Fars News: Araplar ve Türkiye Esed’i Devirmekten Esed’in Meşruiyetine Nasıl Vardı?

Fars News: Araplar ve Türkiye Esed’i Devirmekten Esed’in Meşruiyetine Nasıl Vardı?
Devrim Önderi’nin geçen gün Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmesinde göze çarpan en açık nokta, İran’ın Suriye’ye yönelik Amerika kaynaklı her türlü plana karşı olduğunu söylemesiydi
Fars News: Araplar ve Türkiye Esed’i Devirmekten Esed’in Meşruiyetine Nasıl Vardı?

Bölgede bir yıla yakındır Suriye krizi nedeniyle devam eden siyasi, askeri ve güvenlik çekişmesinde çatışmaların tarafı olan Araplar ve Batılılar Suriye’de meydana gelen olayların gerçekliğini kabul ettiler.

Bazı ülkeler Suriye krizinin özgürlük için halk devrimi olduğunu söylüyorlardı. Ancak Suriye halkının açık bir şekilde Suriye devletini ve Beşşar Esed’in şahsını desteklemeleri, bu ülkeleri aşırılıkçı Vahhabi âlimlerin fetvasıyla hareket eden ve el-Kaide ideolojisine yakın silahlı grupları desteklemelerine ve ülkeyi savaş alanına çevirmelerine neden oldu.

Suriye ordusu tarafından İdlib, Hums, Deyrzor ve Der’a gibi şehirlerin silahlı gruplardan temizlenmesi bu ülkelere Suriye devletinin ve Beşşar Esed’in meşruiyetini kabul etmekten başka çarelerinin olmadığını göstermiştir.

İslami uyanış dalgasının başlaması Suriye’de Batı-Arap fitnesinin başlangıç noktası oldu

Suriye’de bir yıl içinde meydana gelen olaylar incelendiğinde Amerika’nın, Batılı ülkelerin ve bazı bölge devletlerinin bu olayların arkasında olduğu açıkça görülecektir.

Arap diktatörlerini birbiri ardınca deviren geniş İslami uyanış dalgası bölgedeki dengeleri İsrail karşıtı direniş bloğu lehine çevirdi. Batılıların bölgede ve bilhassa Tahran’dan başlayıp Beyrut’a kadar devam eden direniş hattını kırmak için kendi menfaatlerine olacak jeopolitik bir değişime ihtiyaçları vardı.

Batılılar bölgedeki eski güç dengelerini tekrar oluşturmak için Suriye’yi kendi içinde barındırdığı bazı etnik ve mezhebi ihtilaflardan ötürü münasip bir hedef olarak gördüler.

Libya modeli Suriye için de tekrarlanmak istendi

İlk günden itibaren yabancı amillerin Suriye’deki olaylara müdahalelerinin en önemli nişanesi silahlı grupların bazı sokak gösterilerindeki faaliyetleriydi.

Burhan Galyon’un rehberliğini üstlendiği Suriye Ulusal Konseyinin İstanbul’da kurulması ve bu konseyin yabancı ülkelerle çok yakın ilişkiler içinde olması söz konusu konseyin Suriye halkının isteklerini dillendirmede bağımsız hareket edemeyeceğini göstermişti.

Silahlı gruplar hızlı bir şekilde bu ülkenin sınır şehirlerine bilhassa İdlib ve Der’a’daki askeri üslere ve devlet kurumlarına saldırılar düzenleyerek silah zoruyla ele geçirdikleri bölgeler için özerklik talebinde bulundular. Bu talepte Suriye’de Libya modelinin uygulanmak istendiği ve ülkeye yabancı askeri müdahaleler yapılması için zemin hazırlama çabaları olduğu açıkça görülmektedir.

Suriye halkının Beşşar Esed’in Reformlarını desteklemesi

Suriye’deki olaylar ve süreç direniş bloğunun zararınaymış gibi görünüyordu. Ancak takdir bu ülke için başka bir alınyazısı belirlemişti.

Silahlı grupların mahiyetlerinin aşikâr olması ve Türkiye’de ikamet eden muhalif grupların çıkmaza girmeleri Suriyeli muhaliflerin halk desteğinden yoksun kalmalarına neden oldu. Suriyeli muhalifler Suriye’deki Hıristiyanlar ve Aleviler gibi dini azınlıklar ile dini mahiyetlerinden ötürü farkı Sünni grupları desteklediklerini iddia ediyorlardı. Ancak bu grupların muhaliflerin siyasi hareketlerine katılmamakla beraber açıkça Beşşar Esed’i ve reformlarını desteklemeleri Suriye halkının hiçbir şekilde rejimin yıkılarak yerine yeni bir rejimin kurulmasını istemediğini ve Beşşar Esed’in reformlarını desteklediğini gösterdi.

Bağımsız ülkeler de Suriye devletini ve bu ülkeye yabancı müdahalelere karşı olduklarını açıkladılar. İslam Devrimi Önderi İmam Hamanei de İmam Humeyni’nin vefat yıldönümünde açıkça Amerika kaynaklı olmayan halk hareketlerini desteklediklerini açıkladılar.

Çin ve Rusya Dışişleri bakanları da Suriye’de reformların hayata geçirilmesini isteyerek bu ülkeye yabancı müdahaleye karşı olduklarını belirttiler.

