"Özgür Suriye Ordusu Bitti mi?"

"Özgür Suriye Ordusu Bitti mi?"
ÖSO'nun İslami Cephe'ye yenilgisi ve liderlerinin Suriye'den kaçışından sonra ''yarı finalde'' olduğunu söyleyebiliriz. Ana karargahını ve depolarını savunamayan bir örgüt zaten kendi kendinin matemini tutmalıdır. Komuta üzerindeki yarı final için İslami Cephe'nin, herkesi kendisine biat etmesini bekleyen IŞİD ile karşı karşıya kalacağını söyleyebiliriz.

 

Ali İbadi

 

El-Menar

 

 

Özgür Suriye Ordusunun vefatı resmi olarak ilan edilmiş değil. Ancak rolünü önemli bir oranda kaybetmiş durumda. Bunun ana sebepleri arasında komuta tartışmaları ve çatışmaları, silah ve ganimetler üzerindeki kavgalar ve ''özgürleştirilen'' bölgelerin kaynakları üzerindeki hegemonya savaşları yer alıyor. Bu militanların kaderinde; Batılıların, Türkiye'nin ve Arap rejimlerinin  silah ve askeri eğitim sponsorluklarına rağmen, Suriye ordusuna alternatif bir orduya dönüşmek yok artık.

 

 

Bab El-Hava Saldırısı

 

Selefi eğilimli 6 örgüt tarafından yeni oluşturulan İslami Cephe, Türkiye-Suriye sınırı üzerinde yer alan Bab El-Hava kapısında, Özgür Suriye Ordusunun silah ve malzeme depolarını ele geçirdi. Bu işgal, Selim İdris komutasındaki Özgür Suriye Ordusu liderliğinde ve bu yapıyı destekleyen Batılılar ve  Araplarda şok etkisi yarattı.

 

Bu muhalif orduyu destekleyenlere göre Bab El-Hava baskını masum değildi ve bu baskının hedefinde, bu ordunun, içteki takipçilerine ve kollarına dağıtılmak üzere bekletilen silahların yer aldığı depoları ele geçirmek ve savaşın gidişatına el koymak vardı. İslami Cephe, saldırıyı meşrulaştırmak amacıyla, bölgeyi -ve dolayısıyla silah ve malzeme depolarında ne varsa- ele geçirebilecek bazı  grupları (El Kaide) bahane olarak öne sürdü. Bununla birlikte bu bahane kimseyi ikna etmiş görünmüyor. Özellikle Özgür Ordu takipçileri açısından şu sonuçları doğurmuştur:

 

1- Özgür Ordunun karargahını işgal edip silah depolarını ele geçirmek, bu orduya vurulmuş şiddetli oluşuyla beraber manevi darbedir,

 

2- Savaş imkanları ciddi zarar görmüştür

 

3- Türkiye üzerinden içteki militanlarına yardım ulaştırılırken kullanılan ana noktalardan biri olan Bab El-Hava kapısı üzerindeki tahakkümü sona ermiştir.

 

Depoların öneminden bahsedecek olursak kaynaklara göre bu içerdikleri şu muhteviyattan oluşuyor: Muhtelif çeşitlerde yüzlerce ton silah, bazı tank modelleri, SUV arazi araçları, anti-tank roketleri, makineli tüfekler ve fırlatma rampaları. Bunun yanında yaklaşık yüz ton mühimmat (mermi, havan topu...). Sınır kapısı, bu imkanların ve malzemelerin dağıtımdan önce toplandığı yer olarak biliniyor. Bu depoları ele geçiren cephe, silahlanma açısından büyük bir potansiyele sahip olmuş oldu.

 

Irak-Şam İslam Devletinin (IŞİD) geçen ekim ayında gerçekleştirdiği Azaz saldırısını, silahlı gruplar arasında bu süreçte yaşanan çatışmalardan ayırmamak gerekir. Özellikle IŞİD'in, Azaz çevresindeki bazı bölgeleri ve muhaliflere her türlü yardımın ulaştırılabildiği, nefes aldıran bir kapı olarak bilinen Bab El-Hava kapısına yakın yerleri ele geçirmesi, silahlı gruplar tarafından ''tehlikeli gelişme'' diye yorumlanmıştı. Bununla birlikte IŞİD'in Deyr Zor'da Ahfadı Resul birliklerini ve Halep'te Hasan Cizri grubunu dağıtması yine bu süreçle yakından ilişkilidir.

 

 

Özgür Suriye Ordusu Çöküyor

 

Bab El-Hava baskını, Amerikan yönetiminin, Özgür Suriye Ordusuna yaptığı ''öldürücü olmayan'' askeri yardımın durdurulması kararını almasına neden oldu. Bununla birlikte Amerikan gazetelerinin daha önce yazdığına göre CIA'nin, Özgür Suriye Ordusuna,  çeşit ve kalitesinin bilinmediği küçük miktarlarda silah yardımı yaptığı biliniyor. Ayrıca ele geçirilen depolarda uçaksavar ve tanksavar füzelerin bulunduğu konuşulanlar arasında. Amerikalı yetkililer, olup bitenler karşısında şaşakalmış durumdalar. Bu yetkililerden bazıları saldırıyı ''iç devrim'' diye tanımlarken, Özgür Ordunun gerçekten çöküyor olduğu fikrine inanmak istemeyenler de var.

