"İran Güreşi Kazandı, Peki ya Esad ve Lübnan?"

"İran Güreşi Kazandı, Peki ya Esad ve Lübnan?"
Uzlaşı zamanlarında çoğunlukla kan akar, isimler kaybolur ve güç dengeleri değişir. İran-Batı ittifakından sonra Suriye, Lübnan, Irak ve Afganistan'a varana kadar bölge her türlü seçeneğe açıktır. Kesin olan bir şey var ki o da Rusya-İran-Suriye ve yanlarında Hizbullah'ın da olduğu eksen, daha iyi bir pozisyonda. Belki de çok daha iyi bir pozisyonda.

 

Sami Klib

 

Al-Akhbar

 

İran ve Batı ülkeleri  uzlaşıya vardı. Anlaşmanın sadece kendisi başlı başına bir hadise iken bakıldığı zaman ayrıntılar, her yöne uyarlanabilir. İran bu güreşi kazandı ama rekabet devam edecek. Çünkü İran ve müttefiklerinin çıkarına olan herhangi bir iyileşmeden zararlı çıkacak olanlar, sakin kalamayacaklar. Sakin kalamayacaklarını, ittifak ilanından sonraki İsrail'in histerik çıkışına dikkat ederek ve Suudi Arabistan'ın kendi topraklarında  topladığı acil zirveye bakarak görebiliriz.

 

Meseleyi basitleştirelim: İran'ın gücü ve büyük aktif diplomatik hareketliliği var. Ancak son zamanlarda ciddi anlamda mali kaynaklara ihtiyaç duyuyordu. Stratejik çatışma bağlamında önem arz eden ''bazı maaşları'' ödemeyi durdurma sınırına gelmişti. Dolayısıyla, sadece, parasının bankalarına tekrar girmesi çok şey ifade ediyor. Bu birinci mesele, bu dönemde son derece hayati bir öneme sahip. İkinci mesele ise daha önemli . Dünya doğrudan veya dolaylı olarak İran'ın zenginleştirme (uranyum) hakkını itiraf etti. Ancak uzlaşının 6 ay sonrası için çar, haham ve köpek hikayesi uyarlanabilir. Hikayede anlatılana göre Çar, Yahudi hahamı Rusya'dan kovduktan sonra haham Çar'ın yanına gelip  ''Beni kovmaktan vazgeçersen, iki yıl sonra köpeğini insanlar gibi konuştururum'' teklifinde bulunur. Çar da bunu yapamaması durumunda hahamı öldüreceğini söyler. Karısının uyarısından sonra haham ''İki yıl sonra ya ben ya çar ya da köpek ölür zaten'' cevabını verir.

 

İran'ın, bu turda görevini başarı ile yerine getirip kazanması, bölgedeki dosyalar açısından, özellikle de Suriye, Lübnan ve Hizbullah için ne ifade ediyor? Bu bütünleşik anlaşmanın nükleer ile sınırlı kalması imkansız. Anlaşmanın sonuçları birbirine ardına ortaya çıkacak ama aynı zamanda zararlı çıkanların dişlerini de göreceğiz.

 

Lübnan...

 

Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ı kabul ederken şu bomba soruyu sormaktan çekinmedi: ''Hizbuşşeytan'ın (Hizbullah kastediliyor) Suriye'de kalmasına nasıl izin verirsin?'' Sadece günler sonra, Hizbullah'ın müttefiki İran, elçiliğine yönelik düzenlenen çifte intihar saldırısına maruz kaldı.

 

Lübnan Cumhurbaşkanı Süleyman İran elçisinin yanında yer aldı ve İran cumhurbaşkanını arayarak taziye mesajlarını iletti. Sahne çok dikkat çekiciydi.  İran elçisi Roknabadi, Cumhurbaşkanı Süleyman ve milletvekili Süleyman Feranciye'nin (çev.notu: Feranciye: El-Marada hareketi lideri) arasında duruyordu. İran, karşıt iki taraf arasında yer almıştı. Bu sahne El-Marada hareketi liderinin, yıllar önce,  Lübnan ordu komutanı Mişel Süleyman'ın, cumhurbaşkanlığına seçilmesi amacıyla, bakan Ali Hasan Halil ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın siyasi yardımcısı Hac Hüseyin Halil ile birlikte Şam'a yaptığı ziyareti hatırlatıyor. Feranciye pişman olmuş mudur? Evet, onu tanıyanlara göre evet. Feranciye'nin (belki de 8 Mart Hareketi liderlerinin nasihati ile) Bağımsızlık Bayramı münasebeti ile İran elçiliğine yaptığı ziyaret, son zamanlarda Suudi Arabistan turundan dolayı üzerine aldığı lanetleri hafifletti.

