Escobar: Suud Hanedanı Çin Eksenine mi Girecek?

Escobar: Suud Hanedanı Çin Eksenine mi Girecek?
"Şu günlerde favori jeopolitik oyun, Suud Hanedanı’nın – hiper mutlak monarşi ile Vahhabi fanatiklerin evliliğinin –, kelimelerle tarif edilemeyen Bender Bush başta olmak üzere şalterlerinin atmasının nedenlerinin yapısökümünü yapmak."

Suud Hanedanı Çin eksenine mi girecek?

Pepe Escobar

 

Asia Times

 

Şu günlerde favori jeopolitik oyun, Suud Hanedanı'nın – hiper mutlak monarşi ile Vahhabi fanatiklerin evliliğinin –, kelimelerle tarif edilemeyen Bender Bush başta olmak üzere şalterlerinin atmasının nedenlerinin yapısökümünü yapmak. 

Washington ve Tahran arasındaki 34 yıllık Güvensizlik Duvarının nihayet yıkılması ihtimalinden korkuyorlar. Şu Amerikalı kafirlerin, Suriye'deki “bizim” rejim değişikliği savaşımıza katılmayı reddetmesinden korkuyorlar. Bahreyn'deki (bu ülke 2011'de Suudiler tarafından işgal edilmişti bu arada) şiddetli baskı hakkında gelecek olan (mutedil) eleştiriden korkuyorlar. Amerikalıların Tunus ve Mısır'daki dost zalimlerin gitmesine izin veren acaip ilaha – demokrasi – tapınmasından iğreniyorlar (Libya farklı; Kral Abdullah en az 2002'den beri Kaddafi'nin bitmesini istiyordu).

Suud Hanedanı, Obama yönetimi karşısında o denli küplere binmiş vaziyette ki, “bütün seçenekler”in bile “masada” olduğu varsayılıyor. Bu da şu soruyu getiriyor: ya eğer Riyad gerçekten de Çin eksenine girmeyi düşünüyorsa?

Pekin'in kendisi için yaptığı tanımlamayla “piyasa özelliklerine sahip sosyalizm”, Suudi petrolüne şiddetle ihtiyaç duyuyor; zaten Suud Hanedanı Çin'in baş tedarikçisidir. Kral Abdullah Doğu'ya bakıyor ve gördüğü şey, zehirli Arap Baharı fikirleri üzerine kafa yormak bir yana, Suudi iç işlerine karışmayı da hiçbir zaman hayal etmeyecek olan, nakit para fışkırtan, gelecek vaadeden bir süper güçtür.

O halde ölmek üzere olan Kral Abdullah'ın, en üst düzey ulusal güvenlik meselesi olarak ölümcül düşman İran'ın yerini Çin'in almasının getireceği ilave kazançla birlikte, Riyad-Pekin eksenini vasiyeti olarak düşündüğünü aklınızda canlandırın (gerçi Pekin bunu muhakkak ki bir kazan-kazan durumu olarak görecektir ve İran'dan daha fazla gaz almaya devam ederken daha da fazla Suudi petroli alma niyetindedir).

Suudi Arabistan küresel toplamın kabaca %10'unu üretiyor, bu da günde yaklaşık 90 milyon varil petrol demek. Dünyanın önde gelen ihracatçısı, çark döndüren üreticisidir ve petrol fiyatını belirlemede temel bir konumdadır – fiyat, yalnızca Çin ve Hindistan talebi nedeniyle değil, aynı zamanda bitip tükenmeyen spekülasyonlar nedeniyle yüksek kalmaktadır.   

Riyad, hidrolik kırılma teknolojisi nedeniyle – ki bu çok kirli, büyük ve yıkıcı bir kirlenmeye neden olan bir teknolojidir – ABD'nin enerjide kendi kendine yeterli hale gelme olasılığını dikkatle izliyor. Şüphesiz ki ABD'nin Suudilerden daha fazla – etanol dahil günde yaklaşık 12 milyon varil – üretmesi halinde bile 2013'te günde en az 6,7 milyon varil ithal etmeye ihtiyaç duyacağını hesaplıyorlar. ABD, öngörülebilir bir gelecekte petrole – Suudi petrolüne – ihtiyaç duymaya devam edecektir.

Eğer “bütün seçenekler” gerçekten “masada” ise, Suud Hanedanı enerjiye doymaz Çinlilere belli bir fiyata tedarik yapacak, on yıllarca sürecek çarpıcı bir anlaşma hazırlıyordur. Fakat talebin – özellikle Asya'dan gelen talebin – artacağını varsayalım, ki öyle olacaktır; Suud Hanedanı bu durumda ABD'nin kendisini tehlikede bulacağını ve hoşnutsuzluğunu açıkça ortaya koyacağını biliyor.

(Petro-dolar) dinimi kaybetmek

 

Suud Hanedanı aynı zamanda, OPEC'i petro-dolar sistemine bağlı tutan sağlam kanca olduğunu biliyor. Suudi Arabistan olmadan petro-dolar diye bir şey olmaz.

