AP’nin Hizbullah Hakkındaki Fabrikasyonları

AP’nin Hizbullah Hakkındaki Fabrikasyonları
"Benim argümanım, kolayca izlenebilen göstergelere dayanıyor; örneğin Hizbullah’ın bu yıl düzenlediği Aşura anmasına kitlesel katılım gibi, veya eşi görülmemiş sayıda seküler ve dini kaidelere göre yaşamayan Şii’nin bu etkinliğe katılması ve sosyal medyada bunun kampanyasını yürütmesi gibi."

 

 

Emel Saad Ghorayeb

 

Resistance-episteme

 

Ana akım medyanın Suriye ve Hiizbullah konusundaki haberlerini çürütme konusunda kendimi tutmaya çalışıyorum, çünkü herşeyden önce, birbiri ardınca apaçık fabrikasyonların ve yersizlikler gelirken bunu yapmak, çok fazla zaman alır. Fakat bugün AP'de yayınlanan “Bombalı araç Lübnan'da Hizbullah'ın kalesini vurdu” başlığını taşıyan şu haber gerçekten çok fazlaydı. Aşağıda alıntıları ve yorumlarımı sunuyorum:

 

"Hizbullah'ın Suriye'deki iç savaşa katılımı Lübnan'da hayli ayrıştırıcı ve halktan destek görmekten çok uzak. Bu ülkede pek çok kişi Hizbullah'ın orijinal amacı olan İsrail'le mücadele amacından uzaklaştığını ve Şii topluluğunu misillemeye maruz bıraktığını düşünüyor.”  

 

Hatalı bir şekilde, Lübnan'daki baskın çoğunluğun Hizbullah'ın Suriye'deki rolüne karşı olduğunu söyleyen “halktan destek görmekten çok uzak” sözüne dikkat edin. Bu ifade, Hizbullah'ın Şii destekçilerinin ondan uzaklaştığı imasıyla destekleniyor: “pek çok kişi… Şii topluluğunu misillemeye maruz bıraktığını düşünüyor.”  İlk ima yanıltıcıdır, zira Hizbullah'a karşı aynı kutuplaşma ve antipati, Hariri suikastı ertesinde Şubat 2005'ten itibaren hayata geçirilmişti – bu, hareketin Suriye savaşına katılmasından tam 8 yıl önceydi. Hizbullah'ın, başlangıçta suikastla suçlanan Suriye'yle olan ittifakını kınayan 14 Mart destekçileri bugün Hizbullah'a, Suriye hükümetinin yanında yer alması ve onunla birlikte çatışmaya girmesi nedeniyle karşı çıkmaya devam ediyor. Burada yeni olan bir şey yok. Hizbullah'ın çekirdek Şii topluluğu arasında destek kaybettiğinin iddia edilmesi, büyük bir uydurmadan ibarettir ve ana akım medyanın Hizbullah anlatılarının temeli olarak kullanmayı adet edindiği anekdota dayalı “kanıt”lardan dahi yoksundur.

 

Benim argümanım, kolayca izlenebilen göstergelere dayanıyor; örneğin Hizbullah'ın bu yıl düzenlediği Aşura anmasına kitlesel katılım gibi, veya eşi görülmemiş sayıda seküler ve dini kaidelere göre yaşamayan Şii'nin bu etkinliğe katılması ve sosyal medyada bunun kampanyasını yürütmesi gibi. Uzun zamandır direniş hareketini ve destekçilerini izleyen bir katılımcı gözlemci olarak, kendimden emin bir şekilde diyebilirim ki, Hizbullah bir bütün olarak bölgede Arap Sünni desteğini kaybetmiş olsa da, Lübnan'da Şii desteğini hiçbir şekilde kaybetmemiştir. Gerçekte, Suriye savaşının hazin sonuçlarından biri, Şiilerin giderek artan düzeyde kendilerini, varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan bir mezhep olarak görmeye başlamalarıdır ve bu nedenle daha da büyük sayılarla Hizbullah'ın arkasında yer almışlardır. Dahası, Şiilerin Hizbullah'ın “orijinal amacı olan İsrail'le mücadele amacından saptığını” hissettiği de apaçık bir yalandır, zira Direniş'e karşı süregiden Suudi-Tekfirci saldırısını, ABD ve İsrail Siyonizmi'nin onu yok etme projesinden ayrı tutmuyorlar. Hizbullah tabanı, Suudi rejiminin İsrail'le olan ittifakını ve, İran büyükelçiliğinin bombalanması ile Hassan Lakkis'e düzenlenen suikastın gösterdiği gibi, tekfirci savaşçılarla Siyonist düşman arasında doğrudan veya dolaylı işbirliği olduğunu gayet iyi biliyor.  Suriye hükümetinin çökmesi, Suriye Arap Ordusu'nun yenilmesi ve Suriye'nin toptan yıkılması, İsrail'e hizmet edecek ve İmparatorluğun böl ve yönet stratejisini ilerletecek şeyler olarak görülüyor. Hizbullah destekçilerine göre, Suriye'nin ve hükümetinin kaybedilmesi, sadece kişisel olarak onlara değil, aynı zamanda Direniş'e ve dolayısıyla Filistin davasına karşı varoluşsal tehdit oluşturuyor.  