 

Bab El-Hava baskınının, zamanlama açısında özel bir önemi var. Baskın, Özgür Ordu ile İslami Cephe arasında İstanbul'da gerçekleşen ve görünüşe göre ciddi bir netice ile sonlanmayan ''koordinasyon toplantısından'' bir ay sonra gerçekleşti. Bir başka toplantı yine, Körfez'den ve özellikle Suudi Arabistan'dan resmi ve gayri resmi destek gören ''Cephe'' ile Batılı güçler arasında Ankara yakınlarında yapılmıştı. Batılılar arasında Amerika, İngiltere ve Fransa vardı. Toplantının hedefinde ''Cephe'' adlı yeni kurulmuş olan bu silahlı güçten, Cenevre-2'de bulunmasını sağlamak ve  ileride siyasi ve gelişmelere göre sahada kullanılmak üzere bu güç ile iletişim kanalları açmak, koordineli hareket etmek vardı. Wall Street  Journal'a göre ''Cephe'nin'' kendi talebi ile gerçekleşen bu toplantıdaki amacı, Batının Özgür Ordunun tanındığı gibi kendilerini de tanıması ve belki de silahlandırılma taleplerine ulaşmak vardı.  Acaba Cephe, Özgür Orduya bu darbesi ile Batıyı, bazı konularda ikna etmeye çalıştığı bu dönemlerde, daha iyi bir alternatif olduğuna inandırmak mı istedi? Yoksa bu baskın, Batılılar tarafından tanınan silahlı muhalif gruplar arasındaki iletişimin başarısızlığını mı gösteriyor?

 

 

Miras Paylaşım Savaşı

 

Rusya ve Amerika ikilisinin, Suriye krizini siyasi olarak çözüme kavuşturmak üzere beraber çalışacaklarını ve Cenevre-2 konferansını gerçekleştireceklerini ilan ettikleri mayıs ayından beri, silahlı gruplar arasındaki iç savaş tırmanışa geçti ve çatışmalar sıklaştı. Haseke, Rakka ve Halep'te IŞİD ile Nusra ve diğer silahlı örgütler ile silahlı Kürt birlikleri arasındaki çatışmalardan başlamak üzere. Yine IŞİD'in, diğer örgütlerin Deyr Zor, Halep, Rakka, İdlip ve Lazkiye kırsalındaki merkezlerini ele geçirmek için başlattığı çatışmalara ve kasım ayında resmi olarak ilan edilen İslami Cephe'nin Bab El-Hava saldırısına kadar varan ve devam eden bir süreç mevcut. Bu dönemde bölgesel ve küresel güçlerin karışık gündemleri doğrultusunda, askeri ve siyasi başarılar elde etmek üzere bir araya getirilen silahlı gruplar ve bu yolda harcanan çılgınca bir çaba var.

 

IŞİD, hayati önem taşıyan sınır kapılarına hegemonyasını kurmak amacıyla özel olarak güç harcıyor. Diğer yandan diğer grupları zayıflatmak ve militanlarını sürüler halinde bölgeye çekerek emrivaki olarak Irak-Şam Emirliğini kurmak istiyor. Pratikte bu örgüt, özel olarak Rakka, Haseke, Deyr Zor, Halep kuzey kırsalı ve  kent merkezi etrafında ve Türkiye üzerinden muhalefetin silahlanmasını sağlayan ana kapılardan biri olan Bab El-Hava kapısının bulunduğu İdlip kırsalında geniş bir şekilde var. Iraklı kaynaklar El-Kaide örgütünün, Anba çölünde ve Suriye sınırına yakın bazı bölgelerde (Musul) kuracağı Emirliğe Suriye'nin bir kısmını katmak üzere çalışmalara başlamış  durumda olduğunu aktarıyor.

 

IŞİD, vaad edilmiş Emirliği kurmak ve kazanmak için şiddetli savaşlara girerken diğer yandan Nusra ile aralarında patlak veren anlaşmazlık iki taraftan beşeri kayıplara neden oldu. Özellikle Irak'taki El-Kaide devletinin uzantısı olarak kabul edilen doğu vilayetlerinde çokça militan kaybedildi. El-Kaide lideri Eymen Zevahiri'nin, bu çatışmayı sona erdirmek, sakinliği sağlamak ve IŞİD lideri Ebu Bekr Bağdadi'nin hırslarının önüne geçmek amacıyla verdiği mesaj bir işe yaramadı.

