, terörizm soruşturmalarının bir parçası olarak kullanır. Ulusal Güvenlik Dairesi, Section 215'i sadece telefon kayıtları için kullanır – Google aramaları veya diğer şeyler için değil. Section 215 programıyla Ulusal Güvenlik Dairesi, bir mahkeme kaydına uygun şekilde telefon kayıtlarını toplar. Verilere yalnızca, belirli bir bireyin terörizmle, El Kaide veya İran'la bağlantılı olduğuna dair makul, kolayca anlaşılabilir bir gösterge olduğunu gösterdikten sonra bakabilir. Bu noktada, veri tabanı araştırılabilir.

 

Şu halde Amerika dünyaya kendisini savunduğunu veya bağımsız dış politikalarının olduğunu veya Rusya'yla müttefik olduğunu söylerken ve herkesin Amerika'ya karşı şiddet kullanmaya hazır olduğu ve bütün ülkelerin terörist olduğu gibi şeyler söylerken, belki de aynaya bakmaları ve ruhlarını araştırmalarını gerekiyor. Tabi eğer ruhları varsa.

 

Onların dostu olan Suudiler kısa süre önce Rusya Federasyonu'nu terörist eylemlerle tehdit etti ve onlar El Kaide'yi destekliyorlar; aynı anda da Ortadoğu'da El Kaide'ye karşı olan her ülkeye saldırıyorlar ve birbiri ardınca saldırı savaşlarını yayıyorlar. Şimdi resmi görebiliyor muyuz?

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com