Bunun uluslararası ilişkilerdeki bir numaralı dümen olduğu ileri sürülebilir. Gerçekten de herkes ve onun komşusu, en çok ABD Hazine harcamalarına ve diğer güvenlik harcamalarına giden ve en çok petrol gibi, ABD dolarının adlandırdığı ürünlere giden ABD dolarlarına ihtiyaç duyuyor. Washington, herkesin satın alması gereken, trilyonlarca dolarlık söylenmeyen borçları birikirmeye devam ediyor. Suud Hanedanı elbette ABD borcundaki ABD doları şelalelerine layıkıyla yatırım yapıyor. Şimdi Suud Hanedanı'nın petro-doların altını kazmaya karar verdiğini hayal edin. Bu, ABD ekonomisi için kıyametin kopması anlamına gelir.

Devir, yavaş bir şekilde, fakat kesin olarak değişiyor. Bu savaş tarzı yaptırımlar ilanının altında İran yol gösteriyor, başka para birimleriyle enerji satıyor, altın alıyor ve hatta takas yapıyor (Bu arada Suud Hanedanı, ABD-İran yakınlaşmasıyla Batı piyasalarında çok daha fazla İran petrolü ve gazı olmasından, böylelikle Suudi kârlarının azalmasından da korkuyor).

Rusya şimdi bir numaralı küresel petrol ihracatçısı, Çin de bir numaralı küresel petrol ithalatçısıdır – ABD'den ziyade Suudi Arabistan'dan ithalat yapmaktadır. 2020 itibariyle Çin, günde 9,2 milyon varil petrol gibi devasa düzeyde ithalat yapacaktır. Bu yüzden elbette BRICS üyeleri Rusya ve Çin'in petro-dolar kullanmaya devam etmesinin bir anlamı yoktur; bu, Pekin'in yakın zamanda dünyayı “Amerikan olmaktan çıkarma” yönünde yaptığı çağrının hayati bir özelliğidir. Ve Riyad bunu biliyor.

Suud Hanedanı iki başka trendi de düşünüyor; yıllardır petrolünün çoğunu Asya'ya ihraç ediyor ve Çin de ABD'nin önünde Suudi Arabistan'a en fazla ihracat yapan – sayısız mamul ürün – ülke haline geldi. Pekin bir kez daha, Suudi altyapısına yatırım yaparak ihtiyatlı, uzun bir oyun oynuyor. Suudi Arabistan'ın ağır, yüksek sülfürlü petrolünden daha fazla ihraç edemeyeceğini – çünkü az sayıda müşteri bunu rafine edebilir – bilen Çin, devasa bir yeni rafinaj/ihracat tesisi  inşa ediyor. Bu yüzden uzun vadede petro-dolar konusunda bir ABD Çin çatışması olacaktır (Rusya ve İran da bununla meşgul olacaktır).

Suud Hanedanı'nın temel önceliği – ne olursa olsun – kendisinin hayatta kalmasıdır. Bunun arkasından büyük nakit paralar kazanmaya – petro-dolar veya başka türlü – devam etmek geliyor. Bundan sonra da ölümcül düşmanı İran'ı – şu “mürted Şiileri” – kontrol altında tutmak geliyor.

Fakat bu Çin eksenine girmeye izin verir mi?

Çete koruma haracı pek tatlıdır; petro-dolar dini nedeniyle Suud Hanedanı esas olarak Pentagon şemsiyesi ve tonlarca silah anlaşmasıyla kendisini hayatta tutmaktadır.

Fakat şimdi Suud Hanedanı'nın paranoyası iki cephede ölümcül bir virüs gibi büyüyor. İran'ın oyuna geri dönmesi halinde – daha da kötüsü, nükleer çıkış kabiliyetiyle dönmesi halinde – koruma haracının sürmemesinden korkuyorlar.

Çok övülen – ve şu ana kadar var olmayan – ABD'nin Asya'ya dönüşünün, o kadar da ihtiyatlı olmayan bir “yeni arkadaşına veda et” anlamına gelmesinden şüphe ediyorlar; Suudi Arabistan'ın tercih ettiği partneri Çin için olduğu gibi. Bu dönüş, paranoyak Suudi Hanedanı tarafından çifte tehdit olarak bile yorumlanabilir; uzun vadede Çin'e yönelmiş, ancak aynı zamanda “petro-yuana yönelmeyi aklından bile geçirme” şeklinde ifadesini bulacak şekilde, Suudi Arabistan'a da yönelik bir tehdit.

Şu ana kadar, ahlaksız bir taht kavgasının yiyip bitirdiği, aynı zamanda hızlı değişen jeopolitik gelişmeler karşısında sinirlenmiş, korkmuş ve felç  olmuş Suud Hanedanı, ABD'yle olan melez “özel ilişki”sini kaçıracağına dair hiçbir kanıt sunmadı. Sadece sinir nöbeti geçiriyor. Eğer (petro-dolar) dini moduna geçerse, işte bunu yaptığı zaman gerçek aksiyon başlayacak.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com