İfşa Edildi: Katar Suriye Savaşı için Ölüm Savaşçılarını Eğitiyor

İfşa Edildi: Katar Suriye Savaşı için Ölüm Savaşçılarını Eğitiyor
Katar’ın bunları yapmasının gerekçesini anlamak için tek yapabileceğimiz, bir tür tahmin oyununa girmektir. Burada akla yatkın bir iddia, Suriye üzerinden İran’ın siyaseten boğulması olabilir, ancak çok daha korkunç bir iddia da ileri sürülebilir: dünyanın bereketli toprağına kötü bir tohumun – dünyanın sistematik ve kademeli olarak Vehhabileştirilmesi – ekilmesi.

 

 

Dr. İsmail Selami

 

Press TV

 

Şimdi Katar'ın, Suriye'yi parçalayan kaosun beslenmesinde hayati bir rol oynadığı, hiç olmadığı kadar açık.

Bilgi sahibi kaynaklar kısa süre önce, Doha'nın kalbinde, Beşar Esad hükümetine karşı savaşmak üzere farklı milletlerden katilleri eğitmek amacıyla kurulmuş merkezler olduğunu açığa çıkardı. Bu katil adayları, hem yoğun askeri eğitim alıyor, hem de onlara Vehhabi öğretileri aşılanıyor. 

Gerçekten de Katarlı unsurlar, aralarında Afganistan, Pakistan, Yemen ve Çeçenistan'ın da olduğu ülkelerde faaliyetlerini yoğunlaştırdı ve çatışmaya hazır savaşçıları yoğun bir şekilde istihdam etmeye girişti. İstihdam, yabancı işçiler için iş merkezleri görüntüsü altında çalışan cephe örgütleri tarafından, örtülü bir şekilde gerçekleştiriliyor.  

Gerçeklik şu ki Katar Devlet Güvenliği, yoksullaştırılmış ülkeleri ölüm savaşçıları için iyi pazarlar olarak görüyor. Katarlılar için Vehhabi öğretileri, ilk öncelik. İstihdam edilmelerinden sonra bu insanlar, haftalık olarak Doha'daki eğitim merkezlerine gönderiliyorlar ve Katar Özel Kuvvetleri'nin denetimi altında askeri eğitim ve doktrin aşılama eğitimlerine tabi oluyorlar. 

Haziran 2004'te Genel İstihbarat Servisi (muhaberat) ile Devlet Güvenlik Servisi'nin (mubahis) birleşmesiyle oluşan Katar Devlet Güvenliği, bu merkezlerin denetiminden sorumlu ve bir zamanlar Saddam Hüseyin'in Baas ordusunun parçası olan subaylarla yakın işbirliği içinde çalışıyorlar. Eğitim alan savaşçılar daha sonra Libya, Türkiye ve Ürdün üzerinden Suriye toprağına sızıyorlar.

3 Ocak 2012'den Nisan 2013'e kadar olan dönemde Katar askeri uçakları, Libya, Türkiye ve Ürdün'e 90 uçuş gerçekleştirdi ve eğitimli savaşçıları bu ülkeler üzerinden Suriye'ye taşıdı.  

Katar'ın uzun zamandır Suriye'de bir vekalet savaşı yürüttüğü ve yorulmak bilmeyen çabaları sonucunda Suriye'nin terk edilmiş içine battığını ve altyapısının yıkıldığını belirtmek gerekir.

Petrol ve doğalgaz zengini bu küçük emirlik, 2011'den beri Başkan Beşar Esad hükümetine karşı savaşan Suriyeli isyancılara silah sevkıyatı yapıyor.

İstihbarat uzmanlarının iddiasına göre savaşın 2011'deki başlangıcından bu yana Katar, "Suriye'deki militanlara en az iki defa omuzdan ateşlemeli roket sevkıyatı yapmak için karanlık silah şebekelerini kullandı ve bu silahlar Esad'ın hava kuvvetlerine karşı kullanıldı.” 

Batılı yetkililere göre roketleri sağlayan Katar, bu silahları bilinmeyen bir satıcıdan satın aldı ve onları Türkiye'ye getirdi.

Bu küçük emirliğin, ülkenin petro-dolarlarını ve zenginliklerini Suriye'de savaşan bir avuç militan için harcarken aklında hangi niyetlerin olduğu ve uzun vadede ne tür kazançlar elde edeceğini düşündüğü henüz açık değil. Ancak bu zaman çakışmasında büyük önemi olan şey, yabancı müdahalesi nedeniyle bir ülkenin parçalanması, bir nüfusun yerinden edilmesi ve bir halkın temel haklarından yoksun kalmasıdır.

Eylül ayında, Suriye'nin Halep vilayetinde çok sayıda militan, Katar'dan 150 dolarlık bir seferlik teveccüh ödemesi aldı. Katar hükümetine yakın kaynaklar, Katar'ın şu ana kadar 3 milyar dolardan fazla para harcadığını söylüyor.

Katar Başbakanı Şeyh Hamad bin Casım el Sani, Suriye'de binlerce insanın ölümüne yol açan bu stratejik bakımdan çirkin girişimi desteklerken, bu konuya ilişkin ikna edici olmayan bir açıklama yaptı: “Suriye'deki krizi sona erdirme yönünde uluslararası kamuoyunda net bir fikir olmadığından… muhalefeti destekliyor ve ihtiyaç duydukları herşeyi, öz savunma için gerekli silahlar da olsa, veriyoruz.”

Katar, Washington'la dostluk ve flört yoluyla küresel siyaset sahnesine çıkarken, eş zamanlı olarak Suriye'de ve dünya çapında terörizmi finanse ediyor ve ülkede konuşma özgürlüğüne her türlü erişimi bloke ediyor.

Katar'ın Vehhabi yöneticisi Şeyh Hamad bin Halife El Sani, yönetim üzerinde tam bir tekele sahip ve ülke içindeki tüm haber kuruluşlarını ve her tür entelektüel faaliyetleri polis kontrolü altında tutuyor.

1995'te kendi babasına karşı kansız bir darbe gerçekleştirerek tahta çıkmış bir yönetici olarak El Sani, açıkça, Vehhabizm olarak bilinen yoz bir ideolojiyi destekliyor ve şimdiden, bütün dünyayı ateşe verme ve kendine tabi kılma potansiyeli bulunan bir ideolojik devlet aygıtı kurdu. Bu ideoloji, El Cezire olarak bilinen bir siyasi ağızlık tarafından propaganda ediliyor.

 

Bu gerçeklerin dışında, burada dikkate şayan olan bazı noktalar var: Neden Katar, kendi varoluşuna hiçbir tehdit oluşturamayacak bir ülkenin kaderiyle bu kadar ilgili? Neden paralarının ve silahlarının, El Kaide bağlaşığı olduğu herkes tarafından bilinen El Nusra tugayları gibi Tekfirci grupların eline geçmesine karşı herhangi bir şerh düşmüyor?
 

Katar'ın bunları yapmasının gerekçesini anlamak için tek yapabileceğimiz, bir tür tahmin oyununa girmektir. 

Burada akla yatkın bir iddia, Suriye üzerinden İran'ın siyaseten boğulması olabilir, ancak çok daha korkunç bir iddia da ileri sürülebilir: dünyanın bereketli toprağına kötü bir tohumun – dünyanın sistematik ve kademeli olarak Vehhabileştirilmesi – ekilmesi.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com