Franklin Lamb: Dış güçler Filistin-Hizbullah çatışması çıkarmak istiyor

Franklin Lamb: Dış güçler Filistin-Hizbullah çatışması çıkarmak istiyor
Hizbullah, İsrail’le çatışma kapasitesinin sadece yüzde beşini kullandığını savunuyor ve Direniş’e yakın bir kaynağa göre: Hizbullah, füzeler, stratejik ve stratejik olmayan silahlar konusunda kendi kendine yeterliliğe sahip. Bütün bu silahlar bolca bulunuyor. İlave ekipmanlar negatif bir faktör teşkil edecektir çünkü buna ihtiyaç bulunmuyor.

 

Dış güçler Filistin-Hizbullah çatışması çıkarmak istiyor

 

Franklin Lamb

 

El Menar

 

Ayn el-Hilve Kampı, Lübnan

 

 

Bugün sorun sadece Siyonist rejimin Nakba'yı izleyen altmış yıldan fazla zamandır hâlâ Filistin'i işgal altında tutması değil; Tel Aviv'den Amman'a, Körfez krallıklarından Washington DC'ye uzanan, salyaları akan etobur canavarı hissetmek mümkün. Onun, Filistin Direnişi ile belli bakımlardan onun tarihsel ürünü olan Hizbullah arasında gerilimleri arttırma projesinde salyaları ve tükürükleri akıyor.

 

Tahran-Şam-Hizbullah-Filistin Direnişi ittifakına karşı toplanmış düşman güçlerin, dördünü de zayıflatacak, mümkünse yıkacak bir başka taslak üzerinde sıkı çalıştığı aktarılıyor. Bu kolay olmayacaktır, fakat bu, Suriye'de hâlâ rejim değişikliği peşinde olanlar arasında temel bir oyun alanıdır.

 

Bu hükümetlerden bazıları kamuoyunda aldatıcı bri şekilde, temel hedefleri olan rejim değişikliği hedefini arka plana atarken bile, Lübnan ordusunu – Riyad'dan gelen 3 milyar dolarlık yardımla – inşa ederken, Lübnan ordusunun Hizbullah ve müttefikleriyle çatışmaya girmesi fantazisini kuruyor. Bu, “ya onları yen ya da kanlarını akıt” stratejisi gibi görünüyor.

 

Kısa süre önce İngiltere'de yayınlanan Independent ve Counterpunch'ta yazan Patrick Cockburn, Suudi Arabistan ve Körfez monarşileri tarafından finansal olarak desteklenen ve bazı örneklerde bu ülkelerde bulunan Sünni din adamları tarafından yayılan Şii karşıtı nefret propagandası hakkında bir özet sundu. Cockburn, yerinde bir şekilde, itinayla yapılan şeyin bütün Müslüman dünyasını içine alacak mezhepçi bir iç savaş için zemin çalışması olduğunu belirtti.

 

Filistinlilerle Hizbullah arasında bir çatışmayı tahrik etme çabaları son üç ayda Lübnan'daki kamplarda, temel olarak bazı yerel Sünni ve Hristiyan güç merkezlerinden gelecek şekilde arttı. Çeşitli “ayın milisi” gruplarına, Suriye Arap Cumhuriyeti halkını terörize eden gruplara verilen destek görülüyor.

 

Dahası, Tekfirci El Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed el-Colani, örgütünün Şii Hizbullah'ın “adaletsizliğine” karşı çıkmak üzere Filistinliler de dahil olmak üzere Sünnilere yardım etmek için Lübnan toprağında olduğunda ısrar ediyor. Colani kısa süre önce El Cezire'ye verdiği bir röportajda “Lübnan'ın Sünnileri mücahitlerin, Hizbullah ve benzer milislerin elinden çektiği adaletsizliğe karşı onları desteklemek üzere müdahale etmesini talep ediyor” dedi.

 

Lübnan çapındaki Şii nüfuslu bölgeler, Hizbullah'ın Mayıs 2013'te Suriye hükümetinin tarafında savaşa girmesinden önce de terör saldırılarının hedefi oldu, fakat bu terör saldırıları yakın zamanda yoğunlaştı. Son aylarda dört bombalı araç Güney Beyrut'u hedef alırken, Bekaa Vadisi'nde IED (gelişmiş patlayıcı cihaz) saldırıları gerçekleşti.

 

8 Ocak günü, Ayn el-Hilve Kampındaki İslami Cihad hareketinin lideri, Hizbullah'ın ülke içindeki ve Suriye'deki politikalarını revize etmemesi halinde Hizbullah ile Lübnan'daki Filistinli mülteciler arasında olası bir silahlı mezhepçi çatışmanın meydana gelmesi yönündeki korkuları ifade etti. Şeyh Cemal Hattab, Daily Star gazetesine Filistinliler ve Hizbullah arasında bir çatışmanın meydana gelmesi halinde bunun, özel olarak mezhepçi olarak görülmeyen 1980'lerdeki “kamplar savaşından” (bunu katliamlar diye okuyun) bile daha kötü olacağını söyledi. Şeyh Hattab'a göre bugün farklı bir şey, 2003'te Irak'ın işgal edilmesinden bu yana ani ve köklü bir şekilde yayılan zehirli mezhepçi ilişkiler nedeniyle, bölgesel ve uluslararası sonuçları olan bir Sünni-Şii savaşı olabilir.

