"El Kaide’nin Gerçek Kökenleri İfşa Oldu"

"El Kaide’nin Gerçek Kökenleri İfşa Oldu"
ABD’nin bir numaralı diplomatı John Kerry bizi aptal yerine koymuş olmalı. Bu hafta başlarında Suudi Arabistan’da konuşan Kerry, Suriye ve Irak’ta faaliyet yürüten El Kaide üyelerinin “bölgedeki en tehlikeli oyuncular” olduğu ikazında bulundu.

 

Finian Cunningham

 

 

Press TV

 

 

ABD'nin bir numaralı diplomatı John Kerry bizi aptal yerine koymuş olmalı. Bu hafta başlarında Suudi Arabistan'da konuşan Kerry, Suriye ve Irak'ta faaliyet yürüten El Kaide üyelerinin “bölgedeki en tehlikeli oyuncular” olduğu ikazında bulundu.

 

ABD Dışişleri Bakanı, Irak hükümetine, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) üyesi militanlar tarafından ele geçirilen batı eyaletindeki kasabalarda kontrolü yeniden ele almak için yürüttüğü mücadelede destek sözü verdi.

 

Şu duruma bakın. Suriye hükümeti de aynı El Kaide bağlantılı militanları kovmak için mücadele ediyor. Fakat bu ülkede Washington böyle bir destek vermiyor. Gerçekte orada Washington için öncelik, Başkan Beşar Esad hükümetini defetmek.

 

Şu halde Kerry, bu çelişkiyi nasıl halledecek? Irak'ta El Kaide yenilgiye uğratılması gereken bir tehdit iken Suriye de aynı örgüt görünüşte tehdit değil, fakat hükümet tehdit.

 

Kerry'nin El Kaide hakkındaki ikazlarını, bütün dünyada bu ağın finansörleri, istihdam edicileri ve silah tedarikçileri olarak bilinen Suud Hanedanı'nın önde gelen üyelerinin olduğu bir yerde yapması daha da ilginç.

 

Sadece birkaç ay önce medyada çıkan haberler, 2009'a kadar giden bazı Amerikan diplomatik yazışmalarını ifşa etti – bu yazışmalarda ABD'nin eski Irak büyükelçisi açıkça, Suudi Arabistan'ın Irak'taki El Kaide aşırıcılarını finanse ettiğini ve silahlandırdığını ifade ediyordu. 

 

Amerikan Büyükelçisi Christopher Hill bundan sonra mevcut istihbaratın, Suudi Arabistan'ın bu ülkede “mezhepçi şiddeti teşvik ettiğini” gösterdiğini söyledi.

 

Hill, “İstihbarat kaynakları, Suudi Arabistan'ın [Irak'taki] Başbakan Nuri el Maliki hükümetini istikrarsızlaştırma çabalarının içinde yer aldığını aktardı” diye ekledi.

 

Irak'taki El Kaide o tarihten sonra kendisine Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adını verdi. Örgüt, El Nusra Cephesi, Ahrar el-Şam, Liva el-İslam ve İslam Cephesi gibi diğer aşırıcı gruplara hayli yakın.

 

Bu sayısız grupların sahip olduğu isimler çorbası, onların hepsinin de aynı aşırıcı Suudi Vehhabi ideolojisini paylaştığı, El Kaide bayrağı altında faaliyet yürüttüğü, aralarında Sünni, Şii ve Hristiyanların da olduğu sivillere karşı en alçakça vahşetleri gerçekleştirdiği ve hepsinin de Suudi Arabistan tarafından desteklendiği gerçeğini değiştirmemektedir.

 

Resmi olarak Suud Hanedanı, sadece sözde Özgür Suriye Ordusu'ndan “ılımlıları” desteklediği şeklindeki gülünç masalını sürdürüyor. Ancak inkar edilemez gerçeklik, ABD'nin eski Irak Büyükeçisi'nin bildirdiği gibi, petrol zengini krallığın El Kaide bağlantılı ağların finansörü olduğudur.

