Pepe Escobar: Suud Hanedanı’nın Kendi Kafasını Uçurması

Pepe Escobar: Suud Hanedanı’nın Kendi Kafasını Uçurması
"Sinir nöbetine girmek – dikkat çekmek için ağlamak gibi – jeopolitik bebeklerin işidir. ABD – veya “Batı” – olmadan Suudi enerji endüstisini kim yönetecek? Doktorasız develer mi?"

Suud Hanedanı'nın kendi kendisinin kafasını uçurması

 

Pepe Escobar

 

Asia Times

 

John Osborne'un Look Back in Anger [Türkçe'ye “Öfke” adıyla çevrilmiştir – Ç.N.] oyununun, içinde çalışmayan pek çok Suudi kraliyet üyesinin bulunduğu bir 21. Yüzyıl uyarlamasını yazan Suudi kadın oyun yazarına bakmayın. Fakat gerçeken de öfke var – Kral Abdullah'tan gelen bu öfke sadece BM'nin “çifte standartlarına” değil, aynı zamanda sadakatsiz Obama yönetimin karşı.

Seçilmesinden yalnızca saatler sonra BM Güvenlik Konseyi'ndeki iki yıl sürecek, çok istenen görevin geri çevrilmesine ilişkin yapılan resmi Suudi açıklaması buradadır

Suud Hanedanı'nın daha önce benzeri görülmemiş, kendi kendisinin kafasını uçurma adımının yalnızca alışılageldik dalkavuklar tarafından övülmesi şaşırtıcı değildir: Körfez Karşıdevrim Kulübü'nün, namı-ı diğer Körfez İşbirliği Konseyi'nin petrol monarşileri ve şimdi faturalarını ödemek için Suudi parasına bağlı olan ve zar zor hayatta kalan Mısır. 

Kuveyt, Riyad'ın “dünyaya mesaj” göndermek için yeterli olan acısını paylaştı. BAE, BM'nin şimdi rolünü gözden geçirmek gibi bir “tarihsel sorumluluğu” olduğunu söyledi. 2001 yılında Suudiler tarafından işgal edilmiş olan Bahreyn, “açık ve cüretkar duruşu” vurguladı. Kahire bütün bunların “cesurca” olduğunu söyledi.

İki yıl boyunca Arap ve Pasifik ülkeleri nezdinde lobi faaliyetleri yürütmek ve New York'taki bir düzine diplomatı eğitmek için bir servet harcamak, bütün bunları da büyük ödülü aldığı zaman hayır demek için yapmak gerçekten de çok cesurca. Suud Hanedanı Pakistan'ı bir Pasifik koltuğuyla değiştirmeliydi; Fas 2015'e kadar bir Afrika koltuğunda oturuyor. Beş ay öncesi gibi erken bir tarihte Suudi koltuğu BM'de bitmiş bir işti.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı'na yaraşır çok sayıda parçada Suudilerin varsayılan “reformcu gündemi” veya Koruma Sorumluluğu doktrini, Filistin, Ortadoğu'nun silahsız bir alana çevrilmesi gibi konulardaki “prensipli duruşu” hakkında spekülasyonlar yapıldı.   

Kral Abdullah 2002'den beri iki devletli çözüm ve 1967 öncesi sınırlara dönüş temelinde bir Filistin planı geliştirdi. 

Ancak İsrail üzerinde bunu izleyen bir basınç olmadı; tersine Riyad, Suriye'nin ateşe verilmesinde Tel Aviv'le müttefik. Suudilerin duruşu, silahsız Ortadoğu'nun nükleer bir güç olarak İsrail'i de içine alınmasını sağlayacak herhangi bir çaba içermiyor. Koruma Sorumluluğu'nun Suudi versiyonuna gelince, bu sadece mezhepçi bir temelde Suriye'deki Sünnilerin “korunmasını” içeriyor.

Az sayıda Ortadoğulu dışında, hiçkimsenin yeni yetme Suudi adımı karşısında ciddi ciddi uykusu kaçmıyor, zira burada tuhaf bir kaldıraç kavramı görünüyor. Bir Halkla İlişkiler değişimi olarak yozlaşmış petrol monarşisi, bir davanın (BM reformu) “prensipli” savunucusu olarak yeniden icat ediliyor, zira içeriden etkilemeyi deniyor olabilirler. 

Bu daha fazla ince eleyip sık dokumayı içermiş olmalıdır. Örneğin bir diğer BM kuruluşu olan İnsan Hakları Konseyi bu Pazartesi günü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü'nün raporlarına dayanarak Suudi Arabistan'ı kadınlara karşı ayrımcılık ve mezhepçilik konularındaki sicili nedeniyle hakkıyla azarladı. Bir BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak Suudi Arabistan içindeki ortaçağ gerçekliği ile mağrur “reformcu” gündemi arasındaki çelişki daha da aşikar olabilir.

