"Hamas Suriye Politikasını Düzeltiyor"

"Hamas Suriye Politikasını Düzeltiyor"
Bu denklemin büyük partneri olan İslam Cumhuriyeti kendisinden beklenen olgunluğu göstermiştir. Hamas liderliğinin gelecekte daha bilgece davranıp Arap diktatörlerinin boş vaatlerine aldanmamasını umuyoruz. Basit bir kuralı takip etmeli ve bu liderlerin meşru olup olmadığını sormalılar. Bu Arap tiranlarının kanında ihanet akmaktadır.

Tahir Mustafa

 

Crescent Online

 

Filistinliler on yıllardır acı çekiyorlar. Eğer Siyonistlerin eliyle değilse, kendi liderlerinin yanlış kararları sonucu geliyor felaket. Hamas'ın yakın zamanda yaptığı da buydu. Peki Hamas önderliği gidişatı düzeltmek üzere mi?

 

Filistinliler için hayat hiçbir zaman kolay olmadı, son yüzyıl boyunca hep felaketlerle yüzleştiler. Kendilerine danışılmaksızın hayatları hakkında başkalarınca kararlar alındı. 1917 Kasımı'ndaki Balfour Deklarasyonu'ndan Birleşmiş Milletler'in Kasım 1947'de Filistin'i yasadışı olarak taksim etme kararına dek ve takip eden tüm belalar yüzünden Filistinliler sürekli acı çektiler.

 

Neredeyse tüm toprakları Siyonist işgal altında ve Kuzey Amerika ve Avrupa'daki Siyonist işgalciler ellerinde kalan son karış toprağı çalmayı sürdürürken Filistin önderliği bölünmüşlük ve kargaşa halini sürdürüyor. Bütün bunlara İsrail ve Mısır'daki askeri cunta rejimi tarafından Gazze'ye uygulanan sıkı ambargoyu da ekleyin.

 

Böylesi zor koşullar altında Filistin önderliği için fazla hareket alanı kalmamış oluyor ve buna bağlı olarak pek çok hesap hatası yapıyorlar. 2011 yılının başında Suriyeli isyancıları destekleyerek on yıllardır müttefik oldukları Şam hükümetini terketmeleri de bunlardan biriydi. Filistin önderliği, hem Hamas hem de İslami Cihad, Suriye'deki bu kalp burkan çatışmada taraf olmak zorunda değildi. Suriye ve bunun uzantısı olarak İran ile ilkesel ilişkilerini ve pozisyonunu, köprüleri atmadan sürdürebilirdi. Bu ilişkiyi bozmak büyük bir hesap hatasıydı.

 

Her kararın bir sonucu olur, kötü kararlar ise genellikle felaketle neticelenir. Hamas'ın başına gelen de buydu. İsyancıların galip geleceği şeklindeki yanlış varsayımlara dayanarak Suriye çatışmasında taraf olmak suretiyle hareket, kendini çok tehlikeli bir dar boğazda buldu. Suriye muhalefet grupları aşırılıkçı unsurlar tarafından ele geçirilmişti ve Hamas Amerikan emperyalizmi ve Siyonist ırkçılıkla aynı safa dahil oluverdi. Suriyeli isyancılar Beşar Esad'ı devirememekle kalmamış, kendilerinin de bir avuç cani eşkiya olduklarını ifşa etmişlerdi. Bir de üstüne Hamas'ın ana örgütü olan Mısır'daki İhvan yönetimi devrilmiş, liderliği tutuklanarak korkunç işkencelere maruz bırakılmıştı.

 

Hamas'ın Siyasi Büro Şefi Halid Meşal Şam'ı terkettikten sonra Katar'da ikamete başladı. Evet Doha'daki hayat maddi açıdan çok daha konforluydu fakat Suriye'dekinin aksine siyasi faaliyetlerine sınırlamalar getirilmekteydi. Böylece şu doğrulanmış oluyordu: Devrimciler hiçbir zaman maddi refah için can atmamalıdır, bu ruhu köreltir ve devrimci mücadelede yenilgiye neden olur. Maddi cazibeler gerçekte yavaş öldüren bir zehirdir.

 

Dahası, Arap yöneticiler de azami derecede güvenilmez ve kaypaklar. İttifakları ancak bataklık kumu kadar istikrarlıdır. Mısır'daki Mursi hükümetinin devrilmesiyle Katar Kahire'nin yeni askeri liderlerinin arkasında hizalanıverdi. Sıkı siyonist Abdülfettah Sisi'nin komutasındaki bu üniformalı eşkiyalar intikam duygusuyla hemen Gazze tünellerinin başına dikildiler. Bunların yıkım emri doğrudan Tel Aviv'den gelmişti.

 

Mısır'daki müttefiğini kaybetmek (her ne kadar iktidardayken kendisine fazla yardımı dokunmamışsa da), Katar tarafından terkedilmek ve Sisi'yle Netanyahu'nun katil çeteleri tarafından sıkıştırılmak Hamas'a fazla seçenek bırakmadı. Şartlar hareketi Suriye ve İran ile ilişkilerini düzeltmeye zorluyor.