 

Ayn el-Hilve'de ve diğer kamplarda, Suriye'deki Tekfirci grupların yanında veya Irak'ta ABD askerlerine karşı savaşırken ölen yerel kişilerin posterleri duvarlara tutturulmuş. Lübnan güvenlik kaynakları, Ayn el-Hilve'deki Filistinli İslami grupların hepsinin Hizbullah'ın örgütlü ve eğitimli “Direniş Tugayları”na karşı olası bir çatışma için hazırlıklarını tamamladığını ileri sürüyor. Bu örgütlerin arasında Usbat el-Ensar, Cund el-Şam, Fetih el-İslam, diğer Selefi gruplar ve hakkında çeşitli iddiaların bulunduğu kaçak Şeyh Ahmed el-Esir'in destekçileri yer alıyor ve bu unsurlardan bazılarının, Körfez İşbirliği Konseyi'nin altı üyesinden bazıları ile, Lübnan'daki Batı yanlısı 14 Mart bloğundaki partilerin bazıları tarafından desteklendiği şeklinde dedikodular dolanıyor. Göründüğü kadarıyla bu tür gruplar ile onların destekçilerinin düşüncesi, Lübnan'daki koşulların “Şii kafirlere” karşı genişletilmiş bir savaş için hazır olduğu şeklinde ve Suriye'de savaşan pek çok grubun Sünni-Şii savaşını Lübnan'a doğru genişletmeye ant içtiğinden, planların şimdi hazır olduğu aktarılıyor.

 

Bazı Hizbullah yanlısı gruplar ile pek çok Lübnan vatandaşı ise, Dahiye'de gerçekleşen son terör saldırılarına ve İran Büyükelçiliği'nin bombalanmasına Filistinlilerin karıştığından şüphe ediyor. Gerçekte, 17 Kasım'da İran Büyükelçiliği'ne saldıran iki intihar bombacısından biri, annesi Şii, babası Sünni olan, tanınan bir Filistin yanlısı olan Muin Ebu Zahr idi. Ayn el-Hilve elbette El Kaide bağlantılı Abdullah Azzam Tugayları'nın lideri Macid el-Macid'in tutuklanmasında sonra ilgi odağı oldu. Macid'in 2012'den beri kampta yaşadığı düşünülüyor.

 

Açıktır ki İsrail ve eski – ve yeni – müttefikleri bir Sünni-Şii savaşı çıkarmaya çalışıyor ve bunun ne kadar erken olursa o kadar iyi olacağını düşünüyor. Aynı zamanda, Hizbullah'ın bazı en iyi savaşçıları ve komutanları ile silah stoklarını kaybediyor olması nedeniyle Suriye krizinin devam etmesi destekleniyor. Batılı diplomatlar ABD ve İsrail'in, Suriye'nin Hizbullah'ın zayıf noktası ve İran'ın Vietnam'ı olması yönündeki ümitlerinden söz ettiler ve İsrail medyası bazı yetkililerin, Hizbullah'ın dikkatini İşgal Altındaki Filistin'le olan güney cephesinden uzaklaştırıp Suriye'ye yönelttiği şeklindeki yorumlarına yer verdi.

 

Bunu zaman gösterecek.

 

Hizbullah, İsrail'le çatışma kapasitesinin sadece yüzde beşini kullandığını savunuyor ve Direniş'e yakın bir kaynağa göre: Hizbullah, füzeler, stratejik ve stratejik olmayan silahlar konusunda kendi kendine yeterliliğe sahip. Bütün bu silahlar bolca bulunuyor. İlave ekipmanlar negatif bir faktör teşkil edecektir çünkü buna ihtiyaç bulunmuyor. İran'ın ürettiği veya Suriye'nin sahip olduğu bütün silahlar, Hizbullah için de mevcut. Suriye'de savaşan Özel Kuvvetler ve kara kuvvetleri, bol miktarda pratik ve istihbaratla ilgili denetim ve karada manevra yapma gücü kazandı. Bu deneyim, İsrail'le savaş yeniden başladığı zaman kullanılacak.

 

Sünniler ve Şiiler, Filistinliler ve Hizbullah, pek çok nedenden ötürü birbirine ihtiyaç duyuyor. Bu nedenlerin arasında büyüyen İslamofobiyle, Arap karşıtı nefret propagandasıyla ve Filistin'deki derinleşen ve genişleyen aparheid işgaliyle mücadele de bulunuyor.

 

Herkes, onların arasındaki farkları toplum içinde ve özelde yatıştırmaya ve mezhepçi provokatörleri, yani her iki mezhebi, hatta bütün İslam'ı zayıflatmak için, bugün her iki taraf için de öldürücü olan mezhepçi şiddeti yaratmaya çalışan, Sünni veya Şii, ülke içindeki veya bölgesel, yahut uluslararası düzeydeki provokatörleri devre dışı bırakmaya çalışmalıdır.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com