"Hacda Kimleri Taşlamalı?"

"Hacda Kimleri Taşlamalı?"
Press TV, Londra merkezli İslami İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mesud Şecere ile Hac ibadeti hakkında bir röportaj gerçekleştirdi.

Hacda Kimleri Taşlamalı?

 

Press TV, Londra merkezli İslami İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mesud Şecere ile Hac ibadeti hakkında bir röportaj gerçekleştirdi.

 

Press TV: Sayın Şecere, sizce Müslümanlar arasındaki vahdeti engelleyen şey nedir?

 

Şecere: Eğer tarihe, yakın tarihe bakarsak, İran İslam Devrimi'nin zaferinden sonra Şia karşıtı ve mezhepçi yayınlarda, kitaplarda büyük bir yükseliş görürüz.

 

Bu önemli, zira İslam Devrimi'nden önce Şiilere saldıran sadece bir avuç kitap vardı, devrimden sonra bu kitapların basımı aşırı bir şekilde artış gösterdi.

 

Londra'da bir camide bize verecek bir Kur'an bulamadıklarını hatırlıyorum, fakat orada bu tekfirci kitaplardan yüzlercesini serbestçe dağıtıyorlardı. Londra'nın bütün camilerinde ve dünyanın her yerinde bu böyledir.

 

Aynı şekilde ABD'deki RAND vakfı ve diğer siyonist güdümlü think-thank gruplarının literatürüne baktığınızda ilerleyen İslam'ı durdurmanın yegane yolunun Şia ve Ehlisünnet arasında, Selefi ve Sufi arasında çatışma çıkarmak olduğunu açıkça belirttiklerini göreceksiniz. Bu, Müslümanların vahdetini tahrip etmek amacıyla planlanmaktadır.

 

Ve her Müslüman da bilir ki kendimiz ve herkes için adil bir toplum yaratma zaferini elde etmemizi engelleyen şey aramızda birliğin olmayışıdır ve bu ABD ve İsrail tarafından planlanmakta ve Suudi Arabistan tarafından uygulanmaktadır. Irak'ta bile gördük, başlangıçta direniş Amerikan hegemonyası karşıtıydı, fakat sonradan Suudi Arabistan'a bağlı unsurlar tarafından çalınarak Müslümanları öldürmeye başladı. Ve bugün Irak'ta binlerce Müslümanın öldürüldüğünü görüyoruz ve bunun tek bir hedefi var. Bu hedef de ABD ve İsrail'inkiyle aynıdır. Bu hedeflerini Suudi Arabistan gibi bölgesel güçler üzerinden uygulamaktadırlar.

 

Press TV: Sayın Şecere, diğer konuğumuz Eugene Dabbous tekfircilerin Suriye, Irak ve diğer yerlerde güçlenerek zemin kazanmalarını buralardaki alternatif yokluğuna, mevcut boşluğa bağladı. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

 

Şecere: Aynı fikirde değilim. Gerçek şu ki Suudiler tarafından son otuz yılda tekfircilere dünyadaki tüm diğer dini finansörlerin yaptığından çok daha fazla para akıtılmıştır.

 

Tekfircilik radikalizm ile karıştırılmamalıdır. Tekfircilik aile içinde nefret doğurup birliğe engel olunmak amacıyla yaratılmıştır ve İslami bir köke de sahip değildir gerçekte.

 

Biliyorsunuz, bir insanın göğsünü deşip kalbini yemek cahiliyye kültüründen gelmektedir. Ne Suriye, ne de Irak kültüründe böyle birşey vardır. Bu, Suudilerin cahiliyedeki çirkin geçmişlerine dayanan ve bugün de İslamileştirilmek istenen bir kültürdür.