 

Geçen ayın başında Meşal'in yaşayabileceği alternatif bir yer aradığı söylentileri dolaşmaya başladı. Doha, Katar emirinin kendisine sağladığı klimalı rezidansa rağmen artık Meşal'e fazla sıcak gelmeye başlamıştı. Katar'daki yönetimin babadan oğluna devredilmesi de kötüye işaretti. İlk olarak, siyasi büronun iki numaralı ismi Musa Ebu Merzuk -kendisi ve ailesi hareketinin yüzleştiği ciddi sorunlara rağmen Kahire'de yaşamayı sürdürüyor- bu söylentileri yalanladı. İlginç olan, bu yalanlamanın Doha'daki El Cezire binalarına bir taş atımı mesafede yaşayan Halid Meşal'in kendisi tarafından yapılmamış olmasıydı.

 

Hamas hakkında insaflı olmalı ve harekette herkesin Meşal'in Şam'ı terketme kararını benimsemediği gerçeğini teslim etmeliyiz. Mahmud Zahar bunlardan biri olarak Meşal'in bu kararının İran İslam Cumhuriyeti ile ilişkileri gereceğini söylemiş ve bunu açıkça eleştirmişti. Gazze'deki diğer Hamas liderleri de Meşal'in karar alma yöntemlerinden yana hoşnutsuzdular ve hareketin tüm liderlerince ortak karar alma tarzını terk ettiğini ve bunun neticesinde de Şura Konseyinin zayıflatıldığını söylemekteydiler.

 

Mısır'daki 3 Temmuz darbesinden bu yana Hamas bir dizi operasyonla düzeltme sürecine girmiş durumda. İlk önce Beyrut'ta Hamas, İran ve Hizbullah temsilcileri arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Hamas delegasyonu içersinde Mahmud Zahar da yer almaktaydı. İranlılar her zamanki gibi kibar ve güler yüzlüydüler. Her ne kadar Hamas'ın Suriye karşıtı tavır alarak Batı ve Siyonizm yanlısı Arap yöneticilerin kampına dahil olması yüzünden memnuniyetsizlik duymuşlar ise de, geçmişin geçmişte kalması gerektiğini düşünmekteydiler.

 

Meşal de Suriyeli isyancıları destekliyor gözüken tavrından ayrılmış gözükmedir. Geçen ay Beyrut'ta düzenlenen bir konferansta Arap diktatörlükleri karşısındaki kanlı ayaklanmaları desteklemediğini söyleyerek bunun en açık işaretini verdi. Bu farklı açılardan yorumlanabilir fakat Suriyeli isyancılar bunu Hamas'ın kendilerine Esad karşısındaki mücadelede verdiği desteği geri çekmesi olarak yorumladılar. Meşal'in yakında Tahran'ı ziyaret etmek istediği yönünde haberler de var.

 

Yeni süreçli ilgili başka bir delil daha vardı. Ebu Merzuk'un geçen ay Lübnan merkezli El Meyadin televizyonuna (Suriye hükümetine yakın) verdiği röportajda Hamas'ın Yürütme Şurası tarafından verilen kararın gerçekte Meşal'e ait olduğunu söyleyerek bunun yanlış olduğunu ima etti. 14 Ekim'de Hamas, Suriye'deki dış destekli isyana verdiği desteği değiştirdiğini ilan etti. Diğer Hamas kaynakları da "Yürütme Şurasının ekseriyeti yeni pozisyonu benimsiyor" dediler.

 

İran'a gelince, memnuniyetsizliğini belirtmesine rağmen Hamas'a veya başka bir harekete karşı böylesi hatalar işlemedi ve ilkesel Siyonizm karşıtı politikasını sürdürdü. İslam Devrimi'nin Önderi İmam Seyyid Ali Hamenei İslam Cumhuriyeti'nin Siyonizm karşıtı tüm hareketleri destekleyeceğini açıkça ilan etmişti ve Hamas bu listeden çıkarılamazdı.

 

Bu denklemin büyük partneri olan İslam Cumhuriyeti kendisinden beklenen olgunluğu göstermiştir. Hamas liderliğinin gelecekte daha bilgece davranıp Arap diktatörlerinin boş vaatlerine aldanmamasını umuyoruz. Basit bir kuralı takip etmeli ve bu liderlerin meşru olup olmadığını sormalılar. Eğer değillerse, Filistin halkının meşru umutlarını desteklemeleri nasıl beklenebilir? Bu Arap tiranlarının kanında ihanet akmaktadır. Hamas bu gerçekliği hesaba katmalı ve politikalarını buna göre belirlemelidir.

 

İslam Cumhuriyeti ile ilişkilerinde hangi zorlukları yaşıyor olursa olsunlar, Siyonist işgal karşısındaki tek gerçek dostları ve müttefikleri odur. Eğer bu Arap liderleri ciddi ve samimi idiyseler, Filistinlilerin bu Siyonist kurtlar tarafından parçalanmasına izin vermezlerdi.

 

Çev: Ozan Kemal Sarıalioğlu

 

medyasafak.com