 

Amerikalıların kendilerinin, öncelikli olarak terörle mücadele argümanını teşvik etmeleri ilginç oldu. Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri bu ifadeleri muhtemelen, Lübnan'da enerjinin geleceğini konuşmak üzere biraraya geldiği ABD Enerji Bakanı yardımcısı ve Beyrut elçisinden duydu. Görüşmeden sonra Amerikalı elçi açıklamasında saldırıları kınayarak aşağılık bir terörist eylem olarak niteledi. İngiliz elçi ise daha ileri giderek terör kurbanları için kan bağışında bulundu.

 

Şam'dan dönen Amerikalı ve İngiliz iki gazeteci, Ulusal Mücadele lideri Velid Canpolat'ı ziyaret etti. İki gazeteci son gelişmelerden sonra gidişata dair yeni okumalar aktarıyor. Kısaca önceliklerin terörle mücadele ve İran ile müzakere olarak belirlenmesinin Şam ile Canpolat arasında gidip gelen mesajlara işaret ettiği söylentilerine yol açmış. Öte yandan Dürzi lider, Esad rejimi konusunda radikal bir dönüşüm yaşadığı yönündeki iddiaları yalanladı. İki Suriyeli üst düzey yetkili ile görüşenlerin aktardığına göre Suriyeliler ''Şam Canpolat ailesini bitirmek istemiyor, ama şimdilik iletişime gerek yok'' diyorlar.

 

Suriye,  gidişatın kendi çıkarına olduğu esasına dayanarak hareket ediyor. Lübnan  şimdilik, güvenlik işbirliği dışında, çok önemli değil. Amerikan rüzgarlarının değişmesinden sonra herkes hesaplarına tekrar bakacak ve dolayısıyla değişiklikler olacaktır, buna ikna olunmuş. Esad savaşın uzun süreceğine dair fikirlerini dillendirmeye devam ediyor. Askeri gidişat yönetimin çıkarına güçleniyor lakin silahlı grupların da küçümsenmemesi gerek. Vur kaç operasyonları devam ediyor. Silahlı grupların vahşetleri artmakta. Ürdün'de eğitim aldıkları da artık çok açık. Bu grupları destekleyen bazı devletlerin kararı değişmedi: Esad'ın düşürülmesi gerekiyor veya en azından askeri durumu değiştirmek elzemdir. Savaşta birçok sürpriz ile karşılaşılacak. Lübnan da keza.

 

Şam, Evet Suçladı; İran, Hayır

 

İran elçiliğine saldırı ciddi bir işçilik gerektirdi. Saldırı, planlayıcıların aktif olduklarını ve güçlü darbe vurabildiklerini gösterirken oklar Suudi Arabistan'ı işaret ediyor. Şüpheler ve ithamlar Arabistan'a çevrildi. Lakin bunu kimse kesin bir şekilde ne teyit edebilir ne de yalanlayabilir. Karlı çıkan tarafların çok olduğu da aşikar. Havada dolaşan politik suçlamalar ise Refik Hariri suikastı sonrasında yaşananları hatırlatıyor.

 

Suriye Enformasyon Bakanı Umran Zubi, patlamaların hemen ardından, elçilik saldırılarının arkasında İsrail ve Arabistan istihbarat servislerinin olduğunu dile getirdi. Arabistan; Suriye ve Hizbullah tarafından bakıldığında ilan edilmiş sanık iken İran ve Rusya tarafında ilan edilmemiş sanık konumunda.

 

İran çok temkinli davrandı. İthamları İsrail ve müttefikleri ile sınırlı kaldı. Arabistan'ı kesinlikle zikretmedi. Rehber Seyyid Ali Hamaney uzun konuşmasında patlamayı işaret eden herhangi bir ifadeye yer vermedi. Bunun yerine Cenevre'deki İranlı müzakerecilere meşruluk vermeyi tercih etti. Bunun yanında İran Dış İşleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ''Komşularımız ve Önceliklerimiz'' adlı makalesini yayınlamak için Suudi bir gazete seçti. Başlarda El-Hayat ve Şark Al-Awsat gazeteleri arasında kararsız kalırken nihayetinde Suudi politikalarını daha çok ifade eden Al-Awsat gazetesinde karar kıldı. Hedef ise gayet açık: Batılı ülkeler ile yapılacak anlaşmaların doğurduğu endişelerle korkan Riyad'ı yatıştırmak.

 

Buranın altını çizmek gerekir. İran kendini artık yetişkinlerin saflarına koydu. Müzakereleri etkileyecek hakaretlere ve ithamlara gark olmaya gerek yok.

