"Yemen’de Şii İslam, Aşırılıkçılığa Karşı Güçlü Duruyor"

"Yemen’de Şii İslam, Aşırılıkçılığa Karşı Güçlü Duruyor"
Yemenliler aşırılıkçılığın nasıl bir şer olduğunu anladıkça, pek çoğu Husileri kurtarıcı bir güç olarak görmeye başlıyor. Yemen’in nüfusunun %40’tan fazlası Şii iken, Husiler muhalif bir hareketten çok daha fazlası haline geldi. Grup, yeni bir dini uyanışın tohumlarının içinde, kuzey aşiretlerinin çok uzun zaman önce İmam Ali’nin (a.s.) huzurunda verdiği yeminin belki de bir teyidini taşıyor.

 

 

Catherine Shakdam

 

Press TV

 

 

Yemen derin başkalaşımlar geçirmeye devam ederken ve Yemen halkı, ülkelerini ve daha önemlisi kör bir kayırmacılıkla geçen on yılların ardından onları bir ulus olarak tanımlayan ilkeleri yeniden ortaya koymaya ihtiyaç duyarken, ülkenin dağları Şii mirasının geri istenmesi temelinde, Sünni radikalizminin reddine tanık oldu.

 

Hem saf tarihsel perspektiften, hem de dini perspektiften bakıldığında, Yemen'de Şii İslam'ın yeniden canlandırılmasının siyasetle bir ilgisi yoktur ve aslında herşey, her zaman Şii İslam'a hakim olmuş ve onu tanımlamış prensiplerle ilgilidir.

 

Yemen dağlarındaki Husi hareketini (Şeyh Abdülmalik el Husi liderliğinde bir Şii grup) anlamak için bin yıldan daha uzun bir süre öncesine, Yemen'in kuzey aşiretlerinin Allah'a ve Hazreti Muhammed'e (s.a.a.) tâbi olduğu zamana bakmak gerekir.

 

Resulullah'ın (s.a.a.) İslam'ı Arabistan çapına yaymaya çalıştığı zamanlarda, Halid bin Velid, onları Bir Olan Allah'a ve Onun son peygamberine iman etmeye davet etmek üzere Hamdan halkına, Yemen'in aşiretlerine gönderildi. Her ne kadar Halid bin Velid 6 aydan uzun süre Hamdan halkıyla kalıp onlara Kuran'ın öğretilerini anlattıysa da, hiçbiri Müslüman olmadı ve hepsi de atalarının geleneklerine bağlı kaldı. Hayal kırıklığına uğrayan El Velid, yenilmiş halde Medine'ye, Hazreti Muhammed'in (s.a.a.) yanına döndü.

 

El-Bara' bin Azib bin el-Haris – dindar bir Müslüman ve İmam Ali'nin (a.s.) ateşli bir destekçisi – bundan sonra İmam'ın serüvenini anlatır:

 

 “Resulullah (s.a.a.) Halid bin Velid'i, onları İslam'a davet etmek üzere Yemen halkına gönderdi ve ben de onunla gidenlerin arasındaydım. Altı ay boyunca ısrarla çabaladı, fakat onlar karşılık vermedi, bu yüzden de Resulullah Ali bin Ebu Talib'i gönderdi ve ona Halid'in ve onunla gidenlerin geri dönmesini emretti, fakat içlerinden biri onu izlemek isterse, onlara izin vermeliydi.” El-Bara' şöyle devam eder: “Ben Ali'yi (a.s.) izleyenlerdendim ve biz Yemen sınırına ulaştığımız zaman insanlar haberleri aldı. Onun etrafında toplandılar ve Ali (a.s.) sabah namazında bize imamlık etti. Namazı bitirdikten sonra bizi bir sıra halinde topladı. Bizim önümüze geçti, Allah'a hamd etti ve arkasından onlara Resulullah'ın mektubunu okudu. Bir gün içinde bütün Hamdan halkı İslam'ı kucakladı ve o da Resulullah'a (s.a.a.) bunu anlatan bir mektup yazdı. Resulullah (s.a.a.) Ali'nin (a.s.) mektubunu okuduğu zaman yere kapanıp Allah'a secde etti. Arkasından ayağa kalkıp “Allah'ın selamı Hamdan'ın üzerine olsun, Allah'ın selamı Hamdan'ın üzerine olsun” dedi. [Hamdan'ın Müslüman olmasından sonra] Yemenliler birer birer İslam'ı kabul etti.”

