"İran Nükleer Silahlar Olmadan da Bölgesel Bir Süper Güç"

"İran Nükleer Silahlar Olmadan da Bölgesel Bir Süper Güç"
Dahası İran, bir tek bomba bile üretmeden uluslararası siyaseti etkileyen bölgesel bir süper güç haline geldi. Dünyanın etrafında döndüğü bir ülke olarak, kendi konumunu korumak için, bir bomba üretmeye bile ihtiyaç yoktur
İran Nükleer Silahlar Olmadan da Bölgesel Bir Süper Güç

 

Haaretz

 

Zvi Bar’el

 

Başbakan Benjamin Netanyahu hakkında çok şey söyleyebiliriz ama onun cesaretini inkâr edemeyiz. Moskova ziyareti sırasında Yunan mevkidaşı George Papandreou’yla “tesadüfen” bir araya geldi ve İran’ın nükleer programının arkasından “Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin nükleer silah elde etmek isteyecekleri ve Ortadoğu’da nükleer silahlanma yarışı olacağı” tehlikesinin yattığı konusunda onu uyardı. Netanyahu’nun Yunanistan için belirttiği tehlike ise, Müslüman Türkiye’nin nükleer silahlar elde edebileceği konusuydu.

Netanyahu, Papendreou’ya Türkiye’de NATO’nun cephaneliğinde 90 tane Amerikan yapımı nükleer silahın bulunduğunu ve Türkiye’nin elinde bu amaçla kullanılabilecek bir uçak yokken bunları ne yapacağını kimsenin bilmediğini belirtmeyi ise unuttu. Suudi Arabistan nükleer teknoloji için gerekli bilimsel kapasiteye sahip değil ve Mısır 25 seneden fazladır ilk nükleer reaktörünü nereye kuracağı konusunda tartışmakta. Nükleer bir Orta Doğu halen gerçekleşmesi zor bir hayal.

Yunanistan İran’ın nükleer silahlarından daha çok kendi iktisadi problemleriyle ilgileniyor gibi görünüyor ancak Puşkin Restoranı’ndaki İsrail – Yunanistan diyaloğunun güzelliği “İran bombasının” ne kadar gittiği sorusunda yatıyor. Daha yapılmamış bir bombanın yaptıkları ortada: Çin ve ABD arasında tehlikeli bir sürtüşme yarattı, Washington’un Çin’in silah gücünü dengelemek için Tayvan’a silah satmasıyla, Avrupa savunma füzeleri programı bir rehineye dönüştü, İran’a yaptırımlar konusunda Rusya’nın desteğine bağımlı bir hale gelindi, İran’a karşı çok ciddi yaptırımlara karşı olan ABD Başkanı Obama ile geniş çaplı yaptırımlardan yana olan Kongre arasında bir çatışma oluştu, ABD yönetimi içerisinde İran’ı Afganistan ve Irak’ın istikrarı konusunda bir oyuncu olarak kabul etme yanlısı olan grupla, bu yaklaşımı reddeden grup arasında bir tartışma başladı, İran’ın bölgedeki öncülüğünden rahatsız olan Arap devletleriyle, İran’a karşı İsrail ile aynı safta olmak istemeyenler arasında bir ayrılık baş gösterdi.

Dahası İran, bir tek bomba bile üretmeden uluslararası siyaseti etkileyen bölgesel bir süper güç haline geldi. Dünyanın etrafında döndüğü bir ülke olarak, kendi konumunu korumak için, bir bomba üretmeye bile ihtiyaç yoktur. Dünyaya sürekli uranyumu %20’den 40’a, 60’a, 80’e doğru zenginleştirdiğini söyleyerek dünyanın sinirini bozmak yeterlidir. Bu da İran’ın nükleer silah yapıp yapmadığı konusunda karar veremeyen Batılı İstihbarat servislerinin yaşadığı dilemmayı ebedi kılacaktır. Diğer bir deyişle, onlar halen İran’ın nükleer bomba üretme konusundaki isteği hakkında karar verebilmiş değillerdir.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un sarf ettiği sözler bu karmaşayı yansıtmakta. O İran’ın Devrim Muhafızlarının elinde bir askeri diktatörlük olmanın eşiğinde olduğunu söyledi. Bu Devrim Muhafızlarının nükleer silah üreteceği anlamını mı taşıyor? Her şey bir tarafa, Devrim Muhafızlarından bazı gaziler de ona muhalefet ederken İran nükleer programını başlatan liberal başkan Muhammed Hatemi’ydi. Her halükârda, askeri diktatörlük radikal İslami diktatörlükten daha mı kötüdür?

Devrim Muhafızları, nükleer program ve Ayetullahların birlikteliği İran’ın irrasyonel bir ülke gibi algılanmasına yol açıyor. Ama eğer o rasyonel değilse, neden yaptırımlar onu korkutsun ki? Bu yaptırımlar İran halkını rejimi devirmeye mecbur mu kılacaklar yoksa rejim Batılı düşmanları karşısında yerini daha da sağlamlaştıracak mı bu sayede? Buna kimse bir yanıt veremez ve böylesi bir cevabı üretmek de imkânsız.

Yaptırım yarışı kendi yaşamıyla ve kilit rol oynayan İran ile süper güç prestiji elde etmek için bir yarışa dönüştü. Yaptırımlar hakkında şüpheye düşmek kutsallara saygısızlık etmektir. Bununla birlikte, başka bir seçenek yok ama İran bölgedeki diğer ülkeler, Pakistan, Hindistan ve aynı zamanda iddialara göre İsrail gibi nükleer silahlar elde eder diye önerilebilecek yeni bir strateji oluşturmak gerekiyor… O zaman tehdit nasıl etkisiz hale getirilecek? İran’ı dünya problemlerine çözüm getirecek bir süper güç olarak düşünmek imkânsız görünüyor.

Belki, yaptırımlar tasarlama çabamızı İran’ın kendini uluslararası karar alıcılar kulübüne dâhil etmek adına silahları kullanma eğilimini yok etmek için bir yol bulma üzerine yoğunlaştırmalıyız. Her şeyden öteye, bu devrim yaratacak bir değişim de olmayacak: O bu rolü zaten oynuyor…

 

Bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için çevrildi.