 

"Grubun Esad'a verdiği açık destek Sünnileri öfkelendirdi ve onu, kalelerine ve liderliğine saldırmaya hevesli çok sayıda düşmanla karşı karşıya getirdi. Radikal Sünni gruplar tarafından üstlenilen ölümlü bombalı araç saldırılarında onlarca kişi hayatını kaybetti."

 

Lübnan Sünnilerinin Hizbullah'ın Esad hükümetiyle ve Suriye Ordusuyla olan ittifakına husumetle karşı olduğu doğrudur, ancak AP'nin bu husumeti Hizbullah'a ve genel olarak Şiilere karşı (Hizbullah “kalesi” teriminin, enformasyon savaşçısı tarafından, pek çok kez hedef alınan Şii sivil bölgeleri için kullanıldığına dikkat ediniz) bir Sünni militanlığı olarak gösterme çabası, mezhepçi ajitasyondan başka bir şey değildir. Yazarın kendisinin de kabul ettiği gibi, bombalamalar ana akım Sünni grupların değil, “radikallerin” işiydi; ancak kızgın Sünnilerin Hizbullah'ı, “onu kalelerine ve liderliğine saldırmaya hevesli çok sayıda düşmanla karşı karşıya getirdiğini” iddia etmek, Lübnan Sünnilerinin hepsinin potansiyel bombalı araç ve intihar saldırganı olduğunu iddia etmek anlamına gelir. 

 

"En son olarak 4 Aralık günü silahlı kişiler, Hizbullah'ın güney Beyrut'taki kalesinde bulunan bir binanın garajında, üst düzey bir Hizbullah komutanı olan Hassan el Lakkis'e bir suikast düzenledi. Geçen ay ise iki intihar bombacısı Beyrut'taki İran Büyükelçiliği önünde kendilerini havaya uçurarak 23 kişiyi öldürdü. El Kaide bağlantılı bir grup saldırının sorumluluğunu üstlenerek, bunun Hizbullah'ın Esad'a verdiği desteğe karşılık olduğunu söyledi.”

 

Bu not, İsrail'in Hizbullah'a karşı süregiden istihbarat savaşının üzerini örtme amacını taşıyor, zira Siyonist rejimin Lakkis suikastındaki çok açık suç ortaklığını ve konsolosluk bombalamasında Suudilerle ve onların cihadçı temsilcileriyle işbirliği yapmış olmasının hayli muhtemel olduğunu tümüyle görmezden geliyor. Özellikle, bu saldırının, her iki tarafın da aylardır sabote etmeye çalıştığı ABD-İran anlaşmasından birkaç gün önce meydana geldiğini göz önünde bulundurmak gerekir. Ayrıca AP'nin, Pazar gecesi Sayda ve Mecdaliyun'da Lübnan Ordusu'na ait noktalara düzenlenen ve tıpkı bugün Bekaa'da Hizbullah'a karşı gerçekleşen araç/intihar bombalaması gibi, Tekfirci gruplar tarafından gerçekleştirilen iki intihar saldırısını bütünüyle görmezden gelmesi dikkate şayandır. Bugünkü bombalama ile birkaç gün önce aynı türden failler tarafından gerçekleştirilen olaylarla bağlantılandıramamak sadece baştan savma bir gazetecilik ve kusurlu bir habercilik değildir; tekfirci grupları saf tepkici bir bakış açısı üzerinden betimleme amaçlı, kaba propagandacı bir girişimdir – buna göre Hizbullah sadece Suriye savaşına katılımı nedeniyle hedeftir. Eğer okuyucuya, Suriye savaşının parçası olmadığı apaçık olan Lübnan Ordusu'na karşı gerçekleştirilen saldırılar hatırlatılırsa, bu durumda Hizbullah, kendisine ve destekçilerine karşı gerçekleştirilen terörist saldırılardan ötürü suçlanamayacaktır.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com