 

Bu nedenle Hind'in Hz. Hamza'ya yaptığını şimdi bunlar da zavallı Müslümanlara yapıyorlar ve ve bir taraftan da tekbir getiriyorlar. Biliyorsunuz ki Hind bunu yaptığında kafirdi ve bugün de sahte bir İslam görüntüsü altında, kasti olarak finanse edilerek ve teşvik edilerek yapılıyor.

 

Eğer mesele sadece adaletsizlik meselesiyse niçin bu sözde mücahid tekfircilerden biri bile Filistin'e giderek Siyonist rejime karşı savaşmadı? Aralarından bir kişi bile bunu yapmış değil. Çünkü bu planlı bir şekilde organize edilerek teşvik ediliyor ve bunun “dini liderleri” aslında Obama ve Suudilerdir.

 

Eğer Obama “cihad” ilan etmezse bu tekfirciler de gidip savaşmazlar. Bu nedenle onları ne Keşmir,  ne Filistin, ne de Meyanmar'da savaşırken görüyoruz.

 

Onlar sadece ABD ve İsrail'in “meşru cihad” ilan ettiği yerlerde savaşırlar. Bu nedenle İslam Ümmetinin adaletsizlikler nedeniyle yaptığı meşru şikayetleriyle arasındaki farkı anlamak ve bunları birbirinden ayırmak zorundayız.

 

Bu nedenle Eugene Dabbous'un yorumları doğru değil. Yani, Suudi hükümetinin tüm bu olup bitende dahli olmadığını söylemek devekuşu olup başını kuma gömmekle neredeyse aynı anlama gelir.

 

İşin aslı şudur ki, tüm bu gruplara akan dev finans desteği birilerinin değil, Suudi devleti desteğiyle olmaktaır. Şeyh Bender'in kendisi bunun organizasyonunda yer almaktadır ve bildiğiniz gibi bu ifşa edildi ve herkes de bunu bilmektedir. Aynı şekilde, Suudilerin de aynı probleme sahip olduklarını söylemek de doğru değil.

 

Suudi Arabistan'ın Suriye ya da başka yerlere seferber ettiği bu tekfircilerin Suudi Arabistan'da eylem yaptıklarını göremezsiniz. Çünkü Suudi Arabistan kendi sınırları içersinde kaos ve ayrılık istemez. Fakat bunları her yere gönderir.  Yine bildiğiniz gibi, twitterda 5 milyon takipçisi olan Arifi gibi sözde ulemadan biri de şöyle twit atmıştı: “Bana cihadı soruyorlar, çok açık söylüyorum. İsrail, Suudi Arabistan ve Katar'a karşı savaşamazsınız çünkü bunlar dost. Fakat Suriye ya da başka yere gidip savaşabilirsiniz.”

 

Suudi Arabistan'daki bir kısım sözde ulema tarafından orkestra ediliyor bu ve Batı nereyi istiyorsa oraya seferberlik ilan ediyorlar. Fars Körfezi ülkelerine sefere çıkmıyorlar çünkü onlar uyum ve düzen istiyorlar, nerede kaos ve istikrarsızlık arzuluyorlarsa oraya yollanıyorlar.

 

Press TV: Sizce Müslümanların vahdetin sağlanmasındaki sorumlulukları nedir?

 

Şecere: Bosna krizinin tam zirvesindeki günlerdeydik, hatırlıyorum, Bosna Başmüftüsü Mustafa Ceric ile oturuyor ve vahdet eksikliğinden, Bosnalıların öldürülüp tecavüze uğramalarının nedeninin Müslümanların birlik olamamalarından kaynaklandığı üzerinde hemfikir olduğumuzdan söz ediyorduk. Ona “Bizim biraraya gelmemize izin vermiyorlar dediğimde bana dönüp “Niçin tefrika çıkarmalarına izin veriyorsunuz?” demişti.

 

Bugün de köklerimize dönmemiz gerektiğini ve vahdetin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Suudi destekli bu tekfircilerin İslam ailesi içersinde tefrika ve fitne çıkarmalarına izin vermemeliyiz.

 

medyasafak.com