 

İşte bu çatışmalı sürecin sonunda, bir yandan IŞİD tehlikesi, diğer bir yandan da Özgür Orduya bağlı grupların parçalanma ve dağılmaya doğru gidişi dillendirilerek, ortak ideolojik arka plana sahip öne çıkmış güçlerden oluşan bir ''Cephe'' gerekliliği doğdu. Cephe kendini, vefatı kaçınılmaz olan Özgür Ordunun mirasına en layık olan taraf olarak görüyor. Bunlarla birlikte Özgür Suriye Ordusunun Cenevre-2 konferansı konusunda zayıf pozisyonu ve Kusayr'den başlamak üzere Humus ve kırsalında, Halep güneyindeki stratejik El-Sefira'da, Şam'da yine stratejik olan Doğu Guta'da askeri komutaya sahip olamayışı; ayrıca Körfez destekli İslam Tugayı ve Ahrar Şam gibi örgütlerin, Özgür Ordunun siyasi kararlarına müşterek olma talepleri...

 

Selefi görüşü benimseyen bu yeni çerçeve, parlamentoyu ve demokrasiyi reddederek sadece Allah'ın Kanununu kabul ettiğini belirtiyor. Bu durum, Batı tarafından kabul edilmiş siyasi bir şemsiye görevi gören Ulusal Koalisyon için şartları zorluyor.

 

Ulusal Koalisyon ve Özgür Suriye Ordusuna mensup muhalifler, İslami Cephe'yi, Koalisyon'u baltalayıp ''güç piramidinin en üst noktasına çıkmak'' isteyen bir taraf olarak görüyor.

 

 

Kanlı Olimpiyatlar ve En İyi Seçenekler

 

Özgür Ordunun karargahına yapılan saldırının muhtemel sonuçları ve yansımaları:

 

Özgür Suriye Ordusunun, yoruma gerek olmadan, artık silahlı muhalefeti tatmin etmeyen bir resim çizdiği apaçık ortada. Ordu içindeki bu parçalanmalar ve yolsuzluklar ışığında, yapının, gerçekçi isimlerle değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmış durumda. Özgür Suriye Ordusunun bu çöküşü tesadüfi değildir. Özgür Orduyu çöküşe götüren birinci dereceden sebep şu: Destekçisi olan bölge ülkeleri, Özgür Suriye Ordusu liderlerini göz ardı ederek, silahlı birliklere doğrudan ulaşıp farklı ilişkiler geliştirdi. Özgür Suriye Ordusunun komuta  ve liderlerinin ''sözleri yükseltilmedi ve güçlendirilmedi''.

 

Farklı radikal gruplar arasında, Özgür Ordu'nun mirası üzerinde paylaşım savaşı var. Kutuplaşmalar şu şekilde gerçekleşiyor: Tehditler, teklifler, güç kullanma, öldürmeler, korkutma ve para ile ikna turları. Bazı gruplar, başka bir silahlı grubun sahadaki gücüne ve varlığına göre bir omuzdan diğerine konuyor.

 

Askeri sahada radikal güçlerin daha çok görünmeye başlaması, yakın gelecekteki siyasi ve askeri gidişatın kaderi hakkında bazı soruları ortaya çıkarıyor. Askeri olarak Suriye'de kanlı olimpiyattaki karşılaşmanın, Özgür Suriye Ordusunun İslami Cephe'ye yenilgisi ve liderlerinin Suriye'den kaçışından sonra ''yarı finalde'' olduğunu söyleyebiliriz. Ana karargahını ve depolarını savunamayan bir örgüt zaten kendi kendinin matemini tutmalıdır. Komuta üzerindeki yarı final için İslami Cephe'nin, herkesi kendisine biat etmesini bekleyen ''IŞİD'' örgütü ile karşı karşıya kalacağını söyleyebiliriz.

 

IŞİD'in var olduğu bölgelerde, bir ''devlet'' imiş gibi neşeli şekilde  hareket ettiğini ve diğer gruplara söz geçirebildiğini not etmekte fayda var. İslami Cephe ise, Körfez aromalı ve destekli selefi arka plan ile Suriyeli imiş gibi hareket etmekte. İslami Cephe IŞİD'in bir hegemonyasının olduğunun farkında. Bunu reddetmesi halinde er ya da geç çatışacağını da biliyor. İslami Cephe, destekçilerinin, sonunda El-Kaide ile mücadele etmesini talep edeceklerini biliyor ve IŞİD nüfuzuna karşı savaşmayı reddetmenin zorluğunu kabul ediyor.

 

Son tahlilde, Suriye'deki senaryoların çok muğlak olduğu görülüyor. Bazı Amerikan çevreleri -CIA eski şefi (2006-2009 yılları arası) Michail Hayden'in de işaret ettiği üzere- Esad'ın zaferinin ''ciddi anlamda korkutucu olan diğer senaryolardan daha iyi bir seçenek'' olduğunu görmeye başladı.

 

Çev: Hasan Sivri

 

medyasafak.com