“Kafir suyu”mu istiyorum


Bir şişe değerli “kafir suyu” Chateau Petrus (bir şarap markası;ed.) – Londra'daki gezgin Suudi prensleri tarafından çok değer verilir – üzerine iddiaya girilebilir ki “BM çöpe” kararı doğrudan doğruya en öndeki devenin ağzından çıkmıştır. Suud Hanedanı “etkisini” dışarıdan göstermeye devam etme kararı aldığından, bu yaz Kral Abdullah tarafından Suriye cihadından sorumlu kişi olarak vaftiz edilen Bender Bush'un yeniden yüzeye çıkmasından daha anlamlı hiçbir şey olamaz.

Daimi Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal, bu Pazartesi günü Paris'te ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'yle, Prens'in çok özel lüks lojmanlarından birinde öğlen yemeği yedi. Gizemli olan burada hangi “kafir suyunun” tüketildiği, ama şüphesiz ki resmi, zararsız olanıdır. İki isim, nükleersiz İran, Suriye savaşının sonlandırılması ve “istikrarlı” bir Mısır konusunda anlaşmaya vardılar. Paris eğlencesinde önce, haftasonunda Bender Bush zaten kendi ticari markasını son vitese getirmişti; Riyad'da Avrupalı diplomatlara açıkça, Suriye'de kullanılan silahları başka yerden alacağını, CIA ile projelerini ayıracağını ve “kendi” isyancılarını özellikle Fransa ve Ürdün'den olan, başka oyuncularla eğiteceğini söyledi.

Wall Street Journal bu hikayeyi yazdı, fakat hikaye öngörülebilir bir şekilde Arap medyasında görünmedi (Arap medyasının %90'ı Suud Hanedanı'nın farklı kolları tarafından kontrol edilmektedir).

Daha da ilginç olanı diplomatlar tarafından sızdırılan iki parça. Suud Hanedanı ABD'den, Obama'nın kinetik enerjisi başladığında Suriye içinde vurulacak hedefleri kendisine vermesini istedi. Washington kati surette reddetti.

Daha da iyisi, iddia edildiğine göre Washington Riyad'a, Tomahawk'ların Suriye üzerinde uçmaya başlaması durumunda petrol zengini Doğu Vilayeti'nin Şii çoğunluğunu savunamayacağını söyledi. Riyad'ın yaşadığı korkuyu tahayyül edin; sonuç olarak ABD ekonomisinde geri dönüşümü sağlanan / yatırım yapılan petrol dolarlarına sağlanan çete koruması, yaklaşık yetmiş yıldır süren bu işlevsiz evliliğin temelidir.  

Bütün bunlar bizi abartılan “bağımsız Suudi dış politika duruşu”nun Washington'la ilişkili olarak kurulduğuna götürmelidir. Nefesinizi tutmayın.

Suud Hanedanı Obama yönetiminin son adımları karşısında tamamen paranoyak olsa da, sinir nöbetine girmeleri esen jeopolitik rüzgarları değiştirmeyecektir. İran'ın jeopolitik yükselişi kaçınılmazdır. Suriye'de çözüm ufuktadır. Hiçkimse zırdeli cihadçıların Suriye'den Irak'a ve oradan da Ortadoğu geneline elini kolunu sallayarak geçmesini istemiyor. 

Suudilerin “Arap dünyası için yeni bir güvenlik düzenlemesi”nden söz etmesi ancak şaka olabilir - bu linkteki örnekte olduğu gibi Suudi finansmanlı yemler de bunu tasvir ediyor.

İşin özü şu ki kızgın, korkmuş bir Suud Hanedanı merhametli koruyucusu Washington'la karşı karşıya gelmek için gerekli olan şeylere sahip değil. Sinir nöbetine girmek – dikkat çekmek için ağlamak gibi – jeopolitik bebeklerin işidir. ABD – veya “Batı” – olmadan Suudi enerji endüstisini kim yönetecek? Doktorasız develer mi? Ya bu iştah açıcı silahları kim satacak (ve koruyacak)? KİK çapında ve ötesinde Arap Baharı'nın gerçek ruhunu ezmek için bu silahları kim savunacak?

Daimi Dışişleri Bakanı Prens Suud ağır hasta. Yerini kısa süre önce atanmış bir başbakan yardımcısı alacak. 

Tahmin edin kim? 

Kralın oğlu, Prens Abdülaziz bin Abdullah. “Çifte standartlara” karşı “prensipli” bir duruştan ziyade, Suud Hanedanı'nın BM'deki adımı, adam kayırmacılıktır.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com