Şam Duvarları Dibinde Yenilen Emperyalist Proje / Asıl Savaş Başlamadı

Şam Duvarları Dibinde Yenilen Emperyalist Proje / Asıl Savaş Başlamadı
"İran'ın Suriye politikasının ABD lehine değişmesini beklemek, İran siyasetini takip eden birisinin dediği gibi Direniş'e ait El Menar TV'de müstehcen bir film yayınlanmasını beklemeye benzemektedir. / Kudüs ve Filistin çevresinde, Beytülmakdis tepelerindeki Büyük Muharebe ise henüz fasılları başlamayan başka bir öyküdür."

Şam Duvarları Dibinde Yenilen Emperyalist Proje / Asıl Savaş Başlamadı

 

Muhammed Sadık El Hüseyni

 

El Kuds El Arabi

 

Şam'da birçok kişi, “ABD'nin tehdit dalgasının geçen ay sonunda başkentlerinin duvarlarında kırılması, ülkelerine karşı iki buçuk yıl önce başlatılan küresel savaşın son faslı mı?” diye soruyor.

 

Çok sayıda analist de,  İran-ABD diplomatik yakınlaşması Suriye-İran ittifakına zarar verir mi diye merak ediyor.

 

Aynı zamanda, İran karar mekanizmasının dişlisi olan çevrelerde ABD'nin dış politikasında gerçek bir değişimin gün yüzüne çıkmasına zar atmanın doğru olup olmadığı tartışılmaktadır.

 

Bu sorulara yanıt ne olursa olsun burada değişmeyen bir gerçek olduğundan kuşku yoktur. O da sevimli kuzu olan bölgenin halkları ve canlı güçleri ile yaralı kurt olan Siyonist Anglosakson Amerika arasında Kudüs'ün, Şam'ın ve bütün Müslüman ve Arap başkentlerin duvarlarının dibindeki savaşın en şiddetli şekilde sürdüğüdür.

 

Bu söz, ne Amerika'ya, ne işbirlikçilerine, ne de İslam dünyasındaki sıcak sorunlara yönelik Amerikan dış politikasında ciddi bir değişimin olabileceği üzerinde iddia oynayanlara sövmek anlamına gelmemektedir.

 

Newyork'tan döner dönmez İran Dışişleri ve Milli Güvenlik Şurası üyeleriyle görüşen, Cumhurbaşkanı Şeyh Hasan Ruhani tarafından ABD'yle müzakereleri sürdürmekle görevlendirilen yeni Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, milletvekillerine Obama ile Ruhani'nin telefon görüşmesinin sadece yararlı olmamakla kalmayıp gereksiz de olduğunu, İmam Rehber'in konuşmasındaki 'gereksiz işler'in bu görüşmeye işaret ettiğini bildirdi.

 

Bu bağlamda, ABD'nin İran'a yönelik gerçek bir değişim fırsatı doğduğunu düşünen tek kişi Şeyh Haşimi Rafsancani'dir. O, "ABD'ye ölüm" söyleminin eskidiğini, bunun küfür ve laneti yasaklayan Kuran'ı Kerim'in haramlarının kapsamına girdiğini düşünmektedir.

 

Bu düşünce ekolünün sorunu üyelerinin siyasal değişimleri algılayamaması değil, bu ekolün, Şam duvarları dibinde uğradığı sert hezimetten sonra, bölgedeki siyasi hayattan çıkmasına bağlı olduğu belli olan kişisel geleceklerinin iddia konusu olmasıdır.

 

Bu Makyavelist ekolün abasının altına girmeye çalıştığı Başkan Ruhani bile, adamlarına Obama'nın hiçbir sözüne güvenmeme talimatı vermiştir.

 

Hatta, hükümetinin kulislerinde genişçe konuşulduğu gibi Ruhani, Suudi Arabistan hükümetinin Tel Aviv'in müttefiği ve yeni muhafazakarların temsilcisi olan Prens Bender bin Sultan'la irtibatını kesmemesi halinde, Suudi Arabistan'la bölgede önemli hiçbir konu üzerinde yakınlaşmak istememektedir.

 

Bu eksende, bazı kesin kaynaklar Ruhani'nin Suudi Arabistan'a gerçekleştireceği herhangi bir ziyareti, İranofobia ile Şiafobia'yı durdurma konusuna ilave olarak Bender bin Sultan'ın Riyad ile Tahran arasındaki herhangi bir ciddi müzakerenin dışında bırakılmasına ve Riyad'ın Suriye'deki teröristlere verdiği askeri ve istihbari desteğini gözden geçirmesine bağlamaktadır.

 

Başka bir açıdan, Moskova İran'a "Cenevre 2" barış müzakerelerine katılmak için hiçbir şartı kabul etmediğini her fırsatta bildirmektedir. Ne Esad'ın yetkilerinin geçici bir hükümete devredilmesi, ne de Esad'ın 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmaması şart koşulmaktadır. Böylece İran-Suriye-Hizbullah ittifakının gücü, Şam duvarlarına saldırı seçeneğini düşüren caydırma denkleminin işlevselliği bir kez daha ispat edilmiştir. Bu denklem, G-20 zirvesinde Putin'i; yalnızlaşan ve kapışma meydanında kaçmak için gerekçe arayan Obama'nın önüne güçlü çıkaran mekanizmadır.

 

Lafı gevelemeden, Esad'sız hiçbir bölgesel veya uluslararası antlaşma olasılığı olmadığı açıkça söylenebilir. Hatta, onun büyükler liginin üyesi olduğunu söylemek daha mümkündür. Nitekim son tek kutuplu ABD saldırı dalgasının Direniş caydırılığının kayaları üzerinde kırılmasından sonraki denklem, hiçbir tarafın geniş hatlarını geçmek istemediği, Şam üzerindeki Direniş ekseni ile ABD ekseni arasındaki karşılıklı birbirini kabul durumudur.

 

Ancak, İran'ın Suriye politikasının ABD lehine değişmesini beklemek, İran siyasetini takip eden birisinin dediği gibi Direniş'e ait El Menar TV'de müstehcen bir film yayınlanmasını beklemeye benzemektedir.

 

Evet İran, geçici olarak aceleci olmamanın, düşmanı evine kadar takip etmemenin, meydanda şimdilik onu kabul etmenin yararlı olduğunu görmektedir. İran Üst Önderliğinin terimlendirdiği gibi bu: 'Devrimci Esneklik'tir.

 

Kudüs ve Filistin çevresinde, Beytülmakdis tepelerindeki Büyük Muharebe ise henüz fasılları başlamayan başka bir öyküdür. Aptal İsrailli, Şam etraflarında doğan İran ve ABD'nin birbirlerini karşılıklı kabulünü kırmaya çalışırsa, bu muharebe ufuklarda gözükecektir.

 

Çev: Somer Sultan

 

medyasafak.com