 

Ana akım Batı medyası bile bu gerçekliği gizleyemiyor. Ekim 2013'te New York Times, ABD yetkililerinin Suudi Arabistan'a ÖSO için tedarik edildiği varsayılan silahların sonunda Suriye'deki aşırıcı militanların eline geçtiğini kabul ettiğini yazdı.

 

Bu hafta Iraklı kaynaklar, Suriye'de IŞİD benzerlerine tedarik edilen Suudi silahlarının şimdi bu grubun Irak'ın batısındaki Anbar Eyaleti'ndeki isyanında kullanıldığını teyit etti.

 

İşte mesele budur. Örtülü olarak Suudi Arabistan'a gönderilen Amerikan silahları, hem Irak'ta hem de Suriye'de mezhepçi kargaşa doğurmak ve her iki ülkeyi de istikrarsızlaştırmak üzere El Kaide tarafından kullanılıyor.

 

Ve John Kerry, Suudi terör destekçilerinin yanında otururken dinleyicilerine açıkça, El Kaide'nin bölgedeki “en tehlikeli oyuncu” haline geldiği ikazında bulunuyor.

 

Kerry, Suudi ziyareti sırasında “Bu, Iraklıların kendi savaşıdır” dedi. Doğrusu, hayır. Bu, Irak'ın Suudi Arabistan ve ABD tarafından desteklenen teröristlere karşı savaşıdır.

 

Daha da saçma olanı Amerikalı diplomatın, ABD ve Suudi müşterisi tarafından silahlandırılan militanlara karşı Irak hükümetine askeri destek teklif etmesiydi.

 

“[Irak'ta] karaya ayak basma niyetinde değiliz. Bu onların savaşıdır, fakat savaşlarında onlara yardım edeceğiz.”

 

Washington şimdiden Irak hükümetine Hellfire füzeleri verdi ve varsayımsal olarak El Kaide ile mücadele etmek üzere, ülkeye insansız uçak da gönderme sözü verdi.

 

Kerry karaya ayak basmaktan söz ederken, ABD'nin ve Suudilerin önce Suriye'de, şimdi de Irak'ta mobilize olmasına yardım ettiği El Kaide'nin piyadelerine karşı gidebilecek ABD birliklerini kastediyordu.

 

Buradan, ABD'nin Irak'taki her iki tarafı da – hükümet ve El Kaide militanları – silahlandırdığı, hayli tuhaf görünen bir senaryo doğuyor.

 

Ancak bu çelişki olarak değil, Amerikan silah endüstrisinin gülünç bir ihsanı olarak görülmelidir. Önce bir terör sorunu yaratılır, ikinci olarak da bu sorunu çözmek üzere silah tedariği yapılır. Bu, Amerikan iş çevreleri için bir kazan-kazan durumu meydana getirir.

 

Bunların hiçbiri kesinlikle şaşırtıcı olarak görülmemelidir. ABD, otuz yıldan uzun zamandan beri örtülü bir şekilde, Suudi Arabistan ve İngiliz askeri istihbaratıyla birlikte, El Kaide üyesi aşırıcıları geliştirmek ve güçlendirmek için çalıştı; bu, Afganistan'da 1970'lerin sonlarından 1990'a kadar Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen savaşla başladı. 

 

O tarihten beri El Kaide, Ortadoğu'da ve ötesinde emperyalist saldırganlık için çok yönlü bir ideolojik örtü işlevi gördü. Ani isim değişiklikleriyle, pek çok yeniden icattan geçti. Ancak önemli olan, bazen elverişli bir düşman, bazen de rejim değişikliği gerçekleştirmede kullanılan acımasız bir vekil güç olan bir Batı-Suudi ürünü olduğudur.

 

Batı'nın eski “düşman” numarası geçmişte birkaç yıl işe yaradı. Ancak şimdi eş zamanlı olarak ve birbirine komşu olan ülkelerde yaşananlar arasındaki çelişkiler, bu numaranın açık bir yalan olduğunu ortaya koyuyor.

 

Kerry ve onun Suudi terör dostları kendi kendilerini kandırmayı seviyor olabilirler, fakat başkasını kandıramazlar.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com