"Mayıs 2000: Siyasi ve Askeri Zaferin Meyvesi"

"Mayıs 2000: Siyasi ve Askeri Zaferin Meyvesi"
"Hizbullah’a ve mücadelesine olan düşmanlıklarına rağmen batılı uzmanlar Hizbullah hareketinin İslamcı gruplar arasındaki organizasyonel şema içerisindeki yegâne başarılı örnek olarak farkını tanımak zorundadırlar."
Mayıs 2000: Siyasi ve Askeri Zaferin Meyvesi

Eslam el-Rihani

El Menar

 

Yirminci yüzyılda Müslüman dünyadaki İslami vaziyet, siyasi İslami grupların pek çok kez giriştiği ülkelerindeki rejimleri devirerek İslami hükümetler tesis etme çabalarıyla eşzamanlı olarak zirve noktasına ulaşmıştı.

İslamcılar siyasi projelerini sunarken aşırı idealist rejimler peşindeydiler. Mücadeleye bakış tarzları Batılı uzmanların İslami grupları “şiddet yanlısı ve radikal eğilimler” olarak değerlendirmelerine yol açtı. Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca İslami hareketlerin üyelerindeki hâkim teori gayri Müslim yöneticiler ve onların destekçisi ülkeler karşısında şiddet uygulamaya hazırlanmaktan ibaretti. Bu fundamentalist görüşü paylaşmayanlar da kâfir ve Allah’ın düşmanı idiler.

İslamcı gruplar farklı farklı ve İslam’ı mükemmel bir hayat biçimi olarak görmede ortaksalar da ülkeden ülkeye değişmektedirler. Her hâlükârda, seksenler boyunca pek çok batılı uzman İslamcıların belli şablonlar çerçevesinde düşündükleri ve kendilerini çevreleyen şartlara önem vermedikleri inancındaydılar. Belki de bu hatalı yaklaşımın ardında, bazı İslami grupların gizli aktivitelerinin batılı uzmanlarca bu grupların incelenmesini güçleştirmesi yer almaktadır. Bu durum da genellemelere ve standart neticelere varmalarına yol açmıştır.

İranlı Ortadoğu uzmanı Mesud Esedullahi Hizbullah’ın Arap dünyasında 80’lerde çıkan en etkili ve ünlü İslamcı grup olduğuna inanıyor.

Esedullahi El-Menar’a verdiği röportajında Lübnan’ın iç savaşla yüzleştiği sırada Siyonist rejimin Lübnan karşısında geniş kapsamlı bir saldırı başlattığını ve Haziran 1982 yılında topraklarının yarısını işgal ettiğini hatırlattı. “Bu durum Arap milliyetçiliği ve sol ideolojilerin (Baasçılık, Nasırcılık, sosyalizm) düşüşü ile aynı döneme rastladı ve bu durum Lübnan’daki Sünni ve Şii Müslümanları arasında işgal karşıtı İslami grupların ortaya çıkışına imkân sağladı” diyor.

Esedullahi, “İsrail işgalinin hemen sonrasında İranlı devrimci güçlerin Lübnan’da bulunuşu Şii Müslüman gruplar arasında yeni bir hareketin doğmasına yol açtı. Sonraları kendisini ‘Hizbullah’ olarak adlandıran bu hareket zamanla o dönemin en radikal ve devrimci oluşumlarından biri haline geldi” diyor ve şöyle devam ediyor: “Hizbullah üç cephe karşısında savaş ilan etti, birincisi İsrailli işgalci, ikincisi batılı askeri güçler (özellikle de Fransız ve Amerikan kuvvetleri) ve son olarak da İsrail baskısıyla iktidara getirilen Emin Cemayel hükümeti.”

İranlı uzmana göre Hizbullah bu üç boyutlu savaşta radikal taktikler kullanmaktan çekinmemekle kalmadı, bu çerçevede yeni metotlar da icat etti. Bu İslami hareketin göze çarpan darbeleri batılı güçlerin Lübnan’dan geri çekilmesine, Emin Cemayel’in kabinesiyle İsrail arasında 1983 yılında imzalanan 17 Mayıs anlaşmasının iptaline ve İsrail’in 2000 yılında da geri çekilmesine neden oldu.

1982 ve 1990 yılları arasındaki tarihi hadiseleri inceleyen birisi, Hizbullah’ın teori ve pratiğini tedrici olarak değiştirdiği kolayca fark edilebilir. Hizbullah kısa bir süre içinde, gizli bir partiden bölgesel politik arenanın esas oyuncularından biri halini almıştır, üstelik demokratik oyunun kurallarını da gözeterek.

Hizbullah paramiliter bir gruptan yurdunu Siyonizm’in barbar işgalinden kurtarabilmiş realist bir politik güce nasıl ve niçin dönüşebilmiştir peki?

Dünya çapındaki Ortadoğu uzmanları ve gözlemciler Hizbullah tarafından yapılan bu değişiklikleri fazlaca övmektedirler. İsveçli bir akademisyen ve İsveç Ulusal Savunma Koleji Asimetrik Tehdit Araştırmaları Merkezinde araştırmacı müdür olan Magnus Ranstorp “Lübnan Hizbullah’ı” isimli kitabında Hizbullah’ı devrimci İslamcı hareketlerin tekâmül yeteneklerinin iyi bir kanıtı olarak tanımlamaktadır.

Yakındoğu Politikaları Washington Enstitüsü ve Shalem Center’da Ortadoğu uzmanı olan Amerikalı bilimadamı Martin Kramer de örgütün son birkaç on yıl içinde kurulan radikal İslami hareketler içerisinde akılda en çok kalanı olduğuna inanıyor.

Esedullahi Menar’a yaptığı açıklamada Hizbullah’ın Lübnan’daki Taif Anlaşmasını imzaladıktan sonra demokratik politik sahneye daha da açık hale geldiğini söylüyor. Esedullahi şunları ekliyor sözlerine “Bu büyük değişim seksenlerin sonlarında İran’da meydana gelen değişimler, soğuk savaşın son bulması, iki kutuplu dünya sisteminin çöküşü ve Arap-İsrail müzakerelerinin tekrarlanması gibi etkenlerce şekillenmiştir. Parti politik ve sosyal hayatta daha çok yer aldıkça başkaları tarafından hedeflenmesi de o derece güçleşecek ve söz konusu durum bu direnişin Şeba Çiftliklerini özgürleştirmeye ve Lübnan’ı İsrail tehlikesi karşısında korumaya hakkı olduğunu ispat edecektir.”

Hizbullah’a ve mücadelesine olan düşmanlıklarına rağmen batılı uzmanlar Hizbullah hareketinin İslamcı gruplar arasındaki organizasyonel şema içerisindeki yegâne başarılı örnek olarak farkını tanımak zorundadırlar. Bu uzmanların tanıklıklarına göre İslami Direnişin mevcut gerçekliğine bakıldığında Hizbullah, ister bölgesel, ister de Lübnan ile ilgili olsun İsrail ve onun yayılmacı projeleri karşısında direniş ve cihad partisi olarak kalacaktır. 2000 Mayısı ve 2006 Temmuz zaferlerine yol açan gidişat, er ya da geç Siyonizm’i de haritadan silecektir.

Bizler de bu Direniş ve Özgürlük Gününde, bilgelik ve rehberlikleriyle “Lübnan’ın gücü, onun güçsüzlüğündedir” sözünü “Halk, Ordu ve Direniş” şiarına dönüştüren Hizbullah’ın muazzam önderlerine övgülerimizi sunuyoruz.

medyaşafak