Esed düşünceye kadar “fitne ve fitne”

Bu durum karşısında Esed karşıtı Batı-Arap bloğu bu ülke halkının isteklerine teveccüh etmeden Suriye aleyhindeki girişimlerini artırdılar.

Katar’da; Fransa, İsrail, Amerika ve Türkiye istihbaratlarının katılımıyla bir savaş masası oluşturuldu. Lübnan, Irak ve Ürdün’de Özgür Suriye Ordusuna farklı vasıtalar aracılığıyla her türlü yardımın yapılması bu girişimlerden sadece birkaçıydı. Bununla birlikte Arap Birliği, Arabistan ve Katar’ın etkisiyle Suriye ile olan ilişkilerini askıya aldı. Hatta bu birliğin insan hakları gözlemcilerinin raporlarına bile teveccüh etmediler.

Arap ülkeleri silahlı gruplarla yaptıkları görüşmelerde Suriye’deki huzurun sağlanmasının ancak Esed’in yönetimden çekilmesiyle sağlanabileceğini söylüyorlardı. Batılı ülkeler de NATO’nun Suriye’ye askeri müdahalesine zemin hazırlamak için Güvenlik Konseyinden karar çıkarmaya çalışıyorlardı.

Erdoğan Batılıların hilelerine kandı

Bu arada Türkiye’nin Suriye olaylarındaki rolü diğer Arap ve Batılı ülkelerin rolünden daha açıktı. Türkiye devleti önce Suriyeli muhaliflerin haklarını savunma jestiyle sınır bölgelerinde kamplar kurdu. Ancak daha sonraları Türkiye’nin tedricen bu ülkeye farklı müdahalelerde bulunduğu ortaya çıktı.

Mülteci kampları Türk yetkililerinin bir milyon muhacirin bu ülkeye geleceği boş iddiaları ile boş kalmıştı. Bu mekânlar pratikte Özgür Suriye Ordusu teröristlerinin kamplarına dönüştü.

Haber ajanslarının çoğu Suriyeli silahlı grupların Türkiye topraklarında oldukları ve bu selefi teröristlerin Türk istihbarat teşkilatı tarafından korunduğunu söylüyorlardı. Tabii Türkiye de bu gruplarla mücadelesinden ötürü Suriye devletini eleştiriyordu. Daha sonraları Türk yetkililer bu haberleri tekzip ettiler ama bu gibi haberler bu ülkenin Suriye olaylarına müdahalesinin derinliğini gösteriyordu.

Sayfa Suriye’nin lehine dönüyor

Ancak durumlar tedricen değişiyordu. Batılıların askeri müdahaleye zemin hazırlamak için önerdikleri tasarı Rusya ve Çin tarafından veto edildi. İngilizlerin deniz yoluyla Suriyeli muhaliflere yardım ulaştırma planlarının hayata geçmemesi için Rus donanması Suriye sahillerine demir attı.

Suriyeli silahlı gruplar karşısında İran, Çin ve Rusya’nın Suriye silahlı kuvvetlerine sınırsız desteği Suriye ordusunun gücünü artırdı ve muhaliflerin askeri kalesi konumundaki Bab’u Amr’ın Suriye ordusu tarafından tekrar geri alınmasını sağladı.

İçlerinde 12 Fransız komandosunun da bulunduğu onlarca yabancı askerin ve Türkiyeli, Arabistanlı ve Katarlı istihbaratçıların yakalanması ve Lübnan’dan bu şehre kilometrelerce uzunlukta kazılmış tünellerin bulunması korkunç sırları da gün yüzüne çıkardı.

Silahlı terörist grupların bu yenilgisi Der’a, Deyrzor ve İdlib’te de yenilmelerine neden oldu ve eylemleri intihar ve taciz saldırıları ile sınırlandı.

Araplar Esed’in meşruiyetini ve reformlarını kabul ettiler

Bu değişimler pratikte uluslararası arenada da Suriye’nin yararına oldu. Bugüne kadar Esed’in yönetimden çekilmesini isteyen Batı, Suriye hususunda çok yumuşak ve bağlayıcılığı olmayan ve müzakereler için Esed’in yönetimden çekilmesi şartının olmadığı bir tasarıyı kabul etmek zorunda kaldı.

Arap ülkeleri de Arap Birliği oturumunda Annan Planının uygulanmasını isteyerek eskiden dillendirdikleri Esed’in yönetimden çekilmesi şartlarından geri adım attılar ve Esed’in Suriye’de reformlar yapmasını kabul ettiler.

Beşşar Esed, Annan Planını kabul etmekle topu muhaliflerin sahasına atmış oldu. Şimdi gelecekte Suriye siyasi hayatında yer almak için karar almaları gerekiyor.

Devrim Önderi’nin Erdoğan’a ince iması

Suriye olayları kesin bir şekilde normal seyrine dönmektedir. Bu arada silahlı grupları savunarak elleri Suriye halkının kanlarına bulaşanlara ve bölgede Amerika’nın projelerinin esiri olanlara utançtan başka bir şey kalmamıştır.

Devrim Önderi’nin geçen gün Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmesinde göze çarpan en açık nokta, İran’ın Suriye’ye yönelik Amerika kaynaklı her türlü plana karşı olduğunu söylemesiydi.

Artık bölge ülkelerinin bu olaylardan ders çıkarıp çıkarmayacaklarına bakmak gerekir.
 

Fars News’de yayınlanan bu makale Sedat Baran tarafından medyasafak.com için tercüme edilmiştir.