 

Yemen halkının İslam'ı ancak Peygamber'in (s.a.a.) kuzeni ve damadı olan, mertliği, dindarlığı ve dürüstlüğü herkesi gölgede bırakmış ve kendinden sonraki nesillere ilham vermiş İmam Ali (a.s.) sayesinde kabul etmiş olması önemlidir. Pek çok kişi bunu unutmuş olsa da, bugüne kadar Yemen'e can veren, İmam Ali'nin (a.s.) arkasında bıraktığı bu dini ayak izleridir. Aklın unuttuğunu, yürek hatırlar. Yemen'in Müslüman olması, İmam Ali (a.s.) sayesinde olmuştur; o, bütün bir halka ilham vermeyi ve böylelikle Arabistan'ın yüzünü değiştirmeyi tek günde başarmıştır.

 

İslam tarihinde o andan itibaren Yemen, Hicaz'ın bir parçası, erken dönem İslam'ın bir sacayağı ve daha önemlisi, uzakta kalmış bir geçmişin sesinin hâlâ yankılandığı bir yer haline gelmiştir.

 

İslam imparatorluğunun yaşadığı ilk musibetler sırasında, politika oyunlarının ve iktidar açlığının İslam Peygamberi'nin mesajını lekelediği dönemde Yemen'in kuzey aşiretleri, yakın bölgedeki pek çok başka insanın aksine Ehl-i Beyt'e sadık kalmış, Allah'a itaatlerini ve hürmetlerini herşeyin üstünde tutmuşlardır. Bu bağlılık, İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) soyundan gelen İmam Yahya bin el Hüseyin'in Yemen aşiretlerinin çağrısına yanıt verdiği 893 senesinde tasdik edilmiştir.

 

Aşiretler arası çatışmada aracılık yapan İmam Yahya, kısa süre sonra, dönemin halifesinin adaletsiz yönetimine karşı çıkarak, Yemen dağlarındaki halk için bir katalizör de olmuştur.

 

İşte tarihin bu anında Şii İslam Yemen'de yeni bir boyut kazanmış, meşru liderlik üzerinden zulme karşı çıkan bir güç haline gelmiştir. Tıpkı İmam Ali'nin (a.s.) Muaviye'nin karşısında durup onun ahmaklıklarına meydan okuması gibi, Yemen İmamları da zulme karşı adaletin, aldatmaya karşı hakikatin somutlandığı merciler olmuştur.

 

Yemen'in kuzey aşiretleri, İmam Yahya'yı liderleri olarak kabul etmek suretiyle, o tarihte Bağdat'ta bulunan Sünni Halifesi'nin otoritesini tamamen reddetmiş, ikinci kez İmam Ali'yi (a.s.) bağlılığını sunmuştur.

 

Bugün böyle bir hissin canlanmasına tanıklık ediyoruz. Kayırmacılıkla ve mezhep temelli ayrımcılıkla geçen on yılların ardından, Yemen'de Şii İslam'ın koruyucuları olan Husiler, aşırıcılık ve radikalizm karşısında kendi miraslarını sahiplenmeye yöneldiler.

 

Yemen sağa-sola sarsılıp yeni bir yön ararken Husiler, miraslarına sahip çıkmanın ve bir kez daha despotizme bariyer örmenin bir parçası olarak, Sünni radikallerin onların ana yurdunu ele geçirmelerine izin vermemeye kararlılar.

 

Güçlerini derin bir ahlaki sorumluluk duygusundan ve anayurtlarına bağlılıktan alan Husiler, Sünni radikallerin askeri birliklerine karşı kudretli bir güç olduklarını ortaya koydular. Geçmişte sayıca az olmalarına, çoğu kez kuşatma altına olmalarına ve Sünni Suudi Arabistan'ın sadece birkaç kilometre kuzeyde olması gibi açık bir coğrafi dezavantaja sahip olmalarına rağmen Husiler, Yemen dağlarını yeniden önlerine koydu.

 

Bugün, bir zamanların küçük isyancı grubu Yemen'in kuzey bölgesine hakim ve gücünü o denli arttırdı ki, Sana'daki merkezi hükümet bu hareketin liderliğiyle doğrudan karşı karşıya gelmeye cüret edemiyor.

 

Yemenliler aşırılıkçılığın nasıl bir şer olduğunu anladıkça, pek çoğu Husileri kurtarıcı bir güç olarak görmeye başlıyor. Yemen'in nüfusunun %40'tan fazlası Şii iken, Husiler muhalif bir hareketten çok daha fazlası haline geldi. Grup, yeni bir dini uyanışın tohumlarının içinde, kuzey aşiretlerinin çok uzun zaman önce İmam Ali'nin (a.s.) huzurunda verdiği yeminin belki de bir teyidini taşıyor.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com