 

Müzakere gerekliliği olmasaydı patlamalar sindirilemezdi. Kültür ataşesi öldü. Güvenlik sorumlularından hayatını kaybedenler oldu. Başkaları da öldü. Hedefte sadece İran elçisi Roknabadi yoktu. Aralarında önemli sayılabilecek birileri de öldürülmüş olabilir. Konu ile ilgilenenler dışında bunu kimse bilmiyor. Bu mesele istihbaratın ve emniyetin meselesidir ama bilinen bir şey var ki o da mesajlar açık ve tehlikeliydi. İran hedefte. Hedefe koyan ise kırmızı çizgiyi aştığını çok iyi biliyor.

 

Cevap Suriye'de

 

Patlamadan iki saat geçmedi ki Suriye ordusu tüm engelleri aşarak El-Kara beldesini kontrolü altına aldı ve Kalmun savaşı başlamış oldu. Bununla birlikte ordu Güney Şam'da ve Güney Halep'te de ilerlemeler kaydetti. Cevabın bu sahada verilmesi, patlamaya doğrudan cevap vermekten daha önemli. İran, Suriye ve Hizbullah bunu biliyor. Bütün bölge, büyük değişimlere kapı açmak üzere. Sabır, müzakereler ve bunların yanında askeri gücü korumak en iyi slogan olacaktır.

 

Sahne arkasındaki koordinasyonlar -ister silahlarını teslim ederek orduya katılamaya başlayan askeri liderler ve diğerleri ile, ister topraklarına saldırı planlayan militanları açığa çıkaran Arsel halkı ile gerçekleşen koordinasyonlar olsun- çoğu kişiye sürprizler yaşatacak. Hatta Kuzey Lübnan'da değişimler yaşanıyor. Öyle görünüyor ki, savaşın, terörle mücadele ederek bitirilebileceğine dair yolları açmak gerekiyor.

 

Haritayı biraz daha genişletelim: Mısır, Türk elçiyi kovdu. ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry, Müslüman Kardeşler'i ''devrimi çalmakla'' suçluyor. İngiltere, Mısır'a silah satışı ve teslimine devam kararı aldı. Dünya, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in üzerine sayfayı çevirmeye karar verdi. Arabistan sevinç içinde. Hamas endişeli.

 

Amerika ve Rusya:  Uzlaşı ve Rekabet

 

Günler sonra Kongre, Baracak Obama'nın ''İran'a yaptırımların azaltılması talebini'' kabul etti. Beyaz Saray Lideri, uluslararası düzeyde kazanım elde etmiş oldu. Obama, önünde Ruslarla çetin bir rekabetin olduğunu biliyor. Mevkidaşı Vladimir Putin, Kahire'ye doğru uzanıyor. Savunma ve dış işleri bakanlarını beraber, sadece, ülkesi için ciddi önem arz eden ülkelere gönderir. Bunun yanında en son Cezayir savunma bakanı yardımcısını milyar dolarlık silah anlaşması için kabul etti. 

 

Rus Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov ''Terörle mücadelede öncelikler arasında Esad'ın görevini bırakması yer almıyor'' demişti. Bu ifadelere kimseden cevap gelmedi. Mısır ve Suriye orduları, terörle mücadelede baş aktör haline geldiler. Önemli olan da bu.

 

Öte yanda Suriye sahasında, Suriye rejimini devirerek İslami devlet kurmak isteyen fraksiyonlar bir bayrak altında birleşti. Uzlaşılarda ileriye dönük atılacak her adım çatışmaları biraz daha kanlı yapacaktır. Dün, Doğu Guta'da başarılı olmak isteyen silahlı gruplar ve destekçileri, şiddetli çatışmaların fitilini yaktı. Aslında ilk başlarda muhalifler hafif de olsa ilerleme kaydetti. Suikast girişiminden kurtulan Suriye Ulusal Çıkarlar Bakanı Ali Haydar da bu uzlaşıların kurbanı olabilirdi. Şöförü öldürüldü ve İran elçiliği önünde gerçekleşen saldırıda hayatını kaybeden masum insanlar listesine katılmış oldu. Bunun yanında Ulusal Koordinasyon Kurulu Sekreteri Reca Naser, Rus Dış İşleri Bakanı Yardımcısı Mihail Bogdanov ile görüşmek üzere Rusya'ya gitme hazırlıkları yaparken kayboldu.

 

Uzlaşı zamanlarında çoğunlukla kan akar, isimler kaybolur ve güç dengeleri değişir. İran-Batı ittifakından sonra Suriye, Lübnan, Irak ve Afganistan'a varana kadar bölge her türlü seçeneğe açıktır. Kesin olan bir şey var ki o da Rusya-İran-Suriye ve yanlarında Hizbullah'ın da olduğu eksen, daha iyi bir pozisyonda. Belki de çok daha iyi bir pozisyonda.

 

Çev: Hasan Sivri